
Azerbaycan’da farklı, Kıbrıs’ta farklı
<<... Erdoğan, Azerbaycan’da “savaş kışkırtıcılığı”na öfkelendi, haklıydı. Peki Kıbrıs’ta? “Kıbrıs devleti yoktur” dedi. Oysa Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıslı Türklerin kurucu ortağı olduğu, siyasi eşitlik temelinde toplums
<<... Erdoğan, Azerbaycan’da “savaş kışkırtıcılığı”na öfkelendi, haklıydı. Peki Kıbrıs’ta? “Kıbrıs devleti yoktur” dedi. Oysa Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıslı Türklerin kurucu ortağı olduğu, siyasi eşitlik temelinde toplumsal kimliğini kazıdığı bir “Cumhuriyet”tir... Ayrıca bu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün ve Anayasal düzenin korunmasından sorumlu “Garantör” ülkelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti’dir...>>
<<.... Azerbaycan ziyaretinde Türkiye ile Azerbaycan arasında yapılan görüşmelerde VİZE konusunda antlaşmaya varılamamış. Azeri tarafı Türkiye’ye dönük vizeyi kaldırmayı kabul etmemiş. Türkiye, Azerilere vizeyi kaldırmış. Ama Azeriler kaldırmamış. İki ülke arasında “tek millet, iki devlet” ifadesi kullanılır. Ancak Azerbaycan “tek millet” ifadesine rağmen, “iki devlet” ifadesini de yerine getiriyor...>>
----------
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs ziyaretinden sonra resmi bir ziyaret için Azerbaycan’a gitti. Azerbaycan ziyaretinde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le düzenlediği basın toplantısında, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın söylediklerine dönük haklı ve doğru bir tepki ortaya koydu...
Çünkü Sarkisyan daha evvel yaptığı bir açıklamada, “kendilerinin Karabağ’ı aldıklarını, gençlerin ise gelecekte Ağrı’yı almalarını” söylemiş…
Erdoğan doğru bir tepki verdi ve bunun gençleri savaş kışkırtıcılığına yöneltmek olduğunu, halklar arası düşmanlığı kışkırttığını söyledi.
Çok doğru, çağdaş bir tepki gösterdi.
AMA KIBRIS’TA FARKLI OLDU
Ama Kıbrıs ziyaretinde ise “Kıbrıs devleti diye bir devlet olmadığını, güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Kuzey Kıbrıs Türk yönetimi olduğunu” ifade etmişti.
Bu, çok farklı ve doğru olmayan bir söylemdir.
Bir kere Başbakan’ın olmadığını söylediği Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıslı Türklerin kurucu ortağı olduğu, siyasi eşitlik temelinde toplumsal kimliğini kazıdığı bir “Cumhuriyet”tir... Ayrıca bu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün ve Anayasal düzenin korunmasından sorumlu “Garantör” ülkelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Evet doğrudur. 1964’te güneyin bağnaz hakimiyetçi anlayışı bu Cumhuriyeti ve Anayasası’nı ortadan kaldırmak ve tarihi hedefleri olan ENOSİS için darbe yaptılar.
Bu yüzden o gün bu gündür; 20 Temmuz kutlamalarında da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın bizzat kendisinin de ifade ettiği temelde, yani BM Parametreleri’ne bağlı olarak Kıbrıs sorununu çözmek ve bu “işgalin” Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden kalkması için, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı mücadele vermektedir.
Ağrı’yı yayılmacı bir niyetle ele geçirme hedefi ifade eden Sarkisyan’a haklı bir tepki koyan Başbakan Erdoğan’ın , bu çağdaş ifadesi ile Kıbrıs için söylediği arasındaki fark çok ciddidir.
Bir kere Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı Ermenistan’dan çok farklı bir konumdadır. Karabağ Azerbaycan’ın toprağı olduğu halde, Ermenistan tarafından işgal edildi. İşgal edilen bu topraklar üzerinde de bir Cumhuriyet kurduğunu ilan ettiler. Şimdi Ermenistan ile Azerbaycan arasında bu sorunun aşılabilmesi için Karabağ’a dair nasıl bir çözüm olacağına yönelik bir ilkesel antlaşma dahi olamamıştır.
AMA KIBRIS’TA İLKE ANTLAŞMALARI VE EVRENSEL TEMELLER VARDIR
Ama Kıbrıs öyle değildir, sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine dair ilgili Kıbrıs Türk ve Rum tarafı antlaşmalar yaptı ve bunları da Türkiye ve Yunanistan ile İngiltere ve BM de benimsediğini deklere etti... Bunlar da , 1977-79 Doruk Antlaşmaları, BM’nin çözüm için oluşturduğu tüm “body of work” ve konu ile alınan ilgili BM kararları ve en nihayet ise 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008’de iki liderce açıklanan prensipler, sorunun nasıl çözüleceğine dair herkesin benimsediği ilkesel hususlar oldular..
