1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. DEJA ENTENDU *[1] -Tarihten Bir Damla-
DEJA ENTENDU *[1]       -Tarihten Bir Damla-

DEJA ENTENDU *[1] -Tarihten Bir Damla-

DEJA ENTENDU *[1] -Tarihten Bir Damla-

A+A-

 

İlker Kılıç

i.a.kilich@btinternet.com

TC Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu BM Temsilcisi Sayın Alexander Downer’in kendilerine sunduğu Anastasiadis’in Maraş Önerisini *[2] elinin tersiyle reddetti,  “Bizim Maraş diye bir sorunumuz yok” dedi *[3]. Halbuki, Kıbrıs Rum Ulusal Konsey’inin onayı ile  Cumhurbaskanı Anastasiadis’in tayin ettiği temsilci Andreas Mavroyiannis çantasındaki Maraş Önerisi’ni müzakere etmek için Ankara’ya gidiyor.  Sayın Davutoğlu’nun resti sanki havada kalmış gibi.  AB müzakerecisi sayın Egemen  Bağış da Anastasiadise “aklını başına topla” demiş. Öyle görülüyor ki Anastasiadis’in akli başında temsilcisi de Ankara yolunda. Bu arada müzakereci Mavroyiannis’e muhatap olsun diye KKTC Cumhurbaskanı Eroğlu da  sayın Osman Ertug’u temsilci atadı.   Sayin Ertug  Yunanistan Disisleri ile görüşmek için Atina’ya gidiyor.  Gidiyor ama  niçin gittiği ve Yunan Dışişleri ile neyi görüşeceği belli değil.  Olayın izahı  Türkiye Dışişleri sözcüsü sayın  Levent Gümrükçü’den geliyor;
“ Temsilcilerin Garantör ülkelere ziyaretlerinin es zamanlı ve es düzeyli bir şekilde belirlenmesini öngörüyoruz”*[4].  Sayin Gümrükçü “bu tarihte bir ilktir” dedi ama bende başka bir çağrışım yaptı ve aşağıdaki hatıramı okuyucuyla paylaşmak istedim.


1994; İngiliz hükûmeti partimizin (CTP) Genel Sekreteri Ferdi Sabit Soyer’i resmen İngiltere’ye davet etti. Genel Sekreterimiz benim de (CTP-UK başkanı sıfatı ile) kendisine refakat etmemi istedi.  İngiliz Dışişlerine bildirdik, kabul ettiler.
İlk gün sabah erkenden Dışişleri Bakanlığında (Foreign and Commonwealth Office) buluştuk. İrlanda ziyareti dahil tüm programı anlattılar ve ayrılıyoruz.  Konuşa konuşa Dışişlerinin büyük avlusunun çıkış noktasına geldiğimizde bize eşlik eden Dışişleri görevlisi durdu; “biraz vaktimiz var, isterseniz yola çıkmadan size gerçek bir olay anlatayım, ilgilinizi çekebilir.” Dedi.

“OK” dedik.                                                                                                                                                                            

Parmağıyla işaret ederek “Karşıda birinci kat seviyesinde, sağ tarafta, balkona açılan iki kapı var, görebiliyor musunuz?”

“Yes! !”

“ Belli oluyor değil mi? o iki kapıdan birisi orijinal diğeri değil. Neden biliyor musunuz?”

“No!”

