1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “İrademiz, varlığımız, kimliğimiz kaybolursa, geriye ne kalır”
“İrademiz, varlığımız, kimliğimiz kaybolursa, geriye ne kalır”

“İrademiz, varlığımız, kimliğimiz kaybolursa, geriye ne kalır”

“Dik durmasını bilmeliyiz.. Tüm ilişkilerde sevgi ve saygı önemlidir. Ama dik durursunuz… Çünkü Kıbrıslı Türklerin varlığı, kimliği, iradesi kaybolursa geriye ne kalır?”

A+A-

CTP – Birleşik Güçler Genel Başkanı ile Lefkoşa seçimi sonrasını, ülkedeki gelişmeleri ve Kurultay öncesini konuştuk:

“İrademiz, varlığımız, kimliğimiz kaybolursa, geriye ne kalır”

“Dik durmasını bilmeliyiz.. Tüm ilişkilerde sevgi ve saygı önemlidir. Ama dik durursunuz… Çünkü Kıbrıslı Türklerin varlığı, kimliği, iradesi kaybolursa geriye ne kalır?”

“Siyasete güvensizlik var, deniyor. Doğrudur. Ama bizim görevimiz insanların güvenini kazanmak ya da güvenenlerin bu duygularına layık olmaktır. Bu lafla olmaz, bir duruşla, programla, uygulamayla olur.”

“Kimseye hayal satmadan ve yalan söylemeden ülkeyi yönetmeye adayız.”

“Biz, tüm toplumsal kesimlerle birlikte illa ki dar gelirli insanların, emekçilerin güvencesi olabilmeliyiz”

‘Medya üzerinden adaylık açıklamam. Önce partimizde konuşuruz ve öyle yola çıkarız.’

‘Kişilerin değil, değerlerin partisi önemli.’

‘Siyaset insandır… İnsanın olduğu yerde hele de siyaset gibi yaşayan bir yapıda doğrular da yaşanır, yanlışlar da… Önemli olan bu tecrübelerle ileriye bakmaktır”

“Lefkoşa ile aynı gün bir genel seçim de olsa, CTP yine önemli bir farkla seçimden birinci parti olarak çıkardı.”

Cenk MUTLUYAKALI

Ülkede köklü, örgütlü, siyasetin gündemini belirleyen, sokaktaki genel tanımla ‘iki büyük parti’ var, Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler (CTP-BG) bunlardan biri… CTP, en son Lefkoşa Belediye Başkanlığı seçimlerini kazandı, şu anda ‘ana muhalefet’, ülkeyi yönetmeye aday… Ve yakın zamanda bir KURULTAY süreci yaşayacak…
Tümünü yan yana koyduğunuzda CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu ile süreci değerlendirmek istedik.
Siyasetin aktörleri aslında çok da “merak payı” bırakmıyor ülkemizde; sürekli radyo-televizyonlarda, kürsüde, Meclis’te, köşelerde, röportajlarda konuştukları için…
Özkan Yorgancıoğlu’yla bu ‘giriş’ sonrasında buluşuyoruz…
Ve kimi soru işaretlerine yanıt arıyoruz.

‘Lefkoşa’ya sevinemediniz mi?’

“Lefkoşa seçimi bitti ama hemen KURULTAY tartışmaları başladı. Seçim sonucuna sevinemediniz mi?” diyorum, yanıtlıyor.
- “Hem Lefkoşa, hem de partimizin tüm kadroları seçim başarısını, sonucunu sevinçle karşılamıştır. Sevinmek yetmez, doğru değerlendirmeleri yapmak kaçınılmazdır. CTP genci yaşlısı, Lefkoşa başta olmak üzere tüm ilçeleri ve insan kaynağıyla bu seçimlerde tam bir bütünlük sergilemiştir. Partimizin diğer siyasi hareketleri adeta kıskandıran özelliği budur. Bizim asıl sevincimiz, Lefkoşa’da da tıpkı diğer belediyelerde olduğu gibi farkımızı ortaya koymaya başladığımız zaman olacaktır. Sonuçları da sadece rakamlar üzerinden okumak yanlıştır.
Gelelim Kurultay’a dair oluşan gündeme… Kurultay konuşmaları çok doğal. CTP bu ülke insanı için her zaman umut olmuş bir partidir. Ayrıca ülkeyi yönetmeye, daha önemlisi ilkeleriyle, adaletle, kimseye hayal satmadan ve yalan söylemeden yönetmeye adaydır. Böylesi önemli bir siyasi hareketin kurultayı da elbette hem tartışılacak, hem de kendi içinde kimi rekabet unsurlarını barındıracaktır.”

‘Oylarınız arttı mı?’

