1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Uçmak, özgürlüğü hissetmenin en güzel yolu”
“Uçmak, özgürlüğü hissetmenin en güzel yolu”

“Uçmak, özgürlüğü hissetmenin en güzel yolu”

Yamaç Paraşütü Eğitmeni Özgür Gökaşan, özgürlüğü meslek edinmiş, gökyüzünde yıllardır süzülen bir isim olarak meslekle ilgili ilgili bilinmeyenleri İŞİN ZORU’nda anlattı ve Yazı İşleri Müdürümüz Ertuğrul Senova bu deneyimi bizzat yaşadı.

A+A-

Ertuğrul SENOVA-Yasmin MORAN

Gökyüzü sizin için ne ifade ediyor?

Benim için hep özgürlüğün simgesi oldu. Kimi zaman bir kuşun süzülüşünde, kimi zaman bulutların ardında saklı duran o sonsuzlukta gözlemledim bu duyguyu. Bu hafta “İşin Zoru”nda, özgürlüğü meslek edinen Yamaç Paraşütü Eğitmeni Özgür Gökaşan gökyüzünü, uçuşu ve bu işin bilinmeyen yüzünü YENİDÜZEN’e anlattı...

Yamaç paraşütü eğitmeni Özgür Gökaşan, gökyüzüyle kurduğu bağın profesyonel bir mesleğe dönüşme serüvenini 1994 yılında Fethiye Ölüdeniz’de başlattı. Türkiye’nin yamaç paraşütü açısından en bilinen noktalarından biri olan Ölüdeniz’de 2001 yılına kadar aktif olarak çalışan Gökaşan, yalnızca yerel değil, küresel ölçekte de gökyüzüne kanat açmış bir isim olduğunu ifade etti.

“Kuzey yarım kürede kış yaşanırken, güney yarım kürede yaz olur” diyerek mevsimsel döngülerin mesleğini nasıl etkilediğini anlatan Gökaşan, yılın farklı zamanlarında paraşüt uçuşlarını sürdürebilmek adına rotasını dünyanın öbür ucuna çevirmiş. Ticari tandem uçuşlar gerçekleştirmek için Yeni Zelanda ve Güney Afrika gibi uzak coğrafyalarda da gökyüzüne süzülen eğitmen, bu deneyimlerle hem mesleki birikimini genişletti hem de uçmanın evrensel diline hakim oldu.

Çocuklarının eğitim hayatına başlamasıyla birlikte, 2002 yılında Gökaşan Kıbrıs’ın kuzeyine kesin dönüş yaparak burada yamaç paraşütü faaliyetlerine devam ediyor.

Sağlık nedenleriyle paraşüt uçuşunu gerçekleştiremeyen muhabiriniz olarak, bu deneyimi yerinde yaşamak ve satırlara taşımak görevini Yazı İşleri Müdürümüz Ertuğrul Senova üstlendi. Kendisi havalandı, gökyüzüyle buluştu. Şimdi ise o anları ve yaşadığı heyecanı sizlerle paylaşacak.

 

Deneyim: Tabiatı iliklerinize kadar hissedin...

Öncelikle yükseklik korkusu olan bir insan için, hem gözlerini açık tutup gözlem yapmak, hatta röportaj yapmaya çalışmak, deneyim açısından tek kelimeyle 'epik.'

İskele'deki Kıbrıslı Rumların davasını takip ediyordum. Ertesi gün (Cuma), sevgili Yasmin'in 'sağlık' sorunları sebebiyle giremeyeceği yamaç paraşütü etkinliğini deneyimleyeceğimi diğer gazeteci dostlara anlatıyordum.

Sonra aniden telefon acı acı çaldı...

Hattın ucunda Özgür Bey vardı. Uçuşu birkaç saat sonraya almamız gerektiğini söyledi.

Rüzgâr bunu emrediyordu...

Ufak bir heyecanla tamam dedim ve hızlıca önce gazeteye gidip haberimi tamamladım, hemen ardından da hızlıca buluşma noktasına vardım.

