1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli”
“Kapalı Maraş’tan  başka yer verilmemeli”

“Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli”

Başbakan Yardımcısı, Maliye Bakanı Serdar Denktaş, müzakerelerde toprak konusunda sadece sınır düzenlemesi yapılabileceğini ve Kapalı Maraş dışında başka hiçbir yerin verilmemesi gerektiğini söyledi

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER  

Başbakan Yardımcısı, Maliye Bakanı Serdar Denktaş, müzakerelerde toprak konusunda sadece sınır düzenlemesi yapılabileceğini ve Kapalı Maraş dışında başka hiçbir yerin verilmemesi gerektiğini söyledi.

Denktaş, “Aradan geçen bunca süreden sonra artık Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli. Ki biraz daha beklerlerse aslında Kapalı Maraş’ı bile BM gözetiminde de olsa tamire başlayıp, eski sahiplerinin gelip iş yerlerini devralmasına olanak tanımalıyız diye düşünüyorum. Onun dışında sınır düzenlemeleri haricinde, aradan Rum’un ve dünyanın yanlış yaklaşımı nedeniyle geçirdikleri bunca süre sonrasında toprak tavizi vermenin bile ortadan kalkması lazım” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın % 29+’sı ile 1. Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş’ın %29+’sı arasında fark olduğunu belirten Serdar Denktaş, “Sayın Akıncı’nın bahsettiği şimdiki 29+, ki 29.2’dir ve müzakereyi bu noktadan başlattı, 28.2’den de Rum tarafı başlattı,  29’un altına inileceğinin kesin işaretidir. İçimize gelecek olan ve %20’yi aşmayacak şekilde mülk sahibi olunmasıyla birlikte bu oran aslında %27 hatta belki de daha da aşağıya inecektir” iddiasında bulundu.

“Cenevre’ye gittik ve ne yaptık?”

“Aradan geçen bunca süreden sonra artık Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli. Ki biraz daha beklerlerse aslında Kapalı Maraş’ı bile BM gözetiminde de olsa tamire başlayıp, eski sahiplerinin gelip iş yerlerini devralmasına olanak tanımalıyız diye düşünüyorum. Onun dışında sınır düzenlemeleri haricinde, aradan Rum’un ve dünyanın yanlış yaklaşımı nedeniyle geçirdikleri bunca süre sonrasında toprak tavizi vermenin bile ortadan kalkması lazım”

  • Soru: Cenevre’ye gittiniz, orada neler yaşandı? Bir de hükümete “hükümet Cenevre’ye gitti de ne yaptı” şeklinde eleştiriler de var. Ne için gittiniz ve ne yaptınız?
  • Denktaş: Aslında davet Cunmhurbaşkanlığından partilere yönelik gelmişti. Başbakanla yaptığımız değerlendirme sonrasında hükümet olarak orada bulunmamız, özellikle harita ve güvenlik konuşulacakken, hükümet olarak bu konularda müşterek görüş ortaya koymamızda fayda olur diye düşündük. Başbakan eskiden görüşmelere katılmış, görüşmecilik yapmış Ergün Olgun, Osman Ertuğ ve Oğuzhan Hasipoğlu’nu götürdü. AB konularında bilgi sahibi olan Kudret Akay da benim temsilcim olarak oraya geldi. Siyasi partiler için davete de Lefkoşa İlçe Başkanı olan Rauf Denktaş  parti adına ekipte yer aldı, kendi masraflarını karşılamak koşuluyla.

Oraya davet edilmemizin nedeni, toplantı öncesinde, sonrasında değerlendirmeler yapmak, düşüncelerimizi aktarmaktı. Görüşmeci elbette yetki sahibidir, bizim düşüncelerimizi dinler, dinlemez, uygular, uygulamaz, değerlendirir, değerlendirmez, onun bileceği iş.

Biliyorsunuz Başbakan daha geç geldi. Gittiğimiz gece Sayın Akıncı hemen uçak iner inmez toplantıya gitti. Akşam yemek esnasında ben gidip, “ne oluyor, ne yapacağız, bizim görüşmemizi istediği biri var mı” diye sordum, hepimizin tanıdığı gazeteciler, diplomatlar var. “Sayın Akıncı “Yok” dedi, modaliteleri belirlediklerini söyledi, onu anlattı. Ertesi gün mülkiyet konusu gündemdeydi, gecesi Sayın Özdil Nami o gün olanlarla ilgili bize bilgi verdi. Notlarımızı aldıktan sonra sabah 3-4’e kadar çalıştık. Bir rapor hazırlayarak, hangi konuda tıkanıklık olursa nasıl davranılmalı, hangi durumda nasıl davranılmalı diye düşüncelerimizi ortaya koyduk. Sabah 7’de birinci raporumuzu verdik.

