1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 153 köyde kuraklık alarmı!
153 köyde kuraklık alarmı!

153 köyde kuraklık alarmı!

Tarımsal Kuraklık Haritası’na göre kuraklıktan etkilenen köy sayısı 57 artarak 153’e yükseldi. Alanında uzman isimler konuyla ilgili YENİDÜZEN’e konuştu; acı tabloyu yorumladı.

A+A-

Recep DAL

Tarımsal Kuraklık Haritası’na göre 2023-2024 üretim yılında 96 olan kuraklık kapsamındaki köy sayısı, 2024-2025 üretim yılında 153’e yükseldi; acı gerçek tescillendi. 57 köy daha kuraklık kapsamına girerken, kuraklığın etkilediği ekili alan ise 599 bin 509 dönüme ulaştı.

Konuyla ilgili YENİDÜZEN’e konuşan Akademisyen ve Yeşil Okullar Koordinatörü Prof. Dr. Şerife Gündüz, kuraklığın yalnızca meteorolojik bir dalgalanma değil, iklim krizinin ada üzerindeki en somut etkilerinden biri olduğuna dikkat çekti. Gündüz, “Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve buharlaşma hızlarının yükselmesi Kıbrıs’ta kuraklığı giderek daha sık ve şiddetli hale getirdi.” dedi.

Meteoroloji Dairesi’nin uzun dönemli analizlerinde son 40 yılda yağışlarda sürekli azalma ve sıcaklıklarda artış olduğunun görüldüğüne vurgu yapan Gündüz, “Akdeniz Havzası, IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu’nda en hassas bölgelerden biri olarak tanımlanıyor.” ifadelerini kullandı.

Gündüz, kuraklığın artık istisnai bir durum değil, adanın yeni gerçeği haline geldiğini belirterek, “Su yönetimi konusunda acil adımlar atılması gerekiyor.” diye konuştu.

YENİDÜZEN’e önemli açıklamalarda bulunan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sibel Paralik de, ülkemizde uzun yıllar suyun çok büyük bir kısmının yeraltı kaynaklarından karşılandığını hatırlattı. Paralik, artan nüfus ve iklim değişikliği nedeniyle bu kaynakların tükendiğini ve birçok akiferde aşırı tuzlanma ile kirlenme yaşandığını dile getirdi.

Tarımsal Kuraklık Haritası’nın acı tabloyu bir kez daha ortaya koyduğunu söyleyen Paralik, “Alternatif su kaynaklarına yönelim ve etkin kullanım, artık ertelenemez bir zorunluluk haline geldi.” açıklamasında bulundu.

Paralik, yerel yönetimlerin yağmur suyu hasadı, su geri dönüşümü ve tasarruflu armatürlerin kullanımını teşvik etmesi gerektiğini kaydederek, “Farkındalık yaratmak ve su eğitimini artırmak, su yönetiminde en kritik adımlardan biri.” dedi.

Kuraklığın etkilerini YENİDÜZEN’e değerlendiren Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam ise, kuraklığın kaçınılmaz bir gerçek olduğunu belirtti. Nizam, kurak ortamda yetiştirilebilen ürünlere yönelmek zorunda kaldıklarını ancak dayanıklı tohumların dahi artık yetmez hale geldiğini söyledi.

Nizam, Çiftçiler Birliği olarak yağmur bulutlarının aşılanması için bir proje geliştirdiklerini ve bu konuda Türkiye ile farklı ülkelerden uzmanlarla görüştüklerini ifade ederek, projenin henüz hayata geçirilmediğini kaydetti.

“Üreticiyi tazmin edebilirsiniz fakat tatmin edemezsiniz” diyerek verilen desteklerin yetersizliğine dikkat çeken Nizam, “Üreticilerin giderek üretimden kopmaya başladı.” ifadelerini kullandı.

153 köy kuraklık kapsamında

Genel Tarım Sigortası fonu kapsamında hazırlanan ve Resmi Gazete’de yayımlanan Tarımsal Kuraklık Haritası, çarpıcı bir tabloyu gözler önüne serdi.

2023-2024 üretim yılında 96 köy kuraklık kapsamına girerken, 2024-2025 üretim yılında bu sayı 153’e yükseldi. Böylelikle kuraklıktan zarar gören köylerin sayısı 57 artış gösterdi. Bu yıl itibarıyla zarar gören ekili alanın büyüklüğü ise 599 bin 509 dönüme çıktı.

Alanında uzman isimler kuraklığın boyutunu, olası etkilerini ve alınması gereken önlemleri YENİDÜZEN’e değerlendirdi.

