1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ÜRETİCİNİNİN GÖZÜ ‘SU’DA
ÜRETİCİNİNİN GÖZÜ ‘SU’DA

ÜRETİCİNİNİN GÖZÜ ‘SU’DA

Çamlıbel ve bölgesindeki sebze ve meyve üreticileri, susuzlukla boğuştuklarını dile getirdiler, Türkiye’den gelen suyun bir an önce tarıma verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

A+A-

YENİDÜZEN tarlaya indi, yıllardır toprak, su ve havanın bereketiyle geçimini sağlayan sebze meyve üreticileriyle konuştu

Fehime ALASYA

Üretimin git gide yok olmaya yüz tuttuğundan yakınan Çamlıbel ve bölge üreticileri, Türkiye’den gelen suyun tarıma verilmesi gerektiğini kaydetti. 

Serada yetişen domateslerin pazara inmeye başladığı, dolmalık yaprakların sofraları süslediği şu günlerde bağ ve bahçede üreticilerle konuşan YENİDÜZEN, bölgedeki sorunları yerinde inceledi, üreticilerin çözüm önerilerini dinledi.

Girdi maliyetleri, susuzluk, tuzlu su, teşvik sistemi, aşırı sıcaklar derken, gün be gün zarara uğrayan üreticiler, verimin düştüğünden dert yanıyor.

Bölgedeki her tarlanın ve bahçenin su sorunu olduğuna dikkat çeken üreticiler, “Eskiden masa boyu kadar domatesler yetiştirirdik, şimdi sular tuzlandı, verim düştü. Bu suyu üreticiye bir TL’ye verecekler diye düşünüyorum, bu durumda kuyusu olan üretici bile bu suyu satın alır” diyerek dert yanıyor.

“Bölgede ne bir ziraat mühendisimiz var ne de bir veterinerimiz...”

Devletin üretim oranlarına dair hiçbir statik tutmadığını belirten bazı üreticiler, “Hangi üretici yıllık ne kadar verim alır, bunu nasıl arttırabiliriz diye sorsanız herkes bir haber… Sadece piyasadan ithal ürün getirmeye karar verdikleri zaman gelip bakarlar ve domates yok, getirin derler” şeklinde konuştu.

Ülkedeki sebze üreticiliğinin yüzde otuzunun bu bölgede yapıldığına dikkat çeken Çamlıbelliler, “Bölgede ne bir ziraat mühendisimiz var ne de bir veterinerimiz...” dedi.

Basında yer alan meyve ve sebzelerdeki ilaç kalıntısı haberlerine de atıfta bulunan üreticiler, genelleme yapılarak halkın kışkırtılmaması gerektiğinden yana hemfikir; “Herkes ürününü önce çocuğuna yedirir. İnsanlar bilinçli ilaç kullanmıyor, tarlalara insinler ve üreticiye yerinde tarif etsinler, teşvik etsinler...”

Üretim ve kalitesinin artacağına inanılıyor

Türkiye’den gelen suyun tarıma verilmesi ile buradaki üreticilerin yüzünün güleceğine dikkat çeken üreticiler, böylece üretimin kalitesinin de yükseleceğini kaydetti.

Ürünlerinin satışının her halükarda gerçekleştiğini dile getiren Kabak üreticisi Osman Nuri, “Ürettiklerimiz dalında kalmıyor ama fiyatı düşük veriyoruz. Örneğin kabağın kilosu 40 ile en fazla 60 kuruş arası değişiyor, piyasa neyse ona veriyoruz” diyerek, emek isteyen bu işin karşılığının çok büyük rakamlarla ölçülmediğini anlatıyor.

Devletin üreticilere daha çok destek vermesi gerektiğini dile getiren üreticiler, ‘Giderlerimiz korkunç’ dedi ve 50 kuruşa maydanoz satarak geçinmeye çalıştıklarını belirtti.

