
'SU'DA MÜZAKERE PLANI
CTP neye itiraz etti, ne önerdi, ne hazırladı?
Türkiye ile yaşanan 'su' krizinde gelinen son noktayı CTP- Parti Meclisi Üyesi, Akademisyen Hasan Ulaş Altıok anlattı. CTP içinde oluşturulan 'Su Komitesi'nde de görevlendirilen Altıok'un anlattıkları temel prensipleri özetliyor:
ŞİMDİ DURUM NE AŞAMADA?
• “En son metin ortaya çıkıyor. Türkiye’deki yetkililerle müzakere edilecek.”
TC ÖNERİSİ NEDEN REDDEDİLDİ?
• “Belirsizlik vardı. Su, adaya giriş noktasında özel bir şirkete devredilecekti.”
• “Kuzey Kıbrıs’taki tüm yer altı kaynakları dahil su yönetimi özel bir şirket eliyle tekelleşecekti.”
• “Suyun işletmesi yanında fiyatının belirlenmesinde de yeterli söz hakkımız olmayacaktı.”
YENİ MODELDEKİ PRENSİPLER
• “SU en uygun maliyetle yurttaşa sunulacak”
• “Kamu-Özel ortaklığını KAMU YARARI temelinde olacak”
• “Belediyelerin ‘sürdürülebilir’ yapısı hedeflenenecek, bu göz ardı edilmeyecek”
• “Söz sahibi KIBRIS TÜRK YÖNETİMİ olacak”
• “Alternatif su kaynaklarının kullanılması engellenmeyecek”
• “Tekelleşme önlenecek”
• “Anlaşma KKTC mevzuatıyla çelişmeyecek”
NASIL BİR YÖNETİM?
• “Su adaya girdiği anda belirlenen fiyatla Su İşleri Dairesi ya da Özerk Su Kurumu’nca devralınacak."
• “Eğer su maliyeti, şu anki bedellerin çok üzerinde olacaksa, ilerleme olmayacak.”
• 'Su Satın Alma Anlaşması' ile suyun fiyatının kesin olarak belirlenmesi gerekiyor."
• Bu suyun en iyi şekilde evlere ve tarıma ulaştırabilmesi için ‘kamu-özel ortaklığı’ ilerletilecek"
• "En uygun ortaklık modeli, ‘kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesi’ modeli."
• "Bir şartname ile tüm detayları yer alacak şekilde Kuzey Kıbrıs'ta ihale edilecek"
------
Mert ÖZDAĞ
Türkiye ile yaşanan 'su' krizinde en fazla eleştirilen nokta "CTP ne yaşandığını, ne önerdiğini, ne hazırladığını, Türkiye'nin önerisini neden reddettiğini, reddedilenin ne olduğunu anlatmaması" şeklindeydi…
CTP- Parti Meclisi Üyesi, Akademisyen Hasan Ulaş Altıok dün GENÇ TV'de Baykan Gürses Özdağ'ın programına katılarak bu anlamda çok önemli ve anahtar denilebilecek bilgiler verdi, süreci ve gelinen son aşamayı anlattı.
Aynı zamanda CTP içinde oluşturulan 'Su Komitesi'nde de görevlendirilen Altıok'un anlattıkları hem CTP'nin duruşunu, hem önerileni, hem de 'itiraz edileni' ortaya koyuyor.
İşte satırbaşları:
ŞİMDİ DURUM NE AŞAMADA?
- CTP Su Komitesi çalışmasını son görüşlerini oluşturuyor. METİN ortaya çıkıyor. En yakın sürede CTP-PM’de bir kez daha tartışılması gerekir ve TC'li yetkililerle MÜZAKERE başlayacak.
- Son PM toplantısından prensipler ele alındı.
- CTP-PM, TC tarafından getirilen öneriyi reddetti, kabul edilmez buldu, hala daha aynı pozisyondayız.
TC ÖNERİSİ NEDEN REDDEDİLDİ?
- Belirsiz olan birçok konu vardı. Öneriye göre su Güzelyalı'ya gelecek, orada özel bir şirkete devredilecekti.
