1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Umarım son nokta barışçı bir nokta olur”
“Umarım son nokta barışçı bir nokta olur”

“Umarım son nokta barışçı bir nokta olur”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta son noktanın, ancak Kıbrıs’ta yaşayanlar tarafından, Türkiye ve ilgili diğer taraflarla da diyalog içinde konulabileceğini vurguladı.

A+A-

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta son noktanın, ancak Kıbrıs’ta yaşayanlar tarafından, Türkiye ve ilgili diğer taraflarla da diyalog içinde konulabileceğini vurgulayarak, “Umarım bu son nokta kaybedenin olmayacağı, insanların mutlu olacağı iyi ve barışçı bir nokta olur” dedi.

Ülkedeki nüfus politikasından herkesin rahatsız olduğunu ifade eden Akıncı, yıllarını bu topraklara vermiş, kendini buralı ve Kıbrıs’a ait hisseden insanların yurttaş olmasına karşı olmadığını fakat gelişigüzel dağıtılan yurttaşlıklar mevzusunun samimi bir iletişimle konuşulmasının gerekliliğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunları konuşmayınca bu sorunlar yok olmuyor” dedi.

Var olan sorunların üstünün örtülmesinin toplumsal sıkıntılara neden olacağına, üzeri örtülen her sorunun bir nifak tohumuna dönüşeceğine dikkat çeken Akıncı, toplumun yaşadığı sorunları samimiyetle dile getirmesinden rahatsızlık duyulmaması gerektiğini kaydetti. Akıncı, “İlişkiler ancak bu şekilde daha iyiye evirilebilir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Akıncı, dün akşam üç televizyon kanalının ortak canlı yayınına katılarak, BRT Haber Amiri Cem Emre, Kıbrıs Genç TV Haber Müdürü Fatma Kişmir ile Kıbrıs TV Programcısı Hasan Hastürer’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

 

MARAŞ KONUSU

Birkaç gün önceki Kapalı Maraş toplantısıyla ilgili yaptığı açıklamada dile getirdiği rahatsızlıkların gerekçeleri sorulan Cumhurbaşkanı Akıncı, Maraş konusunun kişisel bir mesele olmadığını vurgulayarak, “Maraş konusu benim kişisel rahatsızlığım üzerinden açıklanamaz. Konu, toplumsal ve uluslararası boyutları olan bir mesele. O nedenle bütün boyutları dikkatle ele almak gerekir” dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, hükümet yetkilileri ve Meclis’te yer alan tüm siyasi parti başkanlarının katılımıyla Cumhurbaşkanlığı’nda 18 Temmuz 2017’de yapılan toplantıda, Crans Montana sonrasında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunun birlikte ele alındığını, Maraş konusunun da bu toplantıda gündeme geldiğini anımsattı.

Cumhurbaşkanı geniş katılımlı üst düzey toplantıda önceliğin Maronit açılımına verilmesi konusunda uzlaşıya varıldığını ifade etti.

Akıncı, BM ve uluslararası boyutu olan Maraş konusunun iyi incelenip çalışıldıktan sonra Cumhurbaşkanlığı’nda Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yapılacak bir diğer toplantıda yeniden ele alınarak ortak karar üretilmesinin kararlaştırıldığını ifade etti.

 

“MARAŞ YERİNE MARONİT AÇILIMINA YOĞUNLAŞMA KARARI ALINMIŞTI”

Cumhurbaşkanı Akıncı, Maronit açılımı konusunda Cumhurbaşkanlığı Müsteşarının başkanlığında önemli çalışmalar yapıldığını, ayrıntılı bütçe çalışmasının tamamlandığını, alt yapı projelerinin hazırlandığını, son aşamada, dörtlü hükümetin, “siyasi karar alındı, Cumhurbaşkanlığı’nın bundan öteye dahil olmasına gerek görmüyoruz, biz yürütme organı; hükümet olarak bu işi götüreceğiz” diye açıklama yaptığını ancak devamının gelmediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Maraş konusunda Temmuz 2017’deki toplantıda varılan mutabakatın yerine gelmediğini, dörtlü koalisyon döneminde ‘hükümet olarak bu işi biz yürüteceğiz’ demesinin ardından, bir sonraki UBP-HP hükümetinin de aniden Maraş’ı açmak hedefiyle envanter çalışmasına başlayacağını açıkladığını belirterek, “Envanter Cumhurbaşkanlığı’nda var, yıllar önce yapılmış ama fazlası göz çıkarmaz, yapılabilir dedik” diye konuştu.