“Talvarlar bu yıl şenlendi. Hasat çok güzel olacak”

Hisarköy’deki bağ bahçelerine de inen YENİDÜZEN, bağ üreticisi ve Çamlıbel Bucağını Güzelleştirme, Kalkındırma ve Yaşatma Derneği (ÇAM-SEV) Başkanı Adıgüzel Akdeniz ile de konuştu. Bölgede 15 yıldır bağ yetiştiren Adıgüzel Akdeniz, halkın üretimden koparıldığını ve tembelliğe alıştırıldığının altını çizerek, devletin genç nesli de topraktaki üretime yönlendirmesi gerektiğini kaydetti.

Bağcılıktaki en büyük sorunun denetim ve tüccarların verdiği düşük fiyatların olduğunu anlatan Akdeniz, yaprak üretiminin bu sezon sonuna gelindiğini kaydetti.

Akdeniz, yaprak üretiminde ve satışında iyi bir yıl yaşandığını işaret ederek, buna bağlı olarak üzüm hasadının da oldukça verimli geçeceğinin sinyallerini verdi.

Akdeniz, “Geçen yıla göre neredeyse iki katı üzüm var” dedi.


ÜRETİCİ NE DEDİ? ÜRETİCİ NE DEDİ? ÜRETİCİ NE DEDİ?

Fırat Gören: “Kuyusu olan üretici bile bu suyu satın alır”

Domates, biber, patlıcan, patates, maydanoz, golyandro, çiçek lahanası, her mevsim bir şeyler üreterek topraktan para kazanıyoruz, işimiz bu. Vatandaş ihtiyacı olanı yüksek fiyat da olsa alır ama haberlerde çıkan bu verilerden sonra bakanlık harekete geçer, yapılan haberler bizim her şekilde dezavantajımıza olur. Gazetelerde çarşaf çarşaf haber çıkıyor, Türkiye’den çok pahalıyız diye, senede iki aydır bu süreç... Bu dönemlerde halka altın yedirdiğimiz söylenir, baksalar üreticiler uçak sürer sanırsınız... Bakın bakalım siyasilerin arabasına, bir de üreticilerin arabasına...

Yakındığımız bir diğer konu da basında çıkan ürünlerdeki kalıntı haberleridir. İlaç kullanımı kontrollüdür ve bilinçlidir. Tek bir kişinin ürününde ilaç bulunduysa bunu ‘Armutta ilaç’ diye verip halkı tedirgin etmeye hakkınız yok.

Birçok üründe, yıllık 400-500 tona kadar üretimimiz oluyor, fakat bu değişkendir. Yerli piyasaya ürün dağıtıyoruz. Geçen yıla göre bu sezon masraflarımız çok arttı.

Bölgedeki her üreticinin su sorunu var, olan bölgelerde sular tuzlandı. Dört gözle bu suyun tarıma verilmesini bekliyoruz. Su kalitelidir, bu üretime de yansıyacak. Eskiden masa boyu kadar domatesler yetiştirirdik, şimdi sular tuzlandı, verim düştü. Bu suyu üreticiye bir TL’ye verecekler diye düşünüyorum, bu durumda kuyusu olan üretici bile bu suyu satın alır.
Girdi maliyetlerimizin düşmesi gerek. Teşvik sistemi çok yanlıştır.

Rasım Mısırlısoy: “Herkes ürününü önce çocuğuna yedirir. İnsanlar bilinçli ilaç kullanmıyor, tarlalara insinler ve üreticiye yerinde tarif etsinler, teşvik etsinler...”

Devletin hiçbir istatistiği yoktur. Ne hastalıklarla ne de üretimle ilgilenen de yoktur. Hangi üretici yıllık ne kadar verim alır, bunu nasıl arttırabiliriz diye sorsanız herkes bir haber… Sadece piyasadan ithal ürün getirmeye karar verdikleri zaman gelip bakarlar ve domates yok, getirin derler. Tohumun beş gramını 300-400 TL arası fiyatlarla değişiyor. Bunları tek tek cımbızla ekiyoruz ki ziyan olmasın... Doğdum büyüdüm bu topraklarda karın tokluğuna çalıştım. Şimdi de kızım Tepebaşı köyünde, tarlalarımı çocuklarıma devrettim, artık sorumluluk onlarda, ben de onlara yardımcı oluyorum.

