1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. 'Yargı hedef haline getirildi'
'Yargı hedef haline getirildi'

'Yargı hedef haline getirildi'

Barolar Birliği Başkanı, Avukat Hasan Esendağlı, anayasayı korumanın sadece Anayasa Mahkemesi’ne verilen bir görev olmadığını vurguladı, yasama ve yürütmeye de görev düştüğüne vurgu yaptı.

A+A-

Ayşe GÜLER

Barolar Birliği Başkanı, Avukat Hasan Esendağlı, anayasayı korumanın sadece Anayasa Mahkemesi’ne verilen bir görev olmadığını vurguladı, yasama ve yürütmeye de görev düştüğüne vurgu yaptı.

Esendağlı, “Meclis’in, hükümetin, çoğunluğu elinde bulunduran siyasi yapının sorumluluk sahibi olması gerekiyor” diyerek, “Göz göre göre anayasaya aykırı metinleri yasa diye hayata geçirmemeli. Bir hükümetin idari anlamdaki icraatlarının yargıya havale edilerek, yasaya aykırılığın giderilmesiyle ilgili çaba devlet açısından iyi bir görüntü değil” şeklinde konuştu.

Yurttaşların yaşamsal sorunlarındaki çözümünün siyasette olduğunu ifade eden Esendağlı, “Halbuki şu anda toplumda ‘çözüm yargıdadır’ izlenimi yaratılıyor. Meclis anayasa aykırı yasa yapacak, hükümet sürekli olarak yasalara aykırı idari işlem yapacak, mahkeme de bunları düzeltecek… Bunun sonu yok” değerlendirmesinde bulundu.

Siyaseten çözülmesi gereken şeylerin, yargı yoluyla ilerlemesinin mahkemeler üzerinde ciddi yük oluşturduğuna da dikkat çeken Esendağlı, ispat edilemese de kamuoyunda yargının hedef gösterilmesinin istendiğine yönelik bir görüntü olduğunu da kabul etti.  

Esendağlı, yargı bağımsızlığının korunmasıyla ilgili sürekli tetikte olduklarını dile getirdi.

Yerel seçimlerin Haziran’da yapılmamasıyla yaratılan anayasaya aykırılığın telafisi olmadığını da vurgulayan Esendağlı, “Bu kaosun ne şekilde çözülebileceğine ilişkin hukuki bir çıkış noktası görülmez. Ya Hükümet tek taraflı olarak seçim tarihi belirleyecek, ya da ana muhalefetin de mutabık kalacağı bir tarih belirlenecek, seçim yapılacak. Ama ana muhalefetin mutabık kalması, bu durumun anayasaya aykırı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek” dedi.


“Yetkilerle ilgili büyük tıkanıklık yaşanıyor”

- Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, yerel seçimin Haziran ayında yapılmamasıyla özellikle belediye başkanlarının yetkileriyle ilgili sorun yaşandığını belirtti.

- Anayasa Mahkemesi yerel seçimin ertelenmesine yönelik kararı okudu. Mahkeme iki noktaya değindi, belediye başkanlarının görev süresinin uzatılmayacağı ve seçimin Haziran’da yapılmadığı gerekçesiyle anayasanın çiğnendiğine işaret etti. Beklenilen bir karar mıydı?

- “Beklenilen bir karardı. Bu konu, Meclis kürsüsünde tartışıldığı anda Barolar Birliği olarak  açıklama yaptık. Meclis kürsüsünden anayasanın oy birliği ve oy çokluğuyla ihlal edilebileceğine ilişkin konuşmalar olmuştu, onun üzerine açıklama yapmıştık. Yasamanın ve yürütmenin tıpkı yargı gibi, devletin 3 büyük gücünü temsil eden makamlar olduğunu, anayasayı korumakla yükümlü olduğunu ifade edip, uyarmıştık. Bunda ısrarcı olundu, çok büyük sıkıntı doğuran, çözümün nasıl olacağı bilinemeyen bir durum yaratılmış oldu.”

 

- Belediye başkanlarının yetkilerinin devamlılığına yönelik bir kaos var. Bu süreçte bizi ne bekliyor?

