1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet”
“Umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet”

“Umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet”

CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, Başbakan Tatar ve Başbakan Yardımcısı Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı seçimine endekslendiğini ve seçime kadar çok verimli bir süreç beklemediğini söyledi

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, Başbakan Ersin Tatar ve Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı seçimine endekslendiğini kaydederek, “Bugüne kadar ortaya konan tutumdan yola çıkarak, bugünden seçime kadar olan sürecin çok verimli olacağını düşünmüyorum” dedi.

“Alelacele bazı değişiklikler yapmayı deneyecekler. Biz toplum menfaatine yapılacak her türlü yasayla ilgili çalışmaya hazırız ama aceleyle yanlış işlerin olmasına müsaade edecek değiliz” diyen Özdenefe, “Başbakan ve Başbakan Yardımcısı kendilerini Cumhurbaşkanlığı seçimine endekslemiş. Suya sabuna dokunmadan seçime kadar olan süreci atlatmak gayretindedirler çünkü ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonrası tufandır’ gibi bir yaklaşımları var ama hayat devam ediyor, sıkıntılar devam ediyor, çözüm bekliyor” diye konuştu.

Özdenefe, hem Başbakan Tatar’ın, hem de Başbakan Yardımcısı Özgürgün’ün aday olmasının hükümeti nasıl etkileyebileceğine dair bir soruya cevaben de “benim ne dediğim hiç önemli değil. Sayın Özersay kendisi, ‘ikimiz de aday olursak hükümet bozulur’ demişti. Daha sonra söylemler değişti ama zaten her konuda söylemleri değişti” yanıtını verdi. UBP-HP hükümetini “menfaat ittifakı” olarak nitelendiren Özdenefe, mevcut hükümetin bir süre daha devam etmesi ihtimalinin yüksek göründüğünü söyledi.

“Hükümetin ciddiyetsiz tavrından dolayı halkın çaresizlik hissi derinleşiyor”

  • Soru: Meclis’te “Her gün ayrı bir piyes oynanıyor” dediniz. Neden böyle tanımladınız ?
  • Özdenefe: Hem sıkıntılı günlerden geçiyoruz, hem de yaklaşan bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var, dolayısıyla siyasi ortam biraz karışık. Geçtiğimiz günlerde halk sokağa çıktı, “yol yoksa seyrüsefer yok” dedi. Tabandan başlayan, önemli ve dikkate alınması gereken bir hareket.   Bu, temelde geleceğe dair umutsuzluğun ve güvensizliğin yaygınlaştığını ve eylemliliğe geçilmesi gerektiği konusunda geniş kesimler tarafından hemfikir olunduğunu gösteriyor.  Bazıları “bu eylemler geçen dönem neden yapılmadı” diye sorguluyor. Bence en büyük nedenlerinden biri, halkın mevcut hükümete dair bir beklentisi olmamasıdır. Halk, hükümetin her hafta oynadığı piyeslerle toplumun geleceğine dair bir gailesi olmadığını görüyor. O yüzden, yapılan zamların temel gerekçelerinden biri genel ekonomik koşullar olsa da, hükümetin ciddiyetsiz tavrından dolayı halkın çaresizlik hissi derinleşiyor. Halbuki kısa süren Tufan Erhürman Başbakanlığındaki dönemde, yaşanan bir çok probleme rağmen, geleceğe dair umut vardı. Ortaya konan hedefler, yapılan çalışmalar bu umudu destekliyordu. Bu umut şu anda tamamen yerle bir oldu. Bunun birçok nedeni vardır ama esas neden mevcut hükümetteki siyasi partilerin beceriksizliğidir. Başbakan Tatar ülkedeki problemlere dair bir gaile çekiyormuş ya da ilgileniyormuş hissi vermiyor. “Dörtlü koalisyon yapamıyor, biz Türkiye ile konuşacağız, para da alacağız, bir değil üç yıllık protokol imzalayacağız” gibi iddialı konuşmalardan sonra Başbakan “Bir yıllık da olur, elimizden geleni yapıyoruz, biz yolladık ne yapalım, bekliyoruz” gibi, daha önce şiddetle eleştirdiği ifadeleri mecliste kendisi kullanmaya başladı. Keza hükümetin küçük ortağının 25 aylık süreç içerisinde, başladığı noktadan geldiği noktaya kadar gösterdiği istikrarsız, değişken tavrı da insanları huzursuz ediyor ve ülkeyi yönetenlere olan inanç azaldıkça, geleceğe dair endişe artıyor. Beceriksizlik ve kamu yararının düşünülmediğine dair algı artarsa toplumun siyasetin geneline olan güveni daha da azalır, bir yerde kurunun yanında yaş da yanar. Sıkıntılar halkın geneline yayıldı. Kıbrıs’ın özel şartlarından dolayı kimse kendini güvende hissetmiyor. Bunların başlangıcı ekonomik sıkıntılar olabilir ama mevcut hükümetin beceriksizliği ve ciddiyetsizliği tepkilerin yükselmesine ve halkın sokağa çıkmasına neden oldu.