Yolculuk sırasında, kameraman dostum Slav ile paraşüt ve ölümden söz ettik. İyi bir muhabbetti. Hala hiçbir heyecan yoktu.

St. Hillarion yolunun başında buluştuk. Bizi mini bir vana aldılar ve 20 dakikalık yolculuk başladı.

Hâlâ heyecan yoktu...

Atlayış noktasına vardık. Ekipmanları takarken, Özgür Bey, o cümleyi söyledi ve heyecan doruklara çıktı: "Önde sen koşacaksın, ben dur diyene kadar koşacaksın. Havalansan bile!"

Ekipmanları kuşanıp, doğru rüzgarı beklemeye başladık. Esintiyi bu denli hissettiğim bir an hatırlamıyorum. Çünkü hayatımı, bir insana emanet edeceğim bu etkinlik için ihtiyaç duyduğumuz şey bu esintiydi. Ve o ses geldi: "Üç, iki, bir, koş..."

Yapabildiğim en güçlü şekilde koşmaya başladım. Paraşüt izin vermiyordu ama elimden geleni yapmaya devam ettim ve saniyeler içinde uçurumdan aşağıya doğru koşarken buldum kendimi, bizi...

Ve havalandık. Altımdaki ekipmanı aşağıya doğru çektim ve oturdum. Artık hayatımın devamı benim elimde değildi. Kendimi bırakmıştım.

Uçuyorduk!

750 metreden boşluğa süzüldük.

İki gündür kafamda netleştirdiğim röportaj soruları, rüzgarla beraber uçup gitti.

Aklımdaki tek şey, hayatta kalmak.

Ve tam o sırada, Özgür Bey'den o bilgi geldi: "Çok şanslısın. Yılda birkaç kez olan güçlü termik rüzgarlar var. Daha da yükselebilir, Kartal yuvalarını izleyebiliriz!"

Çok sevinçli, heyecanlı bir sesle aktarılan bu bilgi, bende bir çöküş yarattı. Ama adamın keyfini bozmak istemedim. Fakat bu anlayışlı halim maksimum 1 dakika sürdü. Sonra dünyanın en fazla söylenen insanı modumu açtım.

"Rica etsem inebilir miyiz? Biliyorum çok keyif alıyorsunuz ama bensiz yapsanız?" gibi çeşitli mırıldanmalar eşliğinde uçmaya devam ettik.

Sonunda Özgür Bey'i bıktırdım (sandım) ve Girne'nin yapılaşmış toprakları üzerinde denize doğru uçmaya başladık.

Aramızda kalsın, o ana kadar gözlerim kapalıydı.

Ardından denizi gördüm ve biraz rahatladım. Sanki düşsek ölmeyeceğiz... Ama işte, küçük de olsa bir rahatlık geldi.

Ardından kamera açıldı ve sorular sormaya başladım. Yani o an öyle sandım. Ama sonradan kayıtları izlediğimde, pek de soramamışım gibi.

Kanal SİM ve YENİDÜZEN'de yayınlanan videoyu izleyenler görecektir.

Ardından denizin üstünde 'akrobasi' teklifi geldi.

İnsanlara pek güvenebilen bir birey değilim. Bu teklif karşısında, bu kapsamda pek istekli değildim ama Özgür Bey'e artık güveniyordum.

Yapmasak mı diye sordum birkaç kez ama yaptık. Ve harika bir keyifti!

Yaşamayı hissetmek gibi bir şey.

Sonra yavaşça Karaoğlanoğlu'ndaki araziye süzülmeye başladık.

İndiğimizde, "keşke tekrar yapsak" fikri alevlendi zihnimde.

Kesinlikle herkes, en az bir kez deneyimlemeli.

Özgür Bey'e ulaşın ve güvenli şekilde bu yolculuğu deneyimleyin.

Kendinizi, doğru bir rüzgârın içerisine bırakın.

