1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Tehlikeli adımlar
Tehlikeli adımlar

Tehlikeli adımlar

Barolar Birliği Başkanı Av. Hasan Esendağlı, TMK’ya müracaatı baltalayacak hukuki ve siyasi girişimlerden, dava geciktirmelerden, tutuklamalardan imtina edilmesi gerektiğini söyledi...

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Barolar Birliği Başkanı Av. Hasan Esendağlı, TMK konusunda dikkatli davranılmasının önemine vurgu yaparak, TMK’ya müracaatları baltalayacak hukuki ve siyasi girişimlerden, dava geciktirmelerden, tutuklamalardan imtina edilmesi gerektiğini söyledi.

TMK’nın etkin olarak çalışmasının, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye için hayati öneme sahip olduğunu kaydeden Av. Esendağlı, Rum tarafında, TMK’ya başvurmama koşuluyla, oluşturulacak ulusal fondan, kuzeyde mal bırakan Rumların tazmin edileceğine ilişkin bir hazırlık olduğuna dikkat çekti.

Av. Esendağlı, “Kıbrıs sorununun en kritik siyasal pazarlık noktalarından biri olan mülkiyet meselesinde, iki tarafın da mahkemeler eliyle, bireysel cezalandırmalara yönelmesindeki hak ihlallerini, bunların özellikle karşılıklı güveni sıkıntıya sokacak tehlikeli adımlar olduğu noktasında istikrarlı ve net söylememiz oldu” diye konuştu.

Av. Murat Metin Hakkı’nın tutuklanması, ev ve işyerinin aranması ve mahkemeye kelepçeli getirilmesi konusunda da değerlendirme yapan Av. Esendağlı, avukatlarla ilgili, diğer vatandaşlardan ayrı tutmaya yönelik bir istisna, bir muafiyet, bir imtiyaz talep etmedikleri söyleyerek, avukatlığın bir takım imtiyazlara sahip bir meslek olduğu hususunun, uluslararası kurallarla korunduğunun altını çizdi. Tutuklama ve arama konusuna dair itirazlarını ve taleplerini Yüksek Mahkeme Başkanı’na, kelepçe kullanımı konusundaki protesto, şikayet ve soruşturma taleplerini de Polis Genel Müdürü’ne ilettiklerini kaydetti.

2025-2026 Adli Yılı açılışı öncesinde yargının durumu hakkında da değerlendirmeler yapan Av. Esendağlı, “Yüksek Mahkeme, işyükü altında batmış bir görüntüdedir. Bekleyen dava sayıları, duruşmalara verilen erteleme sürelerinin uzunluğu, davalar dinlendikten sonra kararların okunmasıyla ilgili geçirilen süreler, kabul edilebilir süreler değildir. Dolayısıyla, oradaki yığılma, iki dereceli olan hukuk ve ceza yargılamalarında, ve tek dereceli olan yüksek idare mahkemesi yargılamalarında ciddi tıkanıklığa yol açmaktadır. Bunun yarattığı tıkanıklık, aşağıya doğru sirayet etmektedir. En büyük sıkıntımız budur” diye konuştu.

“Tehlikeli adımlar”