 

“SEÇİME İKİ AY KALA BÖYLE BİR TOPLANTININ NE ANLAM TAŞIDIĞINI, ZANNEDERİM BİLMEYEN KALMADI”

Geçtiğimiz günlerde ise kapalı Maraş’taki binalarla ilgili bir çalışma için DAÜ ile bir protokol yapılacağının söylendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Şimdi aniden Maraş’ta, bu defa Cumhurbaşkanı haricindeki hemen herkesin katılsın ya da katılmasın davetli olduğu bir toplantı düzenleniyor. Orada bir şeyler konuşuluyor, o konuşulanın ne olduğunu da basından takip ediyoruz, ne olduğunu anlamak oldukça güç. Ama anlaşılan bir şey var; seçime iki ay kala böyle bir toplantının ne anlam taşıdığını, zannederim bilmeyen kalmadı” diye konuştu.

Toplantı öncesinde son gece, siyasi parti liderlerinin ve 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın da aranarak, davet yapıldığını öğrendiğini, dün de birinin “Sayın Erdoğan olmadığı için Sayın Akıncı da davet edilmedi” diye izahta bulunma ihtiyacı duyduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Halkımız buna inanıyorsa, diyecek bir şeyim yok” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, “2015 seçim programında olmasına rağmen Maraş konusunun neden müzakerelerin gerisinde kaldığı ve ilgili BM kararları ortada dururken Türkiye ve hükümetin kendi istedikleri doğrultuda Maraş’ı açıp açamayacağıyla” ilgili bir soru üzerine, Maraş konusunun, bütünlüklü çözüm için müzakerelere yoğunlaşıldığı için gündeme gelmediğini söyledi.

2015 seçim döneminde anlattığının, Kapalı Maraş’ın BM denetiminde eski sakinlerine devredilmesi karşılığında, ambargolardan kurtulmak gerektiğine işaret ettiğini; Ercan Havaalanı ve Mağusa Limanı’nın ambargodan kurtaracak şekilde açılmasını, direkt uçuşlara geçilmesini öneren bir paket olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

 

“MARAŞ’IN GÜNDEME GELMEMESİNİN NEDENİ BÜTÜNLÜKLÜ ÇÖZÜME YOĞUNLAŞMAMIZDI”

“Seçim sonrası bana yapılan ilk davette Türkiye’ye gittiğim zaman bu konu masaya yatırıldı ve bu konuda Türkiye şunu söyledi: ‘Biz Maraş konusunu bütünlüklü bir çözümün parçası olarak görüyoruz, eğer bu, bu şekilde elden çıkarılırsa Rumların motivasyonu kalmayacak ve çözüm yönünde heyecanlarını yitirecekler’. Bu bir bakış açısı. Sayın Anastasiadis ile resmi görüşmeler başlamadan önce mayısta o dönem Ledra Palace’ta yaptığımız toplantıda, kendisiyle hem doğal gaz konusunu hem de Maraş konusunu konuşmuştum. Orada Ercan’ın açılmasıyla ilgili herhangi bir niyet taşımadığını, buna onay veremeyeceğini anladık ve o günkü toplantıda şuna kanaat getirdik; biz kapsamlı çözüme yoğunlaşıp çalışalım ve bunu mümkün olursa 2016 sonuna kadar başarmaya çalışalım. Hatta yeri gelmişken söyleyeyim; doğal gazla ilgili araştırmalarını da erteleyeceğini ve bunun görüşmelere bir engel teşkil etmeyeceğini de orada karara bağladık. İki gün sonra da, 15 Mayıs’ta hızlı bir şekilde müzakerelere koyulduk. Maraş konusunun daha sonra gündeme gelememesinin nedeni, bütünlüklü çözüm için müzakerelere yoğunlaşmış olmamızdır. İyi mesafe kat ettiğimiz de zaten bir gerçek, ta Crans Montana’ya kadar giden, beşli konferansa giden bir süreç yaşandı.”

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Maraş, kapsamlı çözümün bir parçası olarak kalsın diye bu görüşmeden sonra ikna mı oldunuz, yoksa Maraş BM gözetiminde verilse görüşmeler daha mı motive olurdu?” sorusu üzerine, şöyle dedi:

“Benim görüşüm, bunu başarabilseydik elbette çok daha iyi olurdu. Ama bu konuda bize yardımcı olacak iki ana unsur; biri Türkiye Cumhuriyeti, öteki ise Ercan’ın açılmasıyla ilgili onay vermediği sürece açamayacağımız Kıbrıs Rum tarafı. Her ikisinin de o konjonktürde Maraş konusuna olumlu yaklaşım taşımadığı bir noktada, onun üstünde ısrarla durarak bir yere gidemeyeceğimizi gördüm.”

