
“Kıbrıslılar tek millet olamadılar ama ortak kültür oluşturdular”
Tamamen ideolojik nedenlerle, kendini gençlik yıllarından bu güne dek Kıbrıs kültürüne adayan bir isim Kani Kanol…
Tamamen ideolojik nedenlerle, kendini gençlik yıllarından bu güne dek Kıbrıs kültürüne adayan bir isim Kani Kanol… Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Türk Halk Bilimleri topluluğundan edindiği bilgileri kendine misyon edinerek, geçmişten bugüne ortaya koyduğu çabalarla Halk Dansları Vakfı ve Derneği’nin (HASDER) günümüze dek ulaşmasına olanak yaratanlardan. Son olarak çok yaratıcı bir projeye daha imza atan dernek, Avrupa Birliği sponsorluğunda, kültürel diyaloğu geliştirme projesi kapsamında, Kıbrıs’ın ortak halk danslarını dijital ortama taşıyor. HASDER ise en uzun soluklu, aktif, yaratıcı, üretken kurumlarımızdan bir olarak, sonuna kadar sahip çıkılmayı hak ediyor.
Öncelikle Kani Kanol’dan HASDER’in kuruluş hikayesini dinliyoruz. Uzun bir geçmişe sahip bu kurum kuşkusuz en önemli değerlerimizin başında geliyor, yaşatılmaya ve geliştirilmeye devam etmesi gerekiyor.
“Halk Sanatları Vakfı ve Derneği (HASDER), 1977 yılında farklı bir kadroyla kuruldu. Ancak zaman içinde çalışamaz duruma geldi. 1980 yılında kardeşim Bülent Kanol ve arkadaşları derneğe sahip çıktı. Böylece ben de kısa bir sürede onlara dahil oldum, 1981 yılından bu yana derneğe katkı koymaya devam ediyorum. 2000 yılında vakıf olarak da örgütlendik böylece El Sanatları Merkezi’ni kurmayı başardık. Derneği ayakta tutmak için çabalarımız sürüyor.”
“HASDER Kıbrıs kültürünü araştırmayı, yaymayı, eğitimini hedefledi”
Kurumun kuruluş amacını konuşuyoruz. Kıbrıs kültürünü araştırmak, geliştirmek amacıyla kurulan HASDER, sempozyumları, kültürel miras etkinlikleri, iki toplumlu projeleri, dergisi ve kitaplarıyla sadece kültürümüze değil, bence gençlerimize de sahip çıkıyor.
“HASDER’in kuruluş amacı Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rumlar ile yaşadığımız dönemde oluşturduğumuz ortak kültürü, özellikle folklor ve halk bilminin önemine dikkat çekmektir. Çalışmaya başladığımız yıllarda özellikle buradaki halkın Türk kültürü ile yoğrulmuş bir halk olmadığını, geçen yüz yıllar içinde kendi öz kültürünü oluşturduğunu ve bu kültürün de Kıbrıslı Rumlar ile ortaklaşan kültür olduğunu vurgulamaktı. Kıbrıslılar belki tek bir millet olamadılar ama ortak bir kültür oluşturdular. Hedefimiz Kıbrıs ve Kıbrıs Türk kültürünü araştırmak, yaymak, eğitimini yapmaktı. İlk yaptığımız proje 1980 yılında köylerde bailadı. Köy köy dolaşarak araştırmalar yaptık. Tuncer Bağışkan, Mustafa Gökçeoğlu ve niceleri kültür/tarih çalışmalarına HASDER’de başladı. O yıllarda Kıbrıs’taki ortak kültürün nasıl geliştiğini araştırdık, tartıştırdık.”
“Ayrışan değerlerimize değil, ortaklaşan değerlerimize sahip çıkmalıydık”
Kanol ile Kıbrıs kültürünün adada nasıl oluştuğunu konuşuyoruz. Bugüne kadar Kıbrıs’ta varlık gösteren tüm medeniyetlerin aslında bizlerde iz bıraktığını kültürümüz sayesinde görebiliyoruz.
