1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Necati Ve Saykolar
Necati Ve Saykolar

Necati Ve Saykolar

Necati Ve Saykolar

A+A-


Simge Çerkezoğlu

Çok ekranda görmeye alışık olmadığımız biraz underground olarak tabir edilen müzisyenler onlar. Farklı yerlerde konserler veren, gittikleri her yerde kendi reklamlarını yine kendileri yapan isimler, Necati ve Saykolar… Grubun ismini duyunca şaşırdığınız, bir şeylerin sizi dürttüğü, merak uyandıran halleri var.  Benzer tepkilerle onları araştırmaya başladığımda şaşırdım, dinleyince etkilendim. Tanışınca, sohbet edince gülmekten öldüm… En unutulmaz ve en eğlenceli röportajlarımdan biri olarak kayda aldım…

Tüm grup üyeleri ile bir arada gerçekleştirdiğimiz röportajda ilk olarak grubun solisti Necati’ye nasıl bir araya geldiklerini soruyorum.
Aslında çok eski bir grup ve eski dostlarız. Hepimizin müzikal geçmişi var. 1996 yılından bu yana sahneye çıkıyoruz. Müzikal kariyerimizin biraz da ortalarında bir araya geldik diyebilirim. Grup 2008 yılında aktif hale geldi. Son şeklini 2011 yılında aldı. Hepimiz farklı projelerde çalışıyorduk. Bir gün grubun gitaristi Alper ve ben bu projeyi başlattık. Zaman içinde aramıza Barış’ı aldık. Böylece yavaş yavaş şekillenmeye başladık. Ardından Serhat aramıza katıldı.  O günden bu güne grup anlamında beraberiz. Ama öncesinde de hepimiz ayrı gruplarda çalışıyor olsak da yine iyi dosttuk, görüşüyorduk.

SAYKOLAR’DAN ŞİMDİYE…

Necati ve Saykolar ismi ilk başta kulağa garip gelse de aslında dikkat çeken bir isim. Normalde duymaya alışık olmadığımız belki de yadırgayacağımız bu isimle yarışta bir adım öndeler. Grubun bu ismini nasıl aldığını merak ediyorum ve soruyorum. Necati de bana sayko ifadesinden ne anladığımı soruyor. Aklıma ilk geleni sosyopat oluyor. Çok gülüyoruz.
Necati yani ben ve diğerleri saykolar gibi algılansa da aslında hepimiz saykoyuz. Saykonun önüne Necati ekinin gelmesi biraz etkinlik afişlerinin daha etkili olması içindi. Ben Necat ismiyle biliniyor, konserler veriyordum.  Grubun ilk ismi Saykolar’dı ancak sadece bu isimle afişe edince benim ne yaptığım, nerede olduğum belli olmuyordu. Dinleyiciler soruyordu. O yüzden Necati ve Saykolar olduk. Sayko dediğiniz gibi sosyopat, aslında deli anlamında. Temel olarak çıkış noktamız ise 1970’li yılların Türk müziğindeki sayko dönemiydi. Cem Karaca, Barış Manço ve Moğollar’ın olduğu dönem. Biz kendimizi o dönemin güncel temsilcileri olarak tanımlıyoruz. Moğollardan çok etkilendik, şarkılarını çok çaldık. Anadolu rock yaptığımız için bu kaçınılmazdı. Uçuk, canlı, enerjik, birazcık da interaktif olarak müzik yapmaya çalışıyoruz. İsimde ne ise sahnede de onu görüyorsunuz.

