
İfade özgürlüğüne bir darbe daha
Ceza Yasası’nda yapılması planlanan değişiklik kapsamında, “Yabancı Devlet Yetkililerine Hakaret” düzenlemesi getirilecek; “iki devlet arasındaki ilişkilerde ‘gerilim’ yaratabilecek” yayın ve paylaşımlar suç kapsamına girecek.
Recep DAL
UBP–DP–YDP Hükümeti tarafından hazırlanıp yılın son günlerinde “sessiz sedasız” Resmi Gazete’de yayımlanan ve Ceza Yasası’nda kapsamlı değişiklikler içeren Ceza (Değişiklik) Yasa Tasarısı, ifade ve basın özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren düzenlemeleriyle “tehlike” barındırıyor.
Tasarıda, Ceza Yasası’na ilk kez “Organize Dezenformasyon” tanımı eklenirken, “Halk Arasında Korku ve Endişe Yaratmak” suçunun kapsamı genişletiliyor. Ayrıca “Yabancı Devlet Yetkililerini Zem ve Kadih” maddesi de başlık ve içerik değişikliğiyle yeniden düzenlendi, “ikili ilişkilerde gerilim yaratabilecek şekilde” ibaresi eklendi.
Ceza Yasası’nda yapılması planlanan değişiklik kapsamında, “Yabancı Devlet Yetkililerine Hakaret” düzenlemesi getirilecek; “iki devlet arasındaki ilişkilerde ‘gerilim’ yaratabilecek” yayın ve paylaşımlar suç kapsamına girecek.
Aynı yasa kapsamında “Organize Dezenformasyon” kavramı da hayatımıza girecek; bir bilginin yanlış olduğu, o bilgiyi yazan, paylaşan ya da yayınlayan kişinin “bilmesi gerektiği” varsayımıyla kabul edilecek ve bu varsayım üzerinden yapılan yayın suç kapsamına alınacak.
Tasarıda öngörülen değişikliklerin, önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nun gündemine gelmesi bekleniyor.
Tasarıya ilişkin YENİDÜZEN’e konuşan Avukat Aslı Murat, ceza yasalarında belirsizliğe yer olamayacağını vurgulayarak, “Ceza yasalarında muğlak ifadeler olmaz. Bir suçun açık ve kesin şekilde tanımlanmış olması gerekir.” dedi. Murat, “Hangi davranış suçtur sorusu kişilere göre değil, yasaya göre belirlenmelidir.” ifadelerini kullandı.
Ceza hukukunun yoruma değil kesinliğe dayandığını söyleyen Murat, “Kişi, hangi davranışı yaparsa suç işlemiş olacağını önceden bilmek zorundadır.” diye konuştu. Murat ayrıca, “Yasa koyucu; polise, savcılığa ya da mahkemelere keyfi takdir alanı yaratmamalıdır.” diyerek, tasarıdaki bazı düzenlemelerin hak ve özgürlükler açısından ciddi riskler barındırdığı uyarısında bulundu.
Murat, tasarının belli noktalarında hak ve özgürlükleri zedeleme ihtimali yüksek muğlak ifadeler barındırdığını belirtti; özel hayat veya kişilerin haysiyetleri ile ifade özgürlüğü arasındaki sınırın iyi çizilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Ceza Yasası’nda ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı değişiklik girişimi
Ulusal Birlik Partisi (UBP) – Demokrat Parti (DP) – Yeniden Doğuş Partisi’nden (YDP) Hükümeti’nin hazırladığı Ceza (Değişiklik) Yasa Tasarısı, 29 Aralık 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Yılın son günlerinde “sessiz sedasız” yayımlanan tasarıda, Ceza Yasası’nın bazı maddelerinde yapılan değişiklikler ile yeni tanımların eklenmesi, medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğü açısından tartışmalara yol açabilecek düzenlemeler içeriyor.
Tasarıda özellikle üç başlık öne çıkıyor. “Organize Dezenformasyon” tanımının yasaya eklenmesi, “Halk Arasında Korku ve Endişe Yaratmak Niyeti ile Gerçek Dışı Haber Yayımlama” maddesinin kapsamının genişletilmesi ve “Yabancı Devlet Yetkililerini Zem ve Kadih” maddesinin adının ve içeriğinin değiştirilmesi dikkat çekti. Yapılan değişikliklerin, muğlak bırakılması; yorumlanma ve uygulanma biçimi, medya kuruluşlarının ürettikleri içerikleri “kısıtlama” riski taşıyor.
Tasarıda yer alan düzenlemelerin, önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nun gündemine gelmesi bekleniyor.
Avukat Aslı Murat:
“Ceza yasalarında muğlak ifadelere yer verilmez”
Avukat Aslı Murat, Ceza (Değişiklik) Yasa Tasarısı’nın detayları ve yaratacağı tehlikelerle ilgili YENİDÜZEN’e önemli açıklamalarda bulundu.
Ceza yasalarında hiçbir surette muğlak ifadelere yer verilemeyeceğine dikkat çeken Murat, “Ceza yaslarında önemli ilkeler var. Biri, kanunilik ilkesi. Bir suçun önceden açık ve kesin olarak yasada tanımlanmış olması gerekir. Yoruma açık, muğlak ifadelerin yer almaması gerekir.” dedi.
