
“Politikasına güvenmiyor”
Tatar’ın AB temsilcisine yönelik tutumunu YENİDÜZEN’e değerlendiren eski müzakereci Özdil Nami ve ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, bu tutumun Kıbrıslı Türklerin uluslararası arenada yalnız kaldığını vurguladı.
Serap ŞAHİN
Kıbrıslı Türk “lider” Ersin Tatar, Avrupa Birliği’nin (AB) kendi içinde aldığı bir kararla Johannes Hahn’ı Kıbrıs özel temsilcisi olarak görevlendirmesinin Kıbrıs Türk tarafı açısından geçerlilik taşımadığını gerekçe göstererek herhangi bir temas olmayacağını söyledi. Tatar’ın bu tavrı güney basınında da geniş yer buldu. “Güven İçin Geldi ve Kapının Dışında Kaldı… Tatar Avrupalı Temsilciyi Reddetti” şeklinde haberler basına yansıdı.
Tatar’ın AB temsilcisine yönelik tutumunu Dışişleri eski bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami ve ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat YENİDÜZEN’e değerlendirdi, “Politikasına güvenmiyor. Bu tavrı Kıbrıslı Türkleri daha da yalnızlaştırıyor.” yorumu yapıldı.
Dışişleri eski bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami “Görüşmeden kaçmanın Kıbrıslı Türklere bugüne kadar fayda sağladığını hiç görmedik.” diyerek, AB temsilcileriyle iletişimden kaçınmanın yanlış bir tutum olduğunu vurguladı. Nami, geçmişte Denktaş’ın AB yetkililerinin Kıbrıs’ın kuzeyine geçişini engellediğini, ancak Kıbrıslı Rumların yollarına devam edip AB üyeliğini tek taraflı elde ettiğini hatırlattı.
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ise Tatar’ın AB temsilcisiyle görüşmeyi reddetmesini ve dış politika yaklaşımını eleştirerek, bu tutumun Kıbrıslı Türkleri dünyadan izole ettiğini ve çözümsüzlüğü pekiştirdiğini söyledi. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki ifadenin değiştirilmesini de eleştiren Talat, “Kıbrıs Türk Devleti’nden Kıbrıslı Müslüman Türklere indirgendik.” dedi.
Dışişleri eski bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami:
“Görüşmeden kaçmak Kıbrıslı Türklere bugüne kadar fayda sağlamadı”
Dışişleri eski bakanı ve eski müzakereci Özdil Nami, Avrupa Birliği temsilcileriyle görüşmekten kaçınmanın Kıbrıslı Türk toplumuna hiçbir fayda sağlamayacağını söyledi. Kıbrıs sorununun geçmiş dönemlerinden örnekler veren Nami, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyeliğini tek taraflı şekilde elde ettiğini hatırlatarak, benzer tavırların bugün de sürdürüldüğünü ifade etti.
“Görüşmeden kaçmanın Kıbrıslı Türk toplumuna fayda getirdiği bugüne kadar görülmedi. Geçmişte de benzer tecrübeler yaşanmıştı. Denktaş Bey uzun süre AB yetkililerinin Kuzey Kıbrıs'a geçişini engellemişti. Ama Rumlar yine yollarına devam ettiler ve Avrupa Birliği'ni tek yanlı etkileyerek üyelik hedefine de ulaştılar. Dolayısıyla bu tip tavırların bize bir getirisi yok.” dedi.
Avrupa Birliği'nin tüm Kıbrıs’ı üye aldığını ve bu gerçeği inkâr etmenin kimseye bir katkısı olmayacağını belirten Nami, “Sayın Tatar kendi görüşlerini dünyaya duyurmakta büyük sıkıntı çekiyor. Kendisini arayan yok, kapısını çalan yok. Avrupa Birliği temsilcisine kendi politikasını, ne olduğunu ve bunu niye savunmak zorunda kaldığını, neden böyle hissettiğini doğrudan anlatması iyi olurdu. Ama belli ki kendi görüşlerine de güvenmiyor.” ifadelerini kullandı.
Nami, Kıbrıslı Türk “Lider” Ersin Tatar’ın AB yetkilileriyle görüşmekten kaçınmasının, politikalarına olan güvensizliğin göstergesi olduğunu da söyledi. “Bunu bir AB yetkilisine gereğince savunabileceğini düşünmüyor. O yüzden de bu görüşmelerden kaçınıyor.” dedi.
“AB’nin varlığı, tezlerimizin doğruluğunu ortaya koydu”
Geçmiş müzakere dönemlerine de değinen Nami, sağ siyasetin Avrupa Birliği müdahil olmasın yönündeki yaklaşımını eleştirerek, “Teknik anlamda bile müzakere odasına girilmesini mahsurlu buluyorlardı. Konferans ortamına, AB'nin gözlemci olarak bile bulunmasına izin vermiyorlardı.” şeklinde konuştu.
