Kıbrıs Türk Sanayi Odası, uzun yıllardan sonra ilk defa siyasi kaygılardan uzak, iş yapma enerjisiyle dolu bir Bakanlar Kurulu’nun şeffaf, hesap verebilir ve adil bir sistem içerisinde çalışma yapmasının kendilerini memnun ettiğini bildirdi.

Sanayi Odası Yönetim Kurulu imzasıyla bugün yapılan yazılı açıklamada, kısa süre içinde yapılan birçok icraatın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin partizanlıktan uzak teknokrat bir hükümete ne kadar ihtiyacı olduğunun en önemli göstergesi olduğu vurgulandı.

Açıklamada, Sanayi Odası’nın inancının genel seçimlerden sonra da siyasi çıkardan uzak, ülke gerçeklerine hâkim, ülke menfaatlerini savunan, bilgili, çalışkan ve yöneticilik vasıflarına haiz kişilerden oluşacak bir teknokrat hükümete ülkenin ihtiyacı olduğu kaydedildi.

Yazılı açıklamada, “Ancak son dönemlerde teknokrat hükümetin çalışmalarıyla ilgili olarak Ticaret Odasından çelişkili açıklamalar geldiğine tanık olunmaktadır” ifadesine yer verilerek, “Kişisel siyasi bağlantılarıyla uzun yıllardır ülke ekonomisini tutsak edenlerin, teknokrat hükümetle anlaşmasını beklemek zaten mümkün değildir” denildi.

Açıklamada, kısa bir dönem için gelen teknokrat hükümetten çok fazla bir şey beklemenin gerçekçi olmadığına işaret edilerek, yine de bu dönemde yapılabilecek katma değeri yüksek, hammaddesi KKTC’de üretilen ve istihdam sağlayan portakal suyu, süt ve et ürünleri, harup, zeytin ve benzeri kültürel ürünlerin korunması ve desteklenmesi konusunda bazı çevrelerin baskılarıyla teknokrat hükümetin kararsız kaldığı ileri sürüldü.

Hükümet’in bu konudaki kararsızlığının tüm üretici kesimlerde üzüntü yarattığı anlatılan açıklamada, görev süresi kısa sürse de teknokrat Hükümet’in hiçbir etki altında kalmadan ülke menfaatleri konusunda kararlılığından taviz vermemesi istendi.

Sanayi Odası açıklamasında, “Unutulmamalıdır ki kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmak istiyorsak, bunu ithalatla değil, sadece üretimle sağlayabiliriz” denildi.

Açıklamada, çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletlerin “evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar” ifadesi kullanıldı.

(tak)