Kimi analistlerin yorumlarını anımsatıyorum.
CTP aslında yüzde 10’a yakın bir oy oranı farkıyla seçimi kazansa da, oy sayısını çok fazla artırmadı…
Bir de, UBP-DP oylarının toplamı, bin beş yüz kadar geriledi, radikal bir düşüş olmadı…
Özkan Yorgancıoğlu konuşuyor:
“Tüm değerlendirmeleri okumak, ders çıkarmak elbette önemli. Bu süreçte çok saygı duyduğum analizler oldu. Özellikle de partimizin dar gelirli kesimlere yönelik yeni siyasetler üretmesi ve iletişimini geliştirmesi, ülkeye sonradan gelen ancak buraları yurt bilen kesimlerle iletişimini artırması gerçekten de önemli. CTP seçimi kazandı, bunun üzerinden bir de üzülecek değiliz tabii ki… Bu seçimden başarıyla çıktık. Eksiklerimiz ve almamız gereken dersler mutlaka ki vardır…. Ama yaptığımız tüm araştırmalarda ortaya çıktı ki, aynı gün, bir genel seçim de olsa, CTP yine önemli bir farkla seçimden birinci parti olarak çıkardı. Birinci partiyiz diye eksiklerimiz görmeyeceğiz anlamında söylemiyorum.  Tam aksine sorumluluğumuz çok daha fazladır…
Tabii Lefkoşa seçimini bir süreç olarak görmek de gerekiyor. Bu süreçte belediye meclis üyelerimizin dik duruşları unutulmamalı. Seçilmişleri kararname ile görevden alan hükümete karşı Anayasa Mahkemesi’nde verdiğimiz mücadele göz ardı edilmemeli… ‘Lefkoşa’yı seçim temizler’ sloganı ile sokağa çıkışımız, işçilerle birlikte yarattığımız sinerji, belediye meclis üyelerimizin istifası ve nihayetinde eski başkanın istifası, tümü önemlidir. Partimiz, tüm bu süreci başarıyla yönetmiştir, doğru okumuştur, seçim sonucunu tüm bu gelişmelerle birlikte okumak gerekir.
Meseleye oy sayısı açısından baktığımızda şöyle bir yanılgı da görülüyor. Bir önceki seçimde her bir seçmeni, oy verdiği ilgili partiye tapulu gibi kabul etmek ve bir sonraki seçimde de, üzerine kaç koyduğunu hesaplamak yanıltıcı olur… Çünkü her seçim ve dönem kendi özellikleri içinde değerlendirilir… Lefkoşa’daki seçime katılım, yerel seçimlerin katılım oranı düzeyinde oldu. Yani söylendiği gibi düşük bir katılım değil. Eğer derseniz ki,  Lefkoşa’da büyük bir yıkım oldu, insanlar bu yerel seçime özel daha çok sandığa gitmeliydi, haklısınız. Bunun sebeplerini araştırmalıyız. Ama sonuçlar açısından bakarsak, sandıkların yüzde 20’si açıldığında da oran aynıydı, yüzde 50’si açıldığında da… Yani CTP hep farkla öndeydi… Eğer katılım yüzde 80 olsaydı da oran aynı olacak, oy sayımız çok daha yüksek çıkacaktı. Kaldı ki, bu seçimle birlikte ‘Ne yaparsanız yapınız UBP birinci partidir’ propagandasının doğru olmadığını gösterdik. Bizim için yine de önemli olan tüm yurttaşların güvenini kazanmaktır. CTP, her bir yurttaşın dürüstlüğüne, ilkesel duruşuna, samimiyetine yönelik güvenini kazanmak istiyor. Şimdi sonuçları analiz ederek, bize kaygıyla yaklaşan kimlerdir araştırmak, onların da güvenini kazanmak, eksiklerimizi tamamlamak tabii ki görevimizdir. “

***

 

‘Özel tekeller yaratılıyor. Bu böyle gitmez, gidemez…’