- “Şu anki hukuki durumda belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, muhtar ve azaların yetki kullanabilmesi mümkün değil. Seçilmişlerin yetki kullanması gereken kamu hizmetleri konusunda büyük tıkanıklık ve sorun söz konusu.”

 

- Maaş ya da idari gibi zaruri işleri de mi yapamazlar?

- “Bunu neye dayanarak söyleyeceğiz? Hukuki olarak hangi zemine dayanacağız? Bu soruya da evet diyemem.”

 

- Peki, şu anda yerel seçimle ilgili Meclis’in bir karar mı vermesi gerekiyor?

- “Şu anki durumu şöyle okumak gerekiyor; Anayasaya aykırılık Haziran’da seçimin yapılmasına ilişkin Meclis kararı alınmayarak, yaratıldı. Bunun telafisi yoktur. Anayasa Mahkemesi bu kaosun sorumlusu olmadığını söyledi, doğru. Gerçekten bu kaosun ne şekilde çözülebileceğine ilişkin hukuki olarak bir çıkış noktası görülmez. Ya Hükümet tek taraflı olarak seçim tarihi belirleyerek, yetki tarihi uzatmaya, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasa benzeri işlemler yapmaya devam edecek. Ana muhalefet de bunu Anayasa Mahkemesi’ne taşımaya devam edecek, bu iş de böyle uzayıp gidecek. Ya da ana muhalefetin de mutabık kalacağı bir tarih belirlenecek, seçim yapılacak. Çok büyük ihtimalle de yetkilerin kullanımı ile ilgili uzlaşı sağlanacak. Ama ana muhalefetin mutabık kalması, bu durumun anayasaya aykırı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Ancak bir çıkış yolu olacak. Mutabakat sağlanır, kimse mahkemeye götürmezse bu süreç anayasaya aykırı olduğu bilinerek geçirilmiş olacak.”


“Önlerinde emsal bir karar vardı, Meclis kararı yerine yasa yaptılar”

Esendağlı, “Ülkenin bütünü ilgilendiren bir konuda, yasama tatilinin olduğu dönemde, apar topar, seçimi anayasaya aykırı şekilde erteleyerek bu yasanın yapılması kendiliğinden yanlış ve savunulamaz” dedi.

- Yerel seçim kararı, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenerek, dönemin Cumhurbaşkanının görev süresinin uzatılması kararı ile kıyaslanmaya başlandı. Bu tartışmaları nasıl değerlendirirsiniz?

- “Orada yasa değil, Meclis kararı yöntemi izlenmişti. Anayasa Mahkemesi’nin ‘Meclis kararları yargı denetimine tabi olmadığıyla ilgili’ kararı var. İki karar içerik bakımından aynı. İlk bakışta bir çelişki varmış gibi görünebilir ancak yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve görev süresinin uzatılması yasa değil, Meclis kararı ile yapılmıştı. Meclis kararı, Anayasa Mahkemesi’nde iptal kararına konu olmuş, YDP dava açmıştı. Anayasa Mahkemesi, meselenin esasına girmeden, Savcılığın yaptığı ön itirazı kabul etmişti. Mahkeme, 1985 Anayasası tutanaklarına da bakarak, Meclis kararlarının siyasi karar olduğunu, kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği, Anayasa Mahkemesi’nin bunlar üzerinde denetim yapma hakkı olmadığını söyledi. Hükümetin elinde böyle bir emsal varken, yerel seçimin ertelenmesini Meclis kararı yerine Belediyeler Yasası’ndaki değişiklikle yapma ihtiyacı hissetti. Yasa yapıldığı için Anayasa Mahkemesi’nin denetimi meselesi vardı. Anayasa açık, seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını, seçilenlerin de bu süre içerisinde görevlendirilmesini öngörür. Sonuç anayasaya aykırılık olarak çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde görevine devam etmesi incelenmiş, anayasaya uygun bulunmuş gibi bir intiba ile açıklama yapıldı. Bu açıklamalar, gerçek olmayan bilgi üzerinde yapılmış açıklama”

 

- Yerel seçim tarihin ertelenmesinin ardından belediyelerin birleştirilmesi de Anayasa Mahkemesi’ne taşınacağı açıklandı. Şimdi ne olacak?