Murat, “Hangi davranış suçtur sorusu sana – bana göre değil, yasaya göre olmalı. Öngörülebilir olması gerekir. Hangi davranışı yaparsam suç olur konusunu bilmem, tahmin edebilmem lazım.” ifadelerini kulandı.
Ceza hukukunun yoruma değil kesinliğe dayandığına vurgu yapan Murat, “Bu yüzden yasa koyucunun polise, savcılığa ve mahkemelere keyfi takdir alanı yaratılmaması gerekir.” diye konuştu.
Murat, bahse konu tasarının belli noktalarında hak ve özgürlükleri zedeleme ihtimali yüksek muğlak ifadeler barındırdığını belirterek, “Kimsenin kimseyi aşağılama, hakaret etme hakkı yoktur. Özel hayat veya kişilerin haysiyetleri ile ifade özgürlüğü arasındaki sınır iyi çizilmeli.” açıklamasında bulundu.
Ceza Yasası’na “Organize Dezenformasyon” tanımı ekleniyor
Öte yandan tasarıyla birlikte, Ceza Yasası’nın 4’üncü maddesinde yer alan “Menkul Kıymetler” tefsirinden sonra yeni bir kavram yasaya eklendi. Buna göre “Organize Dezenformasyon”, ilk kez tanımlanmış oldu.
Tasarıdaki tanıma göre, organize dezenformasyon; bir gerçek veya tüzel kişinin, gerçeğe aykırı olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği bir bilgiyi, kamu barışını bozmak, toplumu yanıltmak veya kamu düzeni bakımından açık ve yakın bir tehlike yaratmak amacıyla, bilerek ve isteyerek, kitle iletişim araçları veya sistematik sosyal medya yayınları yoluyla yaymasını ifade ediyor.
Mevcut Ceza Yasası’nda ise “organize dezenformasyon” başlığı altında herhangi bir tanım bulunmuyor.
“Halk Arasında Korku ve Endişe Yaratmak” maddesinde kapsam genişletiliyor
Tasarıda, Ceza Yasası’nın 50’nci maddesi tamamen kaldırılarak yerine yeni ve daha ayrıntılı bir düzenleme getirildi.
Mevcut yasada bu madde, yalnızca “gerçek olmadığını bildiği bir beyanı, söylentiyi veya raporu, halk arasında korku veya endişe yaratmak niyetiyle yayımlamak” fiilini kapsıyor.
Yeni tasarıda ise madde dört fıkraya ayrılarak kapsamı genişletildi. İlgili fıkralar ise şu şekilde:
-Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlıkla ilgili gerçeğe aykırı bilgilerin, halk arasında korku, endişe veya panik yaratmak amacıyla ve kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayımlanması suç olarak tanımlanıyor.
-Bir veya birden fazla kişi tarafından, bilerek ve isteyerek, gerçeğe aykırı bilgi, görsel, ses veya video kullanılarak; belirli bir kişi, kamu görevlisi veya devlet kurumunun şeref ve itibarını zedelemek ya da kamuoyunda güven sarsmak amacıyla, süreklilik veya koordinasyon içeren yayınların “organize dezenformasyon” sayılacağı belirtiliyor.
-Suç sayılacak eylemlerin, yalnızca haber verme sınırlarını aşan ve somut isnat içeren faaliyetler olduğu vurgulanıyor.
-Bu kapsamda yayın yapan kişilere, asgari ücretin iki katına kadar para cezası öngörülüyor.
Mevcut yasada ise organize yayınlar, sosyal medya, görsel–işitsel içerikler ve koordinasyon unsurlarına ilişkin ayrıntılı bir düzenleme yer almıyor.
“Gerilim” yaratan değişiklik
Tasarıyla birlikte, Ceza Yasası’nın 68’inci maddesinin başlığı ve içeriği de değiştiriliyor. Mevcut yasada “Yabancı Devlet Yetkililerini Zem ve Kadih” başlığıyla düzenlenen madde, tasarıda “Yabancı Devlet ve Yetkililerine Hakaret” olarak yeniden tanımlanıyor.
Yeni düzenlemede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile başka bir ülke arasındaki huzur ve dostluğu bozmak niyetiyle veya ikili ilişkilerde gerilim yaratabilecek şekilde; yabancı devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, yetkililer, elçiler ve üst düzey temsilciler hakkında yazı, işaret, resim ya da sosyal medya ve internet medyası üzerinden yapılan yayınlar kapsam içine alınıyor.
Mevcut yasada ise düzenleme, daha sınırlı bir çerçevede; yazı, işaret veya resim yoluyla yapılan eylemleri kapsarken, sosyal medya ve bilişim sistemlerine açık bir atıf bulunmuyor.
Mevcut yasa ile tasarı arasındaki farklar dikkat çekiyor
Mevcut Ceza Yasası’nda ilgili maddeler daha kısa ve genel ifadeler içerirken, yeni tasarıda tanımların genişletildiği, kapsamın detaylandırıldığı ve dijital medya ile sosyal medya yayınlarının açık biçimde düzenleme altına alındığı görülüyor.
Yapılan bu değişikliklerin, uygulanma ve yorumlanma biçimine bağlı olarak, ifade özgürlüğü ve basın faaliyetleri açısından yeni tartışmaları beraberinde getirebilir.
Tasarı, önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda ele alınmayı beklerken, yapılacak görüşmelerin ve olası değişikliklerin kamuoyunda yakından takip edilecek.


