Bakin anlatayım; Hindistan’ın “Taksim” edileceği dönemdi (~1947). Hindistan temsilcisi ile Pakistan temsilcisi İngiltere’ye davet edildiler.  İlk toplantıdan sonra ayrılırken, aynen bizim gibi su anda bulunduğumuz bu noktaya gelmişler. Dönemin Dışişleri yetkilisi önce Hindistan temsilcisine dönerek ve eliyle de işaret ederek,  “yârinki buluşma şu tarihi balkonlu odada olacak” der. Hindistan temsilcisi gösterilen yere bakar , “ama o odanın balkona açılan bir tek kapısı var” der.  Yetkili de “Evet, ne fark eder ki?” diye sorar. Hindistan Temsilcisi “Eğer kapıdan içeri ilk ben gireceksem birşey fark etmez ama ilk Pakistan temsilcisi girecekse çok şey fark eder.”
İngiliz yetkili hırıltıyı sezer, hemen Pakistan heyetine yanaşır, yine eliyle işaret ederek “şu odayı görüyor musunuz? Yarın sabah saat sekizi bir dakika gece sizi o odanın önündeki balkonda bekleyeceğim,  ne daha önce ne daha sonra  lütfen tam sekizi bir dakika gece, tamam mı?”. Pakistan temsilcisi şüphelenir “size sorabilir miyim, neden tam saat sekiz değildi sekizi bir geçe?”.
“Çünkü tam sekizde Hindistan temsilcisi gelecek.”
“ Yani Hindistan Temsilcisi odaya benden önce mi girecek? Olmaz öyle şey, ben o odaya Hindistan temsilcisinin arkasından giremem”.
İngiliz yetkili izin istirham eder. Bakanlığa gider, geri döner.  Nazikçe her iki temsilciden de ertesi gün tam saat sekizde gösterilen yerde bulunmalarını rica eder.
Ertesi gün tam saat 8 de hem Hindistan hem de Pakistan temsilcileri balkondadırlar.  Bir de bakarlar ki bir gün önce balkona açılan tek kapısı olan odanın şimdi iki kapısı var. Meğer İngilizler bütün gece çalışıp ikinci bir kapı açmışlar. İki temsilci de odaya ayni anda girebilsinler diye. Ne olur ne olmaz oda içerisindeki bakanlık masasını da iki kapıya tam eşit uzaklıkta yerleştirmişler. İki temsilci kendilerine gösterilen kapılar önünde dururlar. Yaverler ayni anda kapıları acarlar ve her iki temsilci de eşzamanlı adımlarla odaya girerler. Eşzamanlı bakanlık masasının önüne gelirler ve eş düzeyli endamlarıyla masanın önünde durduklarında arka kapı açılır ve Hindistan’dan sorumlu İngiliz Dışişleri müsteşarı (Minister) içeri girer, koltuğuna oturmadan, “Günaydın, hoş geldiniz, sizi uzun tutmayacağım. Benim görevim hükümetimizin aldığı kararı size iletmekten ibarettir” der. “ Büyük Britanya, Hindistan’dan çekilmeye karar vermiştir. İşlemler Hindistan’da tamamlanacak. Gelecek sizindir. Hayırlı olsun”. İki temsilci de girdikleri gibi ayrı ayrı kapılardan çıkarlar. Onlar eşzamanlı ve eş düzeyli meselelerle uğraşırken Hindistan ikiye bölünür ve bir Hindistan Cumhuriyetinde bir de Pakistan İslam Cumhuriyeti doğar.
Dışişleri yetkilisi gülümseyerek;  “ Kapının masrafını hem Hindistan’dan hem de Pakistan’dan aldık tabi“.
Ne demişti  sayın Gümrükçü?,  “Temsilcilerin Garantör ülkelere ziyaretlerinin eş zamanlı ve eş düzeyli bir şekilde belirlenmesini öngörüyoruz” .  Gözümün önüne Atina’da Dışişleri Bakanlığında bir odanın kapısının önünde bekleyen Osman Efendi, ve Ankara’da Dışişleri bakanlığında bir odanın kapısı önünde bekleyen Girye Andreas.  Teknolojinin sunduğu anında görüntü ve haberleşme imkânlarıyla kapılar açılıyor ve ikisi de eşzamanlı içeri giriyorlar. Nasıl çıkacaklarını daha sonraları medyadan işiteceğiz ama sayın Gümrükçü “bu Tarihte bir ilktir” diyor. 
Sayın sözcüye göre öyle olabilir ama bana göre bu galiba bir Deja Entendu. Hindistanlılar ve Pakistanlılar gibi Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler abesle iştigal ederken erk sahipleri (mesela NATO) suyu saman altında yürütüyorlar. Hayırlısı.
Diğer garantör, Girye Andreas ile Osman Efendi’yi Londra’ya davet eder mi? Ederlerse onlar gelirler mi? Gelirlerse ne zaman gelirler?  Bilemiyoruz ama yine de bekliyoruz.  Nasılsa o iki kapılı oda yerinde duruyor,  bir müze gibi sabırla bekliyor.

-------------------

*[1]   Deja Entendu – fransizca – genel kullanimiyla “daha once de duyduk” anlaminda
*[2]   Maraş Önerisi : Anastasiadis’in bir “Maraş Önerisi” hazırlmış olduğu ve bunu muzakere etmek icin Andreas Mavroyiannis’i temsilci olarak atadığı bilinmekle beraber Maraş Önerisi’nin içeriği tam olarak bilinmemektedir. Dışişleri bakanı Sayın Kasulides Londra’da (03.08.2013) Hükümet sözcüsü de Lefkoşa’da (22/09/2013)  Maraş Önerisinin kapalı kapılar ardında görüşülmekte olduğu ve bu nedenle içeriğinin gizli tutulması gerektiğini beyan ettiler.  Önerinin içeriğinin ne olduğu bilinmeden varsayımlar ve tahminler üzerinden değerlendirilmesi yanlış olacağı için bu yazının konusu dışındadır. 
*[3]   Hurriyet; Daily News 24.09.2013
*[4]   Kıbrıs Postası 03/10/2013

Bu haber toplam 1474 defa okunmuştur
Gaile 236. Sayısı

Gaile 236. Sayısı