
“Sanata kayıtsız kaldıkça kültürümüzü, kimliğimizi kaybediyoruz”
"Sanat kültürümüzün, kültür kimliğimizin temelidir. Sanata kayıtsız kaldıkça kültürümüzü, dolayısıyla kimliğimizi kaybediyoruz."
A+A-
Sonay Demirpençe
Fatma Dolakay - Son sınıf tıp fakültesi öğrencisi/ Stajyer doktor
- Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam… Kaotik.
- Şu an yaptığım işi yapmasaydım… Bir şeyler üretebilmek için çabalardım muhtemelen.
- Benim gündemimi en fazla meşgul eden… Tıpta uzmanlık sınavı.
- Kayıtsız kalamadığım şey… Siyasi gündem. Apolitikliği romantize etmiyorum tabii ki, zira her bilinçli birey belli bir miktarda içgüdüsel olarak politik gündemle ilgilenir. Bu yüzden apolitiklik olmakla politik olmak arasında kimsenin planlı bir seçim yapabileceğini düşünmüyorum ama yapabilmeyi dilerdim. Bir şey değiştirebildiğimiz yok zaten maalesef, en azından hayatımızı daha keyifle yaşayabilirdik. Cehalet mutluluktur derler ya.
- En büyük pişmanlığım… Keşke bazı farkındalıkları çok daha önce edinmiş olsaydım. Keşke zaman ve fırsat varken daha fazla okusaydım. Çok fazla zaman ve mental efor isteyen bir bölümde olduğum için farklı alanlara hakim olmak pek kolay olmuyor. Her şeye hakim olmak zorunda olduğumuzdan değil tabii ki ama farklı şeylere kafa yormak, farklı şeyler adına heyecanlanmak da güzel bir his.
- En büyük sevincim… Kardeşimin doğumuydu. Bir süre sonra anneme “Hade bunu geldiği yere geri gönder.” demiş olsam da, büyüdükçe küçükken kardeş istemek konusunda inat ettiğim için daha da şükrediyorum.
- Hayatımın dönüm noktası… COVID-19 pandemisiydi. Dünyanın dönüm noktasıydı, sadece benim hayatımın değil.
- Beni en çok etkileyen yazar… Khaled Hosseini.
- Başucumdaki kitap… Manet.
- En keyif aldığım müzik… Kıbrıs Halk Müziği. Dinlemeye başladığım anda bir enerji, bir mutluluk gelir. Senelerce halk danslarında oynadım, hala usanmadan aynı şarkıları tekrar tekrar dinleyebilirim.
- En son izlediğim film… En Sevdiğim Pastam, İran yapımı bir film. Kesinlikle tavsiye ederim, insanın içini ısıtacak türden bir film.
- Kendim için son aldığım şey… Çalışırken giymek için rahat bir tayt almıştım.
- Dolabımdaki en gereksiz şey… 5 sene önce alıp hala tuttuğum, hatta İstanbul’a bile taşıdığım ama yıllardır hiç giymediğim piknik örtüsü desenli kırmızı elbisem.
- Benim için alınabilecek en güzel hediye… Geçenlerde bir arkadaşım ailesinin yaşadığı şehre gitmişti, çiçekleri sevdiğim için bana bahçeden çiçek toplayıp gelmiş. O an alabileceğim en güzel hediye oydu. Bence “en güzel hediyeyi” bir nesneyle tanımlayamayız. Nesnenin ne kadar sevgiyi ve verilen değeri temsil ediyorsa o kadar güzel.
- Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şey… Keşke 6 saatlik uyku yetebilseydi…
- Kendimde beğendiğim özellik… Kelimelerle aramın iyi olması.
- Olmasa da olur… Kurşun kalem.
- Olmazsa olmaz… Her yere taşıdığım 5 kiloluk büyük çantam. İçindekilerin kaçını gün içerisinde kullanıyorum tartışılır ama almazsam rahat etmiyorum. İstanbul’da yaşadığım için bir şeye ihtiyaç duyduğumda eve uğramak büyük bir külfet o yüzden biraz fazla garantici davranıyorum diyebiliriz. Kıbrıs’tayken de 10 kilo eşyayla çıkıyorum bu arada, nasıl olsa arabada bırakabilirim diye. Anksiyetik kişiliğime kılıflar uyduruyor olabilirim.
- En iyi yaptığım yemek… Böyle bir iddiada bulunabileceğim bir yemek yok. Çoğu zaman sadece beni tok tutacak derecede gerektiği kadar protein ve karbonhidrat aldığım tabaklar yapıyorum. Mutfakta oldukça basit ve pratik şeyler tercih ediyorum.
- Hayalimdeki dünya… İdealist bir gelecekle konforlu bir geleceğin bu kadar taban tabana zıt olmadığı bir dünya hayal ediyorum. Sanırım böyle bir dünya Kıbrıslı Türkler için hiç varolmadı.
- Aşk benim için… Kıbrıs. Memlekettir atsan atılmaz, satsan satılmaz. Gelsen de eksiksin, kaçsan da eksiksin. Ömrünü törpüler ama senindir. Senin memleketindir, senin kültüründür, senin insanındır, sen de onlardansın. Öyle yahut böyle, bir şekilde aitsin. Okuyup dönen ya da kalıp var olma mücadelesine devam eden herkes beni geleceğe dair umutlandırsa da, maalesef siyasi gündeme her dönüp baktığımda oldukça sıkışmış hissediyorum. Çaresizliği öğrendik, elimizden bir şey gelemeyeceğini, hiçbir şeyin bize bağlı olmadığını ve kendi adamızın geleceği için kendimiz karar veremeyeceğimiz fikrine çok alıştık. Bir şeyler olurken biz sadece kendimizi kurtarabiliriz fikrine çok alıştık.
- Onunla çok tanışmayı isterdim… Türkan Saylan.
- Görmek istediğim yer… Paris.
- Mutlaka yapmak istediğim… Paraşütle atlama.
- Son olarak söylemek istediklerim…Sanat sadece sanatçılar için değildir. Maalesef Kıbrıs’ta sanat izleyicisi olma kültürünün, daha çok sanatçılar arasında yaygın olduğunu gözlemliyorum. Toplumun geri kalanı sanatı tecrübe etme hevesinden çok, bu etkinliklerde tanıdığı kişileri desteklemek için bulunuyor. Haliyle, tanımadığı sanatçıların çalışmalarını desteklemekte de geri duruyor.
Oysa herkesin sanatta bir yeri vardır — izleyici olarak, düşünerek, hissederek. Sanatı daha fazla desteklediğimizde, daha çok tiyatro izlediğimizde, daha çok sergi gezdiğimizde ve daha sık konserlere katıldığımızda; salonlar doldukça, bu topraklarda Kıbrıs kültürünü yansıtan daha fazla sanat üretilecektir.
Sanat kültürümüzün, kültür kimliğimizin temelidir. Sanata kayıtsız kaldıkça kültürümüzü, dolayısıyla kimliğimizi kaybediyoruz. Sanatın üretilmeye devam etmesi sağlamak, kaybolmakta olan kültürümüzü korumanın en temel yollarından biridir. Bu topraklarda üretilen sanatı desteklemek, kimliğimize sahip çıkmaktır.
Bu haber toplam 2406 defa okunmuştur