1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Latça'da bir kuyuda bazı kalıntılara ulaşıldı...
Latçada bir kuyuda bazı kalıntılara ulaşıldı...

Latça'da bir kuyuda bazı kalıntılara ulaşıldı...

Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde, “kayıp” insanların bulunması için yürütmekte olduğu kazılar, son birkaç haftadır devam eden yoğun yağışlar nedeniyle epeyi bir aksamaya uğrarken, yalnızca Karpaz’da Mersinlik&#

A+A-

 

 

Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde, “kayıp” insanların bulunması için yürütmekte olduğu kazılar, son birkaç haftadır devam eden yoğun yağışlar nedeniyle epeyi bir aksamaya uğrarken, yalnızca Karpaz’da Mersinlik’te (Flamudi) ve Kıbrıs’ın güneyinde Lefkoşa yakınlarındaki Latça’da iki kazı devam ettirilebiliyor.

Latça’da 1964 “kaybı” tek bir Kıbrıslıtürk’ün aranmakta olduğu kuyu kazısında, kuyunun içerisinde bazı insan kemiklerine ulaşıldı. Ancak yoğun yağışlar ve çamur nedeniyle, bu kazı da yavaş ilerliyor. Bulunan kalıntıların kuyudan çıkarılıp incelenmesinden sonra bunların gerçekten de 1964 “kaybı” bir Kıbrıslıtürk’e ait olup olmadığı, DNA testleri sonucu anlaşılacak.

 

 


 

 

 

OKURLARIMIZDAN...

 

“Dragos heykelinin bombalanmasını haber yapmamız engellenmişti...”

 

Okurumuz Mustafa Çolak, şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Ben Mustafa Çolak 1956 ile 1963 yılları arasında Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu RİK’te çalışmaktaydım. Ayluga’yla ilgili olarak röportajınızda sözünü ettiğiniz Markos Dragos heykelinin bombalandığı gece RİK’te görevdeydim. RİK’te bir tuhaflık vardı çünkü sanki da radyoda toplantı varmış gibi aynı anda liderler hep orada tolandıydı. Ben oturup Markos Dragos’un heykelinin bombalandığı haberini yazdım. Fakat RİK’teki müdür Markidis odamıza girerek “O Dragos heykeliyle ilgili bombalamaya ilişkin haber kullanılmasın” dedi.

Ben da “Bomba patladı, sesi ta Atalassa’ya kadar duyuldu” dedim. 21 Aralık 1963 öncesiydi...

“Böyle bir olay gerginlik yaratır. Ben Genel Müdür’üm, talimat veriyorum”  dedi.

“Hakkı Süha haberler müdürüdür” dedim.

“Ben onun da üstündeyim” dedi.

“O zaman haberin kullanılmayacağı talimatını lütfen haberin üstüne yazıp imzalayınız” dedim.

Habere imza attı ki kullanılmasın.

Oysa Rumca haberlerde Markos Dragos heykelinin orada patlama olduğu haberi verilmiş, “Türkler’in yaptığına inanılıyor, yarın okullar kapalı olacak, gösteri yapılacak” diye habere devam edilmişti.

Ben Rumca haberlerde çalışanlara sordum, “Nasıl olur? Bize haber Türkçe haberlerde kullanılmasın diye talimat verildi...”

O zaman bana “Bu talimat yalnızca senin içindi, bizim için değildi” demişlerdi. Öğrencilerin sokağa dökülerek gösteri yapmaları için hazırlıklarına böylece bizzat tanık oluyordum. Röportaj yaptığınız Bay Yorgos Olimpios’un da belirttiği gibi Dragos heykeli, Kıbrıslıtürkler tarafından değil bazı Kıbrıslırumlar tarafından bombalanmıştı... O da bunu seneler sonra öğrenmiş... Ben da bu hatıramı paylaşmak istedim...”

Mustafa Çolak Bey’e, bizimle paylaştığı bu anısı nedeniyle sonsuz teşekkürler...

 

 

 

 

 

 


 

***  Türkiye’de 87 yıllık 'devlet sırrı':

 

'Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarı bulunsun'

 

Kürt isyanının lideri olduğu gerekçesiyle idam edilen Şeyh Said'in mezar yeri, 87 yıldır açıklanmıyor. Faili meçhul cinayetler kapsamında yapılan kazıları umut olarak değerlendiren Şeyh Said'in ailesi, belirtecekleri yerde kazı yapılmasını istiyor. Yakınlarını faili meçhul cinayetlere kurban veren ailelerin başvurusuyla başlayan kazılar, İstiklal Mahkemeleri'nde idam edilen isimlerin aileleri için de umut oldu. 1925'te idam edilen Şeyh Said ve 46 arkadaşının mezarlarının bulunması için harekete geçen aile, kazılar kapsamında mağduriyetlerinin gündeme gelmesini istiyor. Şeyh Said'in ailesinin avukatı Sıtkı Zilan, Şeyh Said ve 46 arkadaşının idam edildikten sonra naaşlarının ailelere teslim edilmediğini hatırlattı. Devletin mezar yerini bildiğini belirten Zilan, "Seyit Rıza'nın naaşı gibi halktan gizlemişler" dedi.