Tabiatı iliklerinize kadar hissedin...

whatsapp-image-2025-09-14-at-15-11-40.jpeg

“Yamaç paraşütüyle tanışmam ilginç bir hikâyeye dayanıyor”

SORU: Yamaç paraşütüne başlangıç süreciniz nasıl gelişti?

“Yamaç paraşütüne 1994 yılında başladım. Ancak öncesinde hem Türkiye’de hem de Kuzey Kıbrıs’ta paraşüt ve yelken kanat kurslarına katılarak birçok uçuş deneyimi elde etmiştim. Havacılıkla ilk tanışmam ise 1989 Şubat’ında oldu. O dönemde, arkadaşlarımla birlikte tamamen hobi amaçlı olarak bir paraşüt kursuna yazıldık ve uçaktan atlayışlarla başladık bu serüvene. Yamaç paraşütüyle tanışmam ise biraz ilginç bir hikâyeye dayanıyor. 1994 yılında özel bir şirket için Fethiye Ölüdeniz’e gitmiştim. Kıbrıs’tan beni yelken kanat eğitmeni olarak göndermişlerdi. Ofise girdiğimde şaşkınlıkla fark ettim ki, orada yelken kanatla ilgili hiçbir faaliyet yoktu; tüm uçuşlar yamaç paraşütüyle gerçekleştiriliyordu. O güne kadar yamaç paraşütüyle hiç uçmamıştım ve bunu onlara da açıkça söyledim. Ancak aynı yıl içinde yamaç paraşütü eğitimlerini alıp uçmaya başladım. Ölüdeniz’de tam 10 yıl boyunca tandem yamaç paraşütü uçuşları yaptım. Yamaç paraşütü uçuşları, paraşütle yapılan atlayışlar ile yelken kanat uçuşları arasında bir yerde konumlanır. Bu nedenle daha önceki havacılık deneyimlerim sayesinde yamaç paraşütünü öğrenmek benim için oldukça kolay oldu.”

 

“Doğada olmak ve sevdiğim işi yapmak”

SORU: Sizi bu spora çeken neydi?

“Doğada olmayı seviyorum, ofiste oturmak bana göre değil. Hobilerim ve iş olarak seçtiğim alanlar da hep doğa, deniz ve gökyüzüyle ilgili oldu. Sanırım bunun temel sebebi; doğada olmak ve sevdiğim işi yapmak. Uçmayı gerçekten seviyorum. Özellikle de Kıbrıs’ta, kendi ülkemin gökyüzünde olmak çok güzel.”

whatsapp-image-2025-09-14-at-15-11-40-1.jpeg

“Yamaç paraşütü uçuşlarına 1994 yılında Fethiye Ölüdeniz’de başladım”

SORU: Kaç yıldır yamaç paraşütü ile ilgileniyorsunuz?

“Yamaç paraşütü uçuşlarına 1994 yılında Fethiye Ölüdeniz’de başladım ve 2001 yılına kadar orada çalıştım. Bildiğiniz gibi, kuzey yarım kürede kış yaşanırken, güney yarım kürede yaz mevsimi olur. Bu nedenle, ticari tandem uçuşları yapabilmek için Yeni Zelanda ve Güney Afrika’ya da giderek uçuşlar gerçekleştirdim. 2002 yılında çocuklarım okula başlayacağı için Kıbrıs'a yerleşip burada uçuşlara başladım ve halen devam ediyorum.”

 

İşimi severek yaptığım için yaşadığım zorlukları da normal karşılıyorum”

SORU: Yamaç paraşütünün hangi yönlerini seviyorsunuz? Hangi yönleri zorluk barındırıyor?

“Öncelikle uçmayı seviyorum ve bu tecrübeyi, uçuş sırasında yolcumuzla paylaşmayı da… Uçuşun ardından onların yüzlerinde oluşan mutluluğu, gülümsemeyi görmek beni gerçekten mutlu ediyor.

İşimi severek yaptığım için yaşadığım zorlukları da normal karşılıyorum. Zaten uzun yıllardır uçtuğumuz için, bu zorluklar artık bizim için sıradan hale geldi.”

