
Sosyal güvenlikte sorun ne?
Sosyal güvenlikte en büyük sorunumuz, devletin hem sistemin yürütücüsü hem de en büyük işveren pozisyonunda olmasıdır bana göre. Devletin temel işlevi, sosyal taraflarla uzlaşıyı sağlamak ve reform ihtiyaçlarını karşılamak olmalı günümüzde.
Mali açıdan s
Sosyal güvenlikte en büyük sorunumuz, devletin hem sistemin yürütücüsü hem de en büyük işveren pozisyonunda olmasıdır bana göre. Devletin temel işlevi, sosyal taraflarla uzlaşıyı sağlamak ve reform ihtiyaçlarını karşılamak olmalı günümüzde.
Mali açıdan sürdürülebilirliği olmayan sosyal güvenliğimiz, varlığımızı tehdit eden ciddi unsurlardan bir tanesidir. Buradaki açık kamudaki açığı artırmakta, makro ekonomik denge bundan olumsuz etkilenmekte, KKTC’nin rekabet gücü ortadan kalkmakta, Türkiye’ye bağımlılık artmaktadır.
Sosyal güvenlikteki açık, kendi kendini yönetmek isteyen halkın aleyhine, KKTC’yi Türkiye’nin arka bahçesi olarak görenlerin ve böyle kalmasını tercih edenlerin lehinedir. Bu nedenle solcu partiler meseleye çok boyutlu bakıp hem gemiyi yüzdürmek hem de çalışanların haklarını azami düzeyde korumaya çalışmakla mükelleftir...
Sosyal güvenlik gemisinin yüzebilmesi, büyük oranda aktif-pasif dengesizliğinin giderilmesine bağlıdır. Bunun için kayıt dışılık ortadan kalkmalı, emeklilik yaşı yükseltilmelidir. Bizde, çalışanların özlük hakları, Türkiye’nin de çok gerisinde kalmıştır. Tüm bunlar bir köklü reform ihtiyacını işaret eder. En büyük işverenin devlet olması ise bu reformların önündeki en büyük engeldir.
Devlet, bu reform sürecinde işveren ve çalışan kesimleri arasında diyaloğu sağlamakla mükellef olmalıdır ki “her kesimin elini taşın altına eşit şekilde koyması” sağlanabilsin. Örneğin böylesi diyalog süreçlerinde çalışanlar emeklilik yaşının artırılmasını kabul ederken, primlerin artırılması noktasında da doğacak farkın işveren tarafından ödenmesi uzlaşmayla sağlanabilir. Bu sayede devlet çift taraflı kazanımlarla geminin yüzdürülmesini başarmış olur. Buradaki başarı ise çalışan kesimine sosyal alandaki gelişmelerle, işveren kesimine de altyapı yatırımları sayesinde yatırım ikliminin geliştirilmesiyle, fazlasıyla geri döner.
Bizde ise böylesi bir diyalog sürecini yaşama geçirmek neredeyse anlamsızdır çünkü işverenin özveri sergileyeceği noktada yük yine devletin sırtına binmektedir. Günün sonunda açığı kapatmaya dönük tüm somut çabalarda özveride bulunan tek kesim çalışanlar olmaktadır. Özel sektörün güçlendirilmesi, makro ekonomik düzey kadar sosyal güvenlikle ilgili reform süreçlerini de doğrudan etkilemektedir bu nedenle. Bir de kayıt dışılıkla mücadelede sadece ceza ya da afla değil bilinçlendirme faaliyetleriyle sonuç aranmalı ve prim tahsilâtlarının hızlandırılmasına yönelik gerekli tedbirler alınmalıdır.
Bugünkü koşullarda bütün yükü sırtlanması talep edilen çalışanlar adına sendikalar doğal olarak duruma sert tepki gösteriyor. CTP de reform sürecine ilişkin itirazlarla onların yanında duruyor.
CTP, geçmiş iktidar döneminde şimdiki itiraz gerekçelerine ilişkin yüksek bir performans sergiledi ve bu alandaki tüm reform çabalarında diyalog ve katılımcılığa büyük önem verdi. Kayıt dışılıkla ve emeklilik yaşının artırılmasıyla ilgili ciddi çalışmalara imza atıldı. Ancak sistem hâlâ iflasın eşiğinde! Neden? Sivilleşmenin somut bir takvime bağlanmadığı ve özel sektörün güçlenmesi mümkün kılınmadığı sürece yani ekonomik rant dağıtıcısı konumundaki devlet en büyük işveren olmaya devam ettiği sürece bu ülkede solcu partiler hep sorunların etrafından dolaşmaya mahkûm kalacaktır.
Avrupa’daki sol partiler, sivilleşme destekli sürdürülebilir kalkınmayı temel politika olarak belirler. Tabanlarını, onları temsil eden partinin iktidara gelmesi durumunda özel sektörle de diyalog içinde olması gerektiği, iç ve dış yatırımların önünü açmanın bir zorunluluk olduğu ve yatırım iklimini geliştirmeye çalışmanın illa ki sağa sapma şeklinde algılanmaması gerektiği hususunda bilinçlendirirler. Bunu sağlamak için tabanlarıyla etkileşimi artırırlar; partilerinin evrensel doğrularla buluşmasını engellemek için değil! Bizde de bu eşik aşılmalıdır artık. Sosyal güvenlikte sol siyaset sadece reform sürecine ilişkin itirazlara hapsedilmemeli, çalışanların haklarının ilerletilmesi net bir şekilde savunulmalı; bunun için ihtiyaç duyulan bütünlüklü vizyon da açıklıkla paylaşılmalıdır.