1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler”
“Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler”

“Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler”

30 yıldır Avustralya’da yaşayan Kıbrıslı Türk Veri Mühendisi Dr. Oytam, yayılma hızının birin üstünde olmasının bulaşın çoğaldığı anlamına geldiğini kaydetti.

A+A-

 

Avustralya New South Wales Eyaleti Sağlık Bakanlığı Veri Bilimi Sorumlusu Dr. Yalçın Oytam, Kuzey Kıbrıs’ta COVİD-19’un yayılma hızının 1.4’e çıktığını belirterek, 15 gün genel karantina uygulanması gerektiğini söyledi.

30 yıldır Avustralya’da yaşayan Kıbrıslı Türk Veri Mühendisi Dr. Oytam, yayılma hızının birin üstünde olmasının bulaşın çoğaldığı anlamına geldiğini kaydetti.

Yenidüzen’in sorularını internet üzerinden cevaplayan Dr. Oytam, “15 günlük genel karantina sonrasında durumu değerlendirir ve yeterli olmazsa süreyi uzatırdım. Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler. Şimdi iki hafta kapanmanın salgın üzerindeki etkisi, 3 ay sonra yapılacak 2 aylık kapanmadan daha fazla olabilir” diye konuştu.

Türkiye’nin COVİD-19 açısından en riskli ülkelerden olduğu vurgulayan Dr. Yalçın Oytam, Türkiye vatandaşlarına kapıyı açmanın hastalığa kapıyı açmak anlamına geldiğini söyledi. Dr. Oytam, “Bu bir hastalıktır, milliyetçilikle, başka ideolojilerle bağlantısı yoktur. Hastalığı, hastalık olarak algılayıp ona göre gereken önlemlerin alınması şarttır. Sosyal sorumluluk bunu gerektirir ve devletlerin, hükümetlerin görevi budur, buna göre davranmalıdır” dedi.

  • Soru: Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabınızdan yaptığınız paylaşım dikkat çekti, dünyanın diğer ucundan memleketi için gaile çeken bir Kıbrıslı olarak uyarıda bulundunuz. Salgının yayılma hızının %40 artış göstereceğini ve tedbir alınması gerektiğini söylediniz. Öncelikle nasıl bir çalışma yaptığınıza dair bilgi verir misiniz?
  • Dr. Oytam: Yaptığım çalışmanın temeli Sağlık Bakanlığı’nın her gün açıkladığı verilerdir. Bunları toparladım ve analiz ettim. Şu anda çalıştığım eyaletin analizlerini de yaparken kullandığım yöntemi kullandım. Bu, stabil, güvenilir, güncel dalgalanmalardan az etkilenen bir yöntemdir.
    Hazırladığım grafikte 1 Temmuz’daki açılımdan sonra COVİD-19’un Kuzey Kıbrıs’ta toplum içi yayılma hızını gösterdim. 11 Eylül’deki paylaşımımda bir haftalık sürede salgının yayılma hızının 1.4’e fırladığını gördüm, açıkçası bu beni çok endişelendirdi ve raporumu yazdım. 

“1 kritik rakamdır, üstünde herhangi bir rakam tehlikeyi gösterir”

“Yayılma hızının 1.4 olması ilk etapta 7 ile 10 gün arasında pozitif vaka sayısının %40 artış göstereceği anlamına gelir. Bu sayı 1’in üstündeyse bulaş çoğalıyor, altındaysa azalıyor demektir. 1 kritik rakamdır, üstünde herhangi bir rakam tehlikeyi gösterir, bunun 1’in altında tutulması gerekir”

 

  • Soru: Yayılma hızının 1.4 olmasının anlamı nedir?
  • Dr. Oytam: Bir kişi hasta olduğu zaman ya iyileşir ya da maalesef  ölür. Yayılma, üreme oranı dediğimiz şey, o süre zarfında o kişinin kaç kişiye bulaştıracağını gösterir. Bu sayı 1.4 olduğunda, her hasta kişi ortalama 1.4 kişiye hastalığı bulaştıracak demektir. Bu da ilk etapta 7 ile 10 gün arasında pozitif vaka sayısının %40 artış göstereceği anlamına gelir. Bu sayı 1’in üstündeyse bulaş çoğalıyor, altındaysa azalıyor demektir. 1 kritik rakamdır, üstünde herhangi bir rakam tehlikeyi gösterir, bunun 1’in altında tutulması gerekir.
     