“Anamuhalefet olarak talep edilen her türlü katkıyı sağlarız”

Ben “piyes oynanıyor” dedim. Örneklerle anlatacağım. Mesela geçtiğimiz hafta iktidarın iki vekili borç ilişkilerinde uygulanacak kuraları düzenlemeyi hedefleyen bir yasa önerisinde bulunup, ivedilik almak istedi. Bu alanda, özellikle faizlerle ilgili düzenleme yapılması gerektiği birçok dönemde konuşuldu, nitekim düzenlemeler yapılmalıdır ve geçmişte yapılanlar da oldu. Hatırlanacağı gibi, kredi kartlarıyla ilgili tüketicilerin korunması konusunda düzenlemeler geçmiş dönemde hayata geçti, yeterlidir anlamında söylemiyorum, başka adımlar da atılabilir ve atılmalıdır da. 2013 seçimlerinden sonra biz meclise geldiğimizde biriken mazbatalar vardı, kucağımızda çok ciddi bir sıkıntı bulmuştuk. Mecliste temsil edilen tüm partilerin katılım sağlayabileceği bir ad-hoc komite kurularak ivedilikle çalışmalara başlandı ve borç ilişkilerinden kaynaklanıp tahsil edilemeyen borçlarla ilgili bir yapılandırma yasası yaptık. Fahiş ve ödenemeyecek hale gelmiş biriken borçlar ve mazbatalar ile ilgili olarak günün koşullarındabir rahatlama sağlandı ve geçmişten kalan birçok sorunu da çözdü. Geçmiş hükümet döneminden beridir çalışılan başka yasalar da var. Bu tür çalışmaların bu işi bilenler tarafından, tüm paydaşlarla konuşularak yapılması lazım. Çünkü borçluları koruyacağım diye yola çıkıp tam tersine onları daha çok mağdur etme veya bankacılık sistemini veya kooperatifleri sıkıntıya sokma riski vardır. Nitekim sunulan yasa önerisi geçmiş dönemdeyapılan çalışmalar sırasında, borçluların temsilcileri tarafından riskli bulunmuş ve üzerinde revizeye ihtiyaç duyulduğuna karar verilmişti. Gerekli ciddiyeti gösterip tüm bu süreçleri incelemeden, araştırmadan, biz yaparız olur mantığıyla bu öneriyi sundular. Bu ülkedeki kredi yapısında, bankacılık sisteminde anomali yaratmayacak, doğru şekilde bir değişiklik yapılması lazım. Hükümetin buna dair gailesi varsa bunu bütün paydaşlarla oturup çalışır. Biz de ana muhalefet olarak talep edilen her türlü katkıyı sağlarız. Ama bu yapılmıyor, sadece birileri seçim bildirgesinde bazı sözler verdi diye, iki vekil bunu meclise sevkediyor.

“Ne zamandan beri vekiller Merkez Bankası’na talimat vermeye başladı?”