Lefkoşa seçimini konuşurken, “siyasete güvensizliği” anımsatıyoruz Özkan Yorgancıoğlu’na… Ve Türkiye’den gelen bakanların, heyetlerin her ziyaretlerinde açıklanan yeni programları, projeleri… Özelleştirmeleri… Yeni yurttaşlıkları…. Ülkemizde hükümetin adeta “Türkiye’ye bağlandığını…” Geçmiş CTP hükümetini… Ve ardından yaşananları…
Özkan Yorgancıoğlu burada söze giriyor.
“Siyasete güvensizlik var, deniyor. Doğrudur. Ama bizim görevimiz insanların bize güvenini kazanmak ya da güvenenlerin bu duygularına layık olmaktır. Bu lafla olmaz, bir duruşla, programla, uygulamayla olur. Siyaseti suçlamak işin kolayı… Oysa biz, sorumluluk almak için bu yoldayız; izleyen ya da eleştiren değil, iş yapan ve yanlışları değiştiren, yaşamı dönüştüren olmalıyız…
Unutmayalım ki hükümet dönemimizin ardından farklı sebeplerle de olsa insanların bir kırıklığı olmuştu. Şimdi toplum CTP’ye yeniden güveniyor, yine insanların umudu oluyor… UBP’ye geri dönüşün nasıl bir hata olduğu anlaşıldı. Ama burada önemli olan dediğim gibi daha fazla insanın güvenini kazanmaktır. Bu bizim görevimizdir… Biz alçak gönüllü olmalıyız… Biz tüm toplumsal kesimlerle birlikte illa ki dar gelirli insanların, emekçilerin güvencesi olabilmeliyiz… Bizim seçmeni ve toplumu suçlama, onlara sırt dönme şansımız olamaz… Ya da bir seçimden başarıyla çıktık diye havaya da giremeyiz. Çünkü biliyoruz ki daha yapacak çok işimiz, yürüyecek çok yolumuz var…
Hedefimiz ve niyetimiz ayrımcılık değil, barıştır; partizanlık değil eşitliktir. Hiçbir koşulda yurttaşa yalan söylememeliyiz. Dik durmasını bilmeliyiz. Gerektiğinde fedakârlık da yapmalıyız. Tüm ilişkilerde sevgi ve saygı önemlidir. Ama dik durursunuz… Çünkü Kıbrıslı Türklerin varlığı, kimliği, iradesi kaybolursa geriye ne kalır? Evet, UBP yönetiminin acizliği, tüm işlerin Türkiye’ye havalesini getirdi. Özelleştirmelerden rahatsızız, çünkü tam anlamıyla özel tekeller yaratılıyor. Üstelik de ülkenin en stratejik noktaları üzerinden bu yapılıyor. Toplumsal kaynaklar özel tekellerin emrine veriliyor. İhtiyaç saptamalarında, karar alma süreçlerinde olmadığımızı görüyoruz. Böyle gidemez. Evet, Türkiye’yle ilişkilerimiz hep var olacaktır. Kıbrıs sorunu çözümlense de olacaktır. Önemli olan bunun çerçevesidir; yoksa bu yöntemle, sevgi ve saygı yerine karşılıklı bir güvensizlik büyüyecektir.”

***


‘Önemli olan kişilerin değil, değerlerin partisi’

Özkan Yorgancıoğlu, iki yıldır CTP Başkanlığı koltuğunda…
“Kendinizi başarılı buldunuz mu?” diye soruyorum.
“Bunu başkalarının takdir etmesi önemli” diyor…
Sonra düşüncelerini paylaşıyor:
“Sıkıntılı bir sürecin ardından bu göreve geldim. Kimi kesimlerin biraz da maksatlı ve haksız yüklenmesiyle adeta bir CTP nefreti yaratılmıştı… Pekçok arkadaşımız çok haksız saldırılara uğradı. Elbette partimizin de yanlışları vardı, ders almamız gereken deneyimler vardı. Siyaset insandır… İnsanın olduğu yerde hele de siyaset gibi yaşayan bir yapıda doğrular da yaşanır, yanlışlar da… Önemli olan bu tecrübelerle ileriye bakmaktır. Başkanlığa seçildiğim kurultayda dört adaylı bir yarış olduğunu unutmayalım. Üstelik bizim iddiamız, artık partimizde bir geçiş süreci yaşatmamız gerektiğiydi. Yani geleceğin CTP’sini yönetecek kadroları artık cesaretle bu ülke siyasetine hazırlamalıydık. Bu görev parti içerisinde yıllardır yöneticilik yapan kişiler olarak öncelikle bizlerindir, bir başkasının değil. Bu kurultayın ardından gelecek dönem, kanımca artık CTP’de yeni isimlerin, yeni deneyimlerin, bizden daha genç insanların önde olacağı bir süreç olacak. Sonuçta başkanlığım döneminde pek çok ön yargıyı yıkmaya çalıştık. Bir de, hem toplumun hem de bizim partimizin belki alışkanlıkları dışında, şahsımın çok daha az konuşan, kolay kolay hiddetlenmeyen, olabildiğince uzlaşıyı zorlayan bir mizacı var. Bu bir süre yadırgandı. Ama görüyorum ki kamuoyu genelinde böylesi uzlaşıcı ve öfkeden uzak bir yaklaşıma özlem vardı. Sonuçta parti içerisinde, hele de dört adaylı bir kurultayın ardından belirli dengeleri sağlamak hemen olmuyor. Hükümet döneminin ardından oluşan sancıların izlerini yaşadık; program ve tüzük çalışmalarımızda farklılıkları dinlemeye, anlamaya çalıştık.  Eğer özeleştiri yapacak olursam, çok değerli bir insan kaynağımız var, hem parti kadrolarında ve üyemiz, hem de bize sempati duyan… Bu insan kaynağından daha çok yararlanmamız gerekiyor… Bir de kurumsallaşma adımlarında biraz daha kararlı yürümek, partinin yol haritasını ve programını üzerinde uzlaşarak ortaya koymak… Daha çok insana söz vermek, karar alma süreçlerinde katılımcılığı genişletmek ama sonuç almak, sonuç üretmek. Elbette partimizin tüm unsurlarıyla çok daha iyi diyalog kurulması da önemli, buralarda eksikliklerimiz olabilir… Belki tabana çok daha fazla inmeliyiz… Ama sıkıntılı bir sürecin ve pek çok ön yargının ardından göreve gelmek de kolay değil. İnsanlardaki hayal kırıklıkları ve umutsuzluk zirvedeyken, başkanlığa başladım. Uzlaşı politikaları sayesinde kimi sivil toplum ile çatışma halinden çıktık. Tüm konularda uzlaşmasak da diyalog kanallarını yeniden açtık. Çok daha iyi bir yere geldik.”

