1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Yasalar kamu yararı gözetmelidir"
“Yasalar kamu yararı gözetmelidir"

“Yasalar kamu yararı gözetmelidir"

“Yasalar, bir devletin temel yapı taşlarından biridir ve doğru şekilde hazırlanmazsa toplumda ciddi sorunlara yol açabilir” hukukçu Ekinci, “Yasa Mevzuat Yapım Sanatı ve Tekniği” kitabında yasa yapımının teknik bir uzmanlık gerektirdiğini vurguluyor.

A+A-

“Yasalar, bir devletin temel yapı taşlarından biridir ve doğru şekilde hazırlanmazsa toplumda ciddi sorunlara yol açabilir” hukukçu Mehmet Öner Ekinci, “Yasa Mevzuat Yapım Sanatı ve Tekniği” kitabında yasa yapımının teknik bir uzmanlık gerektirdiğini vurguluyor. Ona göre, kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanan yasalar, zamanla büyük problemlere yol açarken ve bir yasanın gerçek anlamda yasa sayılabilmesi için kamu yararını gözetmesi şartını hatırlatıyor.

Ekinci’ye göre, yasa yapmak ciddi teknik bilgi ve disiplinler arası bir yaklaşım gerektiriyor. Ancak Türkiye’de ve KKTC’de yasa yapım süreci çoğu zaman bu kriterleri karşılamıyor. Mecliste uzmanlaşma yeterince önemsenmediği için, yasalar genellikle yüzeysel ve eksik hazırlanıyor. Ekinci, yasaların dili sade ve kesin olmadığında hukuki belirsizlik doğduğunu vurgularken, bu durum bana sıklıkla  Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itirazları hatırlatıyor.

 

“Yasa yapmak uzmanlık işidir”

Cumhuriyet meclisi emekli genel sekreteri olan Ekinci, aldığı hukuk eğitiminin ardından mecliste farklı komitelerde çalışarak yasa yapmanın ne denli uzmanlık gerektiren, teknik bir alan olduğunu anlatıyor.

“Yasanın sistematik yapısına egemen olmak amacıyla kaynak yetersizliği ve el yordamı ile bulmaya çalıştım. Etkili hizmet vermek için, kendi eksikliklerimi gidermek için çok yönlü araştırmalar yaptım. Zaman içinde bu kitabı hazırlamaya yöneldim. Bir yasamacının bilgi dağarcığında iyi bir hukuk eğitimi yanında çok yönlü disiplinler arası bilgiye ihtiyaç vardır. Yazım kuralından tutun da ekonomi, sosyoloji gibi pek çok alanda bilgiye ihtiyaç vardır. Önce yasa yapanın ülke hukuk sistemini tanıması gerektiğini düşündüm ve detaylarıyla anlattım. Bizde karma hukuk modeli kullanılıyor. İngiliz (Anglosakson) hukuku ve kara Avrupası hukukundan oluşuyor. Bu uygulamalarda her zaman sorunlarla yüzleşilmektedir. İngiliz sömürge döneminden kalan 354 yasa var. Bu yasaların Türkçeleştirilmesi’nde birleştirilmesinde ve sadeleşmesinde de çalıştım. Kitap olarak da yayımlandı.

brc-2497.jpg

Bu kitap çok geniş bilgiler içeriyor. On bölümden oluşan bu çalışmada her detayı konuşmamız elbette mümkün olmuyor. Öncelikle İngiliz sömürge döneminden kalan yasalara göz atıyoruz.  

“İngiliz sömürge döneminden kalan bazı yasaların tam, eksiksiz uygulanması için hem bu yasaların hem de İngiltere’de bu yasalar yerine uygulanan yeni veya yenilenen yasaları çok iyi bilmek gerekiyor. Ceza yasası, Şahadet ve Telif Hakları yasaları çok önemli yasalardır. Telif haklarında sadece kavram olarak belirli düzenlemeler yapıldı ancak içerikten yoksun bir yasadan bahsediyoruz. İngiltere’deki telif hakları ve yasası çok iyi bilnmeli, ülkemize uygulanmalıdır.”

 

“Devlet olmanın gereği liyakat ve uzmanlaşmadır”

Yasalar aslında çok önemli bir konu çünkü bir devletin sağlıklı yönetimi yapılan yasalara bağlı. Kitap bize tüm bunları anlatırken, yasanın yoruma açık bir içeriğe sahip olmamasına gerektiğine de vurgu yapıyor.

“Yasaların belli bir tekniği var ve bilmek gerekir. Yasalar kısımlara, bölümlere ve alt bölümlere ayrılmaktadır. Ülkemizde hiçbir alanda uzmanlaşma maalesef önemsenmiyor. Oysa devlet olmanın gereği liyakat ve uzmanlaşmadır. Her alanda durum aynıdır. Uzun yıllar çalışmayı, disiplinlerarası bilgilerle beslemezseniz kaliteli, uygulanabilir yasa üretmek mümkün değildir. Bir yasanın hiçbir kuşkuya yer vermemesi gerekir.”