Kendi müzakere dönemlerinde AB temsilcilerinin odada bulunmasının olumlu etkileri olduğunu belirten Nami, “Biz müzakerelerde bunun tam tersi bir politika uyguladık. AB yetkililerinin müzakere odasına girmesinin olumlu olacağını düşündük. Çünkü bizim taleplerimizin de aslında AB'nin ilkeleriyle uyumlu olduğunu göstermemize bir vesile olacağını düşündük.” dedi.
“AB'den çekinmeye gerek yok, tezlerimizi anlatmalıyız”
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıslı Türklerin AB normlarına aykırı olduğu yönündeki tezlerini çürütmek amacıyla bu tutumu benimsediklerini vurgulayan Nami, “Günün sonunda AB yetkililerinin müzakere odasına girmesini engelleyen ve onları odadan çıkartan Rum tarafı oldu. Çünkü bizim tezlerimizin doğru olduğunu AB yetkilileri gördü. Bizim taleplerimizin hiçbirinin AB'nin normlarına aykırı olmadığını raporladılar.” diye konuştu.
Nami, AB ile temas kurmaktan çekinmenin gereksiz olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı:
“AB'den korkmamız için, çekinmemiz için hiçbir sebep yok. Tam tersi, onlarla konuşarak, tezlerimizi anlatarak onları yanımıza çekmemiz de mümkün ve Kıbrıslı Rumların üzerine baskı kurmamız da mümkün. Ancak politikalarınızın doğru politika olması lazım. Tezlerinizi de güvenle bu insanlara anlatabilme yeteneğine sahip olmanız lazım. Bunlar yoksa görüşme de sizin için imkânsız hale gelir ya da korktuğunuz bir durum haline gelir ve sudan sebeplerle randevu vermezsiniz.”
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat:
“Çözüm istemediği için görüşmeden kaçıyor”
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıslı Türk “lider” Ersin Tatar’ın Avrupa Birliği temsilcisiyle görüşmeyi reddetmesiyle ilgili değerlendirmesinde, “Zaten bizi dünyaya kapatan bir beş yıl yaşadık. Görüşmelerden kaçınıyor çünkü çözüm istemiyor.” dedi. Talat, Tatar’ın uluslararası muhataplarla temas kurmaktan kaçınmasının, Kıbrıslı Türkleri daha da yalnızlaştırdığına dikkat çekti.
Tatar’ın söylemlerinin kabul görmeyeceğini bildiği için görüşmekten kaçındığını ifade eden Talat, “Politikasına güvenmiyor çünkü söylediklerinin kabul görmeyeceğini bildiği için görüşmeden kaçınıyor. Bu Kıbrıslı Türkleri daha da içine kapatıyor. Ansızın bir haber alıyoruz, İngiltere’ye gidiyor, bilmem ne yapıyor ama bunların hiçbiri de herhangi bir resmi yan içermiyor.” ifadelerini kullandı.
Tatar’ın bu yaklaşımının Kıbrıs sorununu daha da karmaşık hale getirdiğini belirten Talat, “Çözümsüzlüğü pekiştiriyor. Yani sanki Rum tarafı çözüm istiyor da Türk tarafı istemiyor gibi algı yaratıyor. Bu 2004 öncesi bir duruma dönüştür. Hatta onun da gerisindedir. Çünkü o zaman hiç olmazsa görüşme oluyordu. Şimdi o da yapılamıyor. Maalesef bizi iyice geriye götürüyor.” dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) İstanbul Bildirgesi’ne de atıfta bulunan Talat, geçmişte KKTC’nin “Kıbrıs Türk Devleti” adıyla gözlemci üye olduğunu hatırlatarak, bildirgede artık yalnızca “Kıbrıslı Müslüman Türkler” ifadesinin kullanıldığını söyledi. “Eskiden ‘Kıbrıs Türk Devleti ile temas kurun’, izolasyonların kaldırılması çağrısı yapılırdı. Şimdi ‘Kıbrıslı Müslüman Türkler’ deniyor” diyen Talat, bu yaklaşımı İngiliz idaresinin 1960 öncesi “Müslüman Kıbrıslılar” söylemiyle kıyasladı.
Talat, “KKTC’nin tanınması diye yola çıkıp İslam Konferansı’nda Kıbrıslı Türk Müslümanlara indirgenmiş durumdayız. Biz Kıbrıs Türk Devleti olarak gözlemci üyeyiz. Bu politikalar yüzünden İslam Konferansı’nı ondan bile bahsetmeyecek hale getirdiler.” diyerek tepkisini dile getirdi.