Bu sezon çok pahalı, girdilerimiz yüzde 70 arttı.

Basında sürekli ilaçlı ürün haberleri çıkıyor, kimse bilinçli ilaç kullanmaz, herkes ürününü önce çocuğuna yedirir. İnsanlar bilinçli ilaç kullanmıyor, tarlalara insinler ve üreticiye yerinde tarif etsinler, teşvik etsinler... Ülkedeki sebze üreticiliğinin yüzde otuzu bu bölgededir ama ne bir ziraat mühendisimiz var ne de bir veterinerimiz... Fareler ve tilkiler bizi bitirdi, haşere ve kemirgenlerle mücadele etmeliler. Bölgeye ziraat mühendisi istiyoruz, buyursunlar ovaya, dairede oturmakla olmuyor.  Domates, sarma, biber, fasulye gibi sebzeler ekiyoruz ama en büyük sorunumuz susuzluk.

Sıcaklar da arttıkça üretim düşüyor, sıcak bir havada 2 kilo verim alıyorsunuz, serin bir havada 4 kilo... Çiçekler bile sıcaktan dökülüyor oldu. Türkiye’den gelen suyun, tarıma verilmesi için bekliyoruz. Musluğu açacağız ve gümbür gümbür su akacak, bundan güzeli mi olur?

Osman Nuri: “Türkiye’den gelen su tarıma verilse buradaki üreticilerin yüzü güler,  üretimin kalitesi de yükselir”

Sebze işine yeni girdim. Hem ailemin tüketimi için bu üretimi yapıyorum hem de fazlasını pazarlıyorum. Çamlıbel’de lastik servisi yapıyoruz, sebzecilik de bizim için bir nevi hobi. Benim buradaki amacım organik ve doğal üretim yapmaktır. Bölgede bu işi uzun zamandır yapan ve geçim kaynağı bu olan üreticiler sürekli dert yanıyor çünkü çok haklılar. Girdileri çok fazla ama ürününü satacağı fiyat hiç belli değil. Yaptığı yatırımı bile almakta zorlanıyor. Tüccarın belirlemesine göre satışlar yapılır, onlar piyasayı gözlemliyor.

Tarlamızda kabak, sarımsak ve domates var. Ürettiklerimiz dalında kalmıyor ama fiyatı düşük veriyoruz. Örneğin kabağın kilosu 40 ile en fazla 60 kuruş arası değişiyor, piyasa neyse ona veriyoruz. Ürünlerimizi her gün günlük topluyoruz. Şu an su kuyularımız var fakat ağustos ayına doğru su azalır, kış ayının gelişine göre de bu durum değişiyor. Türkiye’den gelen su tarıma verilse buradaki üreticilerin yüzü güler,  üretimin kalitesi de yükselir. Tabi verildiği zaman suyun maliyeti ile ürün dengeli olacak mı bilemiyoruz... Talep var, kabak iki ay önce 8 TL idi, şimdi 1.25 TL oldu. Ürün de çoğaldı, fiyat düştü. İnsanlar doğal tohuma yönelmeli, bunların vitamin ve mineralleri daha yüksektir. Devlet de bu durumu teşvik etmeli. Burada da organik pazarlar oluşturulmalı.

Devletin şu an normal üretimde bile verdiği destek üreticileri memnun etmiyor.

