1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kent Menşeli Siyaset: Toplumsal Kentleşme
Kent Menşeli Siyaset: Toplumsal Kentleşme

Kent Menşeli Siyaset: Toplumsal Kentleşme

Kent Menşeli Siyaset: Toplumsal Kentleşme

A+A-


Serkan Tansel
serkantansel22@gmail.com

“Şehir, insanın içinde yaşadığı dünyayı arzularına daha uygun hale getirebilmek için verdiği çabaların en tutarlısı ve bütününe bakıldığında en başarılısıdır. Fakat insanın yarattığı bir dünya olan bu şehir, aynı zamanda onun bundan böyle içinde yaşamaya mahkûm olduğu dünyadır. Böylece dolaylı olarak ve kendisini bekleyen görev hakkında net bir fikri olmaksızın, şehri inşa ederken insan kendini de yeniden inşa etmiştir.” (1)
Robert E. Park

 

Yerel düzeyde toplumun hayatının kendinden habersiz nasıl şekillendiğine; yani kentleşmenin toplum üzerindeki etkilerine ve bu etkilerin toplum lehine nasıl değiştirebileceği üzerine düşünmekte fayda görüyorum.
Kentsel altyapı, konut yatırımları ve rant gibi şehre ait olgular, Kapital’den bu yana Marksist kuram içerisinde üretimin değil, yeniden üretimin alanına ait sorunlar olarak görülmüş, antikapitalist siyasetle tali bir bağı olduğu varsayılmıştır.Bu varsayım, Marksist siyasetin kent perspektifini ihmal etmesine yol açmıştır. Kent tarihine baktığımızda “Kentsel Mekânı” şekillendiren temel etmenlerin; İktidarın kendi simgesel mekânının üretme vekitleleri denetleme istenci olduğunu görürüz. Buna bağlı olarak David Harvey gibi kentsel iktisatçılar, kentleşmenin dinamiklerini incelerken kentsel iktisat ile kapitalist sistemin bütünü arasındaki ilişkiyi ortaya koymuşlardır. Yine Harvey’den alıntılayarak “kapitalizmin coğrafi tarihi”ne bakacak olursak 19.yy. Paris’inden 20.yy. New York’undaki kentsel gelişimin öznesi olan imar faaliyetlerinin şehrin yenilenmesinden fazla olarak iktisadi sistem içerisinde sermaye fazlasının emilmesinde rol oynadığını söyleyebiliriz. Kapitalizm, Marx’ın anlattığı gibi, sürekli bir artı değer (kâr) arayışı üzerinde temellenir. Artı değer üretmek için ise sermaye sahipleri artı ürün üretmek zorundadır. Böylece kapitalizm hiç durmadan, şehirleşmenin ihtiyaç duyduğu artı ürünü ürettir. Bu ilişki aksi yönde de geçerlidir. Kapitalizm sürekli olarak ürettiği artı ürünün soğrulması için kentleşmeye ihtiyaç duyar.  Böylelikle kapitalizmin gelişimi ile kentleşme arasında her iki yönde içsel bir bağlantı ortaya çıkar (2).
Bu noktada kentsel iktisada ait önemli bir saptama ise kapitalizmin esas prensiplerinden biri olan arz-talep dengesi ile ilgilidir. Özellikle konut üretimi mevzu bahis olduğunda böyle bir arz-talep dengesinden bahsetmek mümkün değildir. Tersine mevcut kentsel iktisat içerisinde konut arzı talepten bağımsızlaşmaktadır.

Katılımcılık Esasına Dayalı Üst Ölçekli Planlama Politikası

Konut arzının talepten bağımsızlaşması ile ilgili saptamanın örnekleri, Kuzey Kıbrıs gibi küçük ölçekli bir coğrafyada bile gözle görülebilir: Lefkoşa’dan Girne’ye oradan kuzey sahil şeridi boyunca Karpaz’a kadar yarım inşaatlara, yeni inşa edilmiş boş konut ve apartmanlara rastlamak çok mümkündür. Bununla ilgili istatistikî bir bilgi vermek gerekirse; 2011 yılındaki nüfus ve konut sayımına göre Kuzey Kıbrıs’ta 136,000 konut varken bu konutları kullanan/yaşayan kişi sayısı 86,000 ‘dır. Bu anomali ortadayken, düşük gelirli yurttaşların konut sorunu da apaçık bir şekilde ortadadır. Bu konut sorununun mevcut yarım inşaatlar ve boş konutların sosyal devlet anlayışı ile değerlendirilerek çözüm üretilebileceği kanaatindeyim. Dünyanın her yerinde de olduğu gibi memleketimizde de karşımıza çıkan; aşkın bir sermaye döngüsü ve bunun ortaya çıkardığı çarpık kentleşme, doğanın tahribatı ve kamunun kullandığı ortak alanlara sermaye tarafından mevcut otorite/iktidar aracılığıyla el konulmasıdır.

Şehir Menşeli Siyaset

Öncelikle, şehir menşeli yani şehre ait bir toplumsal mücadele üzerinden örgütlenmek, bu çerçevede bir sol politika ortaya koymak gereklidir. Bahse konu bu sol politika, barınma hakkı, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkı, ortak alanlara erişim hakkı (Kıyı şeridine ulaşım ve denizi kullanma hakkı) ve kentsel gelişim gibi konular üzerinde, hemşerinin yani kentte yaşayan insanın söz sahibi olmasını ve yerel düzeyde demokratik katılımın sağlanması üzerine kurulmalıdır. Kanaatimce kentsel mücadelenin sınıf mücadelesi ile beraber yürütülmesi; yani hemşehri ile yoldaşın kol kola yürümesi, hem gerekli hem de sonuç verici olacaktır.
Devlet otoriteleri ile beraber hareket eden ve kar amacı güden piyasa aktörlerine karşı kamu yararının korumanın temel yasal dayanağı olan üst ölçekli planlama politikasına sahip çıkmalıdırlar. Gündemdeki Girne 2. Bölge Emirnamesi’nde yapılmak istenen değişikliler buna bir örnektir. İmar yasasının emrettiği ve tabiri caizse kentleşmenin anayasası kabul edilen Ülkesel Fiziki Plan (ÜFP) çıkarılmış, fakat “Ülkesel Fiziki Plan” ile çerçevesi çizilen imar planları henüz çıkarılmamıştır. İşte bu noktada üst ölçekli planlamanın yapılamaması ve iktidar tarafından nispeten kolay değiştirilebilmesi açısından “Emirname” uygulaması Girne örneğinde görüldüğü gibi piyasa aktörlerinin işine geldiği gibi değerlendirilmesine yol açmaktadır.
Maalesef Girne örneğine benzer kentleşme diğer şehirlerimizde de görülmektedir. Mağusa kenti de benzer sorunlar ile baş başadır. “Denize sırtını dönmüş şehir” nitelemesi Mağusa’yı çok iyi tarif etmektedir. Bir yanda Tarihi Liman içerisinde özel teşebbüse devredilmiş alanlar, diğer yanda askeri yasak bölgeler kentin ve kent insanın denizden koparılmasına yol açmıştır. Bunun dışında kent üstü ve ayrıcalıklı lüks rezidanslar, siteler ve alış veriş merkezleri (AVM) ortak alanların sınıfsal anlamda işgaline ve toplumun bir anlamda da sınıfsal ayrışmasına yol açmaktadır.
Ortak alanlara ait kamu yararının gözetilmesi için üst ölçekli yasal planlama ne kadar gerekliyse, bu planlamanın toplum çıkarı açısından anlamlı olabilmesi için katılımcılık esasına göre düzenlenmesi de o kadar gereklidir.

Kıbrıs Türk Toplumunun Kamusal Alan Algısı

Kapitalist kentleşme, bu ortak alanları sürekli üreterek el koymakta olduğu düşünülürse; ortak alanlara kolektif olarak sahip çıkabilmek için bu alanlarla toplum arasında toplumsal bir ilişki tesis etmekte fayda vardır.
Maalesef bu ilişkiyi tesis etmenin önündeki en büyük engel Kıbrıs Türk toplumunun zihnindeki kamusal alan algısıdır. Kamuya ait bir arazi, yapı veya kaynak, batı demokrasilerindeki yurttaşların gözünde ortak mülkiyettir. Oysaki kamusal alan, bizim toplum için ortak mülkiyetten ziyade, kimseye ait olmayan, kimsenin sorumluluğunda olmayan hukuki boşluğu ifade eder. Dolayısıyla bu hukuki boşluğun başına gelenler için toplumu harekete geçirmek pek kolay değildir.
Kaldırımlara park eden arabaları buna örnek olarak gösterebiliriz. Eğer çok kısa bir mesafe için bile araç kullanıyorsak, kaldırımlar ile ilişkimiz kısıtlanmış demektir. Kaldırım gibi oto yollar gibi ortak alanların bir nevi işgalden kurtulabilmesi için daha fazla yürümeye; trafiği rahatlatacak ve aynı zamanda ekolojiye fayda sağlayacak bisiklet kullanımının yaygın hale getirilmesi ve toplu taşımacılığın geliştirilmesi gibi toplumsal politikalara ihtiyacımız vardır.
Bu anlamda kamusal yeşil alanlar, meydanlar, pazar yerleri, kamusal yeşil alanlar ve kaldırımlar gibi ortak alanlar ile toplum arasında ilişki kurulması toplumsal bir kent yaşamanın vazgeçilmezidir. Kıbrıs Türk toplumunun kamusal alanlarla ilgili yanlış algısını yok ederek, yerine kent kültürünü ve hemşerilik bilincini egemen kılarak; şehir menşeli mücadelelerde geniş kentli katılımı ile siyasi bir mücadele daha olanaklı bir hal alabilir.

Sonuç Yerine

Şehir üzerindeki paylaşım mücadelesi, iktisadi anlamda baktığımızda üretim ilişkilerinden bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla şehrin ortak alanları ve aslında bütünü, emeğin kolektif üretiminin sonucudur. Şehrin üzerinde hak talep etmek, bu açıdan bakıldığında emeğin kendi ürünü üzerinde hak talep etmesinden başka bir şey değildir. Şehir menşeli toplumsal politikalar; çevre dostu, her mekânına erişilebilir ve sınıfsal ayrımı değil bütünleşmeyi sağlayan bir şehrin anahtarını bize sunacaktır.

-------------------------------

KAYNAKÇA
(1) Robert Park, On Social Control and Collective Behavior, Chicago, Chicago University Pres, 1967: 3.’den aktaran David Harvey, Asi Şehirler - Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru, Metis Yayınları, 2013, s.43-44.
(2) David Harvey, Asi Şehirler - Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru, Metis Yayınları, 2013, s.45.

Bu haber toplam 3337 defa okunmuştur
Gaile 384. Sayısı

Gaile 384. Sayısı