1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İki Farklı Ben-Hur ve İki Farklı ‘Makul İnsan’: 1959 ve 2016
İki Farklı Ben-Hur ve İki Farklı ‘Makul İnsan’: 1959 ve 2016

İki Farklı Ben-Hur ve İki Farklı ‘Makul İnsan’: 1959 ve 2016

Birinci filmde güçlünün zayıfı tahakküm altına alması gayet yerinde mesajlarla bir tür adaletsizlik ve saygısızlık olarak anlatılırken ikinci filmde zayıfı ezse bile güç bir ölçüde ‘övülen’ bir kavram şeklinde sunulmaktadır

A+A-

 

Şevki Kıralp
sevkikiralp@gmail.com

Ben-Hur 1959’da gösterime girmiş, 11 dalda Oscar ödülü kazanmış bir sinema şaheseriydi. Mekân tasarımları, müzikleri, senaryosu ve başrollerdeki Charlton Heston ile Stephen Boyd’un unutulmaz oyunculuklarıyla üç saati aşkın süresine rağmen izleyiciyi her sahnesiyle cezbeden, son derece yüksek seyir zevki sunan şaheser bir filmdi. Bu film İsa’nın yaşadığı yıllarda Orta Doğu’yu hâkimiyeti altında tutan Roma İmparatorluğu ile yerli Yahudi halkının mücadelesini anlatmaktaydı. Filmdeki Yahudi seçkinlerinden Ben-Hur, bölgeye vali yardımcısı olarak atanan Romalı Komutan Messala’nın çocukluk arkadaşıdır. Messala, eski dostu Ben-Hur’dan Roma’ya sorun çıkaran yerli halka karşı yardım ister ve potansiyel isyancıları ihbar etmesini talep eder. Ben-Hur dostu ile halkı arasında kalarak halkını, Messala ise dostu ile devleti arasında kalarak devletini seçer. İki dostun araları açılır, Messala bölge valisinin bir kaza sonucu yaralanmasından, suçsuz olduğunu bilmesine rağmen, Ben-Hur’u sorumlu tutar ve eski dostunu ömrünün sonuna kadar kürek çekmeye mahkûm edilmiş bir esir olarak savaş gemilerine gönderir. Ben-Hur, bir deniz savaşından o gün gemiyi komuta etmekte olan Roma Konsülünün (Roma’da yürütme erki içerisinde İmparator’dan sonra en yetkili kişi Konsüldür) de hayatını kurtararak sağ çıkar. Konsül kendisini evlat edinir ve Roma arenasında at arabası yarışlarına girmesini sağlar. Yarışlardaki başarısıyla efsaneleşen Ben-Hur ülkesine geri döner ve kendisi kadar ünlü bir yarışçı olan Messala ile hipodromda yarışır. Yarışı Ben-Hur kazanır ve Messala yarışta geçirdiği kaza sonrasında bacağının kesilmesini reddederek ölür. Film İsa’nın çarmıha gerilmesi, Ben-Hur’un cüzzama yakalanan annesi ile kız kardeşinin mucizevi bir biçimde iyileşmesi ve Ben-Hur ile sevdiği kadın Esther’in kavuşmalarıyla sona erer.

2016 yılında Ben-Hur adıyla çekilen yeni filmin herhangi bir Oscar ödülü yoktur. Başroller Ben-Hur’u canlandıran Jack Huston, Messala’yı canlandıran Toby Kebbell ve usta oyuncu Morgan Freeman tarafından paylaşılmaktadır. Filmin senaryosu 1959’da gösterime giren başyapıttan farklılaştırılmış durumdadır. 2016’daki filmde Messala, Ben-Hur’un babası tarafından evlat edinilmiş ve Ben-Hur ile aynı evde büyümüştür. Aslen Romalıdır ve dedesi Roma’ya ‘ihanet’ suçundan çarmıha gerilmiştir. Ailenin öz evladı olmaması, kendisinde kimlik bunalımları yaratmış ve bir gün Roma ordusuna katılmak için evi terk etmiştir. Geri döndüğü zaman parlak, saygın ve üst rütbeli bir subaydır. Bölgede Roma karşıtı isyancılar ortaya çıkmıştır ve Ben-Hur’un evinde saklanan genç bir direnişçi bölge valisine karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunur. Olaydan Ben-Hur sorumlu tutulur. Messala, Ben-Hur’un bir savaş gemisine köle olarak gönderilmesine göz yummak zorunda kalır. Ben-Hur bir deniz savaşında gemiden kurtulur ve doğduğu topraklara geri döndüğü zaman hipodromda Messala’ya karşı yarışır. Yarışı Ben-Hur kazanır, Messala bir bacağını kaybeder ancak daha sonra Ben-Hur ile barışır. Filmin sonunda yine İsa çarmıha gerilir. Her iki filmde de İsa Roma’ya karşı direnen bir özgürlük savunucusu olarak anlatılır. Esasen, Roma’daki güç ilişkilerine karşı sevgiyi savunan İsa hakkında bu anlatım yanlış sayılmaz, ancak her iki filmde de İsa’nın çarmıha gerilmesi için ısrar edenlerin kendi halkının (Yahudiler) hahamları olduğu gerçeği ön plana çıkarılmamaktadır.