 

“Güzel havada uçuşa başlayıp çok şiddetli rüzgarda iniş yapmak zorunda kaldım”

SORU: Hiç tehlikeli ya da zor bir durumla karşılaştınız mı? Nasıl atlattınız?

“Evet, Yeni Zelanda’da ve Türkiye’de sert rüzgârlar altında iniş yapmak zorunda kaldığımı hatırlıyorum. O zamanlar telsizin çekmediği yerlerde iniş ekibiniz size ulaşamazdı. Birkaç kez, güzel havada uçuşa başlayıp çok şiddetli rüzgârda iniş yapmak zorunda kaldım. Ancak farklı bir noktaya inerek en iyi şekilde inişi gerçekleştirmeyi başardım.”

 

“Evden markete gidiyoruz diye çıkmıştık ve çocuklarla uçuşlarımızı gerçekleştirmiştik”

SORU: Unutamadığınız bir uçuş hikayeniz var mı?

“Uzun yıllar uçunca birçok hikayeniz olur. Kendi ailemle ilgili olanı anlatayım: Çocuklarımla ilk uçurduğum zamanlarda, anneleri sürekli ‘Bugün şu planımız var, bugün bu planımız var’ diye uçuşa gitmeme izin vermezdi. Bir gün plan yapıp evden sadece markete gidiyoruz diye çıkmıştık ve böylece çocuklarla uçuşlarımızı gerçekleştirmiştik.”

 

“Yeni Zelanda’daki ilk uçuşlarımı ve yemyeşil vadilerini asla unutmam”

SORU: Uçuş esnasında gördüğünüz en etkileyici manzara neresiydi?

“Bazen uçuş bölgesinde bulutlar kalkış alanının altına iner. Kalkış yaptıktan sonra bulutların üzerinden uçup içlerinden geçerek inişe doğru yol alırız. Bu tür hava koşullarını çok severim. Yeni Zelanda’daki ilk uçuşlarımı ve oranın yemyeşil vadileri ile yüksek, karlı dağlarını asla unutmam.”

 

“Dünyadaki yamaç paraşütü kazalarının yarısından fazlası Türkiye’de oluyor”

SORU: Yamaç paraşütüne dair toplumda yanlış bilinen şeyler var mı?

“Yamaç paraşütü, aslında çok emniyetli bir hava aracıdır; ancak ne yaptığınızı bilmeniz ve uygun hava koşullarında uçmanız gerekir. Ne yazık ki, dünyada gerçekleşen yamaç paraşütü kazalarının yüzde 50’sinden fazlası Türkiye’de meydana geliyor. Bu durum, halkımızda çıkan haberler ve yaşanan olaylar nedeniyle yamaç paraşütüne karşı negatif bir algı oluşmasına yol açtı. Günümüzde yamaç paraşütüyle nasıl kalkılır, nasıl uçulur konusunda halkımızda genel bir bilgi oluştu. 2002 yılında Kıbrıs’ta tandem yamaç paraşütü uçuşlarına başladığımda, yolcularımız dağa çıkarken ‘Uçak nerede?’ diye soruyordu. Şimdi ise böyle sorularla neredeyse hiç karşılaşmıyoruz.”

 

“Bu cevabı ancak dağdan koşup havalandıktan sonra bulabilirsiniz”

SORU: Yamaç paraşütüne ilgi duyan ama cesaret edemeyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

“Uçmak aslında kolaydır. Biz bazen günde 3-4 kez uçuyoruz. Ancak ilk defa uçacak olanlar için karar verip uçuşa gelmek bazen zor olabilir. Özellikle sabah uyandıklarında ‘Ben bugün niçin dağdan atlayacağım?’ diye düşünenler oluyor. Uçuştan sonra gelip bu deneyimi bize anlatan yolcularımız da oluyor. Bu cevabı ancak az bir cesareti olan ve dağdan koşup havalandıktan sonra bulabilirsiniz.”

whatsapp-image-2025-09-14-at-15-11-40-2.jpeg

Bu haber toplam 2842 defa okunmuştur