Soru: Son dönemde mülkiyetle bağlantılı bazı tutuklamalar, davalar gündeme geldi. Bu kapsamda Avukat Murat Metin Hakkı da tutuklandı ve tutuklanma şekli, mahkemeye kelepçeli getirilmesi, ofisinin ve evinin aranması da bazı tartışmalara neden oldu. Siz de bu konularda tepki ortaya koydunuz. Süreçteki yanlışları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Esendağlı: Mülkiyetle ilgili konularda, tutuklama hamlelerini başlatan taraf, Rum tarafı oldu. Biz, o günden itibaren, gerek meslektaşımız Akan Kürşat’ın Roma’da tutuklanması, akabinde Simon Aykout’un ve Kuzey Kıbrıs’ta iş yapan diğer insanların tutuklanıp, Rum mahkemelerinde yargılanmasıyla ilgili, net ve ilk tepki koyan örgütüz. Akabinde, bugüne geldiğimizde, KKTC’de 5 Kıbrıslı Rum vatandaşın tutuklanıp, tutuklu yargılanmalarına ilişkin, olayın misilleme görüntüsü içermesi, yargının dikkat etmesi gerektiği, verilen tutuklama kararlarının orantısız ve ağır olduğu noktasındaki eleştirimizi de dile getirdik. Dolayısıyla, Kıbrıs sorununun en kritik siyasal pazarlık noktalarından biri olan mülkiyet meselesinde, iki tarafın da mahkemeler eliyle, bireysel cezalandırmalara yönelmesindeki hak ihlallerini, bunların özellikle karşılıklı güveni sıkıntıya sokacak tehlikeli adımlar olduğu noktasında istikrarlı ve net söylememiz oldu. Biz bu söylemdeyken, konu bizim meslektaşımızı, dolayısıyla mesleğimizi, meslek örgütümüzü de etkiler duruma geldi. Şunu ifade etmekte fayda var, avukatlarla ilgili, diğer vatandaşlardan ayrı tutmaya yönelik bir istisna, bir muafiyet, bir imtiyaz talep etmiyoruz. Ama avukatlık mesleği, pek çok Yüksek Mahkeme kararında ve yasalarda da ifade edildiği gibi, savunma makamını temsil eder, insanların savunma hakkı bakımından hayati bir meslektir. Savunmanın, avukatlığın bir takım imtiyazlara sahip bir meslek olduğu hususu, uluslararası kurallarla korunmaktadır. Dolayısıyla, herhangi bir avukatın, herhangi bir suç isnadıyla karşı karşıya kaldığı durumda, gerek polis, gerek savcılık, gerekse mahkemelerin, çok dikkatli ve ölçülü davranması gerektiğini, konuyu derinlemesine incelemesi gerektiğini, gereklilik ve zorunluluk olmadığı hallerde avukatlara yönelik cezai işlemlere yönelinmemesi gerektiğini hep söyledik.

“İtirazlarımızı ve taleplerimizi Yüksek Mahkeme Başkanı’na ilettik”

Bu meselede de itirazımız, meslektaşımızın herhangi bir itham altında kalması ve ileride yargılanmasına yönelik değil. Ama tutuklanması, özellikle ofisinin herhangi bir sınırlama, herhangi bir kısıtlama gözetilmeksizin aranması, evinin aranması, bilişim araçlarına el konulması noktasında oldu. Bu itirazlarımızı ve taleplerimizi Yüksek Mahkeme Başkanı’mıza cuma gün ilettik. Söylediğim haklar, herkes için geçerlidir, ama avukatlar için bir miktar daha dikkat çekici bir boyutu vardır. Bir avukatın bilgisayarına, bilişim araçlarına, cep telefonuna el konulduğunda erişilen bilgi, sadece avukatın kişisel bilgisi değildir. O avukatın temasta olduğu, sırlarını taşıdığı tüm müvekkilleriyle ilgili bilgilerdir, sadece araştırılan konuyla ilgili değil. Dolayısıyla, bu noktada, gerek talep yapılırken, gerek karar verilirken, gerekse inceleme yapılırken, mutlaka sınırların belirlenmesi ve çok dikkatli olması gerekmektedir. Burada ihlal edilen, sadece avukatın kişisel hakları değil, avukatın temsil ettiği ve temasta olduğu, görüştüğü tüm müvekkillerinin haklarıdır.

“Soruşturma talebimizi, Sayın Polis Genel Müdürü’ne ilettik”

Soru: Hakkı’nın kelepçeli olarak mahkemeye getirilmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Esendağlı: Kelepçe konusuna söyleyecek söz bile bulamıyorum. Çünkü kişilerin kelepçelenmesine yönelik uygulama, yine bizim Barolar Birliği olarak, en azından benim baro başkanı olduğum 2018 yılından beri, sürekli itiraz ettiğimiz, insan hakkı bağlamında mücadele verdiğimiz bir konudur. 2018 yılında, Tufan Erhürman’ın başbakan olduğu dönemde, bizim  girişimimiz ve kendisinin yaptığı bir düzeltme, bir iyileştirme faaliyeti var. Eczacılar, doktorlar meselesinde de bu konu ayyuka çıktığında, başbakanlığa sunduğumuz bir yasa çalışması var. O aşamada, Başbakan Ünal Üstel’in girişimiyle polisin konuya ilişkin, sürekli emrinde yapılan bir iyileştirme ve düzeltme var. O saatten sonra, yaklaşık bir yıldır, zaten bu konu daha az bir sorun olarak ifade edilmişken, kelepçe aniden benim meslektaşımın bileklerinde karşıma çıkıyor, sanki de, bu konuda en büyük mücadeleyi veren örgüte, kendi üyesi üzerinden gözdağı verircesine... Cuma gün, bu hususta da, hem protestomuzu, hem şikayetimizi, hem de soruşturma talebimizi, Sayın Polis Genel Müdürü’ne ilettik ve bunun sonucunu bekliyoruz.