- “Yasa neden yapıldı buna bakmak lazım. Yasa gerekçesinde ‘belediyeleri birleştirerek, yerel hizmetlerin iyileştirilmesini, ekonomik açıdan da tasarruf edilmesini sağlayacağız’ deniliyor. Ben de şunu soruyorum, nasıl? Bununla ilgili yapılmış bilimsel, yerel, gerçekçi bir çalışma, analiz mi var? İyileştirmeler yapıldığında ne kadar iyileştirme, tasarruf olacağıyla ilgili çalışma var mı? Böyle bir şey görmedik. Ama biz biliyoruz ki, bu husus yıllardır Türkiye ile imzalanan protokollerde yer alan bir husustur. KKTC hükümetinin TC hükümetine taahhüt ettiği bir husustur. Bu talebin o şekilde ortaya çıktığı görülüyor. Bu taahhüdün yerine getirilmesiyle ilgili bir girişim olduğu, bunun da süratli bir şekilde yapılmaya çalışıldığını izledik. Bu kadar önemli bir yasanın yaratılmasıyla ilgili meşruiyet yaratmıyor. Bir yasa yapıldığında, belli bir kamu faydası sağlanmalıdır. Ülkenin bütünü ilgilendiren bir konuda, yasama tatilinin olduğu dönemde, apar topar, seçimi anayasaya aykırı şekilde erteleyerek bu yasanın yapılması kendiliğinden yanlış ve savunulamaz. Bir taraftan 27 Kasım’da seçim olduğu söyleniyor, diğer taraftan da belediyelerin birleştirilmesi işlemini yerel seçim sonrasına planlanıyor. Mevcut belediyelerin tüzel kişiliğinin birleştirme işlemi tamamlanana kadar korunduğu da ifade ediliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal kararı vermeseydi, 27 Eylül’de YSK seçim takvimi ilan edecekti. Tüzel kişilikler o tarihe kadar kapatılmayacağına göre, YSK, 28 belediye ile ilgili seçim ilan etmek zorunda kalmayacak mıydı? Meclis’in iradesi de bu muydu? Bu soru da cevapsız… Yasanın alelacele ve çalakalem, amaçladığı şeye ulaşması zor bir metin olduğunu da görüyoruz. Belki Anayasa Mahkemesi kararı bir fırsat olur da daha sağlıklı düzenlemeler yapılır.”

 

- Belediyelerin birleştirilmesini öngören yasaya yönelik Cumhurbaşkanı imzası da Anayasa Mahkemesi kararının ardından geldi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

- “Büyük bir talihsizlik… Halbuki Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi kararını dikkate alarak, bu yasanın tekrardan görüşülmek üzere Meclis’e iade etseydi, belki yasadaki sıkıntılı noktalar aşılabilirdi. Ama şimdi bu yasa da Anayasa Mahkemesi’nin eline kaldı.”


“Çözüm siyasette”

Esendağlı, “Meclis’in, hükümetin, çoğunluğu elinde bulunduran siyasi yapının sorumluluk sahibi olması gerekiyor” dedi, “Bizim yaşamsal sorunlarımızı, yurttaşlara boğulma hissi veren sorunların çözümü siyasettedir” şeklinde konuştu.

- Hükümetin karnesi ‘hukuksal’ açıdan kırık mı? Sürekli bir şeyleri düzeltmek için yargıya mı ihtiyaç duyuluyor?