Aile adına soruşturma savcısına başvuran avukat Sıtkı Zilan'ın ilk talebi, Şeyh Said'in yaşayan oğlundan alınacak DNA örnekleri ile İçkale'den çıkan kemiklerin karşılaştırılması. Mezarın taşınmış olabileceği ihtimaline karşın böyle bir yol izleyen avukat, ardından tevatürle sabit dediği mezar yerinin kazılması için yer belirterek kazıyı yönlendirmeye çalışacaklarını açıkladı.

 

NEREYE GÖMÜLDÜKLERİ BİLİNİYOR

Şeyh Said'in ailesinin avukatı Sıtkı Zilan, Şeyh Said ve 46 arkadaşının idam edildikten sonra naaşlarının ailelere teslim edilmediğini hatırlattı. Devletin mezar yerini bildiğini belirten Zilan, "Seyit Rıza'nın naaşı gibi halktan gizlemişler" dedi.

Şeyh Said'in defnedildiği yerin tevatürle sabit olduğunu ifade eden Zilan, onca yıl sonra birilerinin insiyatif alıp kemikleri aileye teslim etmesi gerektiğini kaydetti. Ailenin olurunu alarak başvuru yaptığını söyleyen Zilan, JİTEM kazıları ile bu işin de gündeme gelmesini istediklerini ve başvuru yaptıklarını belirtti. Ardından mezar yeri ile ilgili detayı da ek bir dilekçe ile savcılığa ileteceklerini anlatarak, "İdam edildi ama cezası öldükten sonra da bitmedi. Malları gasp edilmiş sarığı, tespihi dahi verilmemiş. Bunlar nerede tutuluyor bilmiyoruz. 2009'da İçişleri Bakanlığı'na detaylı bir dilekçe vermiştik. Hem mezar yeri ve emanetleri ile ilgili. Ama bir sonuç alamadık" diye konuştu.

 

DNA ÖRNEKLERİ KARŞILAŞTIRILSIN

Asıl mezar yerini bilmelerine rağmen kimsenin kazı yapmadığını ifade eden Zilan şöyle devam etti:

"Ek dilekçe vererek yeri göstereceğiz ve burada diyeceğiz. Tevatürle sabit diyoruz biz buna. Defin işlemi sırasında birilerine söylenmiş ve mezar yerini bilenler, Diyarbakır'da yıkılan Yenişehir sineması arkasındaki okul ve askeriye arkasındaki alanda olduğunu aileye de söylemiş.

Bir de JİTEM kazılarından çıkan kemikler acaba binde bir olasılık da olsa Şeyh Said ve arkadaşlarına ait mi diye oraya da başvurduk. Mezar taşınmış da olabilir aileden DNA örnekleri alınarak kemiklerle karşılaştırılsın dedik. Asıl gayemiz ise göstereceğimiz alanın kazılarak kemiklerin aileye teslime edilmesi."

 

87 YILLIK DEVLET SIRRI

Şeyh Said, 1925 yılında başlayan Kürt isyanına önderlik ettiği iddiasıyla 46 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır’daki İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak, idama mahkum edildi. 28 Haziran gecesi Şeyh Said ve 46 arkadaşı asıldı. İdamların üzerinden 87 yıl geçmesine rağmen, cenazelerin nereye gömüldüğü konusunda resmi bir açıklama yapılmadı. Ailenin kurumlara yaptığı başvurular ise ‘bilgi yok’ denilerek geçiştirildi. 1938’de Elazığ’da idam edilen Dersim katliamı sırasında idam edilen Seyit Rıza’nın da mezar yeri bilinmiyor.

 

"BOŞ ARAZİDE FATİHA OKUYORUZ"

Şeyh Said’in torunu Diyadin Fırat, 2 yıl önce demokratik açılımdan umutlanarak dedelerinin mezarının verilmesini istediklerini söyledi. Yazılı vasiyeti de bakanlığa teslim ettiklerini ifade eden Fırat, “Bir kısım eşyası, parası, cübbesi, tespihi, tütün tabakası ve saatinin bakanlığa teslim edildiğini öğrendik. Ama resmi makamlar, ‘Araştırmada herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşamadık’ dedi. Niye ölü bir insandan hâlâ korkuyoruz. Sürece dahil olmak istiyoruz. İçkale’den Dağkapı’ya gelmek istiyoruz. Oğlu Şeyh Ahmet 89 yaşında ve hayattayken DNA örneklerini versin ve mezarımız olsun, diyoruz. Artık bir araziye gidip, Fatiha okumak ve dua etmek yerine mezarımıza kavuşalım” dedi.

(SESONLINE.NET – 10.2.2012)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2168 defa okunmuştur