1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Psikiyatrist Dr. Mehmet Yağlı: “Tam bir yalnızlık, gelecek güvensizliği, umutsuzluk yaşanıyor”
Psikiyatrist Dr. Mehmet Yağlı:    “Tam bir yalnızlık, gelecek güvensizliği, umutsuzluk yaşanıyor”

Psikiyatrist Dr. Mehmet Yağlı: “Tam bir yalnızlık, gelecek güvensizliği, umutsuzluk yaşanıyor”

Psikiyatrist Dr. Mehmet Yağlı, pandemi döneminde toplumun büyük oranda virüse karşı korunmak için kurallara uyduğunu ancak ruh sağlığını koruma konusunda aynı durumun söz konusu olmadığını söyledi

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Psikiyatrist Dr. Mehmet Yağlı, pandemi döneminde toplumun büyük oranda virüse karşı korunmak için kurallara uyduğunu ancak ruh sağlığını koruma konusunda aynı durumun söz konusu olmadığını söyledi.

“Pandemiden, koronadan sonra dünya eskisi gibi olmayacak, insanlar, yaşam eskisi gibi olmayacaktır. Bu değişime ayak uydurmak lazım. İnsanlar burada bocalıyorlar” diyen Dr. Yağlı, pandemi sürecinde insanlara destek olacak mekanizmaların kurulmamış olduğuna dikkat çekti.

Toplumun sağlıklı olabilmesi için, devletin güven vermesi gerektiğini vurgulayan Dr. Mehmet Yağlı, şöyle konuştu: “İnsanlar bilmelidir ki, ben hasta olursam bana bakacak bir devletim vardır. Eğer bir haksızlığa, suistimale, zorbalığa uğrarsam beni koruyacak bir devletim vardır. Maalesef son zamanlarda ülkemizde tam bir keşmekeş yaşanıyor. Kimin ne yaptığı, ne söylediği, neyi önemsediği belli değil.”

“Kaygı bozuklukları daha da arttı”

“Pandemiden sonra dünya eskisi gibi olmayacak; insanlar ve yaşam eskisi gibi olmayacaktır. Bu değişime ayak uydurmak lazım. İnsanlar burada bocalıyorlar. Ne yazık ki ülkemizde bu süreçte insanlara destek olacak, psikolojik destek mekanizması kurulmadı. O konuda en ufak bir çalışma, devleti yönetenlerde hassasiyet görülmedi”

  • Soru: Pandeminin başında yaptığımız röportajda “beden sağlığınız kadar ruhsal sağlığınıza da önem verin” diye bir uyarı yapmıştınız. Toplum olarak ruh sağlığımıza ne kadar dikkat ettik? Pandemi toplumu nasıl etkiledi?
  • Dr. Yağlı: Pandemiye, virüse karşı tedbirlerimizi, tüm eksiklere rağmen, almaya çalıştık. Ben virüse karşı toplumun büyük oranda kurallara uyduğunu düşünüyorum. Hatta bir buçuk yıl evinden hiç çıkmayan insanlar olduğunu biliyorum. Bu yönde kendilerini korumaya çalıştılar. Ancak ruh sağlığı konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değil. Zaten toplumumuzda belli bir oranda kaygı bozukluğu vardı, en çok gördüğümüz rahatsızlıktı. Sürekli bir virüs, hastalık kaygısı, bu süreçte kaygı bozukluklarını daha da arttı. Çünkü ek bir kaygı geldi ve sürecin ilerlemesiyle birlikte bir yanda aylarca işyerlerini açamayan, çalışamayan, maddi zorluklar, diğer yandan dövizin de artmasıyla artan borçlar, ödeme zorlukları insanların kaygılarını, endişelerini daha da arttırdı. Bu sürede insanlar izole oldu. Sadece virüse karşı kapanmadılar, aynı zamanda toplumsal ilişkilerden de uzak kaldılar. En sevdiklerini, yakınlarını göremez oldular. Komşusuna gidip bir kahve içemez duruma geldiler. Özellikle ilişkileri kısıtlı, aile bağları zayıf veya geniş ailesi olmayan insanlarda yalnızlık duygusu ve hayatın anlamsız olduğu hissi yoğunlaştı.

“Devleti yönetenlerde hassasiyet görülmedi”

Pandemiden, koronadan sonra dünya eskisi gibi olmayacak, insanlar, yaşam eskisi gibi olmayacaktır. Bu değişime ayak uydurmak lazım. İnsanlar burada bocalıyorlar. Ne yazık ki ülkemizde bu süreçte insanlara destek olacak, psikolojik destek mekanizması kurulmadı. O konuda en ufak bir çalışma, devleti yönetenlerde hassasiyet görülmedi. Bırakın psikiyatrik, diğer rahatsızlıkları olan insanlar bile pandemide doktorlarına gidemedi, doktorlarından bile yardım alamadı. İnsanlar kendileriyle başbaşa kaldılar. Bu da toplumda anksiyeteyle birlikte depresyonu daha da kamçıladı. Dolayısıyla bunlara bağlı belli ilaçların kullanımında ve bedensel rahatsızlıklarda da artma görüldü.