İkinci ve üçüncü gün, gün boyunca ısrarla talep etmeme rağmen herhangi bir bilgilendirme yapılmadı. Gece geç vakite kadar bilgi verilmesini bekledik, verilmedi. Bunun üzerine bir belge daha hazırladık. O gece Anastasiades toplantı sonrasında kendi ekibini topladı ve bilgi verdi ama bize bu yapılmadı. İki gün ısrarla bilgi verilmesi için peşlerinde koştuk. Özellikle harita verilmeden önce bilgi verilsin, konuşalım istedik. Bize göre diğer üç başlıkta herhangi bir ilerleme olmadığı için harita verilmemeliydi. Bunu da yazılı olarak aktardık.

Harita verildikten sonra gece bilgilendirme için çağrı yapıldı. Ben de bunun üzerine gerek olmadığı ve basından bilgi alabileceğimi söyleyip, tepki verdim. O toplantıya katılmadım, Başbakan da katılmadı.

Haritanın verildiği gece geç vakit, Türkiye Dışişleri Bakanı da ekibiyle oraya geldi. Onlarla toplantı yapıp endişelerimizi aktardık. Bizden sonra Cumhurbaşkanı’yla görüştü. Ertesi sabah yeniden toplantı yaptık ve sonra beşli konferans başladı. Gecesi de Dışişleri Bakanı’ndan bilgi aldık, Cumhurbaşkanı’yla birlikte bir toplantı yapıldı. Bilgi değildi, daha organize çalışmamızı ortaya koyan bir görüşmeydi, toplantı öncesi ve sonrasında bilgilendirilmemiz gerektiği orada yeniden vurgulandı.

Gittik ve ne yaptık? Biz kendi açımızdan daha yakından izlemeye çalışarak, biraz da casusluk oynayarak, kendi görüşlerimizi anında aktarma fırsatını bulduk, en azından yazılı olarak. Ama gerçekten bir fayda sağlamadığını söyleyebilirim. Hükümetin orada faydalı oılabilmesi için karşı taraftan dinleyici birinin de olması gerekirdi. Sizin sadece konuşmanız yetmez, dinleyen de olmalı. Uygular, uygulamaz, o kendi yetkisidir. Bu maalesef orada gerçekleşmedi.

Teknik komite toplandı, gidildi, görüşüldü, hala bilgi yok. Gitmeden önce çağırıp düşüncelerimizi sorarlar mı diye bekledim, sorulmadı. Gidip geldiler ne oldu, ne kaldı, bilgimiz yok. Şu anda dışlanmış durumdayız, sadece hükümet değil, muhalefet de. Onlara el altından bilgi iletiliyor mu, bilmem.

“Sayın Akıncı’nın bahsettiği şimdiki 29+, ki 29.2’dir ve müzakereyi bu noktadan başlattı, 28.2’den de Rum tarafı başlattı,  29’un altına inileceğinin kesin işaretidir. İçimize gelecek olan ve %20’yi aşmayacak şekilde mülk sahibi olunmasıyla birlikte bu oran aslında %27 hatta belki de daha da aşağıya inecektir”

 

“Benim artık tutanak okuma ihtiyacım yok”

  • Soru: Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasındaki ilişki nasıl? Rutin toplantılar yapılıyor mu?
  • Denktaş: Hayır yapılmıyor. Bu anlamda bilgilendirme yapılıyor. Her zamanki gibi “tutanakları okuyun” deniyor. Benim artık tutanak okuma ihtiyacım yok. Ortaya çıkaracakları metin varsa, ki gelinen aşamada olacağını görmüyorum, onu okur, ona göre değerlendirmemi yaparım.

Cenevre’deyken Rum siyasi parti liderleriyle de karşılıklı görüşme fırsatımız oldu. Eide’nin ekibinden birkaç kişiyle sohbet etme fırsatım oldu. Bu sohbetler daha fazla sorgulama şeklinde geçti, ben sorguladım, ne olup bittiğini anlamak için. Bazı bakış açılarımın doğru olup olmadığını anlamaya çalıştım. Şu neticeye vardım. Kıbrıs Türk tarafı yıllardan beridir bir ortaklık kurma peşinde ve iyi niyetle tavır sergilemekteyken, Kıbrıs Rum tarafı sahiplilik oyunu oynuyor. Ortaklık peşinde değiller, akıllarında hem adanın hem de bizim sahibimiz olma planı ve hedefi yatıyor. Uzlaşıya varılmamasının ana nedeni de bu. Bunu anlayabilirsek, ona göre oturup yeni bir stratejik plan yapmak zorundayız. Haritanın BM’ye verilmiş  olması, ilk kez Kıbrıs Türk tarafınca bir haritanın ortaya konulmuş olması ileriki süreçte de başımızı çok ağrıtacak. Bu kesindir. İlk kez garanti ve ittifak anlaşması tartışmaya açılmıştır ve bu benim açımdan bir geriye düşüştür. Bundan sonrasını da dışarıdan izleyip, takip edeceğiz.

