
ORTAÇAĞ'A AİT BİR DOKTRİN
Doğaüstü bilgiye sahip oldukları iddiasıyla külliye ve camii inşa edenlerin muradı nedir?
İnsanın kurbanlık bir hayvan olduğu, kendi adına var olma hakkının olmadığı, başkalarına hizmet etmesinin varlığının tek gerekçesi olduğu ve "kendini feda etmenin"
Doğaüstü bilgiye sahip oldukları iddiasıyla külliye ve camii inşa edenlerin muradı nedir?
İnsanın kurbanlık bir hayvan olduğu, kendi adına var olma hakkının olmadığı, başkalarına hizmet etmesinin varlığının tek gerekçesi olduğu ve "kendini feda etmenin" en yüce ahlâki görev, erdem ve değer olduğu yolundaki Orta Çağ'a âit doktrine, toplumu yanaştırmaktır.
ORTAÇAĞ MANİPÜLÂSYONU
Felsefenin "teolojinin hizmetçisi "olarak varlığını sürdürmesi koşuluna , itaat etmesidir.
Yâni, "Akılsız Varolma" peşinde koşmaktır .
Sayısız kisveleri, türleri ve değişiklikleriyle bu doktrin, en iyi tabirle "Akılsız Varolma" ahlâkı, tarihöncesi bataklıklardan nihayet adamıza ulaşmıştır.
Öte yandan, bunu talep edip onaylayan bir ahlâkî yamyamlığa soyunan UBP iktidarı sayesinde, "kollektif fayda" adına sunaklarda, insanlarımız da tek tek kurban edilmeye başlanmıştır.
Bu Orta Çağ manipülâsyonunun keyfi yaptırımları karşısında;
bir hayat felsefesi ve onu formüle edip dile dökecek birileri olmadan, Kıbrıs Türk Kültürü var olamaz.
UBP TESLİM OLMUŞTUR
Nasıl ki insanın zihnindeki bir düşünce biçimi eylemlerinden önce gelip onları belirlerse, aynı şekilde, işi düşüncelerle uğraşmak olan kimseler arasındaki belirli felsefenin yükselişi de toplumun varoluş koşullarından önce gelir ve onları belirler.
Aklı temsil etme sorumluluğunu CTP üstlenmeli; toplumun ahlâki değerlerini keşfedip tanımlamalı , felsefi prensiplerin uygulamasını insanî çabanın her alanına taşımalıdır.
Üniversiteye, yazara, san'atçıya, gazeteciye, politikacıya ve nihayet sokaktaki adama taşıyarak bu toplumun gidişatını belirlemelidir.
Toplum bu "Akılsız Varolma" baskısının altında sürekli yaşayamaz. Ya ona isyân eder, ya da teslim olur.
UBP çoktan teslim olmuştur.
CTP'NİN GÖREVİ
CTP 'nin görevi, bu kültürel akışın etkisinde pasifçe sürüklenmek değil, isyân için düşünsel silahları sağlamaktır.
Goethe: "Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçmiş halidir" demektedir.
İşte, var olan düşünsel silahlarımız, cehaletin bu örgütlü halini püskürtecek bir kinetiğe dönüşmelidir.
Yeter ki, düşünce üreten değerlerimizin önünü tıkamayalım, kanalları açalım, akıyı sağlayalım...
Yapılması gereken budur...