1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Sadece asgari ücreti artırmak, yanan enflasyon ateşine körük sallamak”
“Sadece asgari ücreti artırmak, yanan enflasyon ateşine körük sallamak”

“Sadece asgari ücreti artırmak, yanan enflasyon ateşine körük sallamak”

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, gerekli tedbirleri almadan, sadece asgari ücretin artırılmasını “yanan enflasyon ateşine körük sallamak”olarak niteledi, esas konsantre olunması gerekenin pahalılığın önlenmesi olduğunun altını çizdi.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Turgay Deniz, gerekli tedbirler alınmadan, sadece asgari ücretin artırılmasının “yanan enflasyon ateşine körük sallamak” olduğunu söyledi.

“Asgari ücrete yapılan artışın refah getirebilmesi, alım gücünü koruyabilmesi için esas konsantre olmamız gereken pahalılığın önlenmesidir” diyen Deniz, hükümetin pahalılığı yaratan bazı unsurları düzenleyebileceğini belirtti.

Turgay Deniz, ülkenin kaynaklarının, mevcut ekonomik yapıda bile hem devlete hem de insanlara yeterli olduğunu kaydederek, yasaların elden geçmesi, doğru rota çizilmesi ve sağlam temeller üzerine oturulması gerektiğini ifade etti.

KTTO yönetiminin ve meclisinin sosyal sigorta prim desteği ve asgari ücretin vergiden muaf olması konularında isteklerinin karşılanmaması durumda eyleme gitme konusunda kararlı olduğunu da vurgulayan Deniz, “Hükümet edenlerin, elindeki enstrümanları, toplumun tüm kesimlerine dokunacak, ekonominin tümüne fayda sağlayacak şekilde kullanması gerekmektedir. Sigorta işveren prim desteği de devletin özel sektöre tek dokunuşudur. Çalışan sayısına göre bunun verilmesine kesinlikle karşıyız” diye konuştu.

 

“Güneyden gelen talep durursa ne olacağız?”

Soru: Pandeminin etkileri azalırken 2022 yılının toparlanma yılı olması bekleniyordu. Kıbrıs’ın kuzeyinde 2022 ekonomik anlamda nasıl geçti?

Deniz: 2020 ve 2021, pandemi ve pandeminin hemen sonrasındaki döviz kriziyle başlayan dönemde ekonomik çarklar çok zor döndü. Zaten devletin elde ettiği gelirlere bakınca da bunu görüyoruz. 2022 yılında, 2019 verilerine dönüldü yani normalleşmeye başladık. Normalleşmeye baktığımızda, güneyden gelen taleple birlikte ekonomik çarklarımız daha hızlı dönmeye başladı. Güneyden talep sadece günlük alışveriş değil, aynı zamanda turizm maksadıyla da oldu. Bundan hemen hemen bütün sektörler genel bir fayda sağladı. Fakat bu, tabii ki 2022’ye has, özel bir durumdu. Güneyden gelen bir taleple bu veriler elde edildi. Güneyden gelen talep durursa ne olacağız?

 

“Kayıtdışılık tarihindeki en yüksek seviyede”

Geçen yılla ilgili dikkatimizi çeken en önemli unsur, kayıtdışılığın 2022 yılında, KKTC tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşmasıdır. Bu böyle devam ederse, önümüzdeki yıllarda kamudan beklenen eğitim, sağlık, ulaşım gibi ihtiyaçları karşılayamayacağız. KTTO olarak biz, kayıtdışılığın üzerine gidilmesini istiyoruz ve bunun haksız rekabet oluşturduğuna inanıyoruz.

Gümrükte, ülkeye girişte alınan KDV ile içte toplanan KDV’nin karşılaştırmasını yaptık. Gümrükte ödenen KDV’nin %50 daha fazlasının içeride toplanması gerekir. Çünkü bir çok hizmet ve bazı sektörler ithalata dayalı değildir. Odamızın yapmış olduğu çalışmaya göre 2022’de girişte, gümrükte toplanan KDV 3 milyar 320 milyon TL iken, dahilde toplanan KDV 1 milyar 120 milyon. Bunun nedenlerini araştırmak lazım.

