
Emeğin Başarı Öyküsü: Dome Hotel
Vakıflar İdaresi’nin, Dome Hotel davasındaki temel iddiası, Dome Hotel’in çalışanlara devredilmesini öngören düzenlemenin “ivazsız” olduğu, yani hukuken herhangi bir karşılığının bulunmadığı yönündeydi. Davacı konumundaki Vakıflar
Vakıflar İdaresi’nin, Dome Hotel davasındaki temel iddiası, Dome Hotel’in çalışanlara devredilmesini öngören düzenlemenin “ivazsız” olduğu, yani hukuken herhangi bir karşılığının bulunmadığı yönündeydi. Davacı konumundaki Vakıflar İdaresi, karşılıksız olduğunu ileri sürdüğü bu devirden dolayı, Dome Hotel’in zarara uğradığını ve otelin eskiden olduğu gibi Vakıflar İdaresi’nin yönetimine iade edilmesini talep ediyordu. Mahkeme yaptığı çok detaylı incelemede; Vakıflar İdaresi’nin, Dome Hotel’in çalışanlar tarafından idare edildiği dönem süresince, devirden önce ödemek zorunda kaldığı milyonlarca liralık zararı ödemekten kurtulduğunu ve bunun ivaz kapsamında sayılacağını tespit etti. Mahkeme, ayrıca, Dome Hotel’in çalışanlara devredilmesini öngören düzenlemede otel gelirlerinin %40'ının yatırıma ayrıldığını ve bunun da Dome Hotel’in değerini artıran bir düzenleme olduğunu tespit etti. Vakıflar İdaresi söz konusu dava kapsamında çalışanların yönetimindeki Dome Hotel’in kötü yönetildiğini iddia etmiş, otelin Sosyal Sigortalara ve İhtiyat Sandığına borçlu olduğunu ve bunlara ek olarak çeşitli vergi borçlarının da bulunduğunu ileri sürmüştü. Bu iddiaların tümü, ismi geçen devlet dairelerinin dava sürecinde gönderdiği “Dome Hotel’in borcu yoktur” yazıları ile şüpheye yer vermeyecek şekilde çürütüldü. Girne Belediyesi’ne olan emlak vergisi borcunun ise otelin çalışanlara devredilmesinden önceki idareden kalan bir borç olduğu ortaya çıktı. Hukuk tarihimizde önemli bir yeri olacak olan bu tarihi karar okunurken mahkeme salonundaydım. Kararı dinleyen Dome Hotel çalışanlarının dolu dolu olan gözlerini gördüm. Adaletin insanların yüzüne nasıl yansıdığını hayatım boyunca unutmayacağım.
BÜYÜK DALGALARA GÖĞÜS GERMEK
Hukuk sistemimiz için yapılan en yaygın eleştiri, sistemin yavaş işlediği yönündedir. Alacaklara ilişkin davalarda hukukun yavaş işlemesi, alacağın faiziyle talep edilmesiyle giderilmeye çalışılır ancak eğer birileri sizi yıpratmaya niyetliyse, dava açmaktan ziyade genellikle görmezlikten gelmeniz tavsiye edilir. Dava açmanız durumunda; 1-2 yıl içinde ya bir tekzip ya da belki kuru bir özür elde edebilirsiniz. Biraz daha şanslıysanız, belki masrafınızı ve yıpranmanızı karşılamayacak olan bir tazminat alabilirsiniz. Ülkemizde ısrarla izine rastlanmayan Ergenekon tipi örgütlenmeler ve onların güdümündeki tetikçi gazeteler bu boşluğu çok iyi değerlendirmektedir. Dome Hotel’in çalışanlara devredilmesi sürecinde, Bayram Karaman, şahsen böyle bir kampanyanın hedefi olmuştur. Organize şekilde “Dome Hotel, Bayram Karaman’a peşkeş çekiliyor!” manşetleri atılmıştır. Dome Hotel’in, ülkenin içinde bulunduğu özelleştirme furyasında, emekçiler tarafından yönetilen bir kurum olarak, “ekonomik akla” aykırı bir örnek olmasını istemeyenler zamanında otelin çalışanlara devrini engellemek için ellerinden geleni yapmışlardır.
Bugün tamamen elden çıkarılan turizm sektöründe, KKTC vatandaşlarına yarattığı istihdam olanaklarıyla Dome Hotel, türünün tek örneği durumundadır. Bayram Karaman, bu ülkede üretenlerin de yöneten olabileceğine inandığı için her türlü iftira ile karşı karşıya gelmiş, ağır bedeller ödemiş ama yine de yılmamıştır. Bayram Karaman’ı tanımak adına şu anımı paylaşmakta fayda görüyorum: Dome Hotel’de çalışanların yönetimi döneminde yapılan yatırımlardan biri olan Anchor Restaurant’ın yapımı esnasında, sürekli açık denizden gelen büyük dalgalar Anchor’un ön cephesine vurmaktaydı. Kış ayları boyunca dört-beş metreyi bulan dalgalar, Anchor’un kuzey cephesine çarpıyor ve büyük hasara sebep oluyordu. Kimileri kış aylarında Anchor’un belli bir süreliğine kapatılması gerektiğini söylese de Bayram Karaman “Olmaz öyle şey.” dedi. Bir gün olağan dışı bir fırtına çıktı. Kocaman dalgalar Anchor’a yine ağır hasar vermişti. Yağmur durduğunda, Bayram Karaman’ı yüzünde bir tebessüm, elinde çekiç ve tahtalarla Anchor’a doğru yeniden yürürken gördük. O gün anladım ki; gerçekten insan kendini birşeye adadı mı, üstünüze vuran dalgaların büyüklüğü vız geliyor. Umutlu olmanın lüks olduğu kötü günlerde bile mücadele ettiğiniz zaman tarihi değiştirebiliyorsunuz. Roland Barthes’in, Sartre’a atfen söylediği gibi “Başlamak için umut etmek gerekmediği gibi, direnmek için de başarmak gerekmez”.
“16.30’DA TELEVİZYONU AÇSIN...”
Dome Hotel ile Vakıflar İdaresi arasındaki davada hiç unutmayacağım bir anım daha var. Davada, Dome Hotel’in avukatlığını yapan Tahir Seroydaş, karar okunmadan önce de Dome Hotel çalışanlarının bu dava sürecinde çok güçlü olduğunu ve Vakıflar İdaresi’nin bu davada ısrarcı olmakla sadece devleti zarara sokacağını söylüyordu. Salona girerken, Tahir Bey'in kendine has üslubuyla, Vakıflar İdaresi'ni temsilen mahkemeye gelen bir memura dediklerini hiç unutmayacağım: “Müdürünüze söyleyin, bugün saat 16.30’da televizyona çıkıp, kendisinin devleti bu kadar zarara soktuğu için zeka geriliği olduğunu söyleyeceğim... Lütfen izleyip bana hakaret davası açsın... Böylece mahkemede gerçekten öyle olduğunu ıspatlayabilirim!”.

















