
Militarizm nedir / ne değildir?
"Öğretmen öğrencilere “Günaydın” dediğinde; arkadaşı dediğindeki gibi “Günaydın” denmez. Bir askerin komutanına karşılık vermesi gibi gür bir sesle ve hızlıca “Sağ ol!” denir"
Mert Özdağ
Hukukçu-feminist Cansu N. Nazlı yazdı
Militarizm nedir / ne değildir?
Sevgili Mert’in açtığı “Zorunlu Askerlik” tartışmasına sivil hayatın militarizasyonu üzerinden bakmanın faydalı olacağını düşündüm. Bu sebeple askere gitmeden de günlük yaşamımızın nasıl askerileştirildiğinden söz etmeye çalışacağım.
Militarizmi kabaca tanımlarsak; toplumsal değerlerin en üzerine askeri değerleri yerleştirmek şeklinde ifade edebiliriz. Peki, bu askeri değerler nedir? Ve sivil yaşamımızda nasıl önemli hale gelir?
Hiyerarşi/ Ast-üst ilişkisi
En önemli askeri değerlerden biri kuşkusuz hiyerarşidir. İktidarın olmazsa olmazı olan ast-üst ilişkisine günlük hayatımızın her alanında rastlamak mümkündür: Usta- çırak, öğretmen- öğrenci, işveren-işçi, ebeveyn-çocuk vs… Gündelik yaşamda düzenin oluşması için bu ilişki biçiminin gerekli olduğuna inanmamız, sivil hayatta tıpkı askerde gibi hiyerarşi içinde yaşamayı içselleştirdiğimizi gösterir.
Disiplin
Eminim ki disiplin, asker olmayan birçok kimse için de çok önemlidir. Disiplin, düzen için gereklidir ve disiplinsizlik cezalandırılması gereken bir şeydir. En başta çocuk yetiştirirken disipline başvurulur mesela. Askerliğin bu ana bileşeni, eğitimle de özdeşleşmiştir. Okullar disiplin kurullarıyla yönetilmektedir. Büyüklere nasıl hitap etmemiz gerektiğiyle eş zamanlı konuşmayı öğreniriz. Topluluk içerisinde nasıl oturup kalkmamız gerektiğini önce ailede, sonra da okulda öğreniriz. Öğretmen sınıfa girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar. Öğretmen öğrencilere “Günaydın” dediğinde; arkadaşı dediğindeki gibi “Günaydın” denmez. Bir askerin komutanına karşılık vermesi gibi gür bir sesle ve hızlıca “Sağ ol!” denir.
Tek tipleştirme
Tek tipleştirme, kişinin bireysel farklılıklarını ortadan kaldırarak üzerinde tahakküm kurmayı kolaylaştırır. Üniforma, tek tipleştirmenin en yaygın aracıdır. Üniformayı giydiğin anda özerk bir birey değil üniformanın temsil ettiği bir statüde olursun; kışlada isen bir asker, okulda isen bir öğrencisin. Kişinin ismi değil, numarası vardır artık. Farklı niteliği olan bireyler yoktur orada, aynı olan ve düzen kurmak için birbirinden sadece numaralar ile ayırt edilen bir kitle vardır. Üniforma, disiplinin de bir yansımasıdır şüphesiz. Üniforma giyildiği zaman onun gereklerine uygun davranmak zorunludur.
Dil
Askeri değerler, biz pek farkına varmasak da sivil yaşamımızda dilimize de yansır. Örneğin, ağır hastalık geçiren kimselerin tedavi süreçlerinde ‘yaşam savaşı verdiğini’ söyleriz. Yukarıda değindiğim hiyerarşi ve disiplin öğeleriyle bağlantılı olarak şunları da çok kullanırız: “Müdürüm”, “Bakanım”, “Başkanım” diye hitap ederiz, “Sibel Hanım”, “Ahmet Bey” demek yerine. Ancak bu konuda bana en çarpıcı gelen örnek “medeni cesaret” deyimidir. Topluluk içerisinde düşüncelerimizi olduğu gibi ifade etmenin bir cesaret işi olması militarist bir düşüncenin yansımasıdır. Çok eskiye gitmeye gerek yok, ülkemizde Annan Planı sürecine kadar, hatırlarsınız sokakta birine mikrofon uzatıldığında insanlar çil yavrusu gibi dağılırdı. Militarizm bize ne düşünmemiz gerektiğini hayatımızın içine yedirerek ince ince verdiğinden bunun dışında düşünmek, üstüne üstlük bir de topluluk içinde açıkça ifade etmek bu nedenle cesaret isterdi.
Beden Eğitimi
Okullarda beden eğitimi dersinde neden kız ve erkek öğrenciler hep ayrılır hiç düşündünüz mü? Sakın, kadın ve erkeklerin birlikte spor yapamayacağı fikrinden olduğunu söylemeyin. Erkek öğrencileri ayırıp beden eğitimi adı altında yanaşık düzen eğitimi verildiği ve törenlerde öğrencilere tıpkı asker gibi uygun adım yürüme öğretildiği normalleştirdiğimiz askerileştirilen sivil yaşam pratiklerindendir.
Şiddet
Askerde ve okulda öğretilen milli tarihin şoven unsurlar içerdiğini bilmeyen yoktur. Tarih kitaplarında değişiklikler gerçekleşse de bize öğretilen tarihin fetih ve savaşların kronolojik sırayla anlatımında pek bir değişiklik olmamıştır. Tarih eğitiminin alt metninde; savaşların kaçınılmaz olduğu ve bu sebeple askeri teşkilatlanmanın güvenliğimiz için gerekli olduğu düşüncesi bulunmaktadır. Tarihe ayna tutarak savaşsız bir dünyanın gerçekleşmesi imkansız bir hayal olduğuna inanmamız amaçlanır. Hiç şiddete başvurmadan değişimin mümkün olduğunu bize gösteren Gandhi’ye bu yüzden ulusal tarih kitaplarında rastlamak pek güçtür.
Ütopya haline getirilmek istense de şiddetsiz bir dünyanın var olabileceğine inanıyorum. Daha söyleyecek çok şey var elbette ama ben militarizme karşı son sözü Hannah Arendt’e bırakıyorum: “Şiddetle değişen bir dünya; ancak daha çok şiddetin var olduğu bir dünya olur.” Biz bunun farkındayız!
• Hukukçu / Cansu N. Nazlı