YOL HİKAYELERİ

Grup sahnede sadece iyi müzik yapmıyor ayrıca dinleyenlere adeta bir teatral gösteri de sunuyor...
Haklısınız sahnede mizansen de yapıyoruz. Burada dört tane birbirine çok bağlı uyumlu müzisyeniz. Birbirimizi çok tamamlayan delileriz. Sahnemiz de öyle. Tabii insanlar kafaca yakın olmadıktan sonra böyle mizansenler de yapamazlar. Bunu sahnede uygulayamaz. Bunları anlık geliştiriyoruz. Zaten önceden çalışılarak yapılacak şeyler değil. Bazen turneye giderken espriler buluyoruz birlikte. Zaten grupta Barış gibi biri varken bu zor olmuyor. Sonra orada yaptığımız espriyi sahnede paylaşıyoruz. O an üzerine bir şeyler ekleniyor. Aslında grubun mizah bölümü Alper’den sorulur. Sahnedeki her şey için doğaçlama diyebiliriz. Yol hikayelerinden yaratıyoruz bunları. Evet, giderken kendi aramızda espriler yapıyoruz ama bunlar sahneye çıkıca katlanıyor. Enerjimiz artıyor. Tabii ülkenin gündemi ile de alakalı bunlar. Bazen siyasete de giriyoruz. Zamanında bahsettiğim üstatların yaptığı şey de aynıydı zaten. Müziğe ne kadar karakter ekleyebilirsek ekliyoruz.

Onlara dair yorumların çoğunda “ne kadar üzgün ve kederli olursanız olun eğlenmemeniz mümkün değil” gibi ifadeler yer alıyor. İnsanları bu denli eğlendirip mutlu ettiklerinin farkında mıdırlar diye merak ediyorum. Yine bir espri yapılıyor. Gülmekten konuşmakta zorlanıyoruz ve Barış anlatıyor.
Evet, biz de sahnede bizi izleyenler ve dinleyenlerden benzer yorumlar alıyoruz. Hatta bir keresinde bir yakınını kaybeden ve çok üzgün olan bir dinleyicimiz vardı. Bizi dinleyerek rahatladığını söylemişti. Sonuçta hayat kolay bir şey değil. Herkesin kendince dertleri var. Biz bunları bir an da olsa unutturmaya çalışıyoruz. Sıklıkla turneler yapıyoruz. Ülkenin farklı bölgelerine giderek herkese ulaşmaya çalışıyoruz.

ETKİLEŞİM

Gruba dair dikkatimi çeken bir başka konu pek çok ünlü isimle sahnelerini paylaşmış olmaları. Kimler yok ki aralarında; Cem Yılmaz, Hayko Cepkin, Cem Adrian, Mehmet Erdem, Zerrin Özer… Nasıl bir enerjiyle bunca insanı yanlarına çektiklerini Necati’den dinliyoruz.
Aslında sahnemize çıkan insanların da arayıp bulamadıkları şey bizde var. Müzikteki bu enerji ve bu güzel etkileşim. İlla ki bu enerjiyi onlar da ucundan tutup bizlerle bir şeyler yapmak, bir şeyler paylaşmak istiyorlar. Bizler de şeref duyarak onları sahnemize çağırıyoruz. Onlar için de farklı deneyim. Onlar da belki kendi orkestralarında yaşayamadıkları şeyleri, yapamadıkları şeyleri en azından bizle paylaşıyorlar. Hadi gideyim ben de şu adamları dinleyim, bir rahatlıyayım diyorlar.