- Kuzey Kıbrıs’taki tüm yer altı kaynakları dahil tümünü kapsayacak bir işletim şekliyle, özel bir şirket tarafından işletilecek bir tekel vasıtasıyla Kıbrıs Türk yönetimin pek söz hakkı olmadığı bir sistem içerisinde ve toplanan paranın da belli kısmının belediyelere verileceği bir yönetim şekliydi.
- Bu tekel özelleştirme modeline hayır denildi, yeni bir model konuşulması gerektiği fikri öne çıkarıldı.
TC ÖNERİSİNİN ‘OLUMSUZ’ YANLARI?
- Bu öneriye göre bizim su kaynaklarımızı kullanamayacağımız bir durum ortaya çıkacaktı.
Suyun işletilmesiyle ilgili ve fiyatının belirlenmesiyle ilgili pek söz hakkımız olmayacaktı.
- Tahsilat özel sektör tarafından yapılacaktı, bunun içerisinden bir miktar para Kıbrıs Türk tarafına (Su Kurumu-belediyeler) aktarılacaktı.
Bunların kabul edilemez buldu PM ve bir çalışma başlatıldı.
ŞİMDİ YAPILAN NEDİR? CTP NE ÇALIŞIYOR?
- Bu güne kadar reddedilenin yerine alternatif bir proje konulmamıştı.
- Şimdi yapılan reddedilen yönetim ve işletim şekline alternatif karşı önerinin hazırlanması aşamasıdır.
Bu güne kadar tek söylenen özerk su yönetimi olacak ve BESKİ olacak şeklinde bir çok genel-spesifik olmayan bir duruştu.
Bu duruş aslında toplumda "Evet reddettiniz ama yerine ne koyacaksınız" tepkilerine neden olmuştu.
Aslında içi boş bir öneri ve proje olmasa da halka genel hatlarıyla anlatıldığı için toplum olanı analiz edebilecek kadar bilgiye sahip değildi.
- CTP-PM bunun üzerine kurulan komite ile Türkiye'nin önerisine kendi prensiplerini de koyarak bu metnin nasıl kabul edilebilecek pozisyona getirilebileceği üzerine bir çalışma başlattı.
YENİ MODELDEKİ PRENSİPLER
- Peki CTP'nin durumu kabul edebileceği 'HASSASİYETLER' ve 'PRENSİPLER' neydi?
CTP bu projenin çok büyük bir proje olduğunu kabul ediyor ve suyun bir ihtiyaç olduğunu söylüyor. CTP'nin söylediği eğer bu suyun işletmesi bir dayatma şeklinde önüne koyulursa bu suya muhtaç olunmadığını belirtiyor, alternatiflerine dikkat çekiyor.
Hazırlan yönetim şekliyle CTP'nin amacı ve hassasiyetler şunlar oldu:
- Bu gelen suyu UCUZA halka iletilmesi amaçlar arasında birinci sıradadır. (Farklı kaynaklardan su üretmen mümkündür- Hali hazırda su üretimi vardır, şebekelerimizde su akıyor- su kaynaklarımızda su vardır)
- Burada KAMU YARARININ gözetilmesi lazım. Bir kamu-özel ortaklığından bahsediliyor. Bu ortaklığından en önemli konu iki tarafın da bu ortaklıktan fayda sağlaması gerekir. Özel sektöre karına bakar, bu doğaldır. Esas konu kamunun nasıl bir fayda sağlayacağıdır. Kamu bu sistemden ne kazanacaktır? Kamunun faydası, kendini finans yükü altına koymadan vatandaşına en ucuz şekilde kaliteli su sunması olarak özetlenebilir…
- Kullanılacak suyun atık su olarak doğaya en uygun şekilde döndürülmesini sağlamak da amaçlar arasındadır.
- Bir diğer amaç ve hassasiyet; suyun yönetimi ve işletimi BELEDİYELERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ sekteye uğratmaması gerekir. Zaten sıkıntılı olan belediyelerden en yüksek oranda gelir kaynağı olan su gelirlerini elinden alınsanız belediyelerimiz sürdürülemez hala getirirsiniz. Bu nedenle belediyelerin de bu sıkıntılı halini aşacak bir modele ihtiyaç var. İşletme şekli belediyelerin sürdürülebilirliğini de sağlamalı.
