
Hangisi doğru, hangisi yalan?
Çiftçioğlu ve Yontucu; dijital çağda eleştirel düşünmenin, güvenilir kaynakları sorgulamanın ve pratik yöntemler kullanmanın önemine dikkat çekiyor.
AKADEMİSYEN, GAZETECİ, DR. VASVİ ÇİFTÇİOĞLU:
“Doğruyla yanlışı ayırt etmek artık kolay değil. Sosyal medyada haberlerin güvenilirliği çoğu zaman kaç kişinin beğendiğine veya paylaştığına göre değerlendiriliyor.”
“Nasıl ki arabaya bindiğimizde önce emniyet kemerimizi bağlayıp aynaları kontrol ediyoruz, sosyal medyada da acele etmeden hareket etmeliyiz.”
“Gençlerin gördüklerine, duyduklarına ve okuduklarına hemen inanmamaları, eleştirel bakış geliştirmeleri şarttır.”
“Bireyler doğru bilgiyi yanlıştan ayırt etme becerilerini geliştirmezse, siyasiler dezenformasyonu bahane ederek basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayabilir.”
AKADEMİSYEN, YARDIMCI DOÇENT DR. HURİ YONTUCU:
“Medya okuryazarlığı, eleştirel düşünme, etik sorumluluk ve demokratik katılımı içinde barındıran kritik bir yetkinliktir.”
“Dezenformasyon, bilinçli bir şekilde üretilen ve yayılan yanlış bilgidir; hızla yayılır, kutuplaşmayı artırır ve toplumlar arasında öfke yaratır.”
“Özellikle çatışmış ve bölünmüş toplumlarda medya, insanların birbirine nasıl baktığını ve ilişkilerini şekillendiren güçlü bir araçtır.”
“Bilinçli bir medya tüketicisi ve üreticisi olmak hem bireysel hem toplumsal sorumluluk açısından hayati öneme sahiptir.”
Serap ŞAHİN
Akşamüstü, sosyal medyada hızla dolaşan bir haber, genç bir öğrenciyi derinden etkiledi. Paylaşımın doğruluğundan emin olmayan aile, merak ve endişe içinde kaynağı araştırmaya başladı. Benzer durumlar her gün milyonlarca kullanıcı için tekrarlanıyor; sahte bilgiler, abartılı başlıklar ve manipülatif içerikler, bireylerin hem günlük kararlarını hem de toplumsal algıyı şekillendiriyor. Bu bağlamda medya okuryazarlığı ve dezenformasyonla mücadele, sadece bir yetkinlik değil, adeta modern yaşamda hayatta kalma becerisi hâline geliyor.
Kör Nokta yazı dizisinde bu hafta medya okuryazarlığı ve dezenformasyon konusunu ele aldık, bu alanda kitapları bulunan Akademisyen, Gazeteci, Dr. Vasvi Çiftçioğlu (“Bilgi Kirliliği ve Dijital Tuzaklar”) ve Akademisyen Yardımcı Doçent Doktor Huri Yontucu (“Algıların Ötesinde Dijital Bilgelik”) ile konuştuk.
Vasvi Çiftçioğlu, medya okuryazarlığını “maruz kaldığımız bilgileri eleştirel değerlendirme, doğruluğunu sorgulama ve yanıltıcı içeriklerden kaçınma, hatta bunları yaymama becerisi” olarak tanımlıyor. Çiftçioğlu, “Hakikat sonrası çağda insanlar çoğunlukla kanıtlara değil, inanç ve duygularına göre karar veriyor. Bu yüzden medya okuryazarlığı artık bir hayatta kalma becerisi hâline geldi” diyor. Çiftçioğlu, DAKA yöntemiyle bilgiyi durdurup düşünmeyi, kaynağı araştırmayı, farklı kaynaklarla karşılaştırmayı ve iddianın bağlamını analiz etmeyi öneriyor.
Huri Yontucu ise medya okuryazarlığını yalnızca teknik bir beceri değil, eleştirel düşünme, etik sorumluluk ve demokratik katılımı içeren kritik bir yetkinlik olarak tanımlıyor. Yontucu, “Dezenformasyon, bilinçli şekilde üretilen ve yayılan yanlış bilgidir. Toplumsal kutuplaşmayı artırır, güveni zedeler ve bireylerin sağlıklı karar almasını engeller. Bu nedenle kaynağı kontrol etmek, çapraz doğrulama yapmak ve içeriklerin bağlamını incelemek şarttır” diyor.
