1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. "Militarist Kültüre Dur De! Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır!"
Militarist Kültüre Dur De! Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır!

"Militarist Kültüre Dur De! Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır!"

"Şiddet hangi kılığa bürünürse bürünsün, her zaman itaate zorlayan, sorgulanamaz disiplini gerektiren, üste boyun eğmeyi emreden, farklılıkları yok sayıp ötekileştirmeyi üreten ve yaşatmak yerine yok etmeye odaklanan bir yapı kurar."

A+A-

Feminist Atölye (FEMA),  “15 Mayıs Vicdani Retçiler günü dolayısıyla basın bildirisi yayımladı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

Şiddet hangi kılığa bürünürse bürünsün, her zaman itaate zorlayan, sorgulanamaz disiplini gerektiren, üste boyun eğmeyi emreden, farklılıkları yok sayıp ötekileştirmeyi üreten ve yaşatmak yerine yok etmeye odaklanan bir yapı kurar. Bu yapı özellikle milliyetçilik, militarizm, muhafazakârlık ve ataerkillik gibi ideolojilerle birleşince şiddetin üretimi ve meşrulaştırılmasına dair mekanizmalar hayatın her alanına yayılır. Devlet mekanizmasının sahip olduğu hiyerarşik düzeni ve tahakküm ilişkilerini yeniden üreten ordu, okul ve aile başta olmak üzere birçok kurum militarizmin uygulayıcılarıdır. Ordu aracılığıyla şiddet tekeli elde tutulurken, diğer kurumlar aracılığıyla ortaya çıkarılan şiddet ve çatışma kültürünün toplum bünyesinde içselleştirilmesine yardımcı olacak politikalar üretilir. Milletin en küçük birimi olarak tanımlanan aile içinde erkeklerin kadınlar, ebeveynlerin çocuklar üzerinde kurdukları tahakküm ilişkisi, okulda öğretmen – öğrenci, orduda ise üst - ast üzerinden şekillenir. Tüm bu kurumların ortak özelliği kurulan itaat düzeninin meşrulaştırılmasında kullanılan gerekçelerdir. Hayatımıza başlarken içinde yaşadığımız ailenin birliği ve bütünlüğünü bozmamak için çabalarken, okulda vatana - millete hayırlı vatandaşlar olarak yetişmemiz istenir. Ordu içerisinde ise vatanın toprak bütünlüğünü ve güvenliğini korumamız emredilir. Militarist ideoloji ordunun uyguladığı şiddetin meşruiyeti, ulusal güvenlik, milli menfaatler, devleti koruma ve kollama gibi gerekçeler ileri sürülerek tesis edilir. Bireyler bu şekilde askeri görev ve sorumluluklarını yerine getirmek zorunda bırakılır. Bu doğrultuda sessiz bir kabulleniş ve ikna sürecinden bahsedilebilir. Bahsi geçen süreçte en çok kullanılan argümanlardan biri de askerlik yapmayan bir kişinin erkek (adam)  olamayacağıdır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ordu içerisinde meydana gelen insan hakları ihlalleri ve yakın geçmişte meydana gelip hasıraltı edilmek istenen birkaç olay, vicdani ret mücadelesinin elzem olduğunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle askeri harekâtlar süresince birçok kadına tecavüz edilmesine, uzun bir süre devam eden şüpheli asker intiharlarına, Disko diye tabir edilen disiplin koğuşunda maruz kaldığı şiddet sonucunda Uğur Kantar’ın hayatını kaybetmesine, Halil Karapaşaoğlu’nun GKK Lokmacı Bölüğü’nde askerlik yapmakta olduğu dönemde üst diye tabir edilen askerler tarafından uygulanan kötü muamele ve işkence vakalarını mektuplar eşliğinde gazetelerde paylaşması neticesinde yargılanıp 10 gün boyunca askeri hapishanede tutulmasına, 2013 Mart ayı içerisinde Kıbrıs’ta faaliyet gösteren TSK içerisinde görev yapan Kurmay Binbaşı O. Ö’nün bazı er ve erbaşlara tecavüz ettiğine ilişkin iddialar bile militarizmin karanlık yüzünü deşifre etmek için yeterlidir.  Bu sebeple vicdani ret mücadelelerinin dile getirilen ideolojik yaklaşımların tümüne mesafe almadan yürütülmesi, savaş koşullarının ortadan kaldırılıp, arzu edilen barış ortamını yaratmak için yeterli değildir. Çünkü barış inşasını gerçekleştirmek, sıcak çatışmaların sona erdirilmesi anlamına gelmez. O koşulları örgütleyen kurum ve yaklaşımların da dönüştürülmesi gerekir. Kıbrıs’ta barışın gerçekleştirilmesi için hâlâ mücadele yürüten feministler olarak, anti-militarist hareketin vicdani ret hakkının tanınması yanında daha geniş alanlara yayılan bir muhalefeti örgütleyerek yaygınlaştırması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü çatışma kültürü yerine inşa edilecek barış, anti-militarist değerler üzerinde şekillenecek bir süreç sonucunda var edilebilir. Barış erkeklerin “görüşme masalarında” karşılıklı olarak birbirlerine kendi hakikatlerini bağırması sonucunda harcanacak bir değer değildir.
Militarizm öldürür, biz yaşatacağız!
Yaşasın barış!
Yaşasın anti-militarist feminist dayanışma!

Bu haber toplam 1374 defa okunmuştur