“Ne yapacaksak, uluslararası hukuk içinde BM ile çatışmadan yapmamız gerekir. Bu işin uluslararası boyutunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Son açıklamamda bunun altını çizdim” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, bunu birçok defa ifade ettiğini söyledi.

Kapalı Maraş’ın yılanlara çıyanlara ev sahipliği yapmasını kendisinin de istemediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunu yaparken, BM ile çatışmadan, uluslararası hukuk içinde ve çözüme katkı sağlayacak bir çerçevede ele almak gerek. Beş yıl önceki önerimin aslında ne kadar yararlı bir öneri olduğu bir kere daha ortaya çıktı” dedi.

 

“YAPTIĞIMIZ İŞLERDE İNANDIRICI OLMAMIZ, NİYETİMİZİN BERRAK OLMASI LAZIM”

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Maraş girişimi, kapsamlı çözüm açısından Rum tarafı üzerinde bir motivasyon yaratmayacak mı, bu çerçeveden baktığınızda hiç mi hareketlenme yaşanmayacak?” sorusuna karşılık, şöyle konuştu:

“Yaşanmakta olan hareketlenmeyi görüyorsunuz; Rum tarafı, konuyu uluslararası arenaya götürüp, Türkiye’nin ve bizim aleyhimize kararlar çıkarmaya yöneldi. Doğu Akdeniz’deki olaya ek olarak bir de bu geldi gündeme. Konu belki de BM Güvenlik Konseyi’ne kadar tekrar gidecek. Dolayısıyla, yaptığımız işlerde inandırıcı olmamız lazım. Niyetimizin berrak olması lazım ve bu işi gerçekten eğer çözüme bir motivasyon olarak görüyorsak, o doğrultuda yaklaşımlar sergilememiz ve kapsamını öyle değerlendirmemiz lazım. Eğer bir yandan yasal sahiplerinden bahsediyorsak, sonrada dönüp ‘bu KKTC toprağıdır’ diyorsak, bir yerde 1974’teki hak sahipleri, ama hemen ardından ‘Evkaf malıdır’ dersek dış dünyaya karşı inandırıcılığımız olabilir mi? Söylemlerde tutarlılık, uluslararası hukuka bağlılık her zaman geçerli olması gereken bir kuraldır. Bir gün böyle, bir gün öyle veyahut da beş dakika önce böyle, beş dakika sonra böyle olmaz.”

 

“MARAŞ KONUSUNDA HÜKÜMETİN KAFASI KARIŞIK”

Maraş konusunda hükümetin de kafasının karışık olduğunu, hükümet ortağının, Maraş konusunun seçime alet edileceği kaygısını dillendirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

“Bizim hükümetin de kafası karışık; birisi diyor ki ‘Maraş’ı kesinlikle açıyoruz’, hemen ardından öbürü de, ‘biz öyle bir karar almadık’ diyor; Sayın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı da ‘açılması yönünde bir karar almadık, seçimden sonra olacak’ diyor. Sonra aniden ‘seçime malzeme yapılmamalıdır’ deniyor. Bunu kendileri söylüyor, ben söylemiyorum, demek ki öyle bir kaygı var; böylesi önemli bir konu seçime malzeme ediliyor. Zaten siyasi kararını Cumhurbaşkanı’nın olduğu bir ortamda alındığı böyle önemli bir konu için, Cumhurbaşkanı’nın olmadığı ve özellikle olmaması için çaba harcanan bir toplantının yapılması, seçime iki ay kala nasıl nitelendirilir? Yani bizim halkımız bunları muhakeme edip, bir yargıya varmaktan aciz bir toplum mu? Bizim burada bir şey söylememize bile gerek kalmadan, halkımızın ne olup bittiğini çok iyi anladığını, çok iyi değerlendirdiğini düşünüyorum.”