“Adaylığımı medya üzerinden açıklamam…”

Kritik soru, yanıtsız kalıyor…
“Aday mısınız” diyorum…
“Bu kararımı, medya önünde değil, öncelikle partimin içerisinde açıklamayı, sonra elbette basınla paylaşmayı tercih ederim” yanıtını veriyor…
Bu kez, kendi sözlerini anımsatıyorum, “Geleceğin CTP’sini yönetecek kadroları artık cesaretle bu ülke siyasetine kazandırmak” yolunda neredeyiz?
Özkan Yorgancıoğlu sorumu yanıtlıyor:
“Bir hatamız, hepimizin hatası bu, birini suçlamak için söylemiyorum, son hükümet dönemimizde kimi bakanlık görevlerini genç insanlarımıza vermeliydik. Böylece bir adım olurdu… Yeni dönemde bu mutlaka olmalı… Çünkü dediğim gibi yeni dönem CTP’sini yönetecek kadroları hazırlamak bizim görevimizdir… Üstelik çok önemli gençlerimiz, değerli insanlarımız var… Aday mıyım sorunuza yanıt vermedim ancak şunu söyleyebilirim. Eğer aday olacaksam bu kesinlikle son kez olur… Tüm bu konuları önce partimizde konuşmamız daha sonra açıklama yapmamız sanırım en doğrusu olacak yine de…”
Biraz üzerine üzerine gidiyorum Özkan Yorgancıoğlu’nun, eleştiriyorum…
“Sizin kuşak 1994 hükümet deneyiminde etkindi… 10 sene sonra 2004’te de öyle oldu… Şimdi bir 10 sene sonra 2014’te yine aynı olacaksa… Bir sorun görmüyor musunuz?”
Özkan Yorgancoğlu gülümsüyor, “Sen bizim kuşağa takıntılısın” diyerek…
Ve konuşuyor:
“Meseleyi illa ki yaş, kuşak, belli bir kalıp üzerinden okumamak gerekiyor. İsimlerden de önemlisi aslında nasıl bir ülke istediğimiz sorusuna yanıt aramaktadır. Nasıl bir ülke istiyoruz? CTP, kendi ilkeleri, barış ve demokrasi anlayışı, eşitlik ve adalete bakışı, en önemlisi sol değerlere saygıyla böyle bir ülkeyi nasıl yaratacak… Kıbrıs sorununun çözümü ve barış kültürünü egemen kılmak için ne yapacağız? Tüm bunlardan sonra herkes kendi bilgisini, deneyimini, enerjisini ortaya koyacak. Ama sorunuza yanıtı da verdim zaten, evet, bizim görevimiz yeni insanları, partimizi yönetmeye hazırlamaktır, bir dönüşüm sürecinin en sağlıklı yaşanması için samimi olmaktır. Sonuçta CTP’yi diğer partilerden ayırt eden özelliklerden biri de bu olmalıdır; kişilerin partisi değil, değerlerin partisine inanmak…”
Peki ilçe kongreleri… İskele hariç tüm ilçelerde ‘yarış’ var, birden fazla aday var…
Özkan Yorgancıoğlu, röportajı da tamamladığımız şu sözleriyle noktayı koyuyor:
“Tümü bu partinin değerleridir, bugün ve gelecekte de aynı yolu yürüdüğümüz, yürüyeceğimiz dostlarımızdır. Demokratik bir olgunlukla ilçe kongrelerinin, hemen ardından da kurultayımızın yaşanacağına ve partimizin bu süreçten güçlenerek çıkacağına inanıyorum.”

Bu haber toplam 2018 defa okunmuştur