İki akademisyen de toplumun tüm kesimlerinde medya okuryazarlığı bilincinin artırılması gerektiğini vurguluyor. Çocukların dijital dünyada bilinçli hareket etmesi, gençlerin eleştirel bakış geliştirmesi ve tüm toplumun medya içeriklerini sorgulayıcı bir gözle takip etmesi için kapsamlı bir eğitim ve farkındalık kampanyasının şart olduğunu vurguluyor.
“Medya okuryazarlığı: Hakikat sonrası çağda hayatta kalma becerisi”
SORU: Medya okuryazarlığı nedir? Günümüzde neden kritik bir beceri haline geldi?
VASVİ ÇİFTÇİOĞLU: “Medya okuryazarlığı, maruz kaldığımız bilgileri eleştirel değerlendirme, doğruluğunu sorgulama ve yanıltıcı içeriklerden kaçınma, hatta bunları yaymama becerisidir. Bugün sosyal medya ve dijital platformlarda bilgi akışı çok hızlı; bu, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırırken sahte ve yanıltıcı içeriklerin hızla yayılmasına ve ciddi bir bilgi kirliliğine yol açtı.
Doğruyla yanlışı ayırt etmek artık kolay değil. Sosyal medyada haberlerin güvenilirliği çoğu zaman kaç kişinin beğendiğine veya paylaştığına göre değerlendiriliyor. Bu nedenle medya okuryazarlığı, bir tür hayatta kalma becerisi hâline geldi.
Özellikle “hakikat sonrası çağ”da insanlar çoğunlukla kanıtlara değil, inanç ve duygularına göre karar veriyor; bu da sahte haberlerin yayılmasını kolaylaştırıyor. Önümüzdeki yılların en büyük sorunu dezenformasyon olacak. Bu nedenle medya okuryazarlığı konusunda ciddi bir eğitim kampanyası başlatmak şarttır.”

“Medya okuryazarlığı teknik bir beceri değil, kritik bir yetkinliktir”
HURİ YONTUCU: “Medya okuryazarlığı, sosyal medya kullanıcılarının görsel, işitsel ya da yazılı her türlü medya mesajına erişebilme, içeriğini anlayabilme, sorgulayabilme, değerlendirebilme, üretebilme ve paylaşabilme becerisidir.
Medya okuryazarlığı, adı üstünde bir okuryazarlıktır. Klasik okuryazarlıkta nasıl alfabe ile başlanıp kademe kademe cümle kuruluyorsa, medya okuryazarlığı da benzer bir süreçtir. Kullandığımız sosyal medya araçlarını tanımak, ‘paylaş’ butonunun, ‘like’ atma ya da yorum yazma seçeneklerinin ne anlama geldiğini ve kimleri ne ölçüde nasıl etkileyebileceğini bilmek gerekir.
Medya sürekli bir bilgi akışı barındırır. Medya okuryazarlığı, bu akışa bakarken sorgulama, eleştirel gözle değerlendirme ve aynı zamanda içerikleri okuyabilme kadar yazabilme becerisini de kapsar. Bununla birlikte, medyanın sunduğu sağlıklı içerikleri anlayabilmek, kabullenebilmek ve hayatımıza entegre edebilmek de medya okuryazarlığının bir parçasıdır.
Dijital çağda bilgi akışı büyük bir hız kazanmış, neredeyse sınır ve kontrol tanımaz bir hâle gelmiştir. Sosyal medya platformlarının nefret söylemi gibi konularda geliştirdiği bazı kontrol mekanizmaları olsa da kullanıcılar bunları aşmanın yollarını bulabilmektedir. Bu durum, yanlış bilginin yani dezenformasyonun da hızla yayılmasına neden olmuştur. Oysa dezenformasyon, yeni bir olgu değildir; gazetenin, radyonun ve televizyonun ortaya çıktığı ilk günlerden beri hayatımızda vardır.