Meclise gelen yasayı ve üzerindeki formülleri sektörden olmayanların anlaması ve yapması söz konusu değildir. Bu meclisteki her vekil bilir ki, bu tip teknik, sistemleri etkileyen yasalar, meclise iyi çalışılıp gelmediyse, meclisteki ilgili komitenin bunun altından kalkabilmesi çok zordur hatta mümkün değildir. Bu tip yasaların öncelikle bakanlık aşamasında iyi hazırlanması, Bakanlar Kurulu’ndan geçip meclise sevk edilmesi ve gerekirse geçmişte olduğu gibi özel bir komite kurularak mecliste son şeklini alması gerekmektedir.   Bunu bilmelerine ya da bilmeleri gerekmesine rağmen çıkıp kürsüden “Merkez Bankası’na da zaten bu yönde çalışmalarını söyledik” diyebiliyorlar. Ne zamandan beri vekiller Merkez Bankası’na talimat vermeye başladı? Bu tutum ortada siyasi irade olmadığını, günü kurtarmaya yönelik, göstermelik bir adım atıldığını gösterir. Bu da  piyes olarak tabir ettiğim, işlerin ne kadar gayrı ciddi bir şekilde yapıldığına dair vahim bir örnek... Diğer bir örnek de, Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı’yla ilgili yaşananlardır...
Hükümetin kuruluş şekli de buna bir örnektir. 8 Mayıs’ta dörtlü koalisyon hükümeti bozuldu ve ardından speküle edilen UBP-HP hükümeti kuruldu. Zaten o aşamada insanların bu iki partiye olan güveniciddi şekilde sarsıldı. Düşünün ki, medyada sürekli olarak spekülasyonlar yer alıyor ama siz hükümet ortaklarınızla konuşuyorsunuz ve size “kesinlikle böyle birşey sözkonusu değil” diyorlar. Siz hükümet olarak önemli icraatlar yapmaya çalışıyorsunuz ve aniden tüm söylenenlerin aslında doğru olduğu ortaya çıkıyor ve UBP-HP hükümeti kuruluyor. Bu hükümet zaten güvenin sarsıldığı bir yerden başladı. Hükümet kuruluyor, bu meclisin Anayasa gereği çalışmadığı bir döneme denk geliyor. Ardından “Maraş’ı açacağız, Las Vegas yapacağız”dan başlayan ve günün sonunda “envanter yapacağız”a gelen bir süreç yaşanıyor. Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne dair herhangi bir çözüm üretmeyen, sadece bu yapılanlarla o dönemde çıkan BM raporlarına tekrar Maraş’ın nasıl açılabileceğine dair hatırlatma konmasına neden olan hesapsız, plansız, günübirlik ve halkı gerçek gündemlerden uzaklaştırmayı amaçlayan hareketlerle aylar geçiriliyor.
Yine yaz aylarının içerisinde hayat pahalılığının tespit edilenden daha az ödenmesiyle ilgili kanun gücündebir kararname geçiriyorlar, bu Anayasa Mahkemesi’nden dönüyor, “biz gene de yapacağız” diyorlar. Daha sonra meclis açıldığında bunun da arkasında durmuyorlar. Siz bunun toplumun geneli için doğru olduğuna inanıyorsanız, ya sonuna kadar sözünüzün arkasında durunsunuz ya da inanmıyorsanız ilk baştan yapmazsınız.

“Başbakan ve Başbakan Yardımcısı kendilerini Cumhurbaşkanlığı seçimine endekslemiş. Suya sabuna dokunmadan seçime kadar olan süreci atlatmak gayretindedirler çünkü ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonrası tufandır’ gibi bir yaklaşımları var ama hayat devam ediyor, sıkıntılar devam ediyor, çözüm bekliyor”

“Suya sabuna dokunmadan seçime kadar olan süreci atlatmak gayretindedirler”

Biz muhalefet olarak saatlerce, günlerce komitelerde aktif katkı sağlıyoruz ama artık o kadar umursuz tavırlarla karşılaşıyoruz ki ne yapacağımızı şaşırdık. Biz sorumlu muhalefet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bakanlıktan komiteye bilgi vermek için gelen temsilci zaman zaman  “ben bilmem, bakanım bilir” diyebiliyor. Plansız, programsız bir hükümet. Gerek kendi içinde gerekse de meclis komiteleriyle yaşanan diyalog eksikliği ve uyumsuzluk sağlıklı ve üretken bir çalışma ortamı yakalamayı zorlaştırıyor. Her hafta genel kurulda tutarsız tavırlarla, değişik senaryolarla karşımıza çıkıyorlar, sorularımıza tatmin edici, en azından kendi içerisinde tutarlı cevaplarda vermiyorlar. Günün sonunda görüyoruz ki, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı kendilerini Cumhurbaşkanlığı seçimine endekslemiş. Suya sabuna dokunmadan seçime kadar olan süreci atlatmak gayretindedirler çünkü “Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonrası tufandır” gibi bir yaklaşımları var ama hayat devam ediyor, sıkıntılar devam ediyor, çözüm bekliyor.