Görüleceği üzere, iki filmin senaryoları arasında çeşitli benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Ancak, iki film arasında bazı karakterlerin ve değer yargılarının yansıtılma şekline bakıldığı zaman, çok daha derin farklılıklar göz önüne gelmektedir. 1959’da vizyona giren filmdeki Ben-Hur son derece ağır başlı, mütevazı, çevresindeki herkese karşı saygılı ve nazik bir karakterdir. 2016’da vizyona giren filmdeki Ben-Hur ise uçarı, tevazu yoksunu ve fırlamadır. Ben-Hur her iki filmde de kölesi Simonides’in kızı Esther’i sevmektedir. İlk filmdeki Ben-Hur Simonides’e “sen benim en iyi dostumsun” diye seslenmekte, saygı göstermekte ve aradaki sınıf farkını dostane tavırlarıyla ortadan kaldırmaktadır. İkinci filmdeki Ben-Hur ise Haluk Bilginer tarafından canlandırılan Simonides karakterini bir sahnede “hadi git yat” diyerek azarlamakta, Esther ile daha evlenmeden babası Simonides’in de olduğu bir ortamda öpüşmektedir.

Her iki Ben-Hur da esir olarak mahkûm edildikleri savaş gemisinden kurtulmaktadır ancak arada bariz farklar vardır. İlk Ben-Hur gemiden kurtulurken zincire vurulmuş diğer esirleri de kurtarır, ancak ikinci Ben-Hur gemiden tek başına kurtulurken diğer köleler batan gemide boğularak ölür. İlk Ben-Hur, geminin Konsül olan komutanının da hayatını kurtarırken ikinci Ben-Hur gemiden kaçmadan önce gemi komutanını öldürür. İlk filmde İsa karakterini canlandıran oyuncu hiç konuşmaz ve ekranda yüzü hiçbir sahnede gösterilmez. Bu bir ölçüde 1976’da vizyona giren The Message (Çağrı) filminde Hz. Muhammed’in yüzünün ve bedeninin gösterilmemesine benzemektedir. İkinci filmde İsa’yı canlandıran oyuncu ise filmde gayet net olarak sahnelenmekte ve konuşmaktadır.

İlk filmin bir sahnesinde Ben-Hur’un köle olarak kürek çektiği gemiyi komuta eden Konsül, yorgun düşen bir esirin dinlendirilmesini emreder. İkinci filmdeki geminin komutanı ise yorgun düşen esirin canlı canlı denize atılmasını emreder. İkinci filmdeki bu sahnenin seyirciye aktarılmasında Roma’nın gaddarlığının yanı sıra zayıf olanın yok edilmesini ‘normal’ gösteren bir eğilim olduğu da iddia edilebilir. İlk filmde Roma İmparatoru, Konsül’ün hayatını kurtardığı için Ben-Hur’la ilgili tüm suçlamaları ortadan kaldırarak kendisini özgürlüğüne kavuşturur. Yine ilk filmde Messala, komutasındaki bir Romalı subaya “biz gelmeden önce burası onun (Ben-Hur’un) ülkesiydi, bunu sakın unutma” şeklinde konuşur;  Messala’nın ölümünden sonra ise Ben-Hur bir Romalı seçkine “ben onu Romalı olmadan önce de tanırdım, onu siz yok ettiniz” der.  Dolayısıyla, ilk filmdeki Roma, tarihi saygınlığı korunarak, ancak işgalciliği ve yabancı halklar üzerinde egemenlik kurması izleyiciyi günümüz siyasetini de sorgulamaya, düşünmeye iten bir dille resmedilmektedir. İkinci filmde bazı düşündürücü mesajlar olsa da, güçlünün güçsüzü yok etmesi ya da ona hükmetmesi 2016 yapımı bu filmde daha ‘normal’ bir olgu olarak karşımızdadır.