Şimdi nasıl olur da Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalindeki konumuna karşı olan bizler, bunları göz ardı ederek, şimdi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yokluğu üzerine görüş ifade edebiliriz..?
Bu bizi haklı temelden uzaklaştıran ve Ermenistan’ın konumuna düşüren unsur olur.
Söyleyen eğer Türkiye Başbakanı diye bunları dile getirmezsek, bilin ki hep birlikte kaybederiz. Kıbrıs’ta evrensel ilkeler var.
UNUTULAN YALNIZ ECEVİT Mİ?
Son 20 Temmuz’da rahmetli Bülent Ecevit’in adının anılmadığında söz edildi. Doğru ve haklı bir eleştiri. Vefasızlığın daniskası. Ama yalnız o mu? Rahmetli Adnan Menderes’in, Fatin Rüştü Zorlu’nun da adından yıllardır söz edilmez.
İlginçtir ki Kıbrıs Cumhuriyeti olgusuna vurgu yapan solcularımız ve 20 Temmuz’u kutsayan sağcılarımızda Menderes ve Zorlu’dan hiç söz etmezler. Halbuki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran antlaşmayı yapan bu iki liderdi. Bu antlaşma olmasa, Kıbrıs Türk toplumu siyasi eşit bir kurucu ortak olarak dünya siyaset sahnesine çıkamazdı; Türkiye de bugün dayandığı temel olan “garantör” ülke konumuna gelemezdi.
Ama onları 27 Mayıs’tan sonra astılar.
Darbenin mağduru oldular.
İşte o günden sonra isimleri “resmi tarihten “silindi.
İşte burada Sayın Erdoğan’a bir şey ifade etmek isterim. Nasıl olur da Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur, diyebilir. Bu Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu’nun , tüm derin güçlere karşı gerçekleştirdikleri bir kazanımı göz ardı etmek değil mi? Güneyin bağnazlarına tepki gösterilecek diye kuzeyin ve Türkiye’nin dar milliyetçilerinin çizdiği tuzağa düşmekle bir yere varılmaz…
AZERBAYCAN, VİZE, KAÇAK İŞÇİLİK!
Bu arada yine Azerbaycan ziyaretinde Türkiye ile Azerbaycan arasında yapılan görüşmelerde VİZE konusunda antlaşmaya varılamamış. Azeri tarafı Türkiye’ye dönük vizeyi kaldırmayı kabul etmemiş. Türkiye’den buna dönük şikayet geldi. Türkiye, Azerilere vizeyi kaldırmış. Ama Azeriler kaldırmamış.
Biliyorsunuz iki ülke arasında “tek millet, iki devlet” ifadesini kullanmak geçerlidir. Ancak Azerbaycan “tek millet” ifadesine rağmen, iki devlet ifadesini de yerine getiriyor. Bu yüzden vizeyi kaldırmıyor. Neden? Gayet anlaşılırdır. Danimarka’nın, Malta’nın AB bütünlüğünde endişelenip birliğe girmesine karşın koyduğu sınırlamaların anlaşılır olan nedenlerinden ötürü.
KİMLİK VE KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURMAK…
Hal böyle iken biz ne yapıyoruz?. “Anavatan-Yavruvatan” söylemi içinde iki devlet ilişkisi geliştireceğimize, şimdi aflarla vatandaşlıklarla binlerce insana vatandaşlık veya beyaz kimlik kartı ile avantajlar getirmeye çalışıyoruz. Şimdi Türkiye kendisine vizeyi kaldırmayan Azerbaycan’a dönük olarak, “Ne demek benim vatandaşıma bu yaptığınız” diye ikili görüşmelerde tepki koyuyor mu? Başbakan örneğin bu konuda KKTC siyasilerine ifade ettiği gibi bir tavır geliştiriyor mu Azerilere dönük olarak? Hayır. Peki bize neden böyle?
Çünkü Azeriler maaşlarını Türkiye’den yollanan kaynakla almıyorlar.
İşte bizim için esas mesele buradadır.
Tek tek olgulara karşı haklı tepki koyarken, hala esas olanın yani, kendi gelirimizle, kendi giderimizi karşılama hedefini önümüze koymaktan kaçınıyoruz. Ne isterseniz deyin bu yüzden, daha çok dayatma ile yüz yüze geleceğiz. Evet, kendi gelirimizle kendi giderimizi karşılama hedefi, iş ve emek çevrelerinin ortak hedefine dönüşmezse, kimlik mücadelesinde daha çok sıkıntımız oluşacaktır.