
"LAÜ’de OHAL gölgesi! Akademisyenlere sansür!"
"Neoliberal dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları" isimli sempozyumda, önceden belirlenmiş olan akademisyenlerin sunumlarını sempozyumdan geri çektiğini, akademisyenlere gönderdiği mesaj ile duyurdu
Dayanışma’dan yapılan açıklamada, Lefke Avrupa Üniversitesi Türkiye'deki OHAL kararlarına dayanarak, 7-8 Kasım tarihlerinde düzenlenecek "Neoliberal dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları" isimli sempozyumda, önceden belirlenmiş olan akademisyenlerin sunumlarını sempozyumdan geri çektiğini, akademisyenlere gönderdiği mesaj ile duyurduğu açıklandı.
Sempozyum düzenleme kurulunun imzasıyla yayınlanan açıklamayı da kamuoyu ile paylaşan Dayanışma, Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulmuş bir üniversite olan LAÜ’nün Türkiye’deki kanun hükmündeki kararnamelere (KHK’lere) dayanarak karar üretmesinin utanç verici bir mesele olduğunu vurguladı.
Dayanışma’dan yapılan açıklamada OHAL kararlarına dayandırılarak akademisyenlerin önceden kabul edilmiş bildirilerinin sempozyumdan geri çekilmesinin, kara bir leke olduğu vurgulanarak, “Hatırlatmak isteriz ki LAÜ Sempozyum Kurulunun bu kararı üniversiteleri siyasi iktidarın sözcüleri ve siyasi iktidarın emir erlerinin yetiştirildiği bir kurum olarak gördüğü için, üniversitelerin temel felsefesine de aykırıdır. Üniversiteler; kurulu düzene adalet, insan refahı ve yaratıcılık adına meydan okunan, ütopyaların, hayata dair farklı olasılıkların, alternatif hayat tasavvurlarının tartışılageldiği kurumlar olagelmiştir. O yüzden üniversiteleri siyasi iktidarın makbul bulduğu akademisyenlerin yetiştirildiği, makbul bulmadığı akademisyenlere yaşam hakkı tanımadığı kurumlar olarak sunan bu karar, tarihimize hiç kuşkusuz bir kara leke olarak geçecektir...” ifadelerine yer verildi.
İşte Dayanışma’nın açıklaması:
“Lefke Avrupa Üniversitesi’nin (LAÜ) 7-8 Kasım 2016’da düzenleyeceği “Neo-liberal Dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları” II Sempozyumuna büyük bir utanç damgasını vurdu. Sempozyum düzenleme kurulunun imzasıyla bildirileri daha önceden kabul edilmiş altı akademisyene bir mektup gönderilerek, bu akademisyenlerin bildirilerinin sempozyumdan çıkarıldığı haber verildi. Aralarında Prof. Dr Kuvvet Lordoğlu, Doç Dr. İsmet Akça ve Yrd. Doç. Dr. Uğur Kara gibi Barış için Akademisyenler imzacısı olan bu akademisyenlere gönderilen bu mektubu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz:
"7-8 Kasım 2016 da düzenlemeyi planladığımız Neo-liberal Dönüşüm: Boyutları ve Sonuçları II. Sempozyumu için 1 Haziran 2016 tarihinde kabul ettiğimizi duyurduğumuz bildiri özetleriyle ilgili 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de yaşanan darbe kalkışması sonrasında alınan OHAL kararı nedeni ile yeni bir düzenleme yapmayı Sempozyum Düzenleme Kurulu olarak gerekli görmüş bulunmaktayız. TC Resmi Gazetesinde yayımlanan 672 sayılı KHK çerçevesinde alınan tedbirler doğrultusunda Sempozyum Düzenleme Kurulunun 3 Ekim 2016 tarihinde yapmış olduğu yeniden değerlendirme sonrasında bildirinizin sempozyumumuzda yer almamasına karar verilmiştir.
Saygılarımızla”
Dayanışma olarak LAÜ Sempozyum Düzenleme Kurulunun, hem akademinin özerkliğini, hem Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’den bağımsız bir entite olduğu gerçeğini ayaklar altına alan bu kararını kamuoyunun huzurunda kınadığımızı belirtmek isteriz. Önceden kabul edilmiş bildirilerin akademik olmayan gerekçelerle reddedilmesi ve Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulmuş bir üniversite olan LAÜ’nün Türkiye’deki kanun hükmündeki kararnamelere (KHK’lere) dayanarak karar üretmesi bir utanç vesilesidir.
Dayanışma olarak hatırlatmak isteriz ki LAÜ Sempozyum Kurulunun bu kararı üniversiteleri siyasi iktidarın sözcüleri ve siyasi iktidarın emir erlerinin yetiştirildiği bir kurum olarak gördüğü için, üniversitelerin temel felsefesine de aykırıdır. Üniversiteler; kurulu düzene adalet, insan refahı ve yaratıcılık adına meydan okunan, ütopyaların, hayata dair farklı olasılıkların, alternatif hayat tasavvurlarının tartışılageldiği kurumlar olagelmiştir. O yüzden üniversiteleri siyasi iktidarın makbul bulduğu akademisyenlerin yetiştirildiği, makbul bulmadığı akademisyenlere yaşam hakkı tanımadığı kurumlar olarak sunan bu karar, tarihimize hiç kuşkusuz bir kara leke olarak geçecektir...”

