Sonuç olarak medya okuryazarlığı, yalnızca teknik bir beceri değil; eleştirel düşünme, etik sorumluluk ve demokratik katılımı içinde barındıran kritik bir yetkinliktir.”
“DAKA yöntemiyle doğru bilgiye ulaşmak”
SORU: Peki, insanlar dijital ortamda yanlış bilgi ve dezenformasyona sıkça maruz kalıyor. Bunu ayırt etmek için hangi yöntemler etkili?
VASVİ ÇİFTÇİOĞLU: “Nasıl ki arabaya bindiğimizde önce emniyet kemerimizi bağlayıp aynaları kontrol ediyoruz, sosyal medyada da haber ve bilgilerle karşılaştığımızda acele etmeden, sakince hareket etmeliyiz. Abartılı, sansasyonel veya aşırı duygusal başlıklar büyük ihtimalle yanlış veya yanıltıcıdır. Gerçek olamayacak kadar şaşırtıcı bir haber başlığı ise muhtemelen doğru değildir.
İnternetten ücretsiz erişilebilen “Bilgi Kirliliği ve Dijital Tuzaklar: Örneklerle Yalan Haberlerden Korunma Kılavuzu” adlı kitabımda, herkesin uygulayabileceği DAKA yöntemine yer verdim:
- Dur: Bilgiyi okumadan veya paylaşmadan önce durun ve düşünün.
- Araştır: Bilgiyi sunan kaynak hakkında detaylı bilgi edinin.
- Karşılaştır: Aynı konuyu farklı güvenilir kaynaklardan kontrol edin.
- Analiz et: İddiaların orijinal kaynağını ve bağlamını inceleyin.
DAKA, yalan ve yanlış bilgilerin yayılmasını engellemek için pratik bir yöntemdir. Basit bir yaklaşım isteyenler için, yalnızca ilk adım olan durmak ve doğruluğundan emin olmadığınız hiçbir şeyi paylaşmamak yeterlidir.”
“Dezenformasyon, bilinçli bir şekilde üretilen ve yayılan yanlış bilgidir”
HURİ YONTUCU: “Öncelikle dezenformasyonun ne olduğunu bilmek gerekir. Dezenformasyon, bilinçli bir şekilde üretilen ve yayılan yanlış bilgidir. İnsanları etkileyecek, dramatik özellikler taşıdığı için kolayca ikna edici olabilir ve hızla yayılır. Aynı zamanda kutuplaşmayı artırır, toplumları keskin kamplara ayırır ve karşıt gruplar arasında öfke ile güvensizlik yaratır.
Ülkemize baktığımızda kullanılan dil özellikle siyasi bağlamda dezenformasyon içerebiliyor ve toplumlar arasında o ön yargıyı besleyebiliyor. Bu durum aynı şekilde sağlığı da etkiler. Covid-19 döneminde yanlış bilgilerin dolaşıma girmesi, insanların kendi sağlıkları üzerinde hatalı uygulamalar yapmasına yol açmıştır. Dezenformasyon, medya kurumlarına, siyasete ve insanlara olan güveni zedeler; demokrasiyi aşındırır. Özellikle seçim dönemlerinde kafa karışıklığı yaratarak bireylerin sağlıklı karar verme gücünü zayıflatır.”
“Doğru bilgiyi ayırt etmek çaba gerektirir”
“Dezenformasyonun yayılmasının bir nedeni, şaşırtıcı ve duygusal içeriklerin daha kolay paylaşılmasıdır. İnsanlar kendi gruplarından gelen bilgilere daha çok güvenir ve sorgulamadan doğru kabul edebilir. Sürekli tekrar eden içerikler de “herkes böyle düşünüyor” algısı yaratarak dezenformasyonun etkisini artırır.
Doğru bilgiyi ayırt etmek ise çaba gerektirir. Bunun için kaynağı kontrol etmek, çapraz doğrulama yapmak, tarih ve bağlamı incelemek önemlidir. Örneğin sosyal medyada yangın, savaş veya deprem görüntülerinin farklı dönemlerden alınarak yeniden dolaşıma sokulduğu sıkça görülmektedir. Bu durumda tersine görsel arama yöntemleri, içeriğin ilk kaynağını bulmaya yardımcı olur. Ayrıca sansasyonel başlıklar, aşırı duygusal dil ve manipülatif görseller de dezenformasyonun ipuçlarıdır. Yapay zekâ ile üretilmiş içeriklerde detaylara dikkat ederek gerçeklik sorgulanabilir.”

