1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Siyasetin çocukları onlar…
Siyasetin çocukları onlar…

Siyasetin çocukları onlar…

Siyasetin önde gelenlerin çocukları onlar… Babaları kadar, toplum önünde olan, hem de babalarının yaptıkları ile sınanan… "Mecburi" siyasi yaşamın içinde doğan, büyüyen, siyasi kimlikleri bir nevi "babaları" tarafından şekillenen çocuklar onl

A+A-

Siyasetin önde gelenlerin çocukları onlar… Babaları kadar, toplum önünde olan, hem de babalarının yaptıkları ile sınanan…

"Mecburi" siyasi yaşamın içinde doğan, büyüyen, siyasi kimlikleri bir nevi "babaları" tarafından şekillenen çocuklar onlar…

Avantajlarının yanı sıra dezavantajlarını fazlasıyla yaşayan…

Mesleklerinin ötesinde “babalarının kimliği” üzerlerine yapışan...

* * *

Yıllarca UBP’ye başkanlık eden, başbakan olan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun kızı Resmiye Eroğlu Canaltay, fazlasıyla ‘babasının kimliği’ ile anıldı.

Siyasetin içinde doğdu, babasının başkanlık ettiği partinin çeşitli kademelerinde görevli oldu. Bundan da gurur duydu ancak her zaman  “Eroğlu’nun kızı” sıfatı “Resmiye”den önce geldi.

 Oysa, “Öncelikle ben Resmiye’yim, Mağusalıların dediği gibi işimden dolayı “Restur’um” diyor Resmiye Eroğlu Canaltay…

Bir diğer isim 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın oğlu Ongun Talat, avukat, müzisyen kimliğinin yanında o da bir siyasetçi çocuğu…

“Babanızın ismi sizden beklentileri yükseltiyor, omzunuza yük katıyor gibi gözükebilir ama aslında babanızın toplum tarafından algılanışı sizin insan ilişkilerinizdeki tavırlarınızla da birleşince, ortaya çıkan durumun avantajınıza olan taraflarını da es geçmemek gerek” diyor Ongun Talat…

Rauf Denktaş ise, 1’nci Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın torunu, DP Genel Başkanı Serdar Denktaş’ın oğlu aynı zamanda rallici, müzisyen bir genç…

Ama o da siyasi bir evde dünyaya geldi. Doğduğu andan itibaren siyasetle iç içe…  

Rauf Denktaş'a söz verelim:
“Yıllar ilerledikçe toplumda ismimizin ne kadar büyük bir önemi olduğunu daha iyi anladık, dedemi, babamı sevenler beni tanımadan sevmeye, siyasi görüşlerini beğenmeyenlerse tanımadan önyargıya neden oluyordu.”
Sizi 'siyasetin çocukları' dosyamız ile baş başa bırakalım, bir de onlardan dinleyiniz, dilerseniz...

 

 


Rauf Denktaş'ın torunu, Serdar Denktaş'ın  oğlu, Rauf Denktaş

'Doğdum doğalı siyaset var'

"En zor dönemlerimizi herhalde Annan Planı döneminde yasamıştık. Dedenin aldığı kararı beğenmeyenler bizlere ‘vay baban nasıl dedeni dinlemez’ diyenler yine bizlere yüklenmişti, sitem etmişlerdi"

·        ADRES Kıbrıs: Dede 1’inci Cumhurbaşkanı, Baba DP Genel Başkanı… Bu nasıl bir duygu?

 

·        Rauf DENKTAŞ: Dede kurucu Cumhurbaşkanı, baba Demokrat Parti Genel Başkanı olunca, haliyle üzerimdeki sorumluluk duygusu bir o kadar daha ağır oluyor. Üstelik taşıdığım soyadı da Denktaş olunca, bu sadece ada içerisinde değil tüm Türklük aleminde bir yük ve sorumluluk getiriyor. Tabii ki tüm bu sorumluluk duyguları içerisinde büyük de bir gurur ve onur duyuyorum.