Yani suyun özel bir şirket tarafından yönetilip işletilmesi, tahsilatı ilgili şirketin yapması ve toplanacak paradan belediyelere bir miktar vermesi belediyeleri şu anki sıkıntılı durumdan daha geriye götürecekse bu kabul edilmez bir durumdur.
- Hassasiyetlerden biri söz sahibinin KIBRIS TÜRK YÖNETİMİ olmasıdır. Bunu dikkate alarak bir yol haritası çizmeye çalışıldı.
- Uzun vadeli su politikasını da Kıbrıs Türk tarafı belirlemeli.
- Doğal kaynakların korunması ve güçlendirilmesi de hassasiyetler arasındadır…
- ALTERNATİF SU KAYNAKLARININ kullanılması engellenmemeli. (TC önerisinde su kaynaklarının mühürlenerek kapatılması yer alıyordu). CTP'nin görüşüne göre projenin hayat bulmasıyla arıtma, yer altı su kaynakları veya yağmur suyu kaynaklarını üretme ve kullanmadan men edilmememiz gerekiyor.
- MALİYET de önemli bir konu. Güzelyalı'dan evlere kadar gidecek suyun maliyeti hesaplanırken projenin toplam maliyetinden belediyelerin mevcut yatırımlarının da dikkate alınması gerekiyor. Bu altyapı da kullanılacağı için anlaşmada bu mevcut altyapının da hesaba katılarak anlaşma yapılması lazım. Bu hak belediyelere aittir. Kendi öz varlıklarıdır bu altyapı belediyelerin. Yani ilgili şirket eğer bu altyapıyı da kullanarak evlere su sağlayacaksa bu yatırımın karşılığını da bir şekilde belediyelere ödemesi lazım, belediyelerin özel şirkete kendi kaynaklarıyla kurduğu altyapıları hibe edecek hali yok.
- TEKELLEŞMENİN önlenmesi lazım. Bir özel şirket tek başına mal ve hizmeti üretiyor diye, malın kalite ve fiyatının belirlenmesinde tek söz sahibi olması sorun olur. CTP bunu kabul edilmez buluyor. Evlerimize gelecek suyun maliyeti bir özel şirketin insafına bırakılmaması lazım.
- Yapılacak anlaşma ve işletme şeklinin CTP'nin ideolojik duruşuna da uygun olması lazım. Bu bağlamda CTP-PM prensipleri göz önünde tutulması lazım. Elbette hükümette olan partinin siyasi kararları en yetkili organ olan parti meclisinde alınıyor, bunda şaşılacak bir şey yok.
- Anlaşma KKTC mevzuatıyla da çelişmeyecek durumda olmalı. Şu anda suyu belediyeler işletiyor. Yasalarımıza göre bu hak belediyelerindir. Bu durumla çelişmeyecek bir sistem oluşturulmalı.
CTP'NİN MASADA ORTAYA KOYACAĞI TAVIR
- Su adaya girdiği anda belirlenen bir fiyattan bizim kamuya ait idaremiz tarafından (SU İşleri Dairesi ya da Özerk Su Kurumu) satın alınması veya devralınması gerekiyor. (Özel sektörün devralması suyun özelin inisiyatifine verilmesi demektir.)
- Şu anda bir fiyat belirlenmedi. Bir fiyat belirlenmeli. Tabii iki fiyattan bahsediliyor. Birinci fiyat adaya girdiği andaki fiyatı… Ki burada bahsedilen suyun belirlenecek fiyattan Kıbrıs Türk yönetiminin suyu teslim alacağı fiyat. Bir evlere satılacak fiyat.
- Burada önemli olan suyun araya girdiği anda Kıbrıs Türk idaresi tarafından satın ve teslim alınmasıdır. CTP bu noktada bundan sonraki 'su kimindir' tartışmalarının sona ermesi adına suyun adaya girdiği anda KKTC yönetimi tarafından satın ve teslim alınmasını gerektiğini önemli görüyor. Bu su girdiği anda fiyat hesaplaması yapılacak.
