1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Eğitim ve Din
Eğitim ve Din

Eğitim ve Din

Son yılların Haziran-Temmuz aylarındaki en tartışmalı eğitim gündemi: “Kuran Kursları” ya da bu yıl biraz daha yumuşayan adıyla “Din Bilgileri Kursu”… Yaklaşık 2000 öğrencinin katıldığı bir eğitim faaliyeti…

A+A-

         Son yılların Haziran-Temmuz aylarındaki en tartışmalı eğitim gündemi: “Kuran Kursları” ya da bu yıl biraz daha yumuşayan adıyla “Din Bilgileri Kursu”…

         Yaklaşık 2000 öğrencinin katıldığı bir eğitim faaliyeti… Peki, ama gerçekten bu yapılan bir eğitim faaliyeti mi?

 

Eğitim; deneyim ve öğrenme, ahlaki girişim, kültürel değerlendirme ve yorumlama gibi birbirleriyle ilişkili temel kavramlara dayalı bir süreçtir. Bu süreç kültürel geçiş dönemlerinde daha karmaşık ve önemlidir. Diğer bir deyişle eğitim, insan kişiliğine ve insanın bilgi birikimine saygıya dayanan bir süreçtir. Bu süreç değere dönük bir etkinlik ve insanın soylu bir girişimidir.

 

          Eğitim bir anlamda “gerçeği araştırma” ve “kişilik oluşturma” sürecidir. Bu süreç, insanın bilişsel ve duygusal varlığını; diğer bir deyişle, insanın zihnini olduğu kadar kalbini de kültürleyen bir süreçtir. Bu sürecin en yüce amacı, bireyde, insan onuru ya da kendini tanıma, kendine saygı bilinci oluşturmadır.

 

Eğitim için gerekçe bulmak, iletişimde bulunmak, gerçeği ortaya koymaktır. Bu nedenle eğitim, insanın gerçek gereksinimleri olan, “gerçeği bilmek” ve “uygulamak” konularını araştırmaktadır.

 

Kişilik oluşturma olarak eğitim, ahlak yargıları geliştirme ve bunları eyleme dönüştürme sürecidir. Bireyde ahlak, doğal olarak çeşitli zihinsel ve sosyal uyarıcılarla evde, arkadaş gruplarında ve okulda gelişir. Bu oluşum, sistemli bir koşullandırma öğretisi gerektirmez. Ayrıca, ahlak ilkeleri, dinsel inançlara bağımlı olmaksızın gelişir ve bunlar vahiyden çok, doğal düşünceye dayanmaktadır. Ve buradaki temel amaç; dondurulmuş ve kalıplaşmış tutum ve davranış oluşturmaktan öte gelişmeyi sağlamaktır. Bu ahlak eğitimi kavramı bireyi, kendisine anlatılanlara aynen inanma yerine, yeni fikirler araştırmaya yönelmelidir.

 

Sonuç olarak; değerler, herhangi bir dini inancın tekelinde değildir ve din öğretisinin kişi ahlakı üzerindeki yansıyıcı etkisi çok gerilerdedir. Aksi olsaydı; din kurallarının yaşamın tüm alanlarında temel argüman olan din kurallarına göre yönetilen devletlerde suç oranları bu denli yüksek olmazdı.

 

Bu nedenle, okul herhangi bir özel din ve ahlak eğitimi programı uygulamadan da geçerli ahlaksal yaşantılar üst düzeyde sağlayabilir. İşte bu sonuç Kıbrıs Türk Toplumu’nun çok uzun yıllardır eğitim sisteminin temel çıktısıydı… Böylesi bir kültürlenme sisteminden geçen Kıbrıs Türk Toplumunda; kadınlar en güzel kıyafetleri ile erkekler ise yakasına konmuş kırmızı karanfilli takım elbiseleriyle çıkardı hafta sonu gezmelerine… Çay porselen, konyak cam bardakta, zivaniya bodiride içilirdi. Yani hangi bardakta hangi içki içilir iyi bilinirdi. Şimdilerdeki gibi ince belli cam bardak yoktu hayatımızda… Ne tecavüzden bahsedilirdi, ne katilden ne de diğer adi suçlardan… Dahası açlıkta da, yoksullukta da, savaşta da hep dik durdu Kıbrıs Türkü…

 

 Oysa şimdilerde; inançsız, maneviyatsız, ahlaksız demeye çalışıyor birileri… Ve ne yazık ki bizi yönetenler de bu laflara inanıyorlar belli ki… Yoksa ne diye “din bilgileri kursu” veriyoruz yaz tatillerinde…

 

 

BİLİYOR MUYDUNUZ?

