
YENİ GELDİM NE ZAMAN VATANDAŞ OLURUM!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı, Türkay Tokel af ve kimlik tartışmaları konusunda YENİDÜZEN’e konuştu.
Meltem Sonay’ın röportajı, aslında siyasetin geldiği noktayı da çok güzel özetledi ve tarihe not düştü.
Ne diyor Tokel;
&
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı, Türkay Tokel af ve kimlik tartışmaları konusunda YENİDÜZEN’e konuştu.
Meltem Sonay’ın röportajı, aslında siyasetin geldiği noktayı da çok güzel özetledi ve tarihe not düştü.
Ne diyor Tokel;
“Popülizm devam edecekse, yasaya da tüzüğe de gerek yok!”
Gerçekten de ne yasalar var ama uygulayan bir irade ve bu iradeyi talep edecek bir toplum yapısı bulunmadığından, popülizm devam ediyor.
Sayın Tokel de bunu açıklıkla ortaya koyarken, aslında bu sistemin yaratıcılarından olduğunu, bu sistemi hala beslediğini de ortaya koymuş oluyor.
“Ben de af çıkardım, bu sondur dedim” diyor. Ve muhtemelen bu sistemde daha çok aflar da çıkar demek istiyor.
Keşke, UBP içindeki tartışmalar da ilkesel olsa ve bu eleştirilerin perde gerisinde, parti içi dengelerden ziyade toplumsal öncelikler yer alsa.
Ama UBP’de, özellikle son toplantılarından da kulislere yansıdığı kadarıyla açıkça anlaşılıyor ki, parti içi hesaplar derinleşip kritikleşirken, kimse öyle toplumsal çıkar romantizminde değil!
UBP’liler, haksızlık etmeyelim, en azından yönetsel boyutta, canhıraş yeni parti şekillenmesine odaklanmış. Çünkü kimin bu dengelerde ne kadar gücü olacağı, tamamen bu satrancın sonucuna bağlı.
Kolay değil, lider partisi UBP’de, emanetçi Başbakan yıpranırken, kimlerin hangi koltuklarda olacağı, bundan sonraki üst kadronun nasıl şekilleneceği, yeni potansiyel liderler çıkıp çıkmayacağı tamamen bu süreç içerisindeki kavgaya bağlı.
Aslında toplum ve siyaset ilişkisi karşılıklı bir etkileşim altında. Toplum siyasetçiyi belirliyor, siyasetçi topluma göre şekilleniyor.
Toplum ne kadar bilinçli ve kullandığı oyun hesabını sorarsa, o kadar da denetim altında, o kadar doğru oluyor siyasetçi de.
Hele bugün gelinen noktada hala yaşadığı coğrafyanın, kullandığı oyun hesabını soramayan bir toplum yapısına yapışıp kalırsak, siyasetçiden de tek başına değişmesini beklemek anlamsız olur.
Bu yapıyı da birileri gelip bizim için değiştirmeyeceğine göre, gerçi Erdoğan ciddi anlamda çabalıyor, bizim de elimizi başımızın arasına alıp düşünmemiz lazım.
Kimlik tartışması toplum arasında temelde iki şekilde tartışılıyor.
Bu ülkede rakamsal olarak bizden fazla olduğu açık olan Türkiye’den adaya gelen kişiler arasında ciddi bir beklenti yaratmış durumda son hazırlıklar.
Mesela Radyo Gazetesi’nde Sevgili Ceren Hakkı ile Serbest Kürsü’de konuşan bir kişi, ülkeye 5 yıl önce geldiğini, ancak sadece 1 yıl çalışma izni ile çalıştığını söylerken, şu anda da işsiz olduğunu söyleyerek, haklarını öğrenmeye çalışıyor.
Sadece haklarını değil, nasıl vatandaş olacağını merak ediyor.
Çünkü peşinen kendi Başbakan’ı burada olmanın kendiliğinden koşulsuz bir hak getireceği intibası yaratmış.
Bir başkası daha ülkeye yeni geldiğini, ama ne zaman vatandaş olacağını merak ediyor. Muhtemeldir, ona göre karar verecek. Belki hısım akraba ona göre taşınacak!
İki yıl önce üniversiteden mezun olmuş, kendine yeni bir gelecek kurmaya çalışan bir genç ise, yine kendi Başbakan’ının dağıttığı umuttan nasıl faydalanabileceğini araştırıyor. Öğrenci olarak çalışmış, okula gitmiş, ama çalışma izni hiç olmamış.
Bir başkası uzun yıllardır çalıştığı ustasının yanından artık ayrılma vaktinin geldiğine hükmetmiş. Ustası erken oldum diyen çalışanından şikayet ederken, çalışan Başbakanı’nın verdiği umutla kendi işini açabileceğini ümit ediyor.
Bir başkası 5 yıldır ülkede kaçak olarak çalışmaya devam ederken, önceki aftan da yararlanamadığından, dört gözle aftan yararlanmayı bekliyor.
Ne vatandaşlık, ne kimlik, ne de af buradaki yapıyı sistem altına alma çabası.
Buraya gelişi teşvik edip, buraya gelene daha gelmeden peşinen vaatettiği bir hediyeye dönmüş durumda.
Yukarıda sıraladığım bütün hikayeler gerçek yaşam hikayeleri. Sadece kısa süre içinde tesadüfen ortak olduğum sohbetlerin ortak konusu olduğundan taşıdım bu köşeye.
Üzerinde birlikte düşünebilelim diye.
Ama çok da acı hikayeler de var. Yıllardır bu ülkede yaşamış, çalışmış, çocuklarını yetiştirmiş ama hiçbir haktan yararlanamamış, sırf birilerine yakın duramadığından vatandaş olamamış.
Yıllardır bu ülkede çalıştığı halde, yasal yükümlülüklerine rağmen devlet hep alan konumunda olup karşılığını veremediği de çok örnek var.
İşte Tokel’in Bakanlık’tan alındıktan sonra eleştirme ihtiyacı hissettiği popülizmin sonuçları bunlar.
Gerçek insanların gerçek yaşamları üzerinden şekil alıyor. Ve gerçek insanların gerçek geleceklerini etkiliyor.