“Dijital bir dönem kamçılandı”

“Pandemi sonrası kliniğime gelen bir öğrencinin, şu anda internet bağımlısı olduğunu, dış dünyadan koptuğunu, hayal dünyasına sürüklendiğini gördüm. Tüm bunlar onun hastaneye yatmasını gerektirecek boyuta ulaştı. Bu süreçte, soyutlanma, yalnızlık, kaygı ve boşluk duygusu insanları uyuşturucu madde kullanma yönüne itti”

 

  • Soru: Pandemi döneminde pek çoğumuz internet ve teknoloji bağımlısı da olduk. Bu durum ilişkilerimizi ve hayatımızı nasıl etkiliyor?
  • Dr. Yağlı: İnsanlar yaşamlarına anlam katacak sosyal ilişkilerden uzak kaldı ve dijital bir dönem kamçılandı. İnternetle olan ilişkiler arttı, hiç internete girmeyen insanlar bile bu dönemde internet üzerinden dünyayla bağlantı kurmaya çalıştı. Hatta sosyal ilişkilerini oradan kurmaya çalıştı. Pandemi döneminde kliniğim kapalıydı, yeni yeni açmaya başladım. Bu günlerde yaptığım bir görüşmede, bir yıl önce okula giden, arkadaşları olan, sosyal ilişkileri, genel durumu, dersleri çok iyi olan bir öğrencinin, şu anda internet bağımlısı olduğunu, dış dünyadan koptuğunu, bu dönemde internette tanıştığı insanlarla ilişki kurmaya çalıştığını ve bu ilişkilerde ondan  yararlanmaya çalışan, çeşitli amaçları olan insanlarla karşılaştığını ve bunların onu bir hayal dünyasına sürüklediğini gördüm ve sonuçta tüm bunlar onun hastahaneye yatmasını gerektirecek boyuta ulaştı. Bu süreçte, soyutlanma, yalnızlık, kaygı ve boşluk duygusu insanları uyuşturucu madde kullanma yönüne gitmelerine neden oldu.
    İnternet bağımlılığı karı- koca ilişkilerini, aile bağlarını da önemli ölçüde etkiledi. 30 yıllık meslek yaşantımda görmediğim kadar, bu dönemde aile ilişkilerinde sosyal medyanın, internet bağımlılığının probleme neden olduğunu, ilişkileri bozduğunu görüyorum.
     

“Alkol ve uyuşturucu bağımlılığında artış oldu”

  • Soru: Bu süreçte uyuşturucu ve alkol bağımlılığında artış olduğuna dair haberler okuyoruz. Bir eczacı nöbet gecelerinde bağımlılarla sıkıntı yaşadıklarını da açıkladı. Bu konularda gözleminiz, değerlendirmeniz nedir?
  • Dr. Yağlı: Benim izlenimlerim de alkol ve uyuşturucu bağımlılığında maalesef artış olduğu yönündedir. Ben özellikle öğrenciler ile yakından ilgileniyorum, ülkemizde dünyanın değişik ülkelerinden gelen gençler var. En çok da Afrika'dan gelen öğrenciler vardır, ki bunu günlük hayatımızda çevremizde görebiliriz. Maalesef bu insanlar, internete bağımlılığın bir sonucu olarak, internete girip hiç bilmedikleri maddeleri araştırıyorlar. Bunlara bir şekilde ulaşıyorlar. İlaçların kötü kullanımında büyük bir artış olduğunu düşünüyorum. Hatta benim reçetemi çalarak veya yazdığım reçeteyi değiştirerek, eczaneden ilaç almaya çalışanlar oldu.

Trafikte denetimsizlik...

  • Soru: Açılmanın ardından çok fazla trafik kazası olmaya başladı. Bunların pandemi döneminin ruh sağlığımız üzerindeki etkisiyle bir alakası var mıdır?
  • Dr. Yağlı: Bunları araştırmak lazım, ben ancak fikirlerimi söyleyebiliyorum. Bu yönde yapılmış bir çalışma yok. Trafikte tam bir denetimsizliğin olduğunu söylemek isterim. Denetim her şey değildir ama bizde hiç yok. Az önce bahsettiğim gibi artan uyuşturucu bağımlılığı var. Bir denetimde alkol kullanımına bakılıyor, oysa bugün alkol kullanımından daha fazla uyuşturucu madde kullanımı vardır. Bunlar da sürücünün araba kullanmasını, konsantrasyonunu etkileyen şeylerdir.
    Bu süreçte sosyal medya bağımlılığının üst düzeye çıktığını da biliyoruz ve internet bağımlılığı maalesef büyük oranda toplumumuzu etkiliyor. Trafikte de bazı kişiler gelen mesaja bakabiliyor, cevap yazmak istiyor, sosyal medyadaki paylaşımlarının beğeni alıp almadığına bakabiliyor.”