 

·        ADRES Kıbrıs: Siyasetin içerisinde dünyaya gözlerini açtın. Evde hep siyaset vardı. Nasıl bir çocukluk geçirdin?

 

·        Rauf DENKTAŞ: Dünyaya gözlerimi açtığım günden beri siyasetin içindeyiz. Çocukluk yıllarımız büyük bir ailenin içerisinde kalabalık ortamlara alışkın ve genelde her ne kadar sevgisini hissetmesek de, kendilerini bu millete adayan bir ailenin üyesi olmak, ister istemez çocuklar üzerinde biraz ihmale neden olabiliyor.

 

·        ADRES Kıbrıs: Yıllar içerisinde bu sana nasıl yansıdı. Ne gibi avantaj ve dezavantajlarını yaşadın? Nasıl olaylar başına geldi?

 

·        Rauf DENKTAŞ: Tabii ki bundan rahatsızlık duymuyorum çünkü aslında kendi çocuklarını özelde her ne kadar ihmal etmiş olsalar da genelde dededen babaya geçen vatan sevgisi içerisinde genelde tüm çocuklara daha iyi bir gelecek verebilmek adına çalıştıklarını büyüdükçe görebiliyorum. Tabiatı ile benim çocukluğum da siyaset meydanlarında, mitinglerde konvoylarda, köy gezilerinde dedenin, babanın peşinde geçti.

 

·        ADRES Kıbrıs: Bu ‘ayrıcalık’ çevre ve bireysel ilişkilerine nasıl yansıdı?

 

·        Rauf DENKTAŞ: Yıllar ilerledikçe toplumda ismimizin ne kadar büyük bir önemi olduğunu daha iyi anladık, dedemi babamı sevenler beni tanımadan sevmeye, siyasi görüşlerini beğenmeyenlerse tanımadan önyargıya neden oluyordu.

Herkesin kendine has bir karakteri vardır, bunu aileden gördüğü eğitimle bağdaştırmak mümkündür ancak kimseyi tanımadan yargılamamak lazım. En zor dönemlerimizi her halde Annan Planı döneminde yasamıştık. Dedenin aldığı kararı beğenmeyenler bizlere ‘vay baban nasıl dedeni dinlemez’ diyenler yine bizlere yüklenmişti, sitem etmişlerdi.  Ama her ikisinin de almış olduğu kararlar bu toplumun ve tabii ki evlatlarının, hepimizin geleceğinin endişesiyle alınmıştır. Eskiler, yaşadıkları geçmişle yeni nesiller de umutla hareket etmeyi seçmişlerdir. Temelde esas olan toplumun birliğini ve dirliğini bozmamaktı.

 

·        ADRES Kıbrıs: “Denktaş’ın torunu ve oğlu” kimliği ile anıldın, bunun ötesine geçebildin mi?

·        Rauf DENKTAŞ: Denktaş olmak bir ayrıcalık mıdır? Bence KKTC’yi seven herkes ayrıcalık sahibidir. Evet, her zaman dede Denktaş’ın torunu ve baba Denktaş’ın oğlu olmaktan gurur duyacağım. Bizim ailede 3 tane Rauf Denktaş vardır; birincisi dede Denktaş ikincisi rahmetli amcamın oğlu abi Rauf, ben de ailede bebe Rauf olarak bilinirim. Toplum nazarında beni genelde katıldığım yarışlardan, rallilerden 'sen o yarışçı olan mısın' diye ayırt ederler. Bir de ailemizden gelen sanata düşkünlüğümüzden… Genelde ailenin tüm erkek bireyleri gitar çalar.

 

 

·        ADRES Kıbrıs: Son olarak neler söylemek istersin?

·        Rauf DENKTAŞ: Son olarak  büyük lider, büyük devlet adamı büyük babamız Denktaş dedemizin geçirmiş olduğu rahatsızlıktan bir an önce iyileşmesini diliyorum. Denktaş’a sadece dede olarak değil, toplum olarak halen daha bilgi, deneyim ve tecrübelerine ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim. Allah Denktaş’ı başımızdan eksik etmesin.

