
PUSU
BİR ÖYKÜ
PUSU
Dr. DERVİŞ ÖZER
Abdi elindeki A4 makineliyi herkesin şaşkın bakışları arasında, yüzünden boncuk boncuk terler akarak getirdi, karargahtaki masanın üzerine bıraktı ve sandalyeye yı
BİR ÖYKÜ
PUSU
Dr. DERVİŞ ÖZER
Abdi elindeki A4 makineliyi herkesin şaşkın bakışları arasında, yüzünden boncuk boncuk terler akarak getirdi, karargahtaki masanın üzerine bıraktı ve sandalyeye yığıldı. Sağdan soldan koştular, etrafını sardılar. Herkeste bir merak, bir merak. Merakın yanında çokça da korku var. Abdi konuşacak halde değildi. Zorlukla nefes alıyordu. Hemen su koşuşturdular. Ağzına tuttular. Abdi yudum yudum suyu içti. Biraz soluklanmıştı ama konuşamıyordu. Aslında konuşmak istiyor. Ama ağzından tek bir sözcük çıkaramıyordu. Karargahtakiler makineli tüfek yardımcısını merak etmişlerdi. Onu soruyorlardı. A4 makineli gelmişti ama bir kasa kurşun ve makineli yardımcısı neredeydi? Abdi bir tek sözcük edemiyordu. Eliyle işaretler yapıyordu ama kimse hiçbir şey anlaşılmıyordu.
Komutan gürültüyü duyup gelmişti. Hepsi ayağa kalktı, selam verdi. Abdi kalkamadı. Göğsü hala körük gibi inip kalkıyordu. Komutan ne olduğunu, makineli tüfek yardımcısının nerede olduğunu sordu. Abdi eliyle bir şeyler işaret ederken, kapının içine bir kasa makineli tüfek kurşunu ile Bafidi düştü. Koşup Bafidi’yi kaldırdılar. O da ter içinde nefes nefese kalmıştı ve konuşamıyordu. Komutanın emri ile üzerleri arandı. Üzerlerinde yara bere izi yoktu. Sadece yüzleri hortlak görmüş gibi sapsarı idi ve korkudan dilleri tutulmuştu.
İlk Bafidi rahatladı ve konuşmaya başladı.
“Rumlar saldırıya geçti. Mezarlık deresinin içinden köye doğru geliyorlar” Diye bağırdı.
Komutan ve diğer askerler, daha doğrusu silahını kapan mezarlık deresinin oraya koştu. Mevzilendiler ve saatlerce beklediler. Ne saldıran vardı ne de sızma yapan. Bütün gece alarmda kaldılar. Sabah komutanın emri ile mezarlık deresinin içerisi arandı. Köyün yaşlıları götürüldü, izler araştırıldı. Toplanılıp kırmızı alarm kararı verildi. Rumlar mezarlık deresinin içinde köye kadar sızıyor ve dinleme harekatı yapıyordu. Belki de bir iki gün içinde köyün zayıf noktalarını bulup saldırılacaktı.
Köyün komutanı, sancaktarlığa haber verdi. Alarm üst noktaya çıkarıldı. Rumlara pusu kurulacaktı. Rumların haberi olmadan onlara pusu kurulup hepsini yok edeceklerdi. Onlar saldırıya geçtiğinde. Bizim en zayıf noktamız, o an en güçlü noktamız olacak ve Rumları orada, köye girmeden imha edecektik.
Arka arkaya geçen gecelerde mücahit sayısı artırıldı. Her mevziiye dört, beş kişi konularak beklenildi. Rumlar ısrarla mezarlık deresinin içine kadar gelip, sızıyorlar, hiç ses etmeden sabaha kadar derenin içinde dolaşıyorlar, sabah olmadan ve hiçbir şey yapmadan tekrar dönüyorlardı.