- CTP eğer su fiyatında anlaşılmaması durumunda 'suyu almama' alternatifini de masaya koyuyor. Suyu alma mecburiyetimiz yok. Eğer bizim sattığımız sudan daha pahalı bir su olacaksa suyun alınmaması da gündeme gelebilir.Yani Türkiye 'Suyun Güzelyalı’daki satış fiyatı ton başına mesela 7 TL'dir' derse biz bu suyu nasıl alıp satabiliriz ki bu fiyata? Bizim ortalama ton başına su 1.6 TL iken 7 TL'ye suyu neden alalım ki? Bu nedenle bir fiyat belirlenmesi lazım ve bu su belirlenen fiyata KKTC makamları tarafından adaya girdiği anda satın ve teslim alınması gerekiyor. Ve bu fiyat da makul olmalıdır.
- TC yetkileri ile görüşürken bir 'Su Satın Alma Anlaşması' imzalanması lazım, öncelikli olarak. Bu anlaşmada suyun fiyatı kesin olarak belirlenmelidir. Fiyatı belli olan suyu satın aldığımız takdirde geriye bu suyun en iyi şekilde evlere ve tarıma ulaştırabilecek metotları konuşmamız lazım. İşte bu noktada 'kamu-özel ortaklığı' gündeme geliyor.
- Yelpazenin bir yanında özelleştirme var, diğer tarafında kamu var. Bu ikisinin arasındaki tüm anlaşma modellerine kamu özel ortaklığı diyebiliriz. Bu ortaklık şekillendirilebilir, farklı yöntemlerde olabilir.
Bunlar şu şekilde olabilir:
- Kamu olarak sizin paranız var, yatırım yapmak için özelden dizaynını ve inşasını yapmak için hizmet satın alırsınız.
-Ya da sizin kamu olarak paranız var, yatırım yapmak için özelden bunun dizaynını ve inşasını ve işletimini de yapmak için anlaşma yaparsınız.
-Sizin paranız olmayabilir kamu olarak, özele dersiniz ki 'sen gel inşasını yap, işletmesini de yap, beli bir süre sonra yatırım bana dönsün. Bu da yap işlet devret dedikleri…
- Öne çıkan en uygun ortaklık modeli, ‘kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesi’ modelidir. Bir özel sektöre imtiyaz vererek kamu adına bu yatırımı yapsın ve parasını aldığı gün mal devredilir mantığı üzerine kurulu bir modeldir. Bu model 'yap-işlet devret'ten farklı bir modeldir. Yap-işlet devret'te mülk özele ait olabilir, yatırım kendinindir, belirli bir günde size devretmesi gerekmektedir.
u Bir şartname ile tüm detayları yer alacak şekilde Kuzey Kıbrıs'ta bir ihale hazırlanacak. Bu ihale şartnamesinde ilgili bakanlıkların ve tavan fiyatın da olduğu ve çalışanların kimlerden oluşacağı sözleşme hazırlanmalıdır. Suyun fiyatının belirlenmesinde şimdiki su fiyatı da dikkate alınacak.
Bu ihaleye belediyeler- BESKİ de girebilmelidir. BESKİ herhangi bir özel şirketle de bir ortaklık kurabilir.
Eğer özel sektör BESKİ ya da belediyelerinden daha düşük bir fiyat önerebilirse hizmet özel sektörden alınabilecektir. Bu özelleştirme değil, özelden hizmet alımıdır.
- Bir özel şirket (ya da şirketler) bu hizmeti alması durumunda bile kamuyu temsilen ya da belediyeleri temsilen özel şirketin yetkili kurulunda bulunması gerekir.
İşletmede ise model 'hizmet alımı' şeklinde olabilecektir. Bu hizmet alımı belediyelerden olabilir, belediyelerin içinde olduğu bir konsorsiyum (özel sektör-belediyeler) olabilir. Şimdi bu model üzerinde konuşuluyor.

















