1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İNSANIN YANSIMASI VE SİYASİ ALAN
İNSANIN YANSIMASI VE SİYASİ ALAN

İNSANIN YANSIMASI VE SİYASİ ALAN

Bir ulusun kimliği, o ulusun güç ilişkilerini ve politik arenayı yorumlayıp buna göre hareket edeceği yolu ve onların bu yolu üstüne inşa edeceği ahlaki standartları belirler

A+A-

Doğa Gündüz
[email protected]

Sisteme, ve uluslar arası siyasete hangi gözlükle bakarsak doğru algılarız? Gerçekçi bakış açısının gözlüğünü takan düşünürler, en küçük taşı insanlar olan uluslararası sistemi, parçanın yani insanın özelliklerine bakarak anlayabileceğimize inanırdı. Öte yandan oluşturmacı gözlüğünü takan düşünürler ise parçanın, insanın üzerinde şüphesiz ki en büyük etkiye sahip toplumun ve toplumsal oluşumların, uluslararası sisteme de bir o kadar etkisi olduğunu düşünürdü.

Gerçekçi akımdan Morgenthau politik arenayı anlayabilmek için, onun gerçekte nasıl olduğunu filtrelerden arınarak görmek gerektiğine inanırdı. Bunu yapmak için ise elbette ki insan doğasının nasıl olduğunu anlayabilmek elzemdir. Morgenthau insan doğasını, diğerlerinin üzerinde bir güç sağlama ve kendi gücünü devamlı artırma kovalamacasında olarak çizer. İnsan doğasını nasıl algıladığının, yani parçanın ışığında uluslararası siyaseti, yani bütünü anlamayı amaçlar. Yine bu mercekte ‘uluslararası siyaset, diğer bütün siyasetler gibi, bir güç kavgasıdır’ der.

Bu realist perspektifteki diğer düşünürler de Morgenthau’nın çizdiği çerçeveye uyacak şekilde, uluslarasın siyaseti ‘savaş durumu’ ya da Hobbes’un varsayımsal ‘doğa durumu’ içerisindeki güç arayışında görürdü.

Neorealistler ise olaya daha bütünsel bir gözlükten bakmaktaydı. Yine, güç kavgasının önemini göz ardı etmeden, bu kavgayı insan doğasının bütüne yansıyışı olarak görmek yerine uluslararası sistemin anarşik düzeninin, ya da Baylis et.al’ın dediği şekilde, ‘sistemin içerisindeki ulusların üzerindeki otoritenin eksikliği’ durumunun doğurduğu bir sonuç olarak görürdü.

İki gerçekçi bakışın ortak noktası ise olgulara materyalist bakmalarıydı. Bakış açılarının sütunları olan güç ve güce karşı güvenlik arayışı, ekonomi, askeri güç ve ittifaklar gibi fiziksel olgulardan yola çıkarak anlaşılabilirdi.

Oluşturmacılık kuramının bakışının çizgisini takiben düşünenler ise bu maddesel bakışın gözünden kaçan, toplumsal olguların siyasi arenadaki etkisini düşüncelerinin temeline oturturdu. Güç arayışı gibi varsayımlar ve güç gibi maddesel yorumlanan bir çok kavramın toplum tarafından gerek bireysel, gerekse ulusal kimliğin etkisinde gerçekleşen soysal bir inşanın sonucu olduğunu düşünürdü.

İNSAN DOĞASININ SİYASETE YANSIMASI: GÜÇ ARAYIŞI

‘Uluslararası ve iç, tüm siyaset 3 temel kalıp ortaya çıkarır ve tüm politik olgular bu üç kalıba indirilebilir. Tüm politik düzenlemeler ya gücü elinde tutmayı ya artırmayı ya da göstermeyi hedefler’

  • Morgenthau 1985

Uluslararası siyaseti Yunan kent devletlerinde deneyimleyen Thucydides’in politik ortamla ilgili çıkarımlar yaparken yine doğasının temel motivasyonları olduğunu düşündüğü güç, onur ve kar etme arzusunun sisteme yansıyışını gözlemlerdi. Bu motivasyonlar ona göre Atinalı lider Pericles’in içindeki motivasyonlardandı. Melian diyaloğunda Atinalılar güç arayışından ateşlenen davranışlarını ‘hükmedebildiğini hükmetmek doğanın kanunudur’ şeklinde açıklardı. Güç arayışının arkasındaki sebebi ‘doğal’ olan diye açıklamanın yıllardır süre geldiği gözlemlenirken davranışın doğal olan olmasının onu meşru kılmak için kullanıldığı da görülebilir. Melian’ların bu tehdide verdiği karşılık ise gerçekçi bakış açısının bir diğer temel öğesini gözler önüne serer: kendi başının çaresine bakma (self-help) (Baylis et al, 2020, pp. 134). Politik alandaki aktörler kendi güvenliklerinden sorumlu olmalıdır ve bunun karşısında Melian’ların tepkisi bozulan güç dengesine karşı bir dengelemedir. Bu güç kendi başlarına artırılamıyorsa ittifak kurulmalıdır. Bu güç dengesi yıkımının karşısında Ispartalılarla ittifak kuran Mealian’lar hayatta kalmayı başaran taraf olmuştur. Antik çağdan günümüze de yansıyabilen bu örnek, liderlerin güç kavgasını ve bu kavganın karşısında doğan savunma tepkilerinin politik alandaki bir süreklilik olduğu göstermektedir.