“Madde kullanımının artmasına paralel, şiddet olaylarının da arttığını düşünüyorum”

  • Soru: Pandemi sürecinde şiddet eğilimi arttı mı?
  • Dr. Yağlı: Huzursuz, mutsuz olan insan tahammülsüz olur ve en yakınındakine patlar. Bunu trafikte görüyoruz, işyerlerinde görüyoruz ama daha çok, bire bir aynı ortamı paylaşan kişilerde görüyoruz. Çalışmayan çiftler zamanın büyük bir bölümünü aynı ortamda geçiriyorsa şiddet eğilimi ortaya çıkabiliyor. Genellikle erkekler evin sorunlarından uzaklaşma eğiliminde olabiliyor. Diğer yandan kadınlar da ilgi, sevgi, sosyal ortam veya ihtiyacı olan bazı şeylere sahip olma isteğinde olabilir. Bu yüzden da eşler arasında tartışma çıkabilir. Madde kullanımının, erkeklerde alkol tüketiminin daha da artmasına paralel, şiddet olaylarının da arttığını düşünüyorum.

Çocuklar nasıl etkilendi?

  • Soru: Çocukların toplumun küçük bir modeli, yansıması olduğunu söylersiniz. Uzun kapalı dönemden sonra okullar açıldı, çocuklar bu dönemde bireysel yaşadı, onları memnun etmeye çabaladık. Şimdi okulda yeniden sosyalleşmekte sorunlar yaşayabilirler. Yetişkinlerin yaşadığı kaygının onlara da yansıdığını görüyoruz. Tüm bunlar onların ruh sağlığını nasıl etkileyebilir?
  • Dr. Yağlı: Çocuklar için, gençler için yaştaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmak çok önemlidir. Hatta özellikle ergenlik döneminde, annenin babanın ilgisinden çok, arkadaşlarıyla kuracakları ilişkiler onlar için önemli ve değerlidir. Eğer genç, sağlıklı ilişkiler, arkadaşlıklar kuramazsa kendisini değersiz görür, mutsuz olur, hatta kendine zarar verebilecek davranış ve tutumlar içerisine girebilir. Tabii ki bunlar bütün ilişkilerinde, hayatında, eğitim sürecinde olumsuz etkiler yaratır.
    Sizin dediğiniz gibi bu süreçte evdeki düzenin merkezi olan çocuklar yeniden sosyal hayata, toplu yaşama alışmakta sıkıntı yaşayabilirler. Çünkü yaşamın kuralları vardır. Evrenin merkezi biz değiliz, paylaşmayı, kurallara uymayı öğrenmemiz lazım.
    Ancak ailelerin büyük çoğunluğu maalesef  bu süreçte sizin dediğiniz gibi çocuğuyla ilgilenmedi. Onlar pandemiyi fırsata çevirerek, evde yapmadıkları şeyleri yapmaya çalıştı, evi yeniledi, temizlik yaptı. Bir çok aile çocuklarıyla sağlıklı iletişim kuramadı. Dediğim gibi annenin elinde bir telefon, babanın elinde bir telefon, çocuklar kendi odalarında... Hiç sosyalleşme yok. Çocukların, gençlerin en basit, başkalarıyla ilişki kurma konusunda sorunları olduğunu görüyorum. “Merhaba” deme, hal hatır sorma alışkanlığından uzaklaştık, asosyal çocuklarımız oldu, sosyal bir ortamda zorluk yaşayan yeni bir kuşak... Okullarda bu süreçte bu yönde de eğitim verilmelidir. Okulun sadece belli teorik bilgilerin verildiği bir yer olmaması lazım, çocukların yaşamda sorunlarla baş etme gibi gerekli donanımı oluşturacak bilgilere ve becerilere de sahip olmaları lazım. Eğitim sisteminin bunları telafi edecek yönde adımlar atması gerekir. Yoksa bu gençlerin işi gerçekten zordur.
    Avrupa’daki okullarda bunlar zaten her zaman çok önem verilen şeylerdir. Her zaman eğitim sisteminde sosyal projeler vardır. Örneğin çevre konusunda duyarlılık, yaşlılar evini ziyaret ve onların eğlenmesi için projeler yapılır. Bu hem kendi aralarındaki ilişkilerin gelişmesi, hem de toplumun değişik kategorilerindeki insanlarla bağ kurma, empati yapabilme özelliğinin gelişmesi açısından önemlidir.