 

“Asgari ücret vergiden sürekli muaf olmalı”

Soru: Asgari ücret belirlendi. Bunun üstüne oda olarak bir açıklama yaptınız ve asgari ücretin vergiden muaf tutulması yönündeki çağrınızı yinelediniz. Bunun önemi nedir?

Deniz: Biz yasal bir düzenleme yapılmasını ve asgari ücret rakamının vergiden sürekli tamamen muaf olmasının sağlanmasını istiyoruz. KKTC'de her yıl Ocak ayında yükümlülerin kendisi için bir indirim belirlenir. Bu indirim miktarı belirlenirken sene başında yürürlükte olan asgari ücret dikkate alınır. Bu, 2022 yılı için 75 bin 600 TL olarak belirlendi. Bu indirim miktarı ile sosyal güvenlik katkıları ve %10 özel indirim toplamı yıllık asgari ücret gelirinden fazla olduğu için asgari ücret geliri vergi kapsamı dışında kaldı. İkinci kez, sene ortasında belirlenen asgari ücretle indirim miktarları aşıldığında vergi kapsamına girilir.

Asgari ücret miktarının sürekli vergiden muaf tutulacağına dair bir yasal düzenleme çalışması yapılması gerekiyor. Asgari ücreti vergi dışında tutmak, her sene başında yapılan indirim miktarı ve oranlarla belirlenecekse, yani kalıcı olmayacaksa altı ay sonra asgari ücret yeniden belirlendiğinde aynı sorunu yaşayacağız. Bizim en büyük sorunumuz, toplumun menfaati için yapmamız gereken yasal düzenlemeleri yapmıyoruz ve devamlı olarak sorun yumaklarını büyütüyoruz.

 

“Yatırımı destekleyici kredi politikası maalesef yok”

Soru: Prim desteği konusundaki açıklamaya da tepkiniz oldu ve bunun bütün işletmelere yapılması gerektiğini söylüyorsunuz...

Deniz: Yüksek enflasyon ve pahalılık, sadece işletmelerin ödediği maaşın yükseltilmesi sonucunda karşı karşıya kaldıkları bir zorluk değil. Bunun yanında enerji fiyatlarının, kiraların, kredi faizlerinin yüksek olması, global taşımacılık, global piyasalardaki ürün fiyatlarının artması işletmelerimizi gerçekten çok zor bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır. İşletmelerimizin önündeki en büyük engellerden biri de finansmana erişimdir. Bugün kredi faizleri yüksektir ve bu krediler çok kısa vadeli olarak verilmektedir. Ülkemizde yatırımı destekleyici bir kredi politikası maalesef yoktur, günü geçirmek için kredileri kullanmak zorunda oluyorsunuz.

 

“Sigorta işveren prim desteği devletin özel sektöre tek dokunuşudur”

Hükümet edenlerin, elindeki enstrümanları, toplumun tüm kesimlerine dokunacak, ekonominin tümüne fayda sağlayacak şekilde kullanması gerekmektedir. Sigorta işveren prim desteği de devletin özel sektöre tek dokunuşudur. Çalışan sayısına göre bunun verilmesine kesinlikle karşıyız. Basına yansıyan haberlerle göre, sigorta prim desteğinin 10 kişiye kadar çalışanı olan yerlere verilmesi öngörülüyor. Ancak bu konuda çalışmaların da devam ettiğini biliyoruz. 10 kişi üzerinde çalıştıranların günahı ne? Onların ekonomiye katkısı ve faydası yok mu? Bir kaynak harcanırken, bunu en verimli şekilde harcamamız gerekmektedir. Hem iş barışı, hem de toplumsal fayda sağlaması açısından, tüm işverenlere, yanında çalıştırdıkları kişilerin sayısına bakılmaksızın ve sektör ayırımı yapılmaksızın, eldeki imkanlar dahilinde bu bölüştürülmelidir.