Vasvi Çiftçioğlu, aldığı bir burs çerçevesinde akademik çalışmalarına Japonya’da devam ediyor. Bu yüzden online görüşüyoruz.
“Medya okuryazarlığı seferberliği şart”
SORU: Özellikle gençler sosyal medyada bilgiye ulaşırken nelere dikkat etmeli?
VASVİ ÇİFTÇİOĞLU: “En önemlisi, gençlerin gördüklerine, duyduklarına ve okuduklarına hemen inanmamalarıdır. Kim söyledi? Nerede söyledi? Kaynak güvenilir mi? gibi soruları sormalıdırlar. Eleştirel bakış geliştirmek şarttır.
Gözlemlediğim en önemli dijital tuzaklardan biri popülerlik aldatmacasıdır: Bir içeriğin çok paylaşılmış olması veya yüzlerce beğeni alması, doğru olduğu anlamına gelmez. Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın paylaşması da haberi doğru yapmaz.
Gençler sosyal medya ve dezenformasyon konusunda toplumun yaşlı kesimine göre genellikle daha bilinçlidir; çünkü dijital dünyada büyüdüler ve sosyal medyanın dinamiklerini iyi biliyorlar. Yaşlı kuşak ise daha çok geleneksel medyaya alışkındır ve onların döneminde gazetelerde veya televizyonda yalan haber bugünkü kadar yaygın değildi. Bu nedenle “Gazetede okudum, doğru” anlayışı bugün “Facebook’ta gördüm, doğru olmalı” hâline gelebiliyor ve yaşlı kuşağı sahte haberlere karşı daha savunmasız hâle getiriyor.
İşte bu yüzden toplumun tüm kesimlerini kapsayan medya okuryazarlığı seferberliği şarttır.”
“Güvenilir kaynak aramak aranmalı”
HURİ YONTUCU: “Özellikle gençler için sosyal medyada bilgiye ulaşırken kaynak çeşitliliği çok önemlidir. Tek bir hesap, platform ya da gazeteye bağlı kalmadan güvenilir kaynak aramak gerekir. Bir gazetenin künyesi, kimliğini gösterir; sahiplik yapısı ve bağlantıları incelenmelidir. Algoritmaların nasıl çalıştığını bilmek de önemlidir. Sosyal medya, ilgi alanlarına göre içerikleri öne çıkarır ve bu durum “yankı odası” etkisi yaratır. Yani sürekli aynı görüşlerin tekrarlandığı bir ortam oluşur. Bu farkındalık, gençlerin algılarını korumaları açısından kritik bir noktadır.
Sahte hesaplara (botlara) dikkat edilmelidir. Bir hesabın ne zaman açıldığı, ilk paylaşımları ve içerik biçimi sorgulanmalıdır. Hashtag’lerin gündem yaratabildiği unutulmamalıdır; bu da algıları yönlendirebilir. Sansasyonel başlıklar, aşırı duygusal içerikler ve abartılı ifadeler çoğunlukla manipülasyon işaretidir. Bu nedenle paylaşmadan önce sorgulamak, bilginin kaynağını kontrol etmek ve topluma etkisini düşünmek gerekir.
Bireylerin artık bir dijital kimliği vardır. Bu nedenle özel bilgilerin (kredi kartı, hesap numarası, telefon numarası gibi) paylaşılmaması, siber güvenlik açısından hayati önem taşır.”
“Algıların ötesinde Dijital Bilgelik”
“Algıların ötesinde Dijital Bilgelik” adlı kitabım, farklı uzmanlık alanlarından kişilerin katkılarıyla hazırlandı ve gençler ile toplumun erişimine açık. Bu kitapta medyayı nasıl okuyup yazabileceğimizi, nasıl sorgulayıp eleştirebileceğimizi, teyit mekanizmalarının nasıl çalıştığını, yapay zekânın işleyişini ve etik boyutlarını ele aldım. Ayrıca medya etiği, medya okuryazarlığının önemi ve eğitimdeki yeri de kitapta yer alan konu başlıkları arasında.