DOĞA DURUMU VE İNSAN DOĞASI: ANARŞİDEN KORKU DOĞAR

‘Tüm insanların, ancak ölünce biten ve durmak bilmeyen bir güç arzusu vardır’

  • Hobbes (1660)

Hobbes güç kavramını kendi varsayımsal ‘doğa durumu’ içerisinde yorumlar.

‘Leviathan’ kitabında vurguladığı gibi uluslararası siyasette savaşın olmadığı bir zaman yoktu, aynı zamanda egemen gücün var olmadığı bir zaman da yoktu. Bu tüm egemen devletlerin üzerinde bir gücün olmayışının savaşın devamlı durumu üzerinde bir katkısı olduğunu gösterir. Gerçekçi bakış açısı devletin insanların iradesinin meşru temsilcisi olduğunu var sayar. Bu var sayımdan yola çıkacak olursak, egemen devletin güç arayışından kaynaklanan anarşik düzen insanların iradesinin de sonucudur. Bu yüzden en başta bahsedilen Morgenthau’nun iddia ettiği insan doğası yıllardır süren savaş halini açıklayabilir. İnsanın iradesinin temsilcisi olan devlet, insan doğasının motivasyonlarından olan korku ve hayatta kalma arzusunu da temsil eder. Korkudan tetiklenen bu arzu daha çok güç kovalamacasına ve bu da devamlı bir güç dengesizliğine sebep olur.

WALTZ (1979): ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE GÜÇ KAVGASININ SEBEBİ OLARAK GÜVENLİK SORUNU

Güç kovalamacasının uluslararası siyasette belirleyici bir etken olduğunu gören Waltz bunu, politik alandaki anarşik düzenin doğurduğu devletler arasındaki güvenlik çıkmazı ve çatışmanın sonucu olarak görürdü. Yani Waltz gücün uluslararası siyasetteki rolünü sistemin nasıl şekillendirdiğini gözlemleyerek anlamlandırırdı. Savaş ve barış halinin çıkarımını gücün uluslararası politikada nasıl dağıldığının bir sonucu olarak yapardı. Waltz’a göre devletlerin güç kullanmasının sebebi hayatta kalma arzusuydu. Bu çıkarım sonucu diyebiliriz ki güç arayışı sistemi şuan ki durumunun sebebi değil sonucu olabilir. Daha fazla güç elde etme isteği insan doğasının bir özelliği olmak yerine güvenliği sağlamaktaki araç olabilir. Melialıların ve Ispartalıların ittifakını göz önünde bulunduracak olursak bu ittifak yalnızca güç elde etmek için değil ittifak öncesi daha güçlü olan Atinalıların güvenlik tehdidine karşı güç elde etmek içindi.

 

POLİTİK GERÇEĞİN SOSYAL İNŞASI

‘ Güç maddesel olabildiği gibi fikirsel de olabilir.’

  • Barnett & Duval (2005)

Oluşturmacı teoriye göre, uluslararası siyasetteki, güç dağılımı gibi öne çıkan etkenler varsayımlardan yola çıkarak anlaşılmak yerine toplumun ürettiği gerçeklikler olarak görülmelidir. Toplum bu gerçeklikleri tarihi söylemler üzerinden etkilenen algısı ile yorumladığı güç dengesi ve bu dengeye nasıl tepki vereceğini göz önünde bulundurarak üretir. Politik aktörleri ve bu aktörlerin kimliklerini yaratan sosyal olayları görmezden gelmek ve bunları yalnızca doğal olgular üzerinden yorumlamak politik arenaya bütünü ile bakamamayı getirir.

Bir ulusun kimliği, o ulusun güç ilişkilerini ve politik arenayı yorumlayıp buna göre hareket edeceği yolu ve onların bu yolu üstüne inşa edeceği ahlaki standartları belirler; bu standartlar ise o ulusun tarihi olaylarının nasıl yorumlandığı sonucunda ortaya çıkar.

Savaş durumunu yalnızca maddesel güç kaynakları ışığında yorumlamak şu an ki anarşik düzenin eksik algılanmasına sebep olabilir Wendt’in dediği gibi “Anarşi, devletler ne anlıyorsa odur”. Bu anarşinin sosyal olduğunu ve devletin anarşiyi nasıl yorumluyor olduğu vurgular. Devletlerin algı mekanizmaları ise, kendi kendilerini nasıl algıladıklarını ve dolayısıyla tarihte diğer devletlerle nasıl iletişime geçtiklerine bağlı olarak oluşan kimliklerine bağlıdır. Bu iletişimlerin nasıl olduğu değiştiğinden, bu gerçekçi bakış açısının çizdiği statik ve sabit resmin dışına çıkar.

Özetleyecek olursak, Morgenthau ve diğer realistler tarafından en başta filtrelerden arınarak uluslararası siyaseti en gerçekçi şekilde anlayabileceğimiz söylense de tüm bu sistemin toplumsal bir oluşum olduğunu ve aynı bireyin toplumsal alanda oluşan kimliği gibi, ulusların da siyasi alanda oluşan kimliklerinin etkilere nasıl tepki verdiğini anlaşılmasında dirim bir önemi olduğunu düşünen oluşumcuların bakış açısı da göz önünde bulundurmalıdır.

Bu haber toplam 3045 defa okunmuştur
Gaile 490. Sayısı

Gaile 490. Sayısı