“Her organımızda olabildiği gibi, ruhumuzda da sıkıntılar olabilir”

“Bireyler bilmelidir ki, ‘ben hasta olursam bana bakacak bir devletim vardır’, ‘ben maddi sıkıntıya, zorluğa düşersem, yaşantımı belli bir standartta sürdürmemi sağlayacak bir devletim vardır’, ‘eğer bir haksızlığa, zorbalığa uğrarsam beni koruyacak bir devletim vardır.’. Maalesef son zamanlarda ülkemizde tam bir keşmekeş yaşanıyor”

 

  • Soru: Depresyonun da arttığından bahsettiniz. Antidepresan kullanımında artış olduğu  da söyleniyor...
  • Dr. Yağlı: Söyleniyor ama istatistiksel bir bilgi maalesef yok. Her şeyden önce nüfusu bilmemiz lazım ki nüfusun kaçta kaçının bu tip ilaçları kullandığını tespit edebilelim. Ama gerek psikiyatri hastanesine, gerek psikiyatristlere, gerekse psikologlara başvuranların sayısı giderek artıyor.
    Gerçekten psikiyatrik problemi olan ve örneğin kaygıdan dolayı bedensel şikayetleri olan insanlar var. Çünkü kaygı vücutta da bir takım belirtilere yol açıyor, baş dönmesi, sersemlik, mide bulantısı, karın ağrısı, sırt ağrısı, kalp çarpıntısı, ateş basması, yutkunma güçlüğü gibi. Kişiler “bu belirtiler koronanın belirtisi mi? Kalp sorunum mu var? Tansiyonum mu yüksek? Beyin kanaması mı geçiriyorum?” diye düşünüp daha da kaygılanıyor.
     

“İnsanlar devletten gereken ilgiyi göremeyince kırılıyorlar, üzülüyorlar”

“Sorunlar karşısında kaplumbağanın kafasını kabuğunun içine çekmesi gibi, insanlar da kendilerini korumaya almaya çalışır. Ama bunun sonucunda tam bir yalnızlık duygusu, geleceğe karşı güvensizlik, umutsuzluk, karamsarlık ve bir boşluk duygusu ortaya çıkar. Yaşam adeta anlamsız hale gelir”

 

  • Soru: Devlet, ruh ve akıl sağlığımızı korumamız için bir şey yapmıyor. İnsanlar kaygılı ama bir psikiyatriste gitme konusunda çekingen davranıyor. Bütün bunlara baktığınızda toplumun ruh ve akıl sağlığı nereye gidiyor?
  • Dr. Yağlı: Bu tür şeyler insanların kaplumbağalaşmasına neden olur. Yani sorunlar karşısında kaplumbağanın kafasını kabuğunun içine çekmesi gibi, insanlar da kendilerini korumaya almaya çalışır. Ama bunun sonucunda tam bir yalnızlık duygusu, geleceğe karşı güvensizlik, umutsuzluk, karamsarlık ve bir boşluk duygusu ortaya çıkar. Yaşam adeta anlamsız hale gelir. Küçük bir çocuk için beslenme kadar, hatta daha fazla, sevgi, korunma ve güven duygusu çok önemlidir. Çocuk bunu hissetmek ister. Ebeveynlerine güvenir, onların koruması altında olduğunu bilir ve yaşamını öyle sürdürür, öyle gelişir, öyle varolur. Toplumun da sağlıklı olabilmesi için, devletin bu güveni insanlara vermesi lazım. Yani bireyler bilmelidir ki, “ben hasta olursam bana bakacak bir devletim vardır, yeterli olanakları sağlayacaktır”, “ben maddi sıkıntıya, zorluğa düşersem, yaşantımı belli bir standartta sürdürmemi sağlayacak bir devletim vardır”, “eğer bir haksızlığa, suistimale, zorbalığa uğrarsam beni koruyacak bir devletim vardır. Beni düşünen, hatta yalnızlığıma bile çözüm arayan bir devletim vardır”. Maalesef son zamanlarda ülkemizde tam bir keşmekeş yaşanıyor. Kimin ne yaptığını, ne söylediği, neyi önemsediği belli değil. İnsanlar o noktada yakınlarından da gereken ilgiyi göremeyince adeta kendi kaderlerine terk edilmiş gibi hissediyorlar, kırılıyorlar, üzülüyorlar ve daha da içlerine kapanıyorlar.

 

 

yd-destek-gorseli-2-329.jpg

Bu haber toplam 4906 defa okunmuştur