 

“KIBRIS’TA SON NOKTA ANCAK KIBRIS’TA YAŞAYANLAR TARAFINDAN KONABİLİR”

Cumhurbaşkanı Akıncı, kapalı Maraş toplantılarını organize eden Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB), Ankara’da düzenlediği “Kıbrıs’ta Son Nokta” paneliyle ilgili soru üzerine yaptığı değerlendirmede ise şunları söyledi:

“Ankara’da bir toplantı yapılıyor. Adı da ‘Kıbrıs’ta Son Nokta’. Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve hep tek taraflı görüşlerin olduğu ortamda, Kıbrıs’ta son nokta konacak! Kıbrıs’ta son nokta ancak Kıbrıs’ta yaşayanlar tarafından konabilir. Elbette Türkiye ile de diyalog içinde, diğer ilgili taraflarla da diyalog içinde ve umarım ki bu son nokta da iyi bir nokta olur, barışçı bir nokta olur, çözüm doğrultusunda olur, insanların mutlu olacağı, kaybedenin olmayacağı bir nokta olur. Ama sırf bu Maraş olayı ve kendi bakış açıları temelinde ‘biz artık son nokta koyuyoruz’ demeye, doğrusu öyle bir toplantıyı yetkili görmem. Bizim halkımız da öyle görmez. Dünya da bunu öyle görmez ve kabullenmez. Dolayısıyla daha işin başında adı yanlış konmuş bir toplantı olduğunu söylemek lazım.”

Cumhurbaşkanı, “Bir takım sonuçlar üretme yönünde atılacak dar görüşlü adımlar, hem bizim, hem Türkiye’nin başını daha da büyük dertlere sokabilir” diye konuştu.

 

“RUM TARAFI GİDİŞİN NEREYE OLDUĞUNU GÖRMELİ, GEÇEN ZAMANIN ÇÖZÜME HİZMET ETMEDİĞİNİ KAVRAMALI”

Başka bir soru üzerine, Kıbrıs Rum liderliğinin, Maraş’ın ötesinde çok daha fazla motivasyonları olması gerektiğini, adanın her yönüyle bölünmüşlüğünün giderek daha da konsolide olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

“Bölünmüşlük o kadar gözle görülür bir konsolidasyon içinde ki, Maraş onların yanında ek bir unsur. Rum tarafı elbette artık gidişin nereye olduğunu görmeli, anlamalı. Geçen zamanın çözüme hizmet etmediğini kavramalı. Bu gidişle bu adada geri dönülmez bir noktaya doğru hızla gitmekte olduğumuzu görmeli.”

Kıbrıslı Rumları çözüme motive edecek en önemli unsurun şu anda yaşanılanlar olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı, “Rum tarafını çözüm yönünde motive edecek en önemli unsur gerçekleri görmeleridir. Eğer bunları daha da görmezden geleceklerse o zaman çok büyük sıkıntılar bu adanın bütününü bekler diye değerlendiriyorum” dedi.

Guardian’a verdiği demece de değinen Cumhurbaşkanı Akıncı, “İkinci bir Tayfur Sökmen olmam” ifadesini TC Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un TRT’deki bir programda KKTC’nin bir vilayet olduğunu iddia eden söylemleri ve bazı kişilerin benzer değerlendirmeleri üzerine 2017 yılında ifade ettiğini, fakat o günlerde bir tepki olmadığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun ve kendini Kıbrıslı hisseden binlerce insanın Kuzey Kıbrıs’ta nüfus yapısında, sosyal ve fiziki dokuda meydana gelen değişikliklerle, doğru dürüst bir vatandaşlık yasasının geçerli kılınmamasından rahatsızlık duyduğunu ifade etti.

Akıncı şöyle devam etti:

“Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun ve bu ülkede benim karşımda görünen kesimlerin de vicdanen bu yaşananlardan rahatsızlık duyduklarına inanıyorum. Yıllar önce bu topraklara gelmiş, bizlerle kaynaşmış, kendini artık Kıbrıslı hisseden ve bizimle beraber, bir çözüm olsun biz de Avrupalı olalım diyen binlerce insanın da aynı duygularda olduğunu görüyorum. Bu insanlar eğer Türkiye şartlarında yaşamak isteseler zaten orada yerleri vardı ve orada yaşarlardı, burayı tercih ettiler. Bu topraklarda yaşayıp çocuklarını burada büyütüyorlar. Geleceğe bakış açılarında bir çözüm olması ve kendilerinin de bu çözümün parçası olmak, çağdaş standartlarda yaşamak vardır. Türkiye ile asla bir düşmanlık ilişkisi yoktur ve olamaz. 1989 yılında Ankara ile kardeş şehir ilişkisini kuran belediye başkanı benim. O günden bu güne kadar Türkiye ile karşılıklı saygıya dayanan, kardeşçe, eşitlikçi bir ilişki öngördüm; birinin emir verip birinin emir aldığı ast-üst ilişkisi, Kıbrıs Türkü’nün şamar oğlanı yapılacağı bir ilişki değil. Biz bu yaşananlardan çok yaralandık. Benim şahsımda Kıbrıs Türk halkı yaralandı.”