 

“Kopyala-yapıştır yasalar sorun yaratıyor”

Yasa yapma konusuna baktığımızda bu ihtiyacın nasıl doğduğunu konuşuyoruz. Bir yasanın eksikliği nasıl tespit edilir diye soruyorum.

“Toplumsal gereksinimler hükümetlerce yerine getirilir. Bu ihtiyacı da hükümetlere sivil toplum örgütleri veya muhalefet gösterir. Hükümetler kadrolarında bulunan kamu görevlilerine, bazen hukuk bilgisi olmayan kişilere dahi görevler verebilmektedir. Böyle olunca da kaliteli yasa üretmekte zorlanırsınız. Bugün yaptığımız yasalar da daha çok kopyala yapıştır yasalardır. Türkiye hukukundan bu yasalar alınırken ülkeye göre düzenlemeler yapılmamakta böylece ciddi eksikler ortaya çıkmaktadır. Her yıl doksan ile yüz arasında yasa üretiliyor ancak bunların pek çoğu varolan yasaların değiştirilmesi üzerine. Daha önce özenilmeden, araştırılmadan yapılan, çoğulcu, katılımcı demokrasi yöntemi ile yapılmayan yasalar uygulamayı kolaylaştırmak için aynı meclis birleşiminde bile bir yasa iki kez değişiklik göstermiştir. Özellikle kamu görevlileri değişiklik yasası’nda bunu fark ettim. ”

“Yalnızca Bakanlar Kurulu’nun sunduğu tasarılar yasalaşıyor”

Dikkat çeken bir başka detay ise yürütmenin giderek yasama faaliyetlerinde büyük rol oynaması.  

“Şu anda yalnızca Bakanlar Kurulu’nun sunduğu yasa tasarıları yasalaşırken, muhalefetin önerileri dikkate alınmıyor. Hükümet, yasalarda bilinçli olarak boşluk bırakarak kendine geniş bir takdir yetkisi tanıyor. Bu durum, demokratik yasama süreciyle bağdaşmıyor. İşte tüm bu şartlar bizi keyfi yönetime sürüklüyor. Boşlukları kendileri doldururken sürekli değişiklik yapıyorlar.”

brc-2555.jpg

Tam da bu noktada kitapta okuduklarımdan yola çıkarak kanun hükmünde, yasa gücünde kararnamaler konusunu konuşuyoruz. Bu yasa da Türkiye Cumhuriyeti yaslarından bize geçenlerden biri.  Tabii Türkiye’nin 2017 yılında başkanlık sistemine geçmesi ile bu yasa değişikliğe uğrayarak yetki bakanlar kurulundan cumhurbaşkanına verildi. Ancak Ekinci’ye göre bu maddenin KKTC Anayasası’ndan tamamen kaldırılması gerekiyor çünkü kötüye kullanılıyor.

“Yasa gücünde kararname yetkisinde bizde Anayasa’nın 112. Maddesine göre verildi ve bir takım sınırlamaları bulunmaktadır. Öncelikle konunun ivedi olması gerekiyor. Ayrıca ekonomik konularda olması, kişisel ve siyasal haklarla ilgili olmaması gerekiyor. Bir de geriye dönük mali yükümlülük koyma hakkı bulunmuyor. Bizim yürütme erkimiz 1985’ten bugüne bu sınırlamalara uymamış hatta günümüzde bu durum çok daha kötüye kullanılmıştır.Anayasa Mahkemesi kararları tüm erkleri bağlasa da, özellikle yürütme bu kararlara aykırı hareket edebiliyor. Mahkeme bir kararnameyi iptal ettiğinde, benzer içerikte yeni bir kararname hazırlanıp meclisten geçiriliyor.”

brc-2585.jpg

Bu bağlamda Ekinci kitapta sivil topluma büyük önem verilmesi, göz ardı edilmemesi gerektiğinde vurgu yapıyor. Böylece daha sağlıklı yasalar yapmak mümkün olacaktır diye ekliyor.

“Anayasamızın 89. maddesinde sivil topluma çok önem vermiştir. Sivil toplumun görüşlerini, konuda uzman kişilerin görüşlerini almadan, üniversiteleri katmadan yasa yapılmaz. Ayrıca başsavcılık ve hukuk dairemiz de devletin hukuk danışmanıdır. Uzmanlardan oluşan bir yasamacı birimine ihtiyaç vardır. Avrupa’da bu şekilde çalışılmaktadır. Bizde başsavcılık sadece kendine danışıldığı zaman yorum yapar. Oysa başvuru olmadan da, yasaya aykırılık görülüyorsa gerekli uyarıyı yapması gerekiyor. Kurumlarımız kendi görev ve sorumluluk alanına giren konularda gerekli duyarlılığı göstermemektedir. Bu nedenle de sağlıklı yasalar üretilmemektedir. Bir kez daha her alanda liyakat ve uzmanlaşmaya önem verilmesi gerektiğini vurgulamak isterim. Devlet olmanın gereklerinden biri de budur. ”

Bu haber toplam 2909 defa okunmuştur