“Bugüne kadar ortaya konan tutumdan yola çıkarak, bugünden seçime kadar olan sürecin çok verimli olacağını düşünmüyorum. Alelacele bazı değişiklikler yapmayı deneyecekler. Biz toplum menfaatine yapılacak her türlü yasayla ilgili çalışmaya hazırız ama aceleyle yanlış işlerin olmasına müsaade edecek değiliz. Benim izlenimim kayda değer pek iş yapılmayacağıdır. Bu hükümette öyle bir niyet, gaile, toplumsal endişe görmüyorum”

 

“Bu kadar umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet dönemi hatırlamıyorum”

  • Soru: Hem Başbakan Tatar’ın, hem de Başbakan Yardımcısı Özersay'ın aday olduğu bir ortamda hükümet ne olacak? Seçime kadar geçecek süreç nasıl bir süreç olacak?
  • Özdenefe: Bugüne kadar ortaya konan tutumdan yola çıkarak, bugünden seçime kadar olan sürecin çok verimli olacağını düşünmüyorum. Alelacele bazı değişiklikler yapmayı deneyecekler. Biz toplum menfaatine yapılacak her türlü yasayla ilgili çalışmaya hazırız ama aceleyle yanlış işlerin olmasına müsaade edecek değiliz. Benim izlenimim kayda değer pek iş yapılmayacağıdır. Bu hükümette öyle bir niyet, gaile, toplumsal endişe görmüyorum. İmkansızlıklar her dönem yok muydu, hatalar her dönemde yapılmaz mıydı? Muhakkak ki yapılmıştır ama bu kadar umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet dönemi hatırlamıyorum.
    Hem Başbakan, hem Başbakan Yardımcısı’nın cumhurbaşkanlığı için aday olması yönündeki sorunuza karşılık benim ne dediğim hiç önemli değil. Sayın Özersay kendisi, “ikimiz de aday olursak hükümet bozulur” demişti. Daha sonra söylemler değişti ama zaten her konuda söylemleri değişti.

“İmkansızlıklar her dönem yok muydu, hatalar her dönemde yapılmaz mıydı? Muhakkak ki yapılmıştır ama bu kadar umursuz, beceriksiz ve ciddiyetsiz bir hükümet dönemi hatırlamıyorum”

 

“Bu menfaat ittifakının bir süre daha devam etmesi ihtimali daha yüksek görünüyor”

  • Soru: Sizce bir erken seçim söz konusu olabilir mi?
  • Özdenefe: Bu ülkede bir erken seçim her zaman söz konusu oluyor, dolayısıyla bu hükümetin devam edememesi ve bir erken seçime gidilmesi şaşırtıcı olmaz. Ama an itibarıyla bu menfaat ittifakının bir süre daha devam etmesi ihtimali daha yüksek görünüyor.

“Anayasa değişikliği çalışmanın seçimlere yetişebilmesi teorik olarak mümkün olsa da pratikte kolay değil” 

  • Soru: Anayasa değişiklik referandumunun Cumhurbaşkanı seçimleriyle yapılması gündeme getirildi. Bu ne kadar mümkündür, bu çalışma seçime yetişebilir mi?
  • Özdenefe: Böyle bir çalışmanın seçimlere yetişebilmesi teorik olarak mümkün olsa da pratikte  kolay değil.  Anayasa değişikliği hükümete mensup vekillerin oyuyla geçebilecek birşey değil, meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyuyla değiştirilebilir . Çok temel ve önemli bir değişiklik olan Anayasa değişikliği tüm toplumu ilgilendirir. Muhalefetle bırakınız paylaşmayı, bilgi dahi verilmeden, aceleyle 10 bakanın ve bir milletvekilinin imzasıyla sunulan bir değişiklik önerisi var. Bu da gösteriyor ki kendi içerinde dahi konuyu sağlıklı bir şekilde istişare etmediler. Eğer böyle bir değişiklik yapılacaksa en azından yargıyla ilgili daha kapsamlı bir paket olsun diye istişareler yapan arkadaşlarvar. Anayasa değişikliğinden bahsediyoruz ama iktidar partilerinin niyeti net değil.
    Geçtiğimiz sefer aylarca süren çalışmalar sonunda çok detaylı bir paket hazırlandı, meclisten oybirliği ile geçti ve halktan red aldı. Bu meclisin ve bu toplumun böyle bir tecrübesi varken, neye dayanarak çok daha sınırlı bir değişikliği, hem de muhalefetle hiç istişare ihtiyacı hissetmeden yapıyorsunuz, getiriyorsunuz ve “başka değişiklik varsa gelsin onları da konuşuruz” diyorsunuz. Dolayısıyla hangi maddeler değişsin ve nasıl değişsin konusunda da ortada bir netlik olduğunu düşünmüyorum. Anayasa değişikliği konusunda seçimlere kadar çalışmaları tamamlamak için çok sınırlı bir süre olduğu aşikardır. Sağlıklı ve yeterli tartışılıp tartışılmayacağına dair şüphem var. CTP Anayasa değişikliğinden hiçbir zaman kaçmaz ama bunların bizimle ciddiyetle konuşulması lazım, bu iş şakaya gelmez. Biz elimizen gelen katkıyı koyarız ama hükümetin konuyu nasıl ele alacağı önemli.

