1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. söğündürme şafgı da OKUYACAM!..
söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

söğündürme şafgı da OKUYACAM!..

A+A-

Ahmet Yıkık

Sesi soluğu çıkmıyordu epeyidir. Yoksa, yoksaaa… Hayır, düşünmek bile istemedi o ihtimali. Hem belki de işi çoktu. Telefonu eline aldı, adına dokunuverdi, onun. Çaldı, çaldı telefonu, çaldı ve durdu. Oysa, bir cevap veren yoktu!..

Telefonun sesiyle irkildi aniden. Şöyle bir baktı ve onun ismini okudu, ekranda beliren yüzü altında. Açmaya meyillendi önce. Bir şey engel oldu ona, bu fikrinden caydı sonra. “Ne konuşabilirim ki onunla? Üstelik beklentilerine yanıt vermem mümkün değilken…Uzaklaşmak en iyisi, geri çekilmek…”
Böyle anlarda ikisi de aynı ritüeli tekrarlardı: Şiir okumak. Üstelik haberleri de yoktu; farklı mekânlarda olmalarına rağmen sığındıkları şiir ‘aynı’ydı...

SON TAHLİLDE
tahlil sonuçları gelince / doktor yine çağırdı bizi / kızım biraz üzgündü / benim moralim iyi (…)  tekrar raporlara baktı uzun uzun / sonra yüzüme / garibine gitmişti keyifli halim / doktor bey dedim / ben bu dünyadan / hafif adımlarla / ve gülümseyerek / geçip gitmek isterim          
Enver Ercan

KİTAP ÖNERİSİ

Tolstoy, Anna Karenina, roman, 836 s.
Lev Nikolayeviç Tolstoy(9 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910) Rus ve dünya edebiyatının önde gelen roman yazarlarındandır. Zengin bir aileden gelen Tolstoy, bir dönem subay olarak orduda görev yapmış ve bazı savaşlara katılmıştır. ‘Tanrı Bizim İçimizdedir’ kitabıyla, yeni bir Hıristiyanlık tanımlaması yaptığı gerekçesiyle Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmiştir. Gerçekçi akımın etkisinde eserler yazan Tolstoy, tüm servetini yoksullara dağıtarak sıradan bir köylü gibi yaşamayı seçmesi bakımından da ilginç bir kişiliktir. En bilinen eserlerinden bazıları şunlardır: Savaş ve Barış, Kazaklar, Hacı Murat, Direniş, Efendi ile Uşak…
Anna Karenina romanında, 19. yüzyıl Rus toplumunun çalkantılı hayatını geniş bir çerçeveden yansıtır, Tolstoy. Tabii, gitgide daralan çerçeve, evli, çocuklu ama mutsuz bir kadın olan Anna Karenina’nın, geleceği parlak genç bir kont olan Vronski’yle yaşadığı yasak aşka odaklanır sonradan. Son derece muhafazakâr bir ortamda cereyan eden böylesi bir aşkın, ne çiftlerin aileleri ne de toplum tarafından kabul görmesi ihtimal dâhilindedir. İşte böylesi bir çıkmazda, sürüklenip duran ikilinin tükenmemek için verdikleri mücadele anlatılır romanda. Yazarın, romandaki en büyük başarısı, Anna karakterinin psikolojisini vermekte gösterdiği ustalıktan ileri gelir. Kendisi de sofu bir Hıristiyan olmasına rağmen Tolstoy, Anna’yı yargılamak yerine anlamayı tercih eder. Keyifli okumalar…

 

YENİLERDEN…

(Aşağıdaki kitaplara dair bilgiler, kitapların kendi tanıtım bültenlerinden alınmıştır.)

Murathan Mungan, İskambil Destesi, Öykü, 112 s.
"İskambil Destesi'nde, okur karşısına çıktıkları tarih sıralamasıyla Son Istanbul, Kaf Dağının Önü, Üç Aynalı Kırk Oda ve Yedi Kapılı Kırk Oda'daki uzun öykülerin arasından seçilmiş parçalar yer alıyor. Bu biçimde desteyi yeniden kardığımızda, kısa öyküye gücünü veren özellik ortaya çıkıyor sanki: tamamlanmamışlığın, yarım kalmışlığın verdiği bir çeşit hayat sızısı…Bu seçki aynı zamanda bir tür oyun kitabı: edebiyatın girdi-çıktıları üzerine yeniden düşünmeye kışkırtmak isteyen edebiyat-içi bir oyun… Oyun masasında yolları kesişen kişiler, hayatları, kaderleri, tesadüfleri birbirine karışsın diye desteyi yeniden karıyorum.Herkesin hayatta birden fazla şansı olmalı." — Murathan Mungan

Carl Johan Vallgren, Denizadamı, roman, 232 s.
Günümüz İsveç edebiyatının önde gelen isimlerinden Carl-Johan Vallgren, İsveç'in batı kıyısında küçük bir kasabada geçen Denizadamı adlı romanında, anne babalarının ihmal ettiği, yaşıtlarının hırpaladığı, toplumun görmezden geldiği Nella ve kardeşi Robert'in çıkış arayışını anlatıyor. Kardeş sevgisini ve ihaneti, elle tutulur olanın ötesindeki duyguları ele alan bu sert ama güzel romanda Vallgren yine günlük olan ile olağanüstüyü büyülü bir dille buluşturuyor.

Anna Banti, Artemisia, roman, 256 s.
Artemisia Gentileschi 17. yüzyıl başında yaşamış gerçek bir tarihsel figür, resim tarihine geçmiş az sayıdaki kadın ressamdan biri.
Anna Banti, az sayıda vaka etrafında ressamı anlatırken, yazar sıfatıyla kendi konumunu da kitap boyunca sürekli sorguluyor. Romanın elyazmaları 1944'te bir hava saldırısı sonucunda kaybolup gidince tekrar yazmış romanı Banti; ama bu kez kendi hikâyesini de işin içine katıp kadınlık durumu üzerine, resim ve anlatı sanatları üzerine, "bir hayatı" ne ölçüde anlayabileceğimiz üzerine, karakteriyle söyleşerek sürdürdüğü derin bir düşünsel boyut da kazandırmış romana. İlk kez yayınlandıktan yıllar sonra tekrar keşfedildiğinde Susan Sontag gibi saygın eleştirmenlerde heyecan uyandırmasının nedeni de anlatı perspektifindeki bu "modernist", kendi üzerine düşünen boyut olmuş. Tabii bir de muhteşem dili…

YAZIN DÜNYASINDAN HABER…

İdeogramma tarafından 13-15 Haziran 2014 tarihleri arasında, Güney Lefkoşa’da, ve Trodos’taki Botanical Garden’da, “Şiir Diyalogu” başlığıyla uluslar arası bir şiir etkinliği düzenlendi. Etkinliğe, Kıbrıs’taki birçok Avrupa ülkesi elçilikleri yanı sıra çeşitli kültür kurumları da sponsor oldu. Norveç, İspanya, Finlandiya, Danimarka, İsrail, Yunanistan vd. ülkelerden şairlerin katıldığı etkinliğe, Kıbrıs’ın kuzeyinden de şair Nafia Akdeniz katıldı. Üç gün süren etkinliklerde, şiirin yanı sıra canlı müzik performansları da yer aldı.

Bu haber toplam 1496 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 164. Sayısı

Adres Kıbrıs 164. Sayısı