  • Soru: Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaları doyurucu, yeterli buluyor musunuz?
  • Dr. Oytam: Bilimsel standartta vakalar ikiye ayrılır, ithal vakalar ve toplum içi yani yerel vakalar. İthal vakaların önemi toplum içi vakalardan daha azdır. Bir orman düşünün, ithal vakalar ormana dıştan atılan alevlerdir, onlar düşer ama ormanda yangın çıkmazsa sorun olmaz. Analizi yaparken ben de vakaları ithal vakalar ve toplum içi yani yerel vakalar olarak ikiye ayırdım. İthal vakaların temaslıları da yerel vaka kategorisindedir. Sağlık Bakanlığı’nın temaslı veya yerli vaka dediklerinin tümü yerli vaka kategorisine girer. Temaslılar kaynağı bilinen yerli vakalar olarak düşünülebilir, yerli vaka dedikleri de muhtemelen kaynağı bilinmeyen yerli vakalardır. Kaynağı belli olmayanlar daha risklidir ama analizi yaparken ikisini de yerli vaka olarak saydım, Sağlık Bakanlığı’nın verilerini böyle yorumladım çünkü temkinli yaklaşmak en iyisidir.

“Açıklamalar testler konusunda daha detaylı olmalı”

Açıklamaların özellikle testler konusunda daha detaylı olması gerekir, örneğin test sayısının kaçının turistlere, kaçının yerli halka yapıldığının mutlaka açıklanması lazım. Bakanlık bunu açıklamadığı sürece şüphelerimiz artar. Eylül’ün ilk haftasında hastalığın üreme hızı 0.4’ten 1.4’e fırladı. Böyle süratli bir artış, büyük ihtimalle toplum içinde yeterli test yapılmadığına işarettir. Sağlık Bakanlığı Kuzey Kıbrıs’ta sürekli ikamet eden kişilere yapılan günlük test sayısını toplamdan ayrı olarak açıklamalı ve bu sayı 500’den az olmamalıdır. Toplum içi yeterli test yapılmamışsa pozitif vakalar bulunamaz. Gerçek durum görünenden daha kötü olabilir.

“Hata 1 Temmuz’daki açılmaydı”

  • Soru: Mart ayında ilk vakaların görülmesiyle hemen kapandık, sağlık altyapımız buna hazır değildi. 1 Temmuz’a kadar gayet iyi idare edildi, 2.5 aya yakın sıfır vaka oldu. 1 Temmuz’dan sonra yavaş yavaş vakalar çıkmaya başladı, çoğu ithal vakalardı, sonrasında yerel bulaşın arttığını gördük. Nerede hata yaptık ve bu noktaya geldik?
  • Dr. Oytam: Yapılan hata 1 Temmuz’daki açılmaydı. Mart’ta kapandığımızda Türkiye’deki resmi makamların açıkladığı rakamların sağlıksız olduğunu fark ettim. O dönemde yayınlanan bir makalede İran’da milletvekillerine yapılan testler sonucunda milletvekillerinin %8’inin COVİD-19 pozitif çıktığını okudum. Türkiye Ortadoğu’nun ticaret merkezi, İran’da böyle bir bulaş olduğu zaman mutlaka Türkiye’de de vardır demektir ama Türkiye makamları o dönemde “vaka yok” şeklinde açıklamalar yapıyordu. Sonrasında ikinci bir veri daha geldi, buna göre o dönemde İstanbul’da ölümler %35 artmıştı, bir önceki yıla kıyasla 2 bin daha fazla ölüm vardı. Bunun COVİD-19’dan başka bir açıklaması olamazdı. Aynı dönemde Türkiye’de yapılan resmi açıklamalar Türkiye genelinde bin kişinin COVİD-19’dan öldüğü yönündeydi, oysa sadece İstanbul’da iki bin kişi ölmüştü. İstanbul Türkiye nüfusunun sadece %20’sidir. Durum böyle olunca, ben Türkiye’de sorunun ciddi olduğunu anladım, Türkiye’nin Kıbrıs için bir risk unsuru olduğunu fark ettim ve Türkiye’ye kapıların kapanması gerektiğini savundum. Bu süreçte ben Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği ile sürekli bilgi alışverişi içindeydim, mümkün olduğunca ortak çalıştık, zaten birlik de aynı şeyi savunuyordu.