“Bir Anayasa değişikliğinin daha ret alması demokratik yapı için sıkıntı doğurur”

Şunu da unutmamak lazım, toplum geçmişte Anayasa değişikliğini reddetti. Geniş bir paketti, kimilerine göre yine de yeterli değildi, yeterince açıklanmadığı yönünde de eleştiriler oldu ve günün sonunda seçimle aynı anda gidince toplumun konsantresi seçime dönük kaldı. Bu tecrübeden de yola çıkarak, bir Anayasa değişikliğinin daha red alması bu ülkedeki demokratik yapı için sıkıntı doğurur. Eğer bu süreç iyi yönetilmezse ve halk yine reddederse, hem meclisin itibarı zedelenir hem de gerçekten ihtiyacımız olan değişiklikler uzun zaman gündemimize gelemez. Bu “ben yaptım, olur” mantığıyla ele alınabilecek bir süreç değil. İstişareyle yapılması gereken bir süreç. Bütün partilerin tutumunun ne olduğu belirleyicidir. Bunun toplumsal konsensusla yapılması gerekir.

“İmar planı süreci çok kötü ve beceriksizce yönetildi”

  • Soru: Gazimağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı’yla ilgili ilgili bakanın konuşmadığını söylediniz, eleştiri yaptınız. İçişleri Bakanı neden konuşmadı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Özdenefe: İmar planı süreci çok kötü ve beceriksizce yönetildi. Pazartesi bu konu mecliste konuşulmasına rağmen ben salı gün konuşmamı geri çekmedim çünkü yeterli cevapları aldığımızı düşünmüyordum. Sadece Sayın Başbakan cevap verdi, İçişleri Bakanı’nın öncelikli olarak izahat vermesi gerekirdi. Sayın Bakan, bir önceki hafta kabinedeki bakanlar arasında bir uyuşmazlık olmadığını, herkesin hemfikir olduğunu söylemişti. Aradan 6 gün geçti, Başbakan’dan veto geldi. Bu kadar kısa bir süre içerisinde ne oldu da, mutlak bir hemfikir olma halinden, mutlak bir uyumsuzluk noktasına gelindiğini sorguladım. Sayın Bakan’a birçok soru sorduk ama maalesef kendisi bize tatmin edici cevaplar veremedi ve bazı konuları Başbakan’a sormamız gerektiğini söyledi. Bir Bakan kendi uhdesinde olan bir konuda “Başbakan’a sorun” diyorsa, o hükümet zannedilenden çok daha fazla çatırdamış, dağılmış durumdadır. Bütçe görüşmelerinde de bunun birçok emaresine rastladık. İmar Planı’yla ilgili Sayın Bakan, “Tarım Bakanı’nın bilgisiyle tarım arazilerindeki değişiklik yapıldı” demesine rağmen, bütçe görüşmelerinde Sayın Tarım Bakanı çıkıp kendisine birşey sorulmadığını söyledi. Bunların hepsi ayrı bir siyasi olay ama bunların hepsi normalleşti. Durum o kadar absürt ki, kendi içinde büyük fiyasko olan bu meseleler artık normal karşılanır oldu. Bu süreçle ilgili söylenebilecek çok şey var. Sayın Bakan’da sürekli bir savunma hali, “her şey tamamdır” tavrı. Günün sonunda süreç fiyaskoyla neticelendi.

