1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Pedagojik ve mevzuat açısından son derece hatalı
Pedagojik ve mevzuat açısından son derece hatalı

Pedagojik ve mevzuat açısından son derece hatalı

Eğitim Bilimci, KEAB Başkanı Salih Sarpten, Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmen Yasası Değişiklik önerilerinde bilim ilkeleri bağlamında “pedagojik” ve “mevzuat” açısından ortaya çıkması muhtemel ciddi hatalar olduğu görüşünü paylaştı.

A+A-

Eğitim Bilimci, KEAB Başkanı Salih Sarpten, Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmen Yasası Değişiklik önerilerinde bilim ilkeleri bağlamında “pedagojik” ve “mevzuat” açısından ortaya çıkması muhtemel ciddi hatalar olduğu görüşünü paylaştı.

Sosyal medya hesabından paylaşım yaparak, madde madde önerileri değerlendiren Sarpten, öğretmenin özlük haklarının erozyona uğratılması tartışmalarını da gündeme taşındığını dile getirdi.

Sarpten’in paylaşımı şöyle: Bugün iki öğretmen sendikasının eylemi sonucu ertelenen Yüksek Danışma Kurulu’nda görüşülecek Öğretmen Yasası Değişiklik önerilerdeki “pedagojik” ve “mevzuat” açıcında ortaya çıkması muhtemel CİDDİ HATALAR…

Eğitim Bakanlığınca basına dağıtılan dokümana göre;

1 – İlköğretim kademesinde de “Rehber Öğretmen” atabilmesi için Özel Ders Öğretmeninin tanımına “Rehber” tanımının eklenmesi: Bu konu pedagojik açıdan önemli ve Öğretmenler Yasasında yer alması gereken bir konu. Ne var ki bu haliyle yasaya girmesi pedagojik açıdan ciddi sıkıntılar içermektedir. Şöyle ki; Rehber Öğretmen (diğer adıyla Psikolojik Danışman ve Rehber) , sınıfa girip ders yapan bir öğretmen değildir. Rehber Öğretmen, öğrencileri ilgi, istek ve yeteneklerine göre yönlendiren, onların kişilik gelişimlerine yardımcı olan ve ilkokullarda çok ciddi davranış bozukluklarına rastlarımız öğrenciler için bir ilk başvuru adresi, danışmanlık yapacak öğretimin dışında bambaşka bir koridordur. Yani rehberlik, bir eğitim-öğretim değil, bir servistir. Bu nedenle rehber öğretmeni Özel Ders Öğretmenin tanımı içine yerleştirip, sınıfta ders yapacak bir öğretmen haline getirmek pedagojik açıdan son derece yanlıştır.

2- Yasada “Öğretmen Koleji” tanımı yerine “Atatürk Öğretmen Akademisi” yazılması ve ilköğretim kademesinde atanacak öğretmenlerde aranacak koşulların değiştirilmesi: Değiştirilmek istenen bu maddenin yeni (önerilen) halindeki hatalar VAHİM düzeydendir. Maddenin önerilen şeklinde ilkokullarda görev alacak öğretmenlerin Atatürk Öğretmen Akademisinden veya Türkiye Cumhuriyetindeki üniversitelerden mezun olunması koşulunu arıyor. Ama Dünyanın diğer üniversitelerinden sınıf öğretmenliği ve/veya okul öncesi alanlarından mezun olanlar bizim ülkemizde ilkokullarda görev alabilmesiyle ilgili herhangi bir hüküm yok. Başka bir ifadeyle örneğin; Oxfort , Cambridge, Harvard ya da bir başka üst düzey üniversitelerden sınıf öğretmenliği alanlarından mezun olsanız bile ilkokullarımızda öğretmen olarak atanmanız mümkün olmayacak Çünkü madde sadece Akademi ve TC üniversitelerinden mezunları kapsıyor.

3- Aynı maddede Okul Öncesi öğretmeni olarak atanacaklarda ise, “Atatürk Öğretmen Akademisinin İlgili bölümünden” mezun olma koşulunu ifade ediyor ancak ne var ki Atatürk Öğretmen Akademisindeki “Okul Öncesi Bölümü” yoktur, “Okul Öncesi PROGRAMI” vardır. Eğitim Bakanlığı bürokrasinin “bölüm” ile “program” arasındaki farkı bilmemesi kabul edilemez.

4- Ders indiriminden faydalanabilmek için A Öğretmen için 30 yıl, B öğretmen için ise 25 yıl hizmet yapmış olmak koşulu aranıyor. Bu durum öğretmenin kazanılmış haklarını ortadan kaldırması bir yana bahse konu koşullar bu statüleri anlamsızlaştırıyor. Şöyle ki özellikle erkek öğretmenlerin için 30 yıl hizmet yapmak emeklilik yaşına ulaşmak demektir. Bu nedenle de öğretmenlerin A Öğretmen olduğu halde bu statüsün kendilerine kazandıracakları ayrıcalıkları kullanamadan görevden ayrılabilme ihtimalini doğurmaktadır.

5- Ve önerilen son madde: “Hizmet içi eğitimlere çağrılan öğretmenler, bu eğitimlere katılmakla yükümlüdür” ibaresi ise eğitim bilimi açısından son derece çarpıktır. Öğretmen hizmet içi eğitimlere katılmakla yükümlü olsun elbette ama hangi eğitimlere! Yani öğretmenin hangi hizmet içi eğitimi alacağına kim, nasıl ve ne şekilde karar verecek? Örneğin öneride “İhtiyaç Analizi”, “Gereksinim Analizi” ya da “Öğretmenin Öz Değerlendirmesi” gibi ifadelerin hiçbiri yok. Her öğretmenin aynı ihtiyacı olduğu ve bu eğitimlerin eğitim bilimi ilkeleri hiçe sayılarak tepeden inme bir şekilde belirlenmesi söz konusudur. Bu tür hizmet içi eğitimlere öğretmen zorunlu olarak katılsa ne yarar sağlayacak / katılması ne zarar elde edecek!!!

Kısaca bahse konu bu öneriler öğretmenin özlük haklarının erozyona uğratılması tartışması bir kenara eğitim bilimi ilkelerine bağlamında hem PEDAGOJİK hem de eğitim MEVZUATI açısından da son derece hatalıdır…

Bu haber toplam 1212 defa okunmuştur
Etiketler :