“Bu bir hastalıktır, milliyetçilikle, başka ideolojilerle bağlantısı yoktur”

“Türkiye COVİD-19 hastalığının dünyada en yaygın görüldüğü ülkelerden biridir ve Türkiye vatandaşlarına kapıyı açmak hastalığa kapıyı açmak demektir. Bu bir hastalıktır, milliyetçilikle, başka ideolojilerle bağlantısı yoktur. Hastalığı, hastalık olarak algılayıp ona göre gereken önlemlerin alınması şarttır. Sosyal sorumluluk bunu gerektirir ve devletlerin, hükümetlerin görevi budur, buna göre davranmalıdır”

Sonuçta Mart’ta kapanma oldu, sonrasında sıfır vaka noktasına gelindi ve 1 Temmuz’da açılma oldu. Türkiye COVİD-19 hastalığının dünyada en yaygın görüldüğü ülkelerden biridir ve Türkiye vatandaşlarına kapıyı açmak hastalığa kapıyı açmak demektir. Bu bir hastalıktır, milliyetçilikle, başka ideolojilerle bağlantısı yoktur. Hastalığı, hastalık olarak algılayıp ona göre gereken önlemlerin alınması şarttır. Sosyal sorumluluk bunu gerektirir ve devletlerin, hükümetlerin görevi budur, buna göre davranmalıdır.

“Açılma mutlaka olmak zorundadır, sürekli kapalı kalınamazdı ama açılma yapılırken sağlık açısından riskin ve ekonomik getirinin ne olacağı iyi değerlendirilmeliydi. Bu ikisi arasında bir denge kurmak gerekirdi. Biz ne yaptık? Kapıyı Türkiye’ye açtık ve bilimle hiç bir şekilde alakalı olmayan bir karar verip Türkiye’yi en güvenilir ülkeler arasına kattık”

 

Açılma mutlaka olmak zorundadır, sürekli kapalı kalınamazdı ama açılma yapılırken sağlık açısından riskin ve ekonomik getirinin ne olacağı iyi değerlendirilmeliydi. Bu ikisi arasında bir denge kurmak gerekirdi. Biz ne yaptık? Kapıyı Türkiye’ye açtık ve bilimle hiç bir şekilde alakalı olmayan bir karar verip Türkiye’yi en güvenilir ülkeler arasına kattık, karantinasız gelişleri başlattık. Sonra kapıda ikinci PCR uygulamasına başladık, bu doğru bir uygulamaydı ancak insanları test sonucu çıkana kadar özel bir yerde bekletmedik, otellerine, evlerine gönderdik, “test sonucu çıkana kadar dışarıya çıkmayın” dedik. Onlar da sonucu beklemeden dışarı çıktı. Bu ciddi bir yönetim hatasıydı. Bunun sonucunda toplumsal yerel bulaş ortaya çıktı.
 

“Açılımı yaparken sağlık ve ekonomi dengesine iyi bakmak lazım”

  • Soru: 1 Temmuz’da hata yapıldı diyebilir misiniz?
  • Dr. Oytam: Sağlık açısından bu tam bir riskti ancak bunun bir de ekonomi tarafı var. Açılımı yaparken sağlık ve ekonomi dengesine iyi bakmak lazım. Ekonomik getirilerle riskler karşılaştırılmalı. Soru şu, bu açılmayı haklı kılacak ekonomik getiri var mıydı?

“Türkiye’ye gönderme güvenilir çözüm değildir”

“Eğer salgının bu seyirde devam etmesine izin verirsek, iki ay içinde, Kasım ayı başında hastanedeki pandemi servisinde, karantina amacı dışında bakıma muhtaç 150-250, yoğun bakımda da 30-50 arasında hasta olacak. En önemlisi, bu hastalık bir hastayı yoğun bakıma ihtiyaç duyacak hale getirirse, yoğun bakıma giren hastalarda %30-50 arası bir oranda ölüm oluyor”

 