Belki ‘makul insan’ imajının bugünle 1950’li yıllar arasında ciddi farklılıklar göstermesindendir ki, ilk Ben-Hur sınıf farkı gözetmeyen, saygılı, mütevazı ve nezaket sahibi bir karakterdir. İkinci Ben-Hur ise buna oldukça ters biçimde alt sınıflardan olanlara (eşinin babası dâhil) tepeden bakan bir karakterdir. İlk filmde İsa’nın kutsal bir ‘tabu’ halinde olmasıyla birlikte, ikinci filmde bu ‘tabu’ya olan yaklaşım değişmiş durumdadır ve İsa karakteri ‘canlı-kanlı’ olarak izleyicinin karşısındadır. Tabi bunu illa ki olumsuz ya da olumlu bir gelişme olarak nitelendirmek çok da gerekli değildir. Bunun yanında, Hollywood filmlerinde başrol oyuncuları çoğu zaman ‘makul insan’ olarak anlatılan bir rol modelini canlandırırlar. İlk Ben-Hur ile ikinci Ben-Hur arasındaki farklar bizim çağımızın insanlarının saygıya ve paylaşımcılığa dair pek çok değeri yitirdiğini de gözler önüne sermektedir. İlk Ben-Hur eşinin babasına karşı son derece saygılıyken ikinci Ben-Hur eşinin babasının “köle” olduğu gerçeğini hiçbir zaman aklından çıkarmaz. İlk Ben-Hur kendisi kurtulurken diğer esirleri de kurtarmayı görev bilmekte ancak ikinci Ben-Hur batan gemiden tek başına kurtulmaktadır.

İlk Ben-Hur’daki Roma, tüm gücü ve ihtişamına rağmen işgalci olduğunu ve insanların hayatını mahvettiğini kendi resmi ağızıyla itiraf etmektedir. İkinci filmde ise halkların egemenler karşısındaki ‘uyku’ hali oldukça inceden ama çarpıcı bir biçimde resmedilmektedir. Her iki filmde de güçlü bir devletin dünyanın geri kalanını sömürmesinin resmi çizilmektedir. İlk filmde bu, güçlü devletin kurumlarına yönelik oldukça eleştirel bir üslupla yapılmaktayken ikinci filmde güce ve ‘yönetici akla’ inceden övgüler düzülmektedir. Bu da güçlünün zayıf üzerinde tahakküm kurmasını ‘olağan’ bir şey şelinde sunan bir anlayış halini almaktadır. İkinci filmde Morgan Freeman tarafından canlandırılan İlderim karakteri, Ben-Hur’a “sen Messala’yı yarışta geçersen Roma’nın onurunu kırarız” der. Ben-Hur Messala’yı geçer, hipodromdaki Yahudiler bunu sevinç ve coşkuyla karşılar. Yarışı tribünden izleyen Roma valisi ise durumdan oldukça memnundur ve “işte şimdi onlar da birer Romalı oldular” yorumunu yapar. Bu da hipodrom yarışlarının Roma’nın tutsak halkları ‘uyutmak’ için kullandığı bir araç olduğunu ve tutsak halkların bu ‘tuzağa’ zevk alarak düştüğünü ortaya koymaktadır. Aslında bu isabetli bir anlatımdır çünkü günümüz egemenleri bizlere karşısına oturup saatlerimizi harcayacağımız, düşüncemizi körelteceğimiz, hatta bazen bizi yönetenleri ‘alt ettiğimizi’ bile zannedeceğimiz çok sayıda araç sunmakta ve bizleri ayan beyan ‘uyutmaktadır’.

Sonuç olarak, iki filmi izleyenler ilk filmde çizilen ‘makul insan’ resminin tevazu ve nezaket sahibi bir ‘beyefendi’ olduğunu, ikinci filmdeki ‘makul insan’ın ise alt sınıflara tepeden bakan bir ‘fırlama’ haline geldiğini fark edebilir. İlk filmdeki Ben-Hur’un değer yargılarında paylaşımcılık, ikinci filmdekinde ise bireycilik ön plandadır. Her iki filmde de gücün toplumla olan ilişkisini anlatan çarpıcı mesajlar bulmak mümkündür. Ancak birinci filmde güçlünün zayıfı tahakküm altına alması gayet yerinde mesajlarla bir tür adaletsizlik ve saygısızlık olarak anlatılırken ikinci filmde zayıfı ezse bile güç bir ölçüde ‘övülen’ bir kavram şeklinde sunulmaktadır. Aslında günümüzden iki bin yıl öncesini anlatan bir karakterin yeni bir filmle 60 küsur yıl sonra yeniden canlandırılış şekline bakan herkes, ikinci filmde bizim jenerasyonumuzun yitirdiği değerlerin bir kısmını, ilk filmde ise eski jenerasyonun sahip olduğu değerlerin bir kısmını da gözlemleyebilir.

Bu haber toplam 6543 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 456. Sayısı

Gaile 456. Sayısı