“Tüm dünyada olduğu gibi, adada da coğrafi ortam kendi kültürünü biçimlendirdi. Gökçeoğlu “kültür akışkan ve yapışkandır” derdi. Bu topraklardan geçen tüm medeniyetler, buralarda bir şeyler bırakmış ve onlar da halklar tarafından benimsenerek ortak kültür yaratılmıştır diye düşünüyorum. Biz de HASDER olarak her zaman bunları öne çıkarmaya çalıştık. Geçmişte de kültür öne çıksaydı belki de tüm bu çatışmalar olmayacaktı. Biz ayrışan değerlerimize değil, ortaklaşan değerlerimize sahip çıkmalıydık, böylece dışarıdan gelen zorlama emperyalist baskılara açık olmazdık. Ortak kültür çalışmalarına halk dansları, halk müziği üzerinden başladık, farklı alanlara yaymaya devam ettik.”
“Devletin yapamadığını biz yaptık”
Üzülerek fark ediyorum ki bu denli uzun soluklu, aktif, yaratıcı, üretken başka bir kurumumuz yok. Ancak öyle sanıyorum ki HASDER’in muhalif duruşu önünün her zaman tıkanmasına neden oldu. Neyse ki kimse pes etmedi, HASDER yaşatılmaya devam etti.
“Pek çok uluslararası festival yaptık. Devletin yapamadığını biz yaptık, yabancı ülkeden pek çok konuk getirdik. KKTC olarak bunları yapmak zaten mümkün değildi. Zaman içinde festivallerimiz başkalarına devredildi ama önümüze çıkan zorluklar bizi yıldırmadı. Biz her zaman elimizden geleni yapmaya, yeni projeler üretmeye yılmadan devam ettik.”
“360° tekniği ile de her boyuttan bu figürler öğrenilebilecek”
HASDER yine bir ilke imza atıyor, Avrupa Birliği sponsorluğunda, kültürel diyaloğu geliştirme projesi kapsamında Kıbrıs’ın ortak halk dansları dijital ortama taşınıyor.
“AB için hazırladığımız proje sayesinde 2023 yılının Mart ayında başladı. Yıllardır bu tip projeler üretiyoruz. Kadromuzdaki arkadaşlarımızla gönüllü hazırlıyoruz. Proje gençlerin katılacağı iki toplumlu bir platforum oluşturma fikri üzerinden doğdu. Sadece halk danslarını dijitale taşımak değil, proje kapsamında kültürel mirasımızı iki toplumlu gençlere tanıtıp, anlatarak onların da yaşamasını sağlamaktı. Bu çerçevede pek çok aktiviteler planladık. Söz konusu proje bunlardan sadece biri. İki toplumlu müzik ve danslarımızın ortaklaşması bilinen bir gerçek. İlk kez dans ve figürleri dijitale taşıyoruz. Karşılamalar, Sirtolar vs… Biz bunlar içinden örnekler seçtik, iyi dansçıları belirledik, Kıbrıslı Türk ve Rum olarak özel giysiler giyerek tüm vücut hareketlerinin kaydedildiği bir sistemle dijitale aktarım başladı. Hareket yakalama (motion capture) denilen bu teknik ile üç boyutlu olarak dans eden kişiden avatar yaratarak, tüm figürlerin ve müziklerin kaydedilmesi sağlanıyor. Seçtiğimiz tüm danslar tamamlanınca bunları internete yükleyeceğiz. Herkes kolayca ulaşarak, bilmek, araştırmak veya oynamak istediği dansın figüerlerine veya müziğine kolaylıkla ulaşabilecek, 360° tekniği tekniği ile de her boyuttan bu figürleri öğrenebilecek.”
Elbette kültürü yaşatma, figürlerimizi öğrenme bağlamında önemli bir proje olmakla birlikte, projede on iki kültür örgütü ile, beş yüzden fazla gençle çalışıldı. Proje her şeyden öte, iki toplumu kaynaştırma ve yakınlaştırma anlamında da takdire şayan bir çaba….
“Esas hedefimiz kültür yoluyla diyaloğu geliştirme. Gençlere kültürü araç olarak kullanıp birbirlerini tanımalarını, yakınlaşmalarını, işbirliği yapmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bu gençlerin büyük çoğunluğu ilk kez bir araya geliyor. Tam da bu nedenlerle gelip, geçen iktidarlar bizi istemiyor. Çünkü toplumların yakınlaşmasına ket vurmaya çalışıyorlar. Yine de kendi adıma mücadele etmeye, ısrarla devam ediyorum. Sanıyorlar ki ben bu işlerden gelir sağlıyorum. Öyle bir şey yok oysa. Benim çabam, insanları biraraya getirmek. Benim için bu çok önemli değerler.”