  • Soru: Bazı Türkiye uyruklu hastaları Türkiye’ye gönderdik, Sağlık Bakanı gerekmesi durumunda Kıbrıslı Türkler’in de gönderilebileceğini söyledi. Diğer taraftan hastane, pandemi merkezleri, otellerin dolduğunu biliyoruz. Yoğun bakımda 3 hasta var. Doktorlar yeni vakalar için yatak boşaltma sıkıntısı yaşıyor, COVİD-19 servislerinde çalışan 11 doktor var. Hastalanmış 4 hemşire var. COVİD-19 dışı hastalığı olanlar sıkıntı yaşamaya başladı. Nereye doğru gidiyoruz?
  • Dr. Oytam: Türkiye’ye gönderme seçeneği kesinlikle güvenilir çözüm değildir. Çünkü birincisi Türkiye’deki hastanelerin, sağlık kadrolarının durumunu bilmiyoruz. Ankara’daki hastanelerin dolduğuna dair haberler geliyor, elime gelen veriler hiç iç açıcı değil. Türkiye’deki siyasi rejim maalesef bu konuda güvenilir değildir. Bunun bilimsel kanıtı vardır. İşin başında yalan söyleyen bir yönetim şu anda da yalan söylüyor olabilir. İkincisi Kuzey Kıbrıs’taki bir sorunu Türkiye’ye taşımak ne kadar çözüm olabilir?
    Nereye gidiyoruz diye sordunuz, eğer salgının bu seyirde devam etmesine izin verirsek, iki ay içinde, Kasım ayı başında hastanedeki pandemi servisinde, karantina amacı dışında, bakıma muhtaç 150-250, yoğun bakımda da 30-50 arasında hasta olacak. En önemlisi, bu hastalık bir hastayı yoğun bakıma ihtiyaç duyacak hale getirirse, yoğun bakıma giren hastalarda %30-50 arası bir oranda ölüm oluyor. İki ay içinde kapasite sınırına ulaşılmış olur ve işin sonu İtalya gibi olur. En güvenilir çözüm, insanları hasta olmaktan korumaktır. Elbette kapasitenin artırılması gerekir, ancak  bunlar sırf pandemi hastanesiyle çözülecek konular değildir.
    Şu anda Kıbrıs’ın Kuzey’inde yaşanan durum Avustralya’nın Victoria eyaletinde görülen salgınla aynıdır. Victoria eyaletinde iki aydan kısa bir zamanda günde 10 civarında seyreden pozitif vakalar 800’e ulaştı ve katı yasaklar uygulanmak durumunda kalındı.
    Biz veri uzmanları verilere bakıp durumu analiz eder, gidişatı anlatırız, herkes bunu duyar ve ona göre tedbirini alır. Davranışlar değişince hastalığın seyri de değişir. Bizim öngörülerimizden daha az hastalık olur, bizim yapmaya çalıştığımız da budur.

“Sağlık Bakanlığı’ndan ‘tıs’ yok”

"Biz veri uzmanları verilere bakıp durumu analiz eder, gidişatı anlatırız, herkes bunu duyar ve ona göre tedbirini alır. Davranışlar değişince hastalığın seyri de değişir... Görebildiğim kadarıyla söylediklerimden Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanlığı haricindeki herkes haberdar oldu, onların duyması gerekirken onlardan ‘tıs’ yok”

 

  • Soru: “Herkes bunu duyar ve ona göre tedbirini alır” diyorsunuz. Yetkililer sizi ne kadar duydu, size ulaşan oldu mu?
  • Dr. Oytam: Sağlık Bakanlığı’ndan kimse bana ulaşmadı, bir şey sormadı. Görebildiğim kadarıyla söylediklerimden Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanlığı haricindeki herkes haberdar oldu, onların duyması gerekirken onlardan “tıs” yok.
    Hastalık başlamadan yaklaşık iki yıl önce Kuzey Kıbrıs’ta Veri Birimi kurulması için çalışmalarım ve temaslarım oldu, o dönemin hükümetiyle görüşmeler yaptım. Sağlık bütçesi kısıtlı olduğu zaman bunu en iyi şekilde kullanmak, az bütçe ile en iyi hizmeti sunmak şarttır. Veri bilimi bunu mümkün kılar. Benim niyetim böyle bir şeyin kurulmasına katkıda bulunmaktı, o dönemde bu mümkün olmadı maalesef.

“En isabetli karar 15 gün genel karantina”

  • Soru: Şu anda alınan önlemleri yeterli buluyor musunuz?
  • Dr. Oytam: İdari açıdan alınan önlemler yeterli olmayabilir, ancak halkın tutumu gidişatı değiştirebilir. İnsanlar daha dikkatli olursa, maske, hijyen, sosyal mesafe kurallarına dikkat ederse yayılma hızı düşebilir. Gönül isterdi ki hükümet yetkilileri, Sağlık Bakanlığı olayı ciddiye alıp üzerine gitsin ama maalesef şu anda bir değişim görmüyorum.
    Eğer bu hastalığın önü alınmazsa, bulaş azaltılmazsa dünyada bu hastalıkla başa çıkabilecek bir sağlık sistemi yoktur. Açıkçası bu, sadece hastane yaparak çözülecek bir sorun değildir, mutlaka bulaşın önünün alınması lazım. Kuzey Kıbrıs için en isabetli karar en kısa zamanda 15 gün genel karantinadır. Bilhassa Kuzey Kıbrıs gibi kapasitenin sınırlı olduğu, birçok bilinmezin olduğu bir ortamda bunun mutlaka yapılması lazım. Dıştan gelenlerin kısıtlanması yani yabancıların gelişlerinin durdurulması ve gelen Kıbrıslı Türklerin karantinaya girmesi de makul bir karardır. Ancak şu anda uygulanan 7 gün karantina biraz risklidir, bu süre en az 10 gün olmalıdır, en ideali 14 gündür. Hasta olan bir kişi %90 ilk 7 günde pozitif sonuç verir ama diğer %10 tehlike arz eder. Ayrıca negatif sonucu olan kişiler rahat hareket edip virüsü daha çok yayabilir. En tehlikeli olanlar da asemptomatik olan pozitif kişilerdir çünkü onlar hasta olduklarını bilmeden birçok insana bulaştırabilir.

“Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler”

“Ben olsaydım, ilk etapta 15 günlük genel karantina ilan ederdim...15 gün zarfında çok sayıda rastgele test yapardım... Özellikle yerel vakaların olduğu yerlerde çok sayıda test yapardım ki halk arasındaki gerçek yayılma hızını ortaya çıkaralım.

 

  • Soru: Ne yapılmalı?
  • Dr. Oytam: Karar merci ben olsaydım bunları yapardım. İlk etapta 15 günlük genel karantina ilan ederdim.15 gün zarfında çok sayıda rastgele test yapardım. Özellikle yerel vakaların olduğu yerlerde çok sayıda test yapardım ki halk arasındaki gerçek yayılma hızını ortaya çıkaralım. İkincisi ithal vakaların ülkeye girmesini önlerdim. 15 günlük genel karantina sonrasında durumu değerlendirir ve yeterli olmazsa süreyi uzatırdım. Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler. Şimdi iki hafta kapanmanın salgın üzerindeki etkisi, 3 ay sonra yapılacak 2 aylık kapanmadan daha fazla olabilir.
    Salgının yayılımında belirleyici unsur sosyal temastır. Bunu somut olarak belirlemenin yolu da akıllı telefon konum verileriyle mümkündür. Salgın açısından tehlike arz etmeyecek sosyal temas düzeyini tespit etmek salgınla mücadelede çok büyük bir avantaj sağlar. 15 gün kapanma teknik ve bilimsel açıdan mümkündür, şu anda önemli olan siyasi iradedir.

 “İthal vakaların ülkeye girmesini önlerdim. 15 günlük genel karantina sonrasında durumu değerlendirir ve yeterli olmazsa süreyi uzatırdım. Erken kapanma ileride çok daha büyük kapanmaları önler. Şimdi iki hafta kapanmanın salgın üzerindeki etkisi, 3 ay sonra yapılacak 2 aylık kapanmadan daha fazla olabilir”

 

“Açılmayı düşünmeden önce hastalığın yayılma hızının birin altına düşmesi gerekir”

  • Soru: Sonrasında tekrar açılma süreci nasıl olmalı?                    
  • Dr. Oytam: Açılmayı düşünmeden önce hastalığın yayılma hızının kesinlikle birin altına düşmesi, 1 Temmuz’dan önceki duruma dönmek gerekir. Yayılma riskinin düşmesinden sonra hangi bölge veya sektörlerin, ekonomik getiri ve sağlık riski denklemi bazında en yararlı olacağını belirleyip, açılım en az sağlık riskiyle en çok ekonomik getiri bağlamında yapılmalıdır. Uçuşların başlaması durumunda da, Türkiye’nin hala en riskli ülkelerden olduğu unutulmamalı ve karantinasız girişler kesinlikle olmamalıdır.
    Kuzey Kıbrıs bu işin altından kalkabilir, bu siyasi irade ve kaliteli bilimsel yaklaşımı birleştirerek olur.

Okullar ne zaman açılabilir?

  • Soru: Okullar ne zaman açılabilir?
  • Dr. Oytam: Okulları açmak için bu hastalığın yayılma hızı kesinlikle ve güvenilir biçimde 1’in altında, aktif vaka sayısı çok az olmalıdır. Sağlık ekibinin müdahale ve temas takip kapasitesi müsait olmalıdır. Bu şartlar oluşmadan okullar kesinlikle açılmamalıdır. Okullar açıldıktan sonra da düzenli olarak, herhangi bir belirti görülür görülmez öğretmen ve öğrenciler arasında test yapılmalıdır.

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 7071 defa okunmuştur
Etiketler : ,
İlgili Haberler