 


 

 

Ongun Talat:
'Belli idealler uğruna verilen bir mücadelenin neferiyim'


"Bizim nesil partili gençler esas itibariyle CTP’nin içinde büyüyen gençlerdir. Çoğunlukla daha reşit olmadan, lise komiteleri ve hatta daha öncesinde partinin içerisinde örgütlendik"


·        ADRES Kıbrıs: 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın oğlu olarak siyasette anılmak nasıl bir duygu?

 

·        ONGUN TALAT: Aslında herhangi bir şekilde “siyasette anılma” durumunun söz konusu olmadığını düşünüyorum. Benim için, medyada yer almama vesile olan son kurultaydaki parti meclisi seçimi, yıllardır çeşitli organlarına aday olduğum ve görev yaptığım CTP içerisinde, örgütsel anlamda bir göreve talip olmamdan öte bir şey değil. Belli idealler uğruna verilen bir mücadelenin neferiyim, kendimi siyasi anlamda ancak böyle ifade edebilirim. Sorunuza dönecek olursam, benim için zaten yaptığım her işte “Talat’ın oğlu” olarak anılmak fazlasıyla alıştığım, özümsediğim ve biraz da içselleştirdiğim bir durumdur. İnsanlar içselleştirdikleri durumlarla ilgili çok fazla düşünmemeye başlarlar ama özellikle son dönemde medyada PM üyeliğimin ele alınış biçimi, beni “nasıl hissettiğim” konusunda tekrar düşünmeye itti. Şu sonuca vardım; Mehmet Ali Talat gibi bir siyaset adamının oğlu olarak anılmak her şeyden öte büyük bir gurur vesilesi, her türlü özelliğini bir oğul olarak sonuna kadar başınız dik taşıyabileceğiniz bir baba, onun konumu omuzlarınıza belli bir yük yüklemiyor değil ama bir müddet sonra o taşıdığınız yükün, sadece kendiniz olmakla taşınabilecek bir yük olduğunun farkına varıyorsunuz.

 

 

·        ADRES Kıbrıs: CTP’nin alt kadrolarında yer aldın, son 2 dönemdir, Parti Meclisi’ne girdin. Özellikle son PM’ye 3’ncü sıradan girme başarısını gösterdin. Bunda Talat’ın oğlu olmanın etkisi nedir? Mehmet Ali Talat’ın oğlu olmanın ötesinde siyasette “sen” olmayı nasıl başardın?

 

·        ONGUN TALAT: Benim ve bizim kuşaktan diğer bazı arkadaşların CTP ile olan ilişkisi henüz herhangi bir organda görev almadan da daha önce,  çocuk yaşlarda başladı. Bizim nesil partili gençler esas itibariyle CTP’nin içinde büyüyen gençlerdir. Çoğunlukla daha reşit olmadan, lise komiteleri ve hatta daha öncesinde partinin içerisinde örgütlendik. O günlerden bugüne ben de diğer arkadaşlar gibi gerek Gençlik Örgütü’nde, gerek öğrenci örgütlerinde, gerekse de partide çeşitli görevler üstlendim. Bütün bunları yaparken önemli olan soyadınızdan çok kendiniz olarak, kendi niteliklerinizi katarak bir şeyler üretebilmek,  katkı koyabilmek.  Ben belli sayıda CTP delegesinin ilk üç sırayı şekillendirirken belli bir anlayışla, vefa duygusuyla hareket etmiş olabileceğini reddetmiyorum ama tanıdığım CTP’lilerden oy almak için sadece soyadınızın yetmeyeceğini de belirtmek istiyorum.

 

·        ADRES Kıbrıs: Siyasetçi çocuğu olmaktan en çok ne zaman rahatsızlık duydun. Siyasetçi çocuğu olman bireysel ilişkilerini nasıl etkiledi?

 

·        ONGUN TALAT: Babam Eğitim Bakanı olduğunda ben ilkokul son sınıftaydım. O dönemde bocaladığımı, “nereden çıktı bu iş” diye düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum. Okul hayatımın daha sonraki dönemlerinde, sayısı fazla olmasa da bazı öğretmenlerin,  bana olan bakış açılarından, olağan denebilecek haylazlıkların babamın konumundan dolayı abartılmasından oldukça rahatsızlık duydum. Dedikodu mekanizmasının ne kadar güçlü ve acımasız olduğunu erken yaşlarda öğrendiğiniz zaman, buna karşı geliştirdiğiniz tutum daha güçlü oluyor, öyle her laftan etkilenmemeye başlıyorsunuz. Bireysel ilişkiler anlamında da,  kendi kişiliğinizi insanlara aktarabilmek, kendiniz olduğunuz için kabul görebilmek, sizin için önem kazanıyor. Ama zaman içerisinde her şey yerli yerine oturuyor.  Mehmet Ali Talat’ın oğlu olmak benim kişiliğimin önemli bir parçası zaten, insanlar tabii ki bu nokta üzerinden beni değerlendirecekler, bu konu üzerinde çeşitli yorumlar yapacaklar. Önemli olan sizi tanıdıkça onların gözündeki saygınlığınız ve değerinizin ne olduğu. Sosyal yaşamda da, iş hayatında da bu böyle. Babanızın ismi sizden beklentileri yükseltiyor, omzunuza yük katıyor gibi gözükebilir ama aslında babanızın toplum tarafından algılanışı sizin insan ilişkilerinizdeki tavırlarınızla da birleşince, ortaya çıkan durumun avantajınıza olan taraflarını da es geçmemek gerek.

 

·        ADRES Kıbrıs: Özellikle Cumhurbaşkanlığı dönemi sürecini nasıl yaşadın? Ne avantaj ve dezavantajlarla karşı karşıya kaldın?

 

·        ONGUN TALAT: Siyasi olarak bu kadar yoğun bir ailenin çocuğu olmak belli olumsuzluklara yol açtı doğrusu. Bunun dışında da bazı insanların dönem dönem bana olan yaklaşımları bağlamında bazı sıkıntılar da yaşadım. Makamların belli çıkarları elde etmek için kullanıldığını düşünen, bundan da önemlisi bunun böyle olması gerektiğine inanan, kendiniz için belli avantajları kullanmamanızı enayilik olarak gören, “ben olsaydım neler neler yapardım” diye konuşan insanların sayısının benim daha önce bildiğimden çok daha fazla olduğunu gördüm. Ama belirtmeliyim ki, babamın Cumhurbaşkanlığı döneminin bir muhasebesini yaptığımda, toplum için gecesini gündüzüne katmış  bir liderin oğlu olmak benim için her şeyden daha önemli. Babam benim görüşüme göre, Cumhurbaşkanlığı görevinde siyasi olarak da, insani ve ahlaki değerler olarak da doğru ilkeler üzerinden politikalarını sürdürdü. Bu da hem benim hem de ailem için onur verici bir şey. Bunun dışında eğer günlük yaşamda bu konumun getirdiği sıkıntılar yaşandıysa, bunları bugün ille de dezavantaj olarak sıralamak bana çok doğru gelmiyor.

 

·        ADRES Kıbrıs: Son olarak neler söylemek istersiniz?

 

·        ONGUN TALAT: Son olarak CTP’deki oğullar meselesiyle ilgili yapmak istediğim bir yorum var. Ben herkesin karşısındaki insana belli bir saygıyla yaklaşması gerektiğine inanırım. PM seçimi sonrası bazı yazarların dar bir bakış açısıyla, üstelik doğru düzgün bilgi sahibi olmadan yaptıkları yorumları en basit tabiriyle saygısızlık olarak algıladım. Bilenler bilir, CTP’de koltuk için kavga verilmez, CTP’de siyaset yapılır, bu siyasete katkı koymak isteyen bireylerin örgüt içerisindeki görev alma istekliliğine ise kimse ipotek koyamaz. Hele gerekçeleri, “birinin soyadı şu, diğeri seçimde babasıyla yarıştı, bir diğeri de filancanın yeğeni” gibi ısmarlama gerekçelerse, partiyle bir geçmişleri olsun veya olmasın bu partiyi tanımıyorlar demektir.

 

 


'Ben Resmiye'yim, Restur'um!'

"Kendi emeğinizle yaptıklarınıza, başardıklarınıza bile insanlar “acaba” gözüyle bakıyorlar"


·        ADRES Kıbrıs: Resmiye Eroğlu Canaltay, bir Başbakan ve şimdi Cumhurbaşkanı çocuğu… Kendi kimliğinden öteye bugüne kadar hep “Sayın Eroğlu’nun kızı” olarak anıldı. Bu nasıl bir duygu?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Öncelikle belirtmek isterim ki bir halk tarafından, partilileri tarafından, lider olarak tanımlanan birinin kızı olmak tabii ki gurur vericidir. Ama tabii ki öncelikle ben Resmiye’yim, Mağusalıların dediği gibi işimden dolayı “Restur’ um”. Bana ailem de dahi herkes “Restur” diye hitap eder. Kız kardeşimin kızları bile bana teyze değil Restur diye çağırır. Ama aynı zamanda Resmiye Eroğlu Canaltay’ım. Toplumlarda bu tür tanımlamalar her zaman vardır. Ben inanıyorum ki Eroğlu soyadını taşıyarak bir yerlere gelmenin ötesinde kendi çalışmalarım, görüşlerim, dik duruşum ve insanları sevmemin de bana kattığı değerlerle Eroğlu’nun kızı kimliğiyle birlikte bir kişilik olarak toplumun içinde kendime bir yer buluyorum.

 

·        ADRES Kıbrıs: Bir siyasetçi çocuğu olarak neler yaşadınız? Bunun size ne gibi avantaj- dezavantajları oldu?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Bizim gibi küçük toplumlarda siyasetçi çocuğu olmak tabii ki çok zor. Kendi emeğinizle yaptıklarınıza, başardıklarınıza bile insanlar “acaba” gözüyle bakıyorlar.

Ben bunu önemli bir dezavantaj ve yıpratıcı bir unsur olarak görüyorum.

Turizmi seviyorum ve bu alanda çok emeğim var. Başarılı bir turizmci olduğum ve siyaset için de önemli bir birikimimin olduğu inancındayım ama bazı çevreler ve bazı kişiler bana “Babasının arkasına sığınarak bir yerlere gelmeye çalıyor” diye haksız ithamlarda bulundu.

Bazı kişiler kendileri nereden nereye gelmişler hiç düşünmeden ve toplumun bazı şeyleri bilmediğini ya da unuttuğunu sanarak bazı yakıştırmalar yaptı. Ama memnuniyetle gördük ki halk onlara itibar etmedi, etmiyor.

Tanınmış bir babanın, bir Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın bana göre en büyük avantajı ise daha çok insanın beni tanıması, benim de daha fazla insanı tanıma olanağı bulmam oldu.

 

·        ADRES Kıbrıs: Milletvekilliği adaylığınızda, partinin yönetimlerinde yer aldığınızda bile “Sayın Eroğlu’nun kızı” olarak anıldınız. Siyasette ‘siz’ olmayı nasıl başardınız?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Siyasetçilerin, devlet adamlarının çocuklarının dünyanın pek çok yerinde kaderleri benzerdir. Ben, bilincim ve kişiliğim oturmaya başladığı andan itibaren siyasetle büyüdüm. Evimizde hep ülke sorunları konuşuldu. Şu anda, ben, UBP’nin, CTP’nin diğer partilerimizin dünden bu yana nasıl bir yol izlediklerini hatırlıyorum. Evimiz hep vatandaşlarla dolardı.

Onların sorunları bizim sorunlarımız olurdu. Maraş’ta yaşayan vatandaşlarımızın neler yaşadığını, köylerde arpadan tutun, hayvancılığa kadar yaşanan sorunları, işadamlarının, turizmcilerin, memurun, esnafın, işçinin isteklerini, tutumlarını dinleyerek bugünlere geldim.

Yemeğe gittiğinizde bile masanıza muhakkak vatandaş gelir, sorunlarını anlatırdı. Ben de babama bakardım cevabı ne olacak diye.

İş yaşamına atılınca, yani turizm sektörüne girince ise sorunları bizzat yaşamaya, onlarla boğuşmaya başladım.

İş kadını olsanız bile eğer babanız benim babam kadar siyasetin içindeyse siz siyasetten uzak kalamazsınız. Siz kaçmaya, uzaklaşmaya çalışsanız da siyaset sizi gelir, bulur.

Kaldı ki ben de siyaseti seviyorum ve insanlığa, insanlara, ülkenize, halkınıza hizmet verebilmek için gerekli bir olgu olarak görüyorum.

Benim milletvekilliğine aday olmama aslında ailem pek sıcak bakmadı. Ama partililerimizden, etraftan gelen baskıya varan telkinler neticesinde “ok” dedik.

Kadının toplum yaşantısındaki etkinliğinin artırılması, turizm olayının ileriye götürülmesi başta olmak üzere birçok konuda ciddi katkı sağlayacağıma inanıyordum ve kendime güveniyordum.

Ama ne oldu. Birileri çıktı ve seçilmemi engellesin diye haksız bir şekilde “hanedan” yakıştırmasını yaptı.  Birçok ayak oyunu ile seçimi kaybettim.  Önemli değil. Seçimler bazı kişilerin gerçek yüzlerini görmeme neden oldu.

 

 

·        ADRES Kıbrıs: En çok ne zaman ‘bir siyasetçi çocuğu’ olarak anılmak sizi rahatsız eder?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Gerçekle alakası olmayan bazı dedikodular, yazılanlar, bunların babama bağlanmaya çalışılması beni rahatsız eder. Ben turizmde kendi işimi yaparken hep kendi mücadelemle hep bir yerlere gelmeye çalıştım. Asla babamdan gelen kimliğimi kullanmadım.

Ancak “Babası sayesinde buralara geldi” denmesi beni üzüyor. Çünkü babamın benim yaptığım işlerle ilgisi ve bilgisi yok.

 

 

·        ADRES Kıbrıs: Son olarak neler söylemek istersiniz?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Dünyaya baktığımızda sayısız siyasi çocuğu siyasete girmiş bulunuyor. Bakınız son CTP Parti Meclisi’ne ilk üç sıradan Sayın Özker Özgür, Sayın Ferdi Sabit Soyer ve Sayın Mehmet Ali Talat’ın çocukları girdi. İyi de oldu. Ben yarar sağlayacaklarına da yürekten inanıyorum ve kendilerine başarılar diliyorum.

UBP’de de bu olabilir. Niçin olmasın?

Daha önce de belirttiğim gibi önemli olan kapasite ve niyettir. Ülkeye, insana duyulan bağlılık, hizmet etme duygusundaki güçlülüktür.Biz toplum olarak en çok hoşgörüye ve sevgiye ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.



 

 

Bir ilginç anı

ADRES Kıbrıs: Bu sıfattan dolayı başınızdan geçen ilginç bir olay var mı?

 

·        Resmiye E. CANALTAY: Annemler bir gün bir inşaat alanını geziyorlar. Adam anneme “Eroğlu’nun kızı Resmiye Hanım buradan iki tane daire aldı” demiş. Annem de “hangileri” diye sormuş. Adam da göstermiş ve “Annesi de dün geldi baktı” diye eklemiş. Annem hemen kendisini tanıtmış ve tabii ki adam bozulmuş.İşte böyle şeyler de oluyor.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2013 defa okunmuştur