1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Sözcükleri doğru yazmak gerekir de, peki hangisi doğru?
Sözcükleri doğru yazmak gerekir de, peki hangisi doğru?

Sözcükleri doğru yazmak gerekir de, peki hangisi doğru?

Doğru kullanımının ne olduğunu bilmediğim sözcüklerin nasıl kullanıldığını görmek için, genelde herkesin yaptığı gibi, önce bir google taraması yaparım. Ancak, aynı sözcüğün farklı yazılış biçimlerini görmek beni rahatsız eder. Elinizin altında ya da inte

A+A-

 

 

Doğru kullanımının ne olduğunu bilmediğim sözcüklerin nasıl kullanıldığını görmek için, genelde herkesin yaptığı gibi, önce bir google taraması yaparım. Ancak, aynı sözcüğün farklı yazılış biçimlerini görmek beni rahatsız eder. Elinizin altında ya da internette bulunan sözlükler ve yazım kılavuzları da yetersiz kalabilir çoğu durumda. 

Gazeteler sadece bugün meydana gelen olayların bir özetini vermez, aynı zamanda bir toplumun tarihi, kültürü ve dili konusunda da başvurulabilecek bir arşivdir aynı zamanda. Haberlerin doğru olması kadar, sözcüklerin de doğru yazılması gerekir.

Bunları yazmamın nedeni, bir Yenidüzen okurunun yazı işleri müdürü Cenk Mutluyakalı’ya yönelttiği eleştiridir. 14 Ekim Pazar günkü gazetede yer alan, “Bandabulya’da renkli bir gün” başlıklı haberde geçen “bandabulya” sözcüğünün yanlış yazıldığını, doğrusunun “bandabuliya” olduğunu belirtmiş okur. Cenk Mutluyakalı da köşesinde bu eleştiriyi dile getirdi ve şunları yazdı: “Özür dileriz.. Doğrusu Bandabuliya olacaktı.. Ne yapalım, yeni nesil, ‘Rumca’ kelimelere tam da alışamadı. Yazım kılavuzu da almıyor bu ağzı..” Eleştiride dile getirilen Türkiyeli Kıbrıslı meselesine hiç girmeyeceğim.

Daha önceki bir yazımda (2 Nisan) Rumcadan geçen bir başka sözcüğün yazımını konu etmiş ve “sakulli mi sakkuli mi” diye sormuştum. Bekir Azgın hoca Havadis’ten yanıt vermiş ve “sakullidir sakulli” demişti.  

Kıbrıslıca diye adlandırılan, aslı sanırım büyük ölçüde Rumca olan çok sayıda sözcük var ve bu sözcükler zaman zaman haberlerde kullanılıyor. Ancak, Kuzey Kıbrıs’ta, dil kurumu veya dil derneği gibi başvurulabilecek bir otorite de olmadığı için, Bekir Azgın gibi Rumca da bilen uzmanlara düşüyor iş. Belki bir iyilik eder de, Rumca’dan Türkçe’ye geçen ve gündelik dilde yaygın olarak kullanılan sözcüklerin doğru kullanımları ve anlamlarını içeren bir sözlük hazırlar. Gazeteciler de böylece ikide bir yanlış yapmaktan kurtulurlar.

Bandabuliya, belediye pazarı anlamına geliyormuş. Genelde kapalı mekânlar olduğu için “kapalı çarşı” da denebilir sanırım. Bu arada, Girne Belediyesi web sitesinde “Bandubuliya” yazıyor, ama lefkosatrukbelediyesi.org sitesine girdiğinizde, sitede yer alan bir habere “Bandabulya renkleniyor” başlığı uygun görülmüş.

Farklı yazımları olan başka sözcükler de var. Cigla mı cikla mı; garavulli mi garavolli mi; çakıstes mi çakıstez mi; kolakas mı kolokas mı; molehiya mı molohiya mı; golifa mı gollifa mı?

NOT: Belki Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği, Kıbrıs Türk Basın Tarihi gibi değerli bir eseri kazandırmanın yanında bu dil meselesine de el atar ve uzmanlara bir “yazım klavuzu” hazırlatabilir diye umuyorum.  