Kelepçenin takılması noktasında, polis mensubuna bir miktar insiyatif bırakılması gerektiği açıktır. Çünkü bunu, “şuna takacaksın”, “şuna takmayacaksın” diye doğrudan, çok kesin çizgilerle düzenlemek çok kolay değil. Bir insiyatif olması gerekiyor, ama kendi ayağıyla ülkeye gelen, mahkemelerde aktif olarak görev yapan, kaçma şüphesi, herhangi bir saldırganlığı, tehlikeli durumu bulunmayan, yaklaşık on dakika sonra mahkemede teminata bağlanacağını ve serbest kalacağını bilen bir avukata kelepçe takmanın, o insiyatifin doğru kullanımı olduğunu, iyi niyetli olduğunu söylemek mümkün değil. Bu konuda gerekli tepkiyi verdik, konunun takipçisi olacağız.

Soru: Bir yargıcın, bir avukatı tutuklanması konusunda verdiği karar da tartışılıyor...

Esendağlı: Bizim de zaten, kelepçeden daha fazla, bahsettiğim sebeplerle, avukata yönelik tutuklama ve arama emrine tepkimiz oldu. Bu konudaki talebimizi, hassasiyet gösterilmesi noktasındaki müracaatımızı da, Yüksek Mahkeme Başkanı’na sunduk.

Yargıçlar adli bir yetki kullanır, söz konusu yargıç da adli yetkisini bu yönde kullanmıştır. Adli takdirin olması gerekir, adli takdirden dolayı yapılabilecek tek müracaat istinaftır. Ama bu tip kararların istinaf yoluyla denetimi mümkün değil. Çünkü doğası gereği, aynı saat icra edilen ve sonuçlanan bir işlemdir. Şikayette bulunma veya istinafa gitme gibi bir metod söz konusu olmadığı için, Sayın Yüksek Mahkeme Başkanı’na, meslek örgütü olarak bu hususlardaki uluslararası hukuk kurallarının, anayasal hakların, avukatlık mesleğinin önemi üzerinden daha dikkatli olunmasıyla ilgili yargıçların dikkatinin çekilmesi noktasındaki talebimizi ilettik.

Soru: Yüksek Mahkeme Başkanı da bu konuda açıklama yaptı ancak açıklaması kelepçe bazında oldu...

Esendağlı: Doğrudur. Yüksek Mahkeme Başkanı’nın kelepçeyle ilgili yapmış olduğu açıklama, avukatlık mesleğine, avukata ve bu konuda hak ihlaline uğrayan herkese yönelik bir destekti. Bu destekten sonra bizim ortaya koyduğumuz tepkinin kamuoyunda ivme aldığını gördük. Bu konuda kendisine teşekkürümüzü de ilettik. Diğer bağlamda bir açıklaması olmadı, onu da biz meslek örgütü olarak dikkatine sunduk.

“Rum yargısının hareket tarzı siyasi”

Soru: Kıbrıs’ın güneyinde, kuzeydeki Rum mallarıyla bağlantılı bazı tutuklamalar yapıldı. Kuzeyde de 5 Kıbrıslı Rum tutuklandı. Bir nevi hesaplaşma gibi başlayan süreçte, sizin “Toplum algısında, siyasi mülahazalarla karar verildiği izleniminin yaratılması tehlikelidir” şeklinde bir açıklamanız olmuştu. Davalar, atılan adımlar sizce siyasi mi?

Esendağlı: Rum yargısının hareket tarzının siyasi olduğu konusunda benim görüşüm nettir. Çünkü, hiç bir esneme, yargılanan insanların leyhine hiç bir uygulama yapmıyorlar. Karar içeriklerine baktığınızda hukuki bir dilden daha ziyade, Kıbrıs Rum ulusal politikasına ait söylemlere rastlarsınız.