“Garantiler hiçbir şekilde revize edilmemeli”

  • Soru: Garantiler size göre 60’daki gibi kalmaya devam etmeli ve revize edilmemeli midir?
  • Denktaş: Evet, hiçbir şekilde revize edilmemelidir. Çünkü bu anlaşmanın birincil hukuk haline dönüşmeyeceği belli oldu. Garanti ve İttifak Anlaşması Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasının da bir parçası olduğu için birincil hukuk konumundadır. Orada yapılacak en ufak değişiklik, garantileri  birincil hukuk konumundan çıkaracaktır ve bu ileride çok rahat bir şekilde ortadan kaldırılabilir. Yerine ikame edilecek herhangi bir garanti sistemi denenmediği için gerçekten buradaki haklarımızı, güvenliğimizi garanti altına alıp almayacağını bilemeyeceğiz. Yıllardır Garanti ve İttifak Anlaşmalarını müştereken kullanmaktayız ve ittifak kısmı işe yaramıştır, garanti kısmı çok başarılı olmasa da en azından hala devam etmesi açısından önemlidir. Bunun daha da güçlendirilmesi birincil hukuk olabilmesi halinde bizim açımızdan incelenebilir noktaya gelebilir. Birincil hukuk olmayan hiçbir kazanım kalıcı olarak durmayacaktır. Buradaki mesele Rum tarafının samimi, iyi niyetli olmamasıdır, ortaklık peşinde olmamasıdır. Adayı gerçek anlamda sahiplenmenin yollarını aramaktadır ve bu fırsat da kendisine veriliyor.

“Ben, Rum tarafı diğer 4 başlıkta Kıbrıslı Türklerle gerçekten ortaklık yapmak isteyip istemediğini göstermeden haritayla ilgili, herhangi bir yer, bölge göstermek suretiyle açık bildirimde bulunulmasının yanlış olduğunu söylüyorum”  

“Denktaş’ın 29+’sı ile Akıncı’nın 29+’sı farklı”

  • Soru: Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş’ın 29+’sı ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 29+’sı arasındaki fark nedir?
  • Denktaş: 29+ diğer maddeleriyle birlikte, “çözüm olursa geçerlidir, olmazsa geçersizdir” şeklinde ortaya konmuştur. Ve artı kısmı noktalar değildir. Bu 30-31 olabilecek demekti, 29 en alt sınır olarak konmuştu. En önemli fark harita olarak verilmiş hiç birşey yoktu. Daha da önemlisi o 29+ tartışılırken içimize Rumların gelip yerleşmesi ve  mülk alması  yoktu. O tarihlerde global takas konuşulmaktaydı, bu da Güney’de kalan Türk mallarının değeriyle, Kuzey’de kalan Rum mallarının değerinin hesaplanması ve kim kime borçluysa devletin bu borcu üstlenmesi demekti. Sayın Akıncı’nın bahsettiği şimdiki 29+, ki 29.2’dir ve müzakereyi bu noktadan başlattı, 28.2’den de Rum tarafı başlattı,  29’un altına inileceğinin kesin işaretidir. İçimize gelecek olan ve %20’yi aşmayacak şekilde mülk sahibi olunmasıyla birlikte bu oran aslında %27 hatta belki de daha da aşağıya inecektir. Bu konuda “Denktaş’ın haritasını verdim” açıklaması tam anlamıyla bir manipülasyondur.

“Garantiler hiçbir şekilde revize edilmemelidir...Garanti ve İttifak Anlaşması Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasının da bir parçası olduğu için birincil hukuk konumundadır. Orada yapılacak en ufak değişiklik, garantileri  birincil hukuk konumundan çıkaracaktır ve bu ileride çok rahat bir şekilde ortadan kaldırılabilir”

  • Soru: Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın kabul ettiği Cuellar belgesinde yer alan oran “%29 ve ....” değil mi? Yani 29.1 ile 29.9 arası...
  • Denktaş: İnebileceğin rakam. Halbuki şimdi 29.2’den başladık, burada yukarı doğru çıkması değil, aşağı doğru inmesi söz konusu olabilir. Dolayısıyla “Verdiğim Denktaş’ın 29+’sıdır” ile fiiliyat gerçeği yansıtmıyor. İnebileceğiniz notayla pazarlığa başlayacağınız nokta arasında fark müzakere tekniği açısından son derece önemlidir. Aradaki fark da odur.

“Gerekirse beşli konferans ötelenirdi”

  • Soru: Cumhurbaşkanı da “Denktaş’ın haritasını verdim” demedi, orandan bahsetti...
  • Denktaş: Basına yansıyan şekliyle söylüyorum, nitekim yaratılan algıdan bahsediyorum. Denktaş hiçbir zaman harita vermedi. Türkiye tarafından, ikinci harekattan önce 12 Ağustos 1974’te bir harita sunuldu, o da %34’tü. O dönemde Rum bunu kabul etmeyince, sunulan haritanın karşılığı olan yerlere kadar ikinci harekatta asker ilerledi ve durdu. O harita çizilirken işin ekonomik tarafı çok düşünülmemişti, örneğin maden ocakları, maden tesisleri bizde kaldı. Çok da ekonomik mantığı olmayan bir haritaydı. Ama bir güvenlik sınırı oluşturmak için yapılmıştı. O tarihten bugüne ne Türkiye, ne de Kıbrıs Türk tarafