1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Demokratikleştirilmiş Türkiye
Demokratikleştirilmiş Türkiye

Demokratikleştirilmiş Türkiye

Demokratikleştirilmiş Türkiye

A+A-

 

Mertkan HAMİT
mhamit@gmail.com

Yüksek lisans eğitimim sırasında demokratikleşme üzerine bir tartışmayı hatırlıyorum. Dersi veren hocam, ‘demokrasi insanların oy verebilme hakkının olması demektir’ diyerek konuya başlamıştı. ‘Üstelik bu hakkınız varken, muhtemelen hiçbirşeyin değişmeyeceğini de bildiğiniz halde, seçimlerin düzenli yapılmasının demokrasiyle eş olarak algıladığını göreceksiniz’ demişti. Bunun ekseninde demokratikleştirilme denen mevhumun da katılımcılığı arttırma gibi bir kaygısı olmayacağı gibi, ‘demokratikleşmenin egemen güçler tarafından değil, toplumlar tarafından yapıldığı koşullarda anlamlı olacağını’ söylemişti. Toplumsal bir talep dışında gelişen demokratikleştirme girişimlerinin ‘eşitler arasında daha eşit’ yaratmaya yönelik bir niyet taşıma ihtimalinin yok sayılamayacağının altını çizmişti.

Haksız değildi, çoğu ülkede seçilen siyasi liderlerin ülkeyi yönetme biçimi, mevcut iktidar ilişkilerinin süzgeçinden geçerken bir öncekilerden ciddi bir biçimde farklılaşamıyor. Özellikle oturmuş demokrasilerde, süreç üzerinden faydalanan grupların menfaat ilişiklerinin kapsamı kimi zaman kitlelerin politik süreçten yabancılaşmalarna, sessizleştirilmiş bir kamuoyunun oluşmasına, böylelikle demokrasinin göstermelik bir hal almasına neden olduğunu gösteren çeşitli örnekler mevcuttur.

Türkiye’de hafta başında iktidar tarafından açıklanan ‘demokratikleşme paketi’ hakkındaki kuşkucu tavrım da önceki paragraftaki algıya paralel bir biçimde oluştu. Önceleri AKP’nin halk iradesine karşı askerin etkin rolüne yönelik takındığı tavır demokrasi açısından umut verici olarak algılandı. İlerleyen dönemlerde ise Ergenokon davalarıyla başlayan hukuki sürecin, yasalar dahilinde otoriterleşen bir iktidarın oluşmasına neden oldu. Yaşanılan aslında askeri vesayetin sivil tahakkümün kibiriyle yer değiştirmesiydi.
AKP’ninde ana akım anlamda dahi demokratik değerleri barındırmayan bir yapı olduğu ortadadır. Özellikle son dönemde (1) demokrasiyi seçimlerdeki oy oranına  indirgeyerek anlama/anlatma çabası, (2) ‘ileri demokrasi’ ilkesiyle devletin tahakkümü güçlendiren ideolojik araçlarını kullanması, (3)bunları bertaraf etmek yerine yeniden tanımlayarak toplumsal dönüşümde Neoliberal ve İslami değerleri dayatmaya çalışması, (4) genelde AKP’nin, özelde Erdoğan’ın ustalık dönemi siyasetinin ben bilirimci yansımaları AKP iktidarı ile demokrasiyi özünde birbiriyle zıt iki şey olarak algılamamıza neden olmaktadır.

Erdoğan’ın insanların hayatına kişilerin kaç çocuk yapacağını söyleyecek kadar müdahil olması, kürtaja, hamilelere, sosyal azınlıklara karşı geliştirdiği reflekslerinden başlayan ve Gezi Olayları sırasında demokrasi uğruna polis şiddetine maruz kalan ve öldürülen insanların demokrasi çağrısını görmezden gelen iktidarın hafta başında demokratikleşme paketiyle ortaya çıkması aslında son derece manidar bir durumu temsil ediyor.

Bu noktadan yaklaştığımızda paket ile ilgili olarak etnik milliyetçiliği körükleyen uygulamalara karşı sembolik bir duruş sergilemeye yönelik bir tavra sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar arasında okullarda andın okunmasının durdurulması, farklı dilde propaganda yapılmasına izin verilmesi, köy/kent isimlerinin eski haline dönmesine olanak sağlanması gibi uygulamalar temelde devletin ideolojik temellerinden kaynaklı sistematik ayrımcılığa uğrayan Kürt nüfusa hitap eden sembolik açılımlar olarak görebiliriz. Ayrıca özel eğitimde Kürtçe’nin önünün açılması da bu doğrultudaki başka bir sembolik adım. Geriye kalan öneriler arasında ise seçim barajı alternatifleri, siyasi parti yardımlarının kapsamının genişletilmesi, eş genel başkanlık, siyasi partilere örgütlenme ve üyelik konusunda kolaylıklar, başörtüsünün kamuda kısmi serbestleşmesi gibi noktalara odaklandığını görebiliriz. Bunların çöpe gidecek kadar önemsiz olduğunu düşünmüyorum. Buna rağmen sembollerden ileriye de gitmediğini belirtmek gerek.

Sonuç olarak, demokrasi karnesı kırık notlarla dolu olan iktidarın, demokratikleşme paketini kamuoyundan gizleyerek açıklama ihtiyacı duyması ve tüm bu fikirler oluşurken şeffaf, katılımcı ve kapsayıcı bir süreç izleyememiş olması önemli bir mesaj vermektedir. Demokratikleşmeyi, devletin kendi bildiği ve anladığı gibi uygulaması veya değiştirmesi devlet bilincinin hala gayri-demokratik anlayışından ödün vermediğini gösteriyor.

Bu haber toplam 1278 defa okunmuştur
Gaile 234. Sayısı

Gaile 234. Sayısı