Bizim talebimiz, tam bir destek olması için, %100’ünün karşılanmasıdır, ki bugüne kadar uygulanan % 50’siydi. TC’de her çalışana 200 TL destek veriliyordu, bu 400 TL’ye çıkartıldı ki asgari ücret bize göre daha düşüktür. Bizdeki tek destek sosyal sigorta işveren prim desteğidir, onu da kırpmaya çalışıyorlar. Elinizde kıt kaynağınız varsa, sektörleri ötekileştirmeden, ayrıştırmadan, çalışan sayısı gibi kıstas koymadan, prim destek oranını gerekirse gözden geçirerek herkese eşit vermek gerekir.

 

Soru: Bütün sektörlerin krizden aynı oranda etkilendiğini söyleyebilir miyiz?

Deniz: Bunlar her zaman tartışma konusu oldu. Pandemi süresince destek verilmeye başlandığından beri, çalışan sayısına bakılmaksızın bunun pandemide gerçekten etkilenen sektörlere verilmesini önerdik. KTTO olarak en fazla sayıda üyeye sahibiz. Bazı üyelerimizin kapsam dışında kalmalarını göze alarak, adalet çerçevesinde destek dağıtılması için çok çaba ortaya koyduk. Ayrışmadan, ötekileştirmeden, imkanlar dahilinde kaynakları herkese bölüştürmenin daha sağlıklı olacağına inanmaktayız.

 

“Hükümet pahalılığı yaratan bazı unsurları düzenleyebilir”

Soru: Asgari ücret her arttığında piyasa pahalılaşıyor. Bunun önüne nasıl geçilebilir? Tüccar, iş insanları çoğu zaman pahalılığın sorumlusu olarak görülüyor...

Deniz: Pahalılıkla mücadele bizim hep söylemlerimizde öne çıkardığımız bir unsurdur. Asgari ücret hayat pahalılığı oranında artırılacaktır, asgari ücretin ne olacağını tartışmıyoruz. Ama asgari ücrete yapılan artışın refah getirebilmesi, alım gücünü koruyabilmesi için esas konsantre olmamız gereken pahalılığın önlenmesidir. Hükümete “pahalılıkla mücadeleyi konuşalım, adımlar atalım” dedik. Hükümet edenlerle konuşmamız lazım, çünkü pahalılığı yaratan bazı unsurları onlar düzenleyebilir. Bunların hepsini bütünlüklü olarak masaya yatırıp, bütün hizmetlerdeki pahalılığın önüne bütünlüklü olarak nasıl geçebiliriz?  Enerji fiyatlarını nasıl aşağıya çekebiliriz? Navlundan doğan maliyetin fiyatlara yansımamasını nasıl sağlayabiliriz? Tüm bu konuları tartışıp, ülkede pahalılığın önüne geçmemiz gerekiyor. Sadece asgari ücreti artırmakla ne emekçiye fayda sağlamış oluruz, ne de piyasaya katkı yapmış oluruz. Diğer tedbirleri almadan sadece maaş artırdığınızda, yanan enflasyon ateşine körük sallamış olursunuz. %35 hayat pahalılığı asgari ücrete yansıtıldı, yarın piyasada bu oranın üzerinde zam olursa, bu emekçinin daha da fakirleşmesi anlamına gelecek. Bunları tartışmamız, bunların üzerine yoğunlaşmamız gerekir.

 

“Fonlar ve vergiler %5 indirilse, piyasa %15 ucuzlayacak”

Pandemi döneminde başlayarak, döviz kriziyle birlikte dövizin etkilerini azaltabileceğimize, yüksek maliyetlerin direkt olarak fiyatlara yansımasını nasıl önleyebileceğimize dair defalarca öneriler yaptık. Hükümete “fonları ve vergileri %5 indirirseniz, piyasamız %15 ucuzlayacaktır”dedik, çünkü çarpan etkisi var.

Ülke ekonomisi için katma değer yaratan yerli üretim alanlarında üreticilerin girdi maliyetlerinin ucuzlatılması, pazarlama ve dış satım süreçlerinde sürekli olarak desteklenmesi ve daha rekabet edebilir olmaları da sağlanmalıdır. Ayrıca bütün teşviklerin, muafiyetlerin ve korumaların masaya yatırılması, belli bir süreye, belli bir hedefe ve muhakkak katma değer yaratma koşuluna bağlanması şarttır.