Akademisyen ve Yeşil Okullar Koordinatörü Prof. Dr. Şerife Gündüz:

“Kuraklık adanın yeni gerçeği haline geldi ”

Akademisyen ve Yeşil Okullar Koordinatörü Prof. Dr. Şerife Gündüz, kuraklığın yalnızca meteorolojik bir dalgalanma değil, iklim krizinin ada üzerindeki en somut etkilerinden biri olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Gündüz, “Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve buharlaşma hızlarının yükselmesi Kıbrıs’ta kuraklığı giderek daha sık ve şiddetli hale getiriyor.” dedi. Bilimsel verilerin de bu tabloyu doğruladığını belirten Gündüz, Kıbrıs’ın kuzeyinde Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) kullanılarak yapılan araştırmalarda, 1970’lerden günümüze kurak dönemlerin hem sıklığının hem de şiddetinin arttığının ortaya konulduğunu aktardı. Gündüz, özellikle Lefkoşa ve Mesarya Ovası’nda yağış düşüşlerinin daha belirgin olduğunu kaydetti.

Meteoroloji Dairesi’nin uzun dönemli analizlerinin son 40 yılda ortalama yağışlarda sürekli azalma ve sıcaklıklarda artış olduğunu gösterdiğini vurgulayan Gündüz, “Dünya ölçeğinde de benzer bulgular var.” ifadelerini kullandı. Gündüz, “IPCC’nin 6. Değerlendirme Raporu Akdeniz Havzası’nı küresel ölçekte en hassas bölgelerden biri olarak tanımlıyor. NASA’nın projeksiyonları, Doğu Akdeniz’de 2050’ye kadar yağışların yüzde 10–20 azalacağını, yaz aylarında sıcaklıkların 4 °C’ye kadar artacağını öngörüyor.” diye konuştu.

Gündüz, kuraklığın artık istisnai bir durum değil, adanın yeni gerçeği haline geldiğini belirtti ve su yönetimi konusunda acil adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Damla sulama ve akıllı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini aktaran Gündüz, “Kayıp-kaçakların azaltılması büyük önem taşıyor.” açıklamasında bulundu. Gündüz, kuraklığa dayanıklı tohumların ve yerel türlerin ekiminin desteklenmesi gerektiğini, yağmur suyu hasadı, gri suyun yeniden kullanımı ve atık suyun tarıma kazandırılması gibi yöntemlerin de devreye sokulmasının şart olduğunu söyledi.

Türkiye’den gelen suyun yalnızca içme suyu için değil, tarımsal sulama, hayvancılık, sanayi ve ekosistemler açısından da kritik bir kaynak olduğunu ifade eden Gündüz, bu suyun değerinin korunması için planlı, adil ve sürdürülebilir bir yönetimin şart olduğuna dikkat çekti. Gündüz, “Yanlış kullanım ve altyapıdaki kayıplar bu avantajı eritebilir.” dedi.

Gündüz, FAO verilerine göre suyun verimli kullanımıyla tarımsal üretimde yüzde 30’a varan verim artışı sağlanabildiğini hatırlatarak, “İsrail ve İspanya gibi ülkeler damla sulama teknolojisi sayesinde hem su tasarrufu hem de yüksek üretim elde ediyor.” ifadelerini kullandı. BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ne göre tatlı suyun yüzde 70’inin tarımda tüketildiğine dikkat çeken Gündüz, “Dolayısıyla tasarruf potansiyeli en fazla tarımda bulunuyor.” diye konuştu.

Gündüz, kuraklıkla mücadelede Kuzey-Güney iş birliğinin yanı sıra dünya ile ortak çalışmaların da önemli olduğunu dile getirdi. Ancak küçük ülkelerin küresel güç dengelerinde söz sahibi olamayacağını, bu nedenle bilimsel veriler ışığında kendi uyum stratejilerini geliştirerek kırılganlıklarını azaltmaları gerektiğini kaydeden Gündüz, “Biz de kendi içimizde uyumlaşma çalışmalarımızı bilimsel veriler ışığında yapmalıyız.” açıklamasında bulundu.

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sibel Paralik

“Yeraltı su kaynaklarımız tükendi”

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sibel Paralik de, ülkemizde uzun yıllar içme, kullanma ve sulama suyunun çok büyük bir kısmının yeraltı su kaynaklarından karşılandığını söyledi. Paralik, hızla artan nüfus ile suya artan talebin, bu kaynakların yenilenme kapasiteleri üzerinde baskı oluşturduğunu ve kurak geçen yıllar, iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi faktörlerle kaynakların tükendiğini ifade etti.

Birçok akiferde yoğun bakteriolojik kirlenme, aşırı tuz ve sertlik bulunduğunu belirten Paralik, “Bu sorunlardan en önemlisi ve rehabilite edilmesi en zor olanı deniz suyu girişimi sonucu yaşanan tuzlanmadır.” dedi. Paralik, Tarımsal Kuraklık Haritası’nın da bu acı gerçeği bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı.