Kuzey Kıbrıs yargısı bakımından ise, Kıbrıslı Rumların tutuklanması aşamasında, “siz de Rum yargısının düştüğü duruma düşmeme konusunda dikkatli olun. Yargının siyaset tarafından kullanıldığı gibi bir görüntü vermekten kaçının” diye uyarı yapmıştık. Bizim yargımızın, doğrudan siyasi bir saikle veya etkiyle hareket ettiğini iddia etmek, bu aşamada, mümkün değildir. Bunu söylemek haksızlık olur ve erken olur. Bu hususa çok dikkat etmek gerekir.

Nitekim, Askeri Mahkeme tarafından verilen tutukluluk kararı, Yüksek Mahkeme kararıyla bozuldu. Bizim yargımızın, konuya ilişkin yaklaşımının ne olacağına fırsat verip, takip etmek gerekir. Bizim yapmış olduğumuz açıklama, sadece bir uyarı niteliğindeydi. Yargının, bir bütün olarak, Kıbrıslı Rumların aleyhine kurgulanmış şekilde hareket

“Yüksek Mahkeme, işyükü altında batmış bir görüntüdedir”

Soru: Mahkemelerde, yargılama süreçlerinin uzadığını, kararların geç verildiğini görüyoruz. Adli yıl açılışı öncesinde, bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Esendağlı: Sorun sistemle alakalıdır. Kişiler üzerine konuşmak doğru olmaz, kişiler üzerine konuşursak, sistemde yoğun emek veren yargıçlara, savcılara, avukatlara haksızlık yapmış oluruz. Bu camia içerisinde, gerek avukatlar, gerek yargıçlar, gerekse savcılar, son derece zor koşullarda ve yüksek bir tempoyla çalışmaktadır. Sorun sistemseldir. Kaza mahkemelerinde, ağır ceza mahkemelerinde  dava yoğunluklarının oluştuğunu görüyoruz. Ancak, esas tıkanıklık Yüksek Mahkeme’dedir. Yüksek Mahkeme’deki tıkanıklık da, bütün sistemi tıkamaktadır. Yüksek Mahkeme’deki tıkanıklığın temel sebebi ise, yargıç sayısının Anayasa’da sekizle sınırlanmış olmasıdır. Yüksek Mahkeme, işyükü altında batmış bir görüntüdedir. Bekleyen dava sayıları, duruşmalara verilen erteleme sürelerinin uzunluğu, davalar dinlendikten sonra kararların okunmasıyla ilgili geçirilen süreler, kabul edilebilir süreler değildir. Dolayısıyla, oradaki yığılma, iki dereceli olan hukuk ve ceza yargılamalarında, ve tek dereceli olan yüksek idare mahkemesi yargılamalarında ciddi tıkanıklığa yol açmaktadır. Bunun yarattığı tıkanıklık, aşağıya doğru sirayet etmektedir. En büyük sıkıntımız budur.

“Davaların getirilmemesiyle alakalı sorumluluk, polis ve savcılığın üzerindedir”

Soru: Dosyaların tamamlanma sürecinin uzaması, davaların başlayamaması gibi gecikmeler de toplumda tepkiye neden oluyor... Yargılanmayı ve suçsuzluğunun ispatlanmasını bekleyen insanlar da var, gecikme onların hayatını da etkiliyor.

Esendağlı: İnsanların yargılamadan önceki safhada, peşinen suçlu görülmesine sebep olan şey, zanlı olarak mahkemeye çıkarıldıkları aşamada, basın ve sosyal medya tarafından ifşa edilmesi sorunudur. Bu ağır bir sorundur, ağır bir hak ihlalidir.

Davaların getirilmemesiyle alakalı sorumluluk, mahkemede değil, polis ve savcılığın üzerindedir. Orada da ciddi bir gecikme olduğu, davaların hazır olmadığı, tahkikatların tamamlanmadığı aşamada, insanların teminata bağlanarak, özellikle yurtdışına çıkışları engellenerek, özgürlükleri kısıtlanarak, teminatlı bir şekilde yıllar geçirildiğini ve dava hazırlamakla ilgili sürenin, çok uzun ve keyfi kullanıldığını görmekteyiz. Mutlaka müdahale edilmesi gereken, keyfiliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir düzenleme gerekir.