 


 

 

Gazetelerin deklarasyonu işe yaramadı

Türkiye’de yayımlanan 20 gazetenin, “gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir” başlıklı deklarasyonu üzerine iki hafta önce yaptığım değerlendirmede şunları yazmıştım: “Türkiye gazetelerinin ortak deklarasyonun altındaki gerçek kaygı azalan tirajlar mıdır, yoksa etik duyarlılık mıdır? Eğer azalan tirajlar nedeniyle bu deklarasyon yayımlandıysa, yanlış yapılmıştır. Özellikle sabah programlarında gazetelerin manşetlerinin verilmesini ben de gazeteler için bedava reklam olarak değerlendiriyorum. Gazeteler, bu deklarasyonla, öncelikle kendilerine zarar vermişlerdir. Bu hafta açıklanacak tiraj raporlarında durumu daha net görebileceğiz. Eğer tirajlar sanıldığının aksine artmayıp azalırsa, deklarasyon çöpe gidecektir.”

Aradan iki hafta geçti ve iki tiraj raporu açıklandı. İlk hafta (1-7 Ekim) toplam tirajlar hemen hemen aynıydı ancak özellikle deklarasyona imza koyan bazı gazetelerin tirajlarında dramatik düşüşler görüldü. Bu ilk haftada Suriye ile yaşanan bomba krizini ve savaş olasılığının artmasını da hesaba katmak gerekir. Çünkü özellikle kriz dönemlerinde toplumun haber ihtiyacı artmakta ve bu da tirajlara yansımaktadır. Daha sakin geçen ikinci hafta (8-15 Ekim) tirajlarına bakıldığında, toplam tirajda 100 bin kadar düşüş olduğu görülüyor. http://www.medyatava.com/tiraj.asp linkinde yer verilen tiraj raporlarına göre, deklarasyona imza atan gazetelerin neredeyse tamamı tiraj kaybetti.

 


 

Haftanın manşeti

Geçen hafta içinde gazetenin en fazla ses getiren manşeti 17 Ekim’de atılan, “Evimizin içine karışma” manşetiydi. Türkiye’nin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın, Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ün davetlisi olarak geldiği Lefkoşa’da Başbakan İrsen Küçük’le yaptığı görüşmede açık destek belirtmesi ve “Tayyip bey sizinle yakaladığı o kimyayı çok önemsiyor ve KKTC’nin sizin önderliğinizde yakaladığı istikrarı, büyüme oranını ve kalkınmayı biz Türkiye olarak büyük bir gururla takip ediyoruz” demesi iç siyasete müdahale olarak yorumlandı ve eleştirildi. Manşet haber, bu eleştirileri toparlayan genel bir haber niteliğinde. Detaylarda Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, UBP Genel Başkan adayı Ahmet Kaşif, CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil ve CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’un açıklamaları yer alıyor.       


 

Göze batanlar

Özellikle manşetler atılırken daha dikkatli olmak gerekir. Manşet hem haberin içeriğini doğru biçimde yansıtmalı hem de doğru yazılmalıdır. Geçen hafta Yenidüzen’de gördüğüm bazı yanlışları burada not ediyorum.

16 Ekim tarihli gazetenin manşet haberinde “Müdahele değil de ne?” başlığı kullanılmış. Sözcüğün doğru kullanımı “müdahale” olmalıydı. Nitekim 17 Ekim’de 3. sayfada yayımlanan habere “Yapılan açıklamalar müdahaledir” başlığı atılmış.

14 Ekim tarihli gazetenin 4. sayfasında yer alan haberin başlığı, “Tahammülüz kalmadı” şeklinde. Doğrusu, “Tahammülümüz kalmadı” olmalıydı.

 


Okura çağrı

Yenidüzen okur temsilcisi olarak Mart 2012’den beri haftalık değerlendirmeler yapıyor ve gazetecilik açısından önemli gördüğüm konuları sayfama taşıyorum. Ancak, en başta da belirttiğim gibi, okur temsilciliği kurumunun bu ülkede yerleşebilmesi ve kurumsallaşabilmesi için okurun da okur temsilcisine eleştirilerini iletmesi beklenir. Bugüne kadar yaşadığım deneyim, bu kurumun yeterli ilgiyi görmediği şeklindedir. Hatta zaman zaman, okur temsilcisine yöneltilen eleştirilerin facebook sayfalarına taşındığı bile oldu. Bu eleştirilerin doğrudan okur temsilcisine yazılmasını arzu ederdim. Böylece ben de bu eleştirilere gazetedeki sayfamda yer verebilir ve kendimi savunabilirdim ya da “sessiz kalırdım”. Yenidüzen okurundan ve kendileriyle veya ilgi alanlarıyla ilgili haberlerden şikâyetçi olanlardan, haberlerle ilgili eleştirilerini okur temsilcisine iletmelerini bekliyorum. Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici, her hafta çok sayıda eleştiri aldığını ve bunları değerlendirmekte zorlandığını söyledi, ben de şikâyet etme, tersi de olabilir dedim kendisine.     

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 6233 defa okunmuştur