Paralik, alternatif su kaynaklarına yönelim ve etkin kullanımın artık zorunlu hale geldiğine dikkat çekti. Yerel yönetimlerin yağmur suyu hasadı, su geri dönüşümü ve tasarruflu armatürlerin kullanımını aktif şekilde teşvik etmesi gerektiğini kaydeden Paralik, “Ayrıca bu cihazların hane halkı ve işletmeler tarafından kolaylıkla satın alınabilmesi için teşvikler sağlanmalı.” ifadelerini kullandı.

“Tarım sektöründe sulama verimliliği, mahsul su ihtiyaçlarına göre sulama suyu dağıtımının ve zamanlamasının düzenlenmesiyle sağlanabilir.” diyen Paralik, mevcut bahçelerde altyapı yatırımları, yeni bahçelerde ise verimli sulama sistemlerinin tasarlanması gerektiğini söyledi. Paralik, su birlikleri tarafından su dağıtımının iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Bireysel yetiştiricilerin de sulama sıklıklarını ve miktarlarını planlayabilmeleri için su dağıtım sistemlerinin güncellenmesi büyük önem taşıyor.” diye konuştu.

Paralik, alternatif kaynakların teşvik edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Yağmur suyu ve atık su şu anda kullanılmayan uygulanabilir sulama suyu kaynaklarıdır.” açıklamasında bulundu. Paralik, yağmur suyu toplama sistemlerinin kurulabileceği sahaların tespit edilmesi ve çiftçilerin altyapı geliştirmesi için teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Farkındalık yaratmanın ve su eğitiminin önemine değinen Paralik, “Her birey kendisini su kıtlığı ve talebi buna göre yönetmek için neler yapabileceği konusunda eğitmekten sorumludur.” dedi.

Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam:

“Üretici, tazmin edilir ama tatmin edilmez”

Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam ise, kuraklığın artık kaçınılmaz bir gerçek olduğunu söyledi. Nizam, üreticilerin zor şartlar altında üretim yaptığını, girdi maliyetlerinin yükseldiğini ve kuraklığın üreticiyi her geçen yıl daha fazla zorladığını belirtti.

Çiftçiler olarak kurak ortamda yetiştirilebilen ürünlere yönelmeye başladıklarını aktaran Nizam, “Birçok kez tohumlar için adaptasyon merkezleri kurduk. Gelinen noktada kuraklığa dayanıklı tohumlar da yetmez duruma geldi. Ektiğimiz ürünler tutmamaya başladı.” ifadelerini kullandı.

Çiftçiler Birliği olarak yağmur bulutlarının aşılanması için proje geliştirdiklerini açıklayan Nizam, bu konuda Türkiye ve farklı ülkelerden profesörlerle görüştüklerini söyledi. Nizam, “Gerekli izinlerin alınmasının ardından projeyi hayata geçirmek istiyoruz.” diye konuştu.

Nizam, kuraklığın yalnızca üreticileri değil, ülke ekonomisini de derinden etkilediğini ifade etti. Bu yıl geçen yıla kıyasla 50’den fazla köyün kuraklık kapsamına girdiğini, yaklaşık 600 bin dönümlük alanda kuraklık yaşandığını belirten Nizam, “Kuraklık olmayan bölgelerde dahi tarımsal anlamda yüzde yüz verim alınamıyor.” açıklamasında bulundu.

Kuraklık haritasını hazırlarken hata payını minimize ettiklerini ve siyasi baskılardan uzak tuttuklarını söyleyen Nizam, haritanın geçmiş yıllara göre daha şeffaf olduğunu kaydetti. Ancak bu harita kapsamında verilen tazminlerin yeterli olmadığını belirten Nizam, “Üreticiyi tazmin edebilirsiniz fakat tatmin edemezsiniz. Üretici böyle bir ortamda kendini geliştiremez ve bir sonraki yıla hazırlık yapamaz.” dedi.

Nizam, üreticilerin köy kooperatiflerinden kredi almak zorunda kaldığını, faiz yükü altında ezildiğini ve kuraklık ödemelerini alana kadar büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığını belirterek, “Üreticiler günden güne üretimden kopmaya başladı.” ifadelerini kullandı.

Ülkedeki suyun üretim için yeterli olmadığını da vurgulayan Nizam, “Şu an içme suyunda bile büyük sıkıntılar yaşanıyor. Nüfus arttıkça su sıkıntımız daha da derinleşecek.” diye konuştu. Nizam, “Üretim düzeyimiz artan nüfusa yetişemeyecek duruma geliyor. Bu da dışa bağımlılığı artırıyor.” açıklamasında bulundu.

Bu haber toplam 1475 defa okunmuştur
Etiketler :