 

“Çare hükümetin elindeki enstürmanları kullanmasıdır”

Asgari ücrete %35 hayat pahalılığı yansıtıldı. Sadece artışı yapmak çare değil, çare hükümet edenlerin ellerindeki, pahalılığa engel olabilecek enstürmanları kullanmaktır. 5 yıllık kalkınma programı hazırlanmalı ve hangi hükümet gelirse gelsin bunu uygulamalı. Biz KTTO olarak, pandemiden hemen önce bu çalışmayı yaptık ve zemin oluşturması için yönetenlere sunduk ama maalesef bu konuda da bir adım atılmadı.

 

“Toplumsal varoluş mücadelesine katkı koyan KTTO, ekonomik varoluş mücadelesinin en ön saflarında mücadele edecek bir kurum”

Soru: Asgari ücretin kalıcı bir şekilde vergiden muaf olması için yasal düzenleme yapılmasını ve sosyal sigorta prim desteğinin yıl boyunca, çalışan sayısına bağlı olmadan ve %100 oranında devam ettirilmesini talep ediyorsunuz. Bu konularda hükümetin ocak ayı içinde adım atmaması durumunda eylem yapma kararlılığında olduğunuzu açıkladınız. Ne yapmayı planlıyorsunuz?

Deniz: Bu önlemler ekonomik aktivitelerin etkinlik kazanmasını, çalışanların bu aktiviteden daha yüksek bir pay almasını kolaylaştıracaktır. Oda yönetimimiz ve meclisimizde sosyal sigorta prim desteği ve asgari ücretin vergiden muaf olması konularında isteklerimiz karşılanmazsa  eyleme gitme kararlığımız vardır. Önümüzdeki hafta da bu konuda çalışma ve değerlendirmelerimizi istişare ve diyalog temelinde sürdüreceğiz. Odamız 1958’de kurulan bir oda, ada üzerinde toplumsal varoluş mücadelesine katkı koyan ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ekonomik varoluş mücadelesinin en ön saflarında mücadele edecek bir kurum.

 

Beş yılda, altı başbakan”

Soru: Hükümet değişiklikleri de önerilerinizin hayata geçmesini geciktiriyor. Son günlerde hükümette yine değişiklik konuşuluyor. Erken seçim ihtimali konuşuluyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Deniz: Bu ülkede siyasal sistem değişmedikçe bir şey olmaz. Bugünkü sistemde her gün seçim yapsak tablo aynı olur. Bir hükümetin gitmesi ve başka hükümetin gelmesi, işlerin düzeleceği anlamına gelmiyor.

Biz hükümetlerde istikrar istiyoruz. Ben beş yıldır KTTO başkanıyım, altı başbakan gördüm. Bakanları saymıyorum. Böyle bir istikrarsızlıkta ne yapacaksınız? Hangi işi başlatıp tamamlayabiliriz. Sürekli seçim, seçim yasakları, yaz tatili, bütçe görüşmeleri derken yasal düzenlemelere ne zaman konsantre olunacak.

 

“Kaybedecek zamanımız yok, kaybedecek bir şeyimiz de kalmadı”

Kaybedecek zamanımız yok, kaybedecek bir şeyimiz de kalmadı. Cesaretle taleplerimizin yapılması için ısrarcı olmaya devam edeceğiz . Bu adanın kaynakları, şu anki ekonomik yapısı bile devlete de insanlara da yeterlidir. Ama yasalarımızın hepsini elden geçirmemiz, doğru rota çizmemiz, sağlam temeller üzerine oturmamız lazım. Aksi takdirde, bu güzel define adası karanlık ada olacak. Karanlık eşittir mafya. Dolayısıyla bu adayı karanlık ada yapmamamız gerekir.

yd-destek-gorseli-2-946.jpg

Bu haber toplam 3052 defa okunmuştur