CEM ADRİAN VE SAYKOLAR

Tüm bu isimler arasında en olmayacak, beni en çok şaşırtan isim Cem Adrian’da oluyor. Cem Adrian bile sizinle aynı sahneyi paylaştı diyorum, bu sefer soru bana geliyor. “Neden Cem Adrian bile”. Oysa bizim sahnede dinlediğimiz, CD’lerinden tanıdığımız Cem’in melankolik, hüzünlü bir müzisyen oluşu. Cem Adrian’la paylaştıkları sahneyi Alper anlatıyor…
Cem Adrian, evet doğrudur hüzünlüdür öyle şarkılar söyler. Bizim sahnemize çıktığında da Cem şöyle bir ifade kullanmıştı “ayın karanlık yüzü bensem aydınlık yüzü de Necati ve Saykolar’dır.” Tüm bunlar da plansız oluyor tabii.  Konuğumuz olarak geliyorlar. Biz onlara sahneye çıkar mısınız, demiyoruz. İsimlerini anons ettiğimiz anda severek sahneye çıkıyorlar. Elbette bizler de severek sahnemizi onlarla paylaşıyoruz. Tabii eğlenceli müziklerimiz çoğunlukta, öyle müzikler yapıyoruz ama yeri geldi mi insanları ağlatacak derecede duygulu şarkılarımız da var. Cem de bunu bildiği için bizimle sahneyi paylaştı. Böylece hem ona hem de yeri geldi mi Cem Yılmaz’a empoze olabiliyoruz.         

Farklı müzisyenlerden oluşan bir grup nasıl oluyor da bunca farklı isme, hatta tarza bir anda hazırlıksız uyum sağlayabiliyor. Onların dünyasında var olabiliyor. Bunun cevabını bu kez grubun gitaristi Alper veriyor…
Bunlar kolay olmuyor tabii. Bizler zamanında grubu kurmadan önce ne yaptık biliyor musunuz, her tür müzik çaldık. Her türde müzisyenle çalıştık. Türkü de çaldık. Musa Eroğlu’na çaldık mesela. Turne yaptık. Devran Çağlar’a, Zerrin Özer’e pek çok pop müzisyenine de eşlik ettik. Hepimiz. Davulcu, gitarist ya da basçı olarak bunları yaptık. Elbette hep bir rock müzik altyapımız vardı. Sonuçta uzun bir yolun ardından bugün özlediğimiz şeyi yapmayı başardık. Aslında baktığınızda mesela Cem Karaca’dan Islak Islak şarkısını herkes sahnede çıkıp çalabilir. Çok yetenekli müzisyenler var ama biz farklıyız. Biz sayko versiyonunu çalıyoruz. Bu parçada pek çok insanın, müzisyenin göremediği bir yönü ön plana çıkarıyoruz. Repertuarımızda çok ciddi yelpaze, çok farklı isimler var. Bir konserde bir anda en arkada oturan o ana kadar bizimle çok ilgilenmeyen birinin bile dikkatini çekebiliyoruz. Bunu hissediyoruz.  Sonra da vayyyy gibi tepkiler alıyoruz. Bazen bunu yüzlerinde bile görüyoruz.”


DUR BAK DİNLE GEÇ

Grubun altı ay önce çıkan ilk albümünden de bahsediyoruz. Grup gibi albümün ismi de çok şahsına münhasır.“Dur Bak Dinle Geç”. Albümün ismi bateristi Serhat tarafından tesadüfen bulunuyor. Hikayesini bizimle paylaşıyor.
Albümü yazın on günlük bir boşlukta yapık. Bizler sürekli turnedeyiz. Sürekli farklı yerlere gidiyoruz. Hayatımız yollarda geçiyor. Son iki buçuk yıldır çok yoğun olarak yollardayız. Yine yolda olduğumuz bir gün ihtiyaç molası için durmuştuk. Durduğumuz yer tren yoluydu. Orada bir tabela gördüm “Dur Bak Dinle Geç” yazıyordu. Güzel eskimiş bir tabelaydı. Çok hoşuma gitti. Fotoğrafını da çektim. Durmazsan çarpılırsın anlamında bir tabelaydı. Dönüp yeniden bakınca albüm kapağı gibi tabela dedim. Sonra tam bizi dedim. Dur, Necati ve Saykolar, ne biçim isim gibi tepki alıyoruz ya hep, sonra bir dinle, ondan sonra da geçebilirsen geç diyerek albüme bu ismi verdik. Güzel de oldu. Albümümüz tamamen satıldı. Dinleyenler beğendi.

Bu haber toplam 20497 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 194. Sayısı

Adres Kıbrıs 194. Sayısı