“Cumhurbaşkanlığı seçimine bu imar planıyla gitmek istemiyorlar”

  • Soru: Sonrasında emrinamenin süresi 6 ay uzatıldı...
  • Özdenefe:Son aşamaya gelen imar planının yürürlüğe sokulmaması hiç bir şekilde kabul edilemez. Ülkedeki yapılaşmanın ülkesel fizik plana ve mevzuata uygun olarak planlanması gerekir. Emirnameler geçici ve mevcut durumu korumaya yönelik tedbirlerdir. Uzun yıllar boyunca yürürlükte kalmaları başka sıkıntılar doğurur. Lakin bu meselede imar planının yayınlanmaması ve aynı zamanda emirnamenin süresinin dolması ile ortaya ciddi bir hukuki  belirsizlik çıktı. En azından bunu giderin diye ısrarcı olduk. Çünkü bu siyasi iradenin çözmesi gereken bir sorun, mahkemelere bırakılmaması lazım. Nitekim süre Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındaki bir zamana bırakıldı çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimine bu imar planıyla gitmek istemiyorlar. Kendilerinin farklı kesimlere farklı vaatleri var. Belli ki gerçekçi olmayan vaatler verdiler ve konuyu seçimden sonraya erteliyorlar. Esas gaile kamu yararı olması gerekirken farklı saikler devreye giriyor. Cuma itibarı ile KTMMOB ve Şehir Plancıları Odası İçişleri Bakanlığı ve Şehir Planlama Dairesini dava ettiğini açıkladı. Ortada ciddi iddialar vardır. CTP olarak sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

“Erhürman’ın adaylığı bu toplum için çok önemli”

  • Soru: Cumhurbaşkanlığı seçim süreci hızlanıyor. Çalışmalar nasıl gidiyor? CTP’nin adayı açıklandı, Erhürman’ın adaylığı toplum için ne anlama geliyor?
  • Özdenefe: Sorunlarımızın ana kaynaklarından biri Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüdür. Kıbrıs sorununun çözülmesi, birçok sorunumuzun ortadan kalkması, bizim uluslararası hukukta bir özne olabilmemiz gerekir. Ama biz “Kıbrıs sorunu çözülmedi diye bu sıkıntılarımızı çözemeyiz” gibi kolaycı bir yaklaşımı da kabul etmiyoruz. Tufan Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı bu toplum için çok önemli. Tufan Erhürman yaptığı Başbakanlık döneminde de çalışkanlığını, vizyonunu, dürüstlüğünü ispatlamış bir kişidir. Topluma dair gailesi olan bir kişidir. Erhürman, Kıbrıs müzakereleri açısından donanımlı, tecrübeli, bu konuda kitaplar yazmış birisidir. Uluslararası arenada proaktif siyaset üretebilecek kapasitede ve çalışkanlıkta birisidir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sadece uluslararası arenada bizi temsil edecek kişiyi seçmiyoruz, aynı zamanda toplum lideri de seçiyoruz. Tufan Erhürman, iç siyasette de oynayabileceği rol, vizyonu, çalışkanlığı, tüm kesimleri dinlemesi, saygı duyması, dürüstlüğüyle çok önemli lider özelliklerine haiz olan bir kişidir. Hem hukukçu kimliğiyle, hem donanımı, hem kişiliğiyle toplumun ihtiyaç duyduğu bir liderdir. Kıbrıs meselesinin yakın bir gelecekte çözülebilmesi için atılması gereken her adımı, uluslararası hukukun içinde ve uluslararası aktörlerle konuşarak, proaktif şekilde istişare ederek sağlayabilecek bir kişidir. Tufan Erhürman’ın Kıbrıs sorunun çözümü konusunda çok önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyorum. Ayrıca Kıbrıs meselesi çözülene kadarki süreçte de gerekli adımların atılmasını, yeni politikaların hayata geçirilmesini sağlayacak bir kişidir. Erhürman, bu topluma liderlik edebilecek, toplumsal hassasiyetlere, çevreye, toplumsal cinsiyet eşitliğine, insan haklarına duyarlı bir kişidir.

“Erhürman toplum için büyük bir şans”

Erhürman toplum için büyük bir şanstır. Erhürman, istikrarlı, donanımlı, dinamik, güvenilir, çalışkan bir lider olarak fark yaratacaktır. Başkanımız olarak CTP’ye, Başbakan olarak topluma kattıkları, Cumhurbaşkanlığı makamında katlanarak artacaktır. Nitekim halkla buluştuğumuzda kendisine yönelik ilgi ve güvenin ne kadar yüksek olduğunu da görebiliyoruz.

Bu haber toplam 3269 defa okunmuştur
Etiketler :