“Yargı sistemi, zincirleme bir şekilde error veriyor”

Tüm bu süreçler geçirildiğinde ve konu mahkemeye geldiğinde de, bu defa mahkemelerin yoğunluğu yüzünden ceza yargılamalarının ciddi şekilde uzadığını görüyoruz. Cezaevinde hükümsüz tutukluluk süreleri hiç olmadığı kadar uzuyor, bu muazzam bir hak ihlalidir. Cezaevindeki hükümsüz tutukluların davalarına yetişemeyen Ağır Ceza Mahkemeleri ve Ceza Mahkemeleri’nin, serbest olarak yargılanmakta olan insanların duruşmalarını açması çok daha zor hale geliyor. Onların da teminat süresi uzuyor. Kısa yoldan söylersek yargı sistemi zincirleme bir şekilde error (hata) veriyor, her yönden bize kırmızı bayrak sallıyor.

“KKTC devletine olan inanç ve bağlılık her geçen gün azalmaktadır”

Soru: 2022-2023 Adli Yılı’nın açılışında “KKTC devletine olan inancın dibe vurduğu bir dönem içerisindeyiz” demiştiniz. Şimdi durumu nasıl görüyorsunuz?

Esendağlı: Hata etmişim. Meğerse dip değilmiş, 2022-2023’ten sonra daha da dibi gördüğümüze göre, o ifadem yanlışmış. Şimdi daha aşağıdayız. Dibi görmenin iyi bir şey olduğu söylenir, çünkü dipten sonra yukarı çıkmaya başlanır, ama biz hala aşağıya doğru gidiyoruz. KKTC devletine olan inanç ve bağlılık her geçen gün azalmaktadır.

“TMK konusunda, dikkatli davranılması gerekir”

Soru: Uluslararası anlamda tanınmış olan TMK’nın, son yaşananlarla sorgulanır noktaya geldiğini de gördük. Bu konuda ne yapılmalı?

Esendağlı: TMK konusunda, kırmızı çizgilerle dikkatli davranılması gerektiğini tekrar tekrar söylüyoruz. Rum tarafının, TMK’yı etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul eden AİHM kararlarını ortadan kaldırma noktasında, ne kadar aktif çalıştığını, hem hukuki, hem de siyasi noktada nasıl bir çalışma içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. TMK’nın etkin olarak çalışması, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye için hayati öneme haizdir. Bugün, Rum tarafından gelen haberlerde, TMK’ya başvurmama koşuluyla, oluşturulacak ulusal fondan, kuzeyde mal bırakan Rumların tazmin edileceğine ilişkin bir hazırlık olduğunu görüyoruz. Durum bu noktadayken, Kıbrıslı Rumların, TMK’ya müracaatını baltalayacak hukuki ve siyasi girişimlerden, dava geciktirmelerden, tutuklamalardan imtina edilmeli ve bu konuda çok dikkatli davranılmalıdır.

“Yargı asayişi sağlamaz”

Soru: Kıbrıs’ın kuzeyinde asayiş sorunu yaşanıyor. Mahkemelerde suç çeşitliliği ve suç sayılarında artış görülüyor. Bunların nasıl önüne geçilecek?

Esendağlı: Yargı asayişi sağlamaz, sadece önüne gelenleri yasaların öngördüğü şekilde cezalandırır. Ama görüyoruz ki, yargı her geçen gün cezaları artırıyor ancak buna paralel olarak suçlarda ve suçlulukta azalma değil, artış oluyor. Demek ki, mahkemelerin cezalandırması yoluyla, suçların önüne geçilebileceği düşüncesi doğru değildir. Bunu yıllardır söylüyoruz. Yargının cezalandırması son çaredir, önemli olan suçu kaynağında tüketmektir. Muhaceret kontrollerini çok sağlam yapmak lazım. Bu ülkeye girişin bu kadar rahat olması, bu ülkenin vatandaşlığının bu kadar rahat dağıtılması, her şeyden önce bu ülkenin kendi vatandaşlık olgusuna ve vatandaşlarına yaptığı bir saygısızlık ve haksızlıktır. Şu anda geldiğimiz noktada, ülkede tam bir kaos görüntüsü vardır. Trafik kaos, çevre kaos, güvenlik kaos, sağlık kaos, cezaevi kaos, hastaneler kaos, aldığımız nefes kaos. Her şey kaos halinde... Çünkü, bu memleketin toprakları, imkanları, altyapısı bu ülke üzerinde de jure ve de facto olarak barındırılan insan sayısına yetmiyor. Bu konuda siyasetin etkili, kapsamlı, kararlı, katı tedbirler alması gerekiyor. Yoksa burası, yaşanılacak bir yer olmaktan hızlı bir şekilde çıkıyor.

Bu haber toplam 1665 defa okunmuştur
Etiketler : ,