1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Pembe Sarı Hareketi
Pembe Sarı Hareketi

Pembe Sarı Hareketi

Pembe Sarı Hareketi

A+A-

Feminist Atölye
info@feministatolye.org

Leyla Falhan

      Hindistan’in kuzeyinde bulunan Uttar Pradesh eyaletine bağlı Bundelkhan bölgesinde kurulan ‘Gulabi (Pembe) Çetesi’ başta kadınlar olmak uzere toplumdaki fakir ve marjinalleştirilen grupların haklarını korumayı hedefler.  Giydikleri pembe sarilerle (Hindistan’da ekonomik sınıf ayrımı olmaksızın giyilen uzun elbiseler) tanınan grup, Sampat Pal’in doğduğu yer olan Bundelkhan’daki kadınları hükümet yardımıyla ekonomik yönden organize etme çabasıyla başladı. Sampat ve arkadaşı Babuji civar köyleri de gezerek, kısa zamanda birçok kadının gerek caste sisteminden, gerekse evdeki ve sokaktaki otoriteden kaynaklanan sıkıntılarını görünür kılmaya başladı. Pembe Sarı Çetesi’nin kocası tutuklandığı zaman polis tarafından şiddete maruz kalan Sushila isimli bir kadına verdiği destek hem isimlerinin duyurulmasına, hem de Hindistan’daki polis şiddetini eleştirmede önemli bir rol oynamıştir. Pembe Sarı Çetesi polis şiddetini protesto etmek icin Hindistan’da yaygın olan gherao (çembere alma) tekniğini kullanarak, adalet istekleri yerine getiriline dek polis istasyonunun çevresini sarmıştır. Pembe Sarı Çetesi kişilere verdiği desteğin yanında, sömürülen grupların da yanında olmuştur. Fakirlere dağıtılması öngörülen tohumların karaborsa yoluyla satılıp kara dönüştürülmesi üzerine, illegal olarak tohumları taşıyan kamyonların yolunu tıkamaları, veyahut da toplumdan cinsel rüşvet talep eden bir elektrik şirketini çevrelemeleri bunun örneklerindendir. Pembe Sarı Çetesi’nin halkın arasından çıkmış olması, Hindistan’daki toplumsal cinsiyet eşitligi ve demokrasi mücadelesi icin büyük önem taşır. Son dört asırda tecavüz oranlarının %792, ve yine ayni zaman zarfı içinde aile içi siddetin de %30 arttığına dikkat çeken Pembe Sarı Cetesi, mücadelelerini bu toplumsal sorunlar yönünde devam etmeyi hedeflediklerini belirtti.

***

AİHM’den Kadınlara Soyadı Özgürlüğü

AİHM dün verdiği kararda Türkiye’nin evli kadınlara uyguladığı kocanın soyadını kullanma zorunluluğunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel yaşamın bütünlüğüne ilişkin 8. maddesine ve ayrımcılıkla ilgili 14. maddesine aykırı bularak Türkiye’yi mahkûm etti. AİHM ayrıca Tuncer’e 1500 Euro tazminat ve 3030 Euro mahkeme masrafının ödenmesine karar verdi.Avukat Gülizar Tuncer kararla birlikte Türkiye’nin iç hukukta değişikliğe gitmek zorunda olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Türkiye şimdi AİHM kararının gereğini yerine getirmek ve mevzuat değişikliğine gitmek yükümlülüğünde. Aksi takdirde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi yaptırım uygulamak durumunda kalabilir.”
Kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanmalarının hem yerel mahkeme hem de Yargıtay tarafından Medeni Kanun’un 187. maddesi gerekçe gösterilerek reddedildiğini belirten Tuncer, “Oysa ki hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8.ve 14. maddeleri hem de “Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ve “Uluslararası Medeni Ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” gereği talebimizin kabul edilmesi gerekirdi. Medeni Kanun’da aleyhe hüküm olsa da yargı organları Anayasa 90. madde gereği yasayı değil öncelikle uluslararası sözleşme hükümlerini uygulayarak iç hukukta lehimize karar vermek durumundaydılar. Hükümet yıllardır geleneksel muhafazakâr anlayışı savunarak Medeni Kanun’da değişiklik yapmaktan ısrarla kaçındı” diye konuştu.
Gülizar Tuncer 1992 yılından beri İstanbul’da avukatlık yapıyordu. 2005 yılında yaptığı evlilik sonucu, halen yürürlükte bulunan Medeni Kanun gereğince, zorunlu olarak nüfus kayıtlarında kendi soyadının yanında eşinin de soyadı olan “Güneş”i yazdırmak durumunda kaldı. 2007 yılında Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvuruda bulunan Tuncer, 15 senedir avukatlık yaptığını ve bugüne kadar Gülizar Tuncer olarak tanınıp mesleğini bu isim ve soyadı ile yürüttüğünü, ayrıca okul diploması, vergi levhası, avukat kimliği, vekaletnameler ve diğer tüm resmi belgelerin Gülizar Tuncer adına düzenlendiğini ifade ederek eşinin soyadı olan “Güneş”i kullanmak istemediğini belirtti. Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi aynı yıl verdiği kararda Medeni Kanun’un 187. maddesini gerekçe göstererek Tuncer’in talebini reddetti. Tuncer kararı temyiz etti ancak Yargıtay 18. Hukuk Dairesi temyiz talebini reddederek mahkeme kararını onadı.
(Kaynak: http://t24.com.tr/haber/aihm-kocasinin-soyadini-kullanmak-istemeyen-kadini-hakli-buldu/238649)

Bu haber toplam 1274 defa okunmuştur
Gaile 230. Sayısı

Gaile 230. Sayısı