Kitap üç dilde hazırlandı; Türkçe basılı versiyonunun yanı sıra dijital formatı da mevcut. Dijitalbilgelik.com üzerinden çevrim içi olarak erişilebilir.”
“En önemli adım bireyleri güçlendirmek”
SORU: Toplumun genelinde medya okuru yazarlığı bilinci oluşturmak için atılması gereken adımlar nelerdir?
VASVİ ÇİFTÇİOĞLU: “Bireyler doğru bilgiyi yanlıştan ayırt etme becerilerini geliştirmezse, siyasiler dezenformasyonu bahane ederek basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayabilir. Bu nedenle toplumun geneli için en önemli adım, bireyleri güçlendirmektir.
Medya okuryazarlığını geliştirmek, insanları sahte ve yanıltıcı içeriklere karşı bilinçlendirmek ve özellikle pratik yöntemler konusunda donatmak gerekir. Toplumu bilinçlendirecekse, eleştirel düşünmeyi aşılayacak, kolay anlaşılır ve uygulanabilir yöntemler öne çıkarılmalıdır.
Yapay zekâ alanındaki gelişmeler, birçok olumlu katkının yanında dezenformasyonu ayırt etmeyi giderek zorlaştırıyor. Ses klonlamadan derin sahteciliğe (deep fake) kadar yalan haberler giderek gerçeğe yakın görünüyor. Teknoloji bu hızla ilerlerse, 10 yıl içinde en iyi uzmanlar bile sahteyi gerçekten ayırt etmekte zorlanacak. Elimizde kalacak tek araç, eleştirel düşünce ve medya okuryazarlığıdır.
Bu nedenle, ilkokuldan üniversiteye ve her yaştan insana ulaşacak kapsamlı bir medya okuryazarlığı kampanyası başlatılmalıdır.”
“Medya okuryazarlığı eğitimi ilkokuldan başlamalı”
HURİ YONTUCU: “Medya okuryazarlığı dersleri mevcut olsa da ne yazık ki seçmeli ders olarak okutuluyor ve çoğu zaman işin ehli kişiler tarafından verilmediği için etkili olmuyor. Bu nedenle ilkokul düzeyinden başlayarak müfredata entegre edilmesi, ailelerin de bilinçlendirilmesi gerekiyor. Çocuk önce ailesiyle büyüdüğü için, ebeveynlerin bu konuda bilinçli olması, okula başlamadan önce çocukları hazırlamaları açısından büyük önem taşıyor.
Sivil toplum kuruluşlarının kampanyalar düzenlemesi ve gazetecilerin etik haberciliği güçlendirme konusunda iş birliği yapması da kritik. Örneğin, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin yürüttüğü dezenformasyonla mücadele kampanyasında, önce sosyal medya aracılığıyla insanlara farkındalık kazandırılıyor, ardından eğitim serileri düzenleniyor. Hedef, konunun müfredata da girmesi.
Bunun yanı sıra devlet politikaları ve yasal düzenlemelerle şeffaflık, hesap verebilirlik ve dezenformasyonla mücadele için güçlü bir altyapı oluşturulmalı. Kamu spotları ve toplumsal kampanyalarla geniş kitlelere ulaşmak da farkındalık için önemli bir adımdır.”
“Çocukları dijital dünyada bilinçlendirmek”
SORU: Ebeveynler ve eğitimciler çocukları dijital dezenformasyondan korumak için ne yapabilir?
VASVİ ÇİFTÇİOĞLU:“Ben bir pedagog veya çocuk psikolojisi uzmanı değilim, ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Çocukların yaşlarına uygun olmayan sosyal medya platformlarını kullanmamaları çok önemli. Ebeveynler, çocuklarının çevrimiçi ortamda neler yaptığını takip etmeli ve gerektiğinde onları uyarmalıdır.
Eğitimciler ise sınıfta, sosyal medyada karşılaşabilecekleri yanıltıcı içeriklere dair pratik örnekler üzerinden dersler verebilir. Böylece çocuklar, dijital dünyada daha bilinçli ve güvenli hareket etmeyi öğrenebilirler.”