Köyde çeşit çeşit dedikodular çıkmıştı. Kadınlar gündüzleri evlerde toplanıp dedikodu yapıyorlar, ne yapacaklarından bahsediyorlardı. Geceleri de dört, beş aile bir olup samanlıklarda veya ambarlarda yatılıyordu. Köşe bucak yerler yapılıyordu. Korunaklı kimsenin bulamayacağı yerler makbuldü. Aralarında şom ağızlılarda vardı. Rumların yaptığı katliamlardan bahsedip, genç kızlara yapılan tecavüz hikayeleri anlatıyorlardı. Tabi bu arada çoğu çocuk, sabaha altı ıslak giriyordu. Ha bir de kadınların saklandığı yerlerde bit çoktu. Bütün köyün çocukları ve kadınları bitlenmişti. Hart hart kaşınıyorlardı
Üç veya dört gün savaş hazırlıklarıyla geçti. Çobanlar bile koyun otlatmaya çıkmıyordu. Ama Rumlarda pek değişiklik yoktu. Onlar tarlaya çalışmaya gidiyorlar. Koyunları da otlatıyorlardı. Belli ki bize sürpriz bir saldırı yapacaklardı.
Beklemek adamı öldürüyordu. Gün geçtikçe askerler de gevşiyordu. Komutan karar verdi. Onlar saldırmadan biz saldıracaktık. İki tane bombacı ve havancı ayarlandı. Havan kuruldu. Gerilla ekibi hazırlandı ki bunların bazısı sivilde yapıcı, marangoz ve çobandı. Hepsi alarm verilince silahlanıp mevziiye gitmişlerdi. Ve komutan tarafından gerilla olarak tanımlanıyorlardı. Bombacılar önden gidip derenin dönemeçlerine saklanacaklar. Arkalarında otomatik silahlı gerilla ekibi hazır olacaktı. Onlarda destek isterse havan ekibi Türk, Rum ayırmadan emredilen yeri havanla dövecekti. Plan hazırdı. Mühimmat da hazırdı.
Gece beklendi. Helalleşildi ve köyün askerlerinin yarısı mezarlık tarafına mevzilenildi. Herkese 25 şer mermi dağıtılmıştı. Bombacılar sürüne sürüne dereye kadar sızdılar planladıkları yerde pusuya yattılar ve Rum askerlerinin gelmesini beklediler.
Gece yarısına doğru sesler aynı sesler gelmeye başladı. Birisi; birileri derenin içinden, hem de korkmadan yürüyordu. Her adım korkusuzcaydı. Bastığı yerden tok bir ses çıkıyordu. Bazen duruyor, etrafı kolaçan ediyor, bazen de uzaklaşıyor tekrar yaklaşıyordu. Bombacının biri korkudan titremeye başladı. Yavaşça geri çekildi. Arkadaki gerilla timine kadar süründü ve gelenlerin çok kalabalık olduğunu, korkup geri çekildiğini söyledi. Diğer bombacı bekliyordu. Biraz daha bekledi ayak sesleri pusu kurduğu yere kadar gelince üzerindeki bombanın pimini çekti ve karanlığa fırlattı. Arkasından da bir şarjör mermiyi boşaltarak geri çekildi. O geri çekilince arkadaki grup da ateş ederek geri çekildi.
Bütün köy sabaha kadar uyumadı. Mevzidekiler tetikte, evdekiler bitli samanlıklarda kaşına kaşına, korka korka, ağlaya ağlaya sabahı sabah ettiler.
Sabah izci timi çıkarıldı. Bombanın patladığı yer araştırıldı. Çok kan vardı. Yerler kan gölü olmuştu. Ve kan akarak Rum köyüne doğru gidiyordu. Geri döndüler. Karargahta komutana selam çakıp izlenimlerini anlattılar. Derenin içinde çok kan vardı. Derenin içinde ayrıca mermi kovanı bulmuşlardı. Belli ki Rum askerlerinin bazıları da silahla karşılık vererek geri çekilmişlerdi. Ölü ve yaralı sayısı hakkında her kafadan bir ses çıkıyordu. Kimisi beş ölü, onlarca yaralı derken, kimisi en az on ölüden bahsediyordu.