Alim Duman: “Su olsa her şeyi üretirim, bu bölgede her
şey üretilir ama bizler gözyaşıyla iş yapıyoruz... Su
tepebaşımızda ama üreticiler susuzluktan kıvrılıyor”

Bu benim baba mesleğim, başka hiçbir tutar dalım yok… Geçmiş yıllarda yetiştirdiğim domates analiz sonuçlarında lezzeti ve kalitesiyle birinci geldi. Su, hava, toprak ve tecrübe üretim için çok önemlidir. Su olsa her şeyi üretirim, bu bölgede her şey üretilir ama bizler gözyaşıyla iş yapıyoruz... Su tepebaşımızda ama üreticiler susuzluktan kıvrılıyor. Sebze dendi mi her ne ararsanız tüm yaş sebzeleri yetiştiriyorum ama aslen uzmanlık alanım domatestir.

Bu yıla da başladık, daha yılın başındayız, hep bizden gidiyor, görünürde hiçbir şey yok... Giderlerimiz korkunç. Mazot, işçi, tohum her şey pahalı iken 50 kuruşa maydanoz satıp geçinmeye çalışıyoruz. Devlete teşvik için, üreticiyi yüceltmek için çok şey düşüyor da biz daha kredi bile alamıyoruz. 1.500 TL maaş bordrosu götürsem 50 katını alıyorum ama ben gidince alamıyorum...

Denetimsiz kuyular çoğaldı, suyumuz tükendi, yağmur yok, hepsi bir zincirin halkası... Ben devlete üreterek katkı sağlıyorum, görevimi yerine getiriyorum, devlet benim için ne yapıyor? 25 yıldır bahçelerdeyim. Gün oluyor baş başa gidiyoruz, gün oluyor cebimize birkaç kuruş giriyor ama ben saatlerce çalışıyorum, soğuk sıcak demeden... Ben sekiz saat çalışan bir işçiyle eşit değilim, olmamalıyım...

Adıgüzel Akdeniz: “Bağcılıktaki en önemli sıkıntımız ithal üzümler ve tüccarın pazarlık sıkıntısıdır”

Bahçemde 16-17 tür farklı üzüm türüm var. Üç buçuk dönüm bağım var ve 15 yıldır uğraşıyorum. Şarap, sirke, zivaniya, sucuk, köftere kadar her şey yapıyorum. On yıldır sirke satın almıyorum. Hem hobim hem de bir şeyler kazanıyorum. Bağ suyu sevmez o yüzden susuzluk benim çok büyük sorunum değil. Fakat bölge için büyük sorun.

Bağcılıktaki sorunumuz denetim yok, tüccar üreticiyi elinde oynatıyor. Bizim en önemli sıkıntımız ithal üzümler ve tüccarın pazarlık sıkıntısıdır. Kimi tüccar tartmadan göz kararı ile alıyor. Bu olur şey değil. Gerekirse sirke yapar değerlendirir, sucuk yaparım, otele verip değerlendiririm. Bu yüzden ben üretimimi birkaç büyük otele veriyorum. Yaprakların zamanı geçiyor, en bol mevsimi bu aylardır, artık kartlaşıyor. Yaprak üretimi geçen yıla göre daha fazladır, neredeyse iki katı üzüm var... Üzümler bu yıl yüklü... Bir asma 25 kilo dahi verecek, talvarlar bu yıl şenlendi. Hasat çok güzel olacak. Üzüm üreticileri de teşvik edilmeli, geçmişteki önemine yeniden kavuşturulmalı. Eskiden çok yaygındı, yine yapılabilir. Yeni nesil topraktaki üretimden koparıldı. Gençler bu işlerle uğraşmıyor. Devlet bu genç nesli de topraktaki üretime yönlendirmeli. Bağa gidip iki yaprak kesmeyen insanımız var, bizi besleyen bu topraktır. Toprakta çıplak ayak yürüyemeyen gençler var, bunlar üzücü. Üretimden koparıldık ve tembelliğe alıştırıldık. Üretmezsek özgürlüğümüzden ödün vereceğiz.

 

 

Bu haber toplam 3480 defa okunmuştur