“Çocuklarla açık iletişim ve dijital denge”
HURİ YONTUCU: “Çocuklarla sosyal medyada ne gördüklerini, nasıl etkileşim kurduklarını açık bir şekilde konuşmak gerekir. Bu süreçte çocukları yargılamamak, bol geri bildirim vermek ve ceza uygulamaktan kaçınmak önemlidir; aksi halde ilgi tersine artabilir. Eleştirel düşünceyi teşvik etmek, çocuklara paylaştıkları içeriklerle ilgili “Neden buna inanıyorum? Neden paylaşıyorum? Bilginin amacı nedir?” sorularını sormalarını öğretmek kritik bir adımdır.
Ebeveynler ve eğitimciler rol model olmalı; kendi doğrulanmamış bilgileri paylaşmaktan kaçınmalı ve eleştirel bir gözle baktıklarını göstermelidir. Sahte haber örneklerini birlikte incelemek, görsel araçları kullanmayı uygulamalı olarak göstermek, hatta bunu oyun hâline getirmek çocukların merakını ve sorgulama yeteneğini artırır.
Dijital dengeyi sağlamak da önemlidir. Çocukların ekran sürelerini baskı uygulamadan yönetmek, çevrim dışı etkinliklere yönlendirmek, birlikte oyun ve aktiviteler yapmak veya arkadaş çevresiyle etkinliklere katılmalarını sağlamak gerekir. Sabırlı olmak, dijital ortamı tamamen yasaklamaya çalışmamak gerekir; bunun yerine çocuklara etik ve sağlıklı dijital alışkanlıkları öğretmek önemlidir. Çocukların oyun ortamlarını ve izledikleri içerikleri gözlemlemek, güvenli bir şekilde neleri nasıl takip ettiklerini anlamak da ebeveyn sorumluluğunun bir parçasıdır.”
“Medya toplumsal algıyı şekillendirir”
SORU: Son olarak bu konuyla ilgili topluma bir çağrınız var mı?
HURİ YONTUCU: “Unutmayalım ki medya, özellikle çatışmış ve bölünmüş toplumlarda sadece bir bilgi kaynağı değildir; insanların birbirine nasıl baktığını, birbirini nasıl algıladığını ve ilişkilerini şekillendiren güçlü bir araçtır. Yanlış veya önyargılı paylaşımlar mevcut kırgınlıkları ve önyargıları derinleştirebilir, farklı gruplar arasındaki güveni zedeleyebilir ve çatışmaların çözüm yolunu tıkayabilir.
Bu nedenle profesyonel gazeteciler kadar sıradan sosyal medya kullanıcılarının da etik ve toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir. Hepimiz zaman zaman “yurttaş gazeteci” rolünü üstleniyoruz; örneğin yolda gördüğümüz bir kazayı fotoğraflayıp gazetecilere iletebiliriz. Bu tür durumlarda medya üretimi ve tüketiminde sorumluluk bilinciyle hareket etmek hem kendimize hem ailemize hem de topluma karşı bir görevdir.
Ayrıca eleştirel bakış açısı geliştirmek, bireysel olarak kendimizi sağlıksız bilgilerden korumamızı sağlar ve medya okuryazarlığının temel bileşenlerinden biridir.”
“Bilinçli medya kullanıcısı olmak toplumsal sorumluluktur”
HURİ YONTUCU: “Unutmayalım ki çatışmış ve bölünmüş toplumlarda travmatik bir yapı vardır ve bu travmalar sürekli hatırlatılır, unutturulmaz. Böyle bir ortamda birbirimize karşı sorumluluklarımız vardır. Dezenformasyon, manipülatif içerikler veya abartılı başlıklar, toplum içindeki veya toplumlar arasındaki duyguları olumsuz yönde etkileyebilir, bastırılmış duyguları ortaya çıkarabilir ve çatışma ortamını yeniden tetikleyebilir.
Bu nedenle bilinçli bir medya tüketicisi ve üreticisi olmak hem bireysel hem toplumsal sorumluluk açısından hayati öneme sahiptir.”
