 

“LİNÇ SÖYLEMLERİNDEN VE HAKARETE VARAN SÖYLEMLERDEN TOPLUMUM ADINA DA RAHATSIZLIK HİSSETTİM”

“Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak” sloganının, 1950’lerde kaldığını belirtmesinin ardından kendisine yapılan hakarete varan eleştirilere de değinen Cumhurbaşkanı Akıncı, bu söylemin hangi anlama geldiğinin iyice irdelenmesi gerektiğini dile getirerek, böyle bir bakış açısının Kıbrıslı Türkleri nereye götüreceğini sordu ve “Bu adada bizler varız, Kıbrıslı Rumlar var, Maronitler var, Ermeniler, Latinler var, çok farklı milletlerden insanlar var. Bizim hedefimiz haklarımıza sahip çıkarak herkes için eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde bir gelecek kurmaktır” dedi.

Türkiye’den bazı çevrelerce kendisine yapılan linç ve hakarete varan saldırılardan Kıbrıs Türk halkı adına da rahatsızlık hissettiğinin altını çizen Akıncı, Kıbrıs’ın adil bir çözüm bağlamında demokrasinin egemen olduğu bir Avrupa ülkesine dönüşüp kuzeyi ve güneyiyle bir bütün olarak Türkiye’yle dost bir coğrafya olması gerekliliğine vurgu yaptı.

Türkiye’yle karşılıklı saygıya dayanan bir ilişkiye ulaşmak için KKTC’nin de ev ödevlerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Akıncı, Kıbrıslı Türk kimliğinin yüz yıllar içinde oluşan özgün bir yapısının olduğunu ve bu yapıya Türkiye’nin saygı göstermesi gerektiğine dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin dayanışma içerisinde, katılımcı bir anlayışla, bu topraklarda kendi kendini yönetme becerisine sahip toplumsal bir varlık haline dönüşmesinin önemini dile getirdi.

 

“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ, KENDİ KİŞİSEL MESELEM DEĞİL; TOPLUMSAL VAROLUŞLA İLGİLİ”

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kendi kişisel meselesi olmadığını, toplumsal varoluşla ilgili olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı, seçimin ardından iç meseleler ve Kıbrıs sorunu bağlamında katılımcı bir anlayışa sahip mekanizmanın hayata geçirilmesinin önemine değindi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, iki kurucu devletin oluşturacağı federal bir yapıyla KKTC’nin lağvedilmeyeceğini, siyaseten eşit bir kurucu devlete dönüştürüleceğini kaydetti.

Bir soruya karşılık, yeniden seçilmesi durumunda Türkiye’yle olan ilişkinin devletlerarası ilişkiler teamülünde devam edeceği öngörüsünü dile getiren Akıncı, seçim sonrasında KKTC’yi tanıyan tek devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duymasının doğal olacağını belirtti.

 

BERLİN SONRASI GENEL SEKRETER’İN YAPTIĞI AÇIKLAMANIN ÖNEMİ

25 Kasım’da Berlin toplantısı sonucu BM Genel Sekreteri’nin yaptığı açıklamada siyasal eşitlik, dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılım içeren belgelere yapılan vurguya değinen Akıncı, sürece Genel Sekreter’in müdahil olacağının netleştiği bir sürecin yaratacağı potansiyelin adaylık kararındaki önemine dikkat çekti.

Federasyon dışında gerçekçi bir formül olmadığının Anastasiadis tarafından da netleştirildiğini kaydeden Akıncı, çözüme ulaşılmaması durumunda bölünmüşlüğün kalıcı hale geleceğini ve bu durumun Türkiye’nin de yararına olmayacağını belirtti.

Berlin’de Genel Sekreter’in Kıbrıs Türk tarafının kararlı duruşunu gördüğünü ifade eden Akıncı, adanın ve Türkiye’nin gerçek çıkarları doğrultusunda davranmakla sorumlu olduğunu dile getirdi.

Stratejik anlaşma, hedefli ve sonuç odaklı yeni bir müzakere sürecine Genel Sekreter tarafından yapılan vurgunun önemini anlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, gelinen aşamada iyi bir hazırlıkla toplanacak 5’li konferansın yaratacağı momentumu özetleyerek siyasi eşitliğin, dönüşümlü başkanlığın, kararlara etkin katılımın olacağı ve herkesin kendini güvende hissedeceği bir federasyonun gerçekçi olan yol olduğunu kaydetti.

Bu haber toplam 1811 defa okunmuştur