- “Olması gereken bu değil… Bir hükümetin idari anlamdaki icraatlarının, Meclis’in yaptığı yasaların bu kadar yoğunlukla Anayasa Mahkemesi ya da Yüksek İdare Mahkemesi’ne sevk edilerek, yasaya aykırılığın giderilmesiyle ilgili çaba devlet açısından iyi bir görüntü değil. Bunun sonu da yoktur. Çözüm siyasettedir. Ülkedeki sorunları çözecek olan, iradeyi koyup, yasayı yapacak, uygulayacak olan siyasettir. Bizim yaşamsal sorunlarımızı, yurttaşlara boğulma hissi veren sorunların çözümü siyasettedir. Halbuki şu anda toplumda ‘çözüm yargıdadır’ izlenimi yaratılıyor. Meclis anayasa aykırı yasa yapacak, hükümet sürekli olarak yasalara aykırı idari işlem yapacak, mahkeme de bunları düzeltecek… Bunun sonu yok. Belediye seçiminde yasa iptal edilirse kaos olacağı söylendi. Anayasa Mahkemesi de bu değerlendirmeyi yapamayacağını söyledi, hukuki denetim yaptı, anayasaya aykırı buldu. Anayasaya aykırılık saptandı ama kaos oldu. Meclis’in, hükümetin, çoğunluğu elinde bulunduran siyasi yapının sorumluluk sahibi olması gerekiyor. Göz göre göre anayasaya aykırı metinleri yasa diye hayata geçirmemeli. Ama bununla ilgili yapılacak mücadelenin sürekli olarak yargısal mücadele olup, olmaması da ciddi şekilde ele alınmalı.”

 

- Anayasayı korumak sadece yargının görevi mi?

- “Anayasayı korumak, kollamak sadece Anayasa Mahkemesi’ne verilen bir görev değil. Anayasa, devleti 3 büyük erkin üzerine inşa etti, yasama, yürütme, yargı. Anayasanın koruyuculuğu ve uygulanmasını da 3 erke bağımsız güçler olarak devretti. Ama anayasada anayasayı uygulama ve korumakla birinci derecede yükümlü kıldığı organlarının bunu ihlal edeceği durumları düşünmemiş, ne gibi yaptırım uygulanacağı belirtilmemiş. Çünkü bunun olacağı düşünülmemiş. İnsanlar, anayasa ihlallerinin yaptırımını soruyor. Ancak böyle bir yaptırım yok. Çünkü anayasayı koruma görevi, halk tarafından seçilmiş insanlara verilmiş. İhlal edecekleri öngörülmemiş. En fazla yasa yaparsanız, idari karar alırsanız mahkeme iptal edecek diye düşünülmüş. Siyaseten çözülmesi gereken şeylerin, yargı yoluyla ilerlemesi ciddi yük oluşturuyor.”

 

- Kamuoyunda, hükümetin de söz konusu yasa çalışmasının yargıdan döneceğini bilmesine rağmen bu durumun bile isteye yaratıldığıyla, yargının hedef gösterilmek istendiğiyle ilgili de bir görüş var. Bu görüşe katılır mısınız?

- “Bu düşüncenin ana fikrine katılırım ama ispat edemem. İsteyerek, mahkemenin iptal edeceğini göre göre yaparlar” nasıl diyeceğiz ki, ispat edemeyiz. Bu büyük bir iddiadır ama görüntü de odur. Çünkü belediye seçimleriyle ilgili Savcılıktan görüş de alındı. Savcılık da anayasaya aykırı olacağını söyledi, yine yaptılar. Meclis’te uzun uzun tartışmalar oldu yine yaptılar.”

 

- Son dönemde müdahaleler konuşuldu, gündeme geldi. Barolar Birliği, avukatlar sokağa döküldü. Halen, yargıya müdahale endişesi taşıyor musunuz?

- “Bu endişe ile günlük yaşantımızı geçiren insanlarız. Daha önce bu konuda ciddi sıkıntı yaratan bir süreç yaşadık. Yargının bağımsızlığının korunmasıyla ilgili sürekli tetikteyiz.”

 

- Bu süreç hem mesai açısından hem de ‘bağımsızlık’ endişesi bakımından yargı üzerinde bir yük oluşturmuyor mu?

- “Mesai bakımından ciddi yük… Siyasetin çözmesi gereken konuların, sürekli olarak yargıda mesai yaratması bir yük… Yasalar gerçekten mali protokol ya da TC ile ilişkiler bağlamında oradan talep edilen yasalar ise ki öyle görünüyor. Hükümet de ‘biz yapıyoruz ama yargı bozuyor’ şeklinde sunum içerisinde olursa, o zaman yargı hedef haline getiriliyor.”

FOTOĞRAFLAR: Ertuğrul SENOVA

Bu haber toplam 2810 defa okunmuştur