1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Kırlangıçlar Konaklasın Göğünde
Kırlangıçlar Konaklasın Göğünde

Kırlangıçlar Konaklasın Göğünde

Artık başka bir boşluğun yanına yazılacak adın. Kime sorsan yazılmamış bir mektuptan bahsedecek, kime sorsan pulun boynu bükük.

A+A-

 


C. Hakkı Zariç



Canım Hakan…

Orada sabahı çiğe değmemiş anılarda düş büyütürken, gelecek zamanı talan ya da fiyakayla kim büyütebilir? Hayır ben de oradaydım, bizzat kuzeye bakmayan gömütler için karanfil bıraktık birlikte. Kodlar ve şifreler dolu bu hayat. Ne sükse gereksiniyor ne de çalım. El ele tutmanın sokakları çıkmaza girdikçe meydanlara yürümenin dayanılmazılığı çoğalıyor karanfillerde.

Herkes içinden kanıyor Hakan. Herkes kabuğuna sızıyor. Ne Girne’de bir akşam ne Lefke’de açmamış portakal çiçekleri yanıt verebilir bu çetrefilli duruma. Sayıkladıkça  anıları çoğalan insanlarız, daha ne söyleyeyim sana?

Leylaklardan bahsedebilirdim sana; ama Diyarbakır’da duvarların arkasına çekilmiş gördüm devleti. Yüksekçe susuyordu lojmanlarında. Ihlamur kokuyordu her yer. Göğe yükselen güvercinler biliyor bunu. Telörgü çekilmiş sınırlar ya da Kapalı Maraş gibi. Ama öte yakada arkadaşlarımız. “İnsan arkadışındır” diye bir dize aklımda, şairi olmasa da dize aklımda Hakan. Sevinci, suskunluğu, hayret ve şaşkınlıkları kadar öfkesiyle de arkadaşınındır insan; değilse zaten olamamıştır, zorlamaya gerek yok. Bunun için sınırlar ve pasaportlar, beton bloklar hatta neyi ifade edebilir ki?

Zamanı sisle yıkayıp geri döndürmek çocuklar için eğlenceli olabilir ancak oysa biz bıçak çekebiliriz ona. Orada dem tutmuş arkadaşlıklar, dostluklar, yarenlikler soluk alıyor hâlâ, buna inanmak istiyorum. Çekip gitmek, adını kütükten düşürmek, çiçeklerle ve iyi niyetle anılmak bir sonuç sadece.

Gelip tıkandığımız yer burası belki de, her an karşılaşacakmış gibi yaşamak, bir köşe başında sarılıp geçen günler hakkında konuşmak, bir meyhanede dirseklerimizi dayamak masaya, rakının buğusunu sevmek ve dostların arasında olmak düşüncesi bitimsiz bir mutluluğu tetikliyor.

Olmayandan değil olandan bahsediyorum. Gecenin üstüne yürümek gibi, gidip tekrar tekrar çoğaltmak gibi mutlu anları, geçmişin sarkacında sırasını bekleyen anıların saçını okşamak gibi Hakan. Burada, delişmen bir İstanbul sabahında, gelip konuk oluyor hayta martıların kahkahaları sana yazdığım sözcüklere. Wallece Stevens giriyor söze:

Mutluluk, ah! Zaman gözü bağlı bir hasımdır,
Karşıt ezgi, büyülü bir boşluk
Büyülü önsözlerin yerini aldıkları.

Artık başka bir boşluğun yanına yazılacak adın. Kime sorsan yazılmamış bir mektuptan bahsedecek, kime sorsan pulun boynu bükük. Geride kalanı külle adlandırmayacak kimse, bunu biliyorsun. Bitmemiş bir cümle gibidir her ölüm ilanı Hakan. Sözcüğün ilk hecesinde gözyaşına boğulan anılar çalar kapısını insanın.

Başka sabahlara açacağız kapımızı. Orada olacaksın sen de; yarım kalmış şiirin ilk sözcüğü gibi bakacaksın oradan hayata. “Güney”de bir yerlerde, Hakan Çakmak Sokak’ta çocuklar oynadığında tamamlanmış olacak o şiir.

Bizi sevdiğini iddia eden bir hayat bu yaşadığımız; ama hergün ayrı bir nedenle öldürmek için uğraştığını kim yadsıyabilir? Hırçın ve kalpsiz bir hayata kimin kalbi yetebilir?

Sınırı olmayan bir mêkana yolcusun artık. Göğünde kırlangıçlar konaklasın sevgili dostum. Saygıyla!

Bu haber toplam 6679 defa okunmuştur
Etiketler :