 

 

İhtiyaç Fazlası Alanlar ve İlahiyat Fakültesi

 

 

Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Devlet Planlama Örgütü’nün birlikte yürüttüğü çalışmalar sonucunda, Bakanlar Kurulu kararı haline de getirerek 2011-2012 öğretim yılında KKTC Üniversitelerinde 16 alanı ihtiyaç fazlası olarak belirledi. (Bu alanları eğitim bakanlığın resmi web sitesi www.mebnet.net adresinde bulabilirsiniz.)

Bu 16 alanda yüksek öğretim yapan öğrencilere burs verilmeyecek... Yani aslında şu denmek isteniyor, öğrenciler ülkemizin bu 16 alanda yetişmiş bireye ihtiyacı yok…

Tam da bu duyurunun yapıldığı bu günlerde, Türkiye basınında Kıbrıs Türkü için bir haber okuyoruz: “Önümüzdeki öğretim döneminde Yakın Doğu Üniversitesinde İlahiyat Fakültesi açılıyor. Üstelik ilahiyat fakültesine yerleşecek öğrenciler hiçbir ödeme yapmadan “tam burslu” statüde okuyacak…”

Anlaşılan birilerine göre en çok ihtiyaç duyduğumuz yüksek öğrenim alanı ilahiyat…

        

 

GÜLMECE

 

Devlet ve Özel

 

İki arkadaş yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder.

-      Oğlum bu ne ev böyle, şu salonun büyüklüğüne bak! Nereden buldun bu kadar parayı?

-      Gel göstereyim, gel şu pencerenin önüne... Şuradaki otoyolu görüyor musun?

-      Evet.

-      20 milyon dolar tuttu, devlete 25 milyon dolara fatura ettik, farkı cebe indirdik.
İki yıl sonra aynı iki arkadaş yine karşılaşır.

-       Gel bu sefer ben seni davet edeyim, bize gidelim...

-      Yuh! Şuraya bak... Vay anam vay! Oğlum sen bizim eve saray diyordun bu ne böyle. Bizimki bunun yanında kulübe gibi…

-      Gel nasıl yaptığımı sana göstereyim, geç şu pencerenin önüne, bak şurada otoyolu görüyor musun?

-      Hayır!

-      Anla İşte !!!

 

 

 

BİR TAVSİYE    

 

Çocuğunuza hedefini belirleme konusunda yardımcı olurken, kendi hedeflerinizi değil, onun ilgi, istek ve yeteneklerini göz önünde tutmalısınız. Kendi istek ve yeteneklerine göre yönlendirilen çocuk, yaptığı her işte başarılı ve en önemlisi mutlu olur.

 

 

 

AKLINIZDA BULUNSUN

 

Üstün Yetenekli Çocuklar Büyüdüğünde Ne Olur?

 

Dünya Üstün Zekalılar Komitesi (ICIE) ve İstanbul Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen "5. Uluslar arası Eğitimde  Mükemmellik, Üstün Yeteneklilik, Yaratıcılık ve Gelişim Kongresi", İÜ Fen Fakültesi’nde gerçekleşti.

Kongrede, İngiltere Middlesex Üniversitesi Öğretim Üyesi ve 35 yıldır bu alanda çalışarak 17 farklı kitap yazan Prof. Dr. Joan Freeman "Üstün Yetenekli Çocuklar Büyüdüğünde Ne Olur" başlıklı bir sunum yaptı. Freeman, gerçekleştirdikleri bir bilimsel çalışmanın verilerinden bahsederek, 20 üstün zekalı bireyi, çocukluklarından itibaren uzun yıllar boyunca inceleyerek yetişkinlik döneminde nasıl bir hayat sürdürdüklerini gözlemlediklerini anlattı:

İyi bir aile hayatı olan üstün yetenekli John Daszag’ın bugün ünlü bir opera sanatçısı olduğunu anlatan Freeman, yine üstün yetenekli Nijeryalı göçmen bir babanın çocuğunun ise 17 yaşında yaşadığı düzensiz hayat sonucu HIV virüsü kaptığını belirtti.

Üstün zekalı bireylerin mutlaka farklı ve onlara özel hazırlanmış bir eğitim almaları gerektiğini vurgulayan  Freeman, sunumunu şu cümleyle tamamladı: “Üstün zekalılık ve yeteneklilik  fırsatla doğru orantılıdır, başarıyı belirleyen etkenlerden en önemlisi doğru ortamda, doğru olanaklarla çok çalışmaktır…"

Kısacası zeka ve yetenek önemli ama bunlardan daha önemli çocuklarımızı eşit fırsatları tanımak… Sizce bizim eğitim sistemimizde fırsat eşitliği hangi düzeyde?

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1526 defa okunmuştur