Yalnız bu kadar çok ölü olsaydı, kilise çanlarını geceden çalmaz mıydı? Ona da hemen bir açıklama buldular. Ölenler ve yaralılar başka köylerdendi. Bir de gizli olduğu için bizim duymamızı ve onlara gülmemizi istenmediklerinden çan çalmamışlardı. Oysa akan kana bakılırsa on ölü bile azdı.
Komutan sancaktarlığa mesaj çekti. Gece, Rumların saldırısına pusu kurulduğunu ve çıkan çatışmada ondan fazla Rum’un öldüğü veya yaralı olduğunu belirtti. Bizler de kayıp olmadığını bildirdi.
Sancaktarlıktan gelen mesaj kısa ve özdü:
“Birleşmiş Milletler askerlerinin bildirdiğine göre çıkan tek taraflı çatışmada bir Rum eşeği ölmüş, bir Rum eşeği de yaralanmıştır. Eşek sahipleri zararlarının tanzimini istemektedir. Paranın hemen toplanıp Birleşmiş Milletler askerlerine verilmesi emredilmektedir.”
Bu çatışmada bir eşek ölmüş bir eşek yaralanmıştır. Bu harekatın adı köyde; “mezarlıkta pusu” diye geçmektedir. Suçlusu da Abdi ve Bafidi’dir. Abdi korkudan kilolarca ağırlıktaki A4 makineliyi sırtında taşıyarak, köye gelmesinden ve bu pusu olayını etrafa yaymasında dolayı suçlu bulunmuş. Mevziiyi bıraktıkları içinde Bafidi ile birlikte beşer gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Ayrıca Rum’un eşeklerin parası da onlara ödetilmiştir.
Bu olay bütün köyde bir sır olarak kalmıştır. Rumların yapamadığı baskını, gece otlanması için bırakılan iki eşek yapmış ve baskına baskınla cevap verilmiştir.
Sonuç İki Rum eşeği yaralı olarak Rum köyüne dönmüş. Birisi orda ölmüş, birisi de yaraları iyileşmeyeceği için sahibi tarafından vurularak öldürülmüştür.
Kayıplar Komitesi iki toplumlu futbol takımı, BM’ye karşı oynadı...
Kayıplar Komitesi’nin iki toplumlu futbol takımı, geçtiğimiz Perşembe günü ara bölgede eski Lefkoşa Uluslararası Havaalanı yakınlarında, Arjantinli ve İngiliz Birleşmiş Milletler askerleriyle futbol karşılaşması yaptı. Kayıplar Komitesi’nin iki toplumlu futbol takımı, İngilizler’e karşı yaptıkları maçı 4-1 kazanırken, Arjantinliler’e karşı maçlarında 2-0 yenildiler.
Kayıplar Komitesi’nin iki toplumlu futbol takımında, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk üye yardımcısı Murat Soysal’ın yanısıra, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum arkeologlar birlikte top koşturdular. Sayfamıza aldığımız bu harika fotoğrafları da, Kayıplar Komitesi’nin fotoğrafçısı olarak da görev yapan Turgut Vehbi çekerek, spor fotoğrafçılığında da oldukça iddialı olduğunu gösterdi. FACEBOOK’ta paylaştığı bu albümden seçmeleri biz de sayfamıza alıyoruz.
Halen Kayıplar Komitesi kazı ekipleri 15 günlük yaz tatilinde bulunuyorlar. Temmuz ayı boyunca aşırı sıcaklar altında, zaman zaman 50 dereceye varan sıcaklıklar altında, tümüyle açıkta saatler boyunca kazı yürüten arkeologlar ve diğer kazı çalışanları, şimdi 15 günlük kısacık yaz tatillerinin keyfini çıkarıyorlar. Kazı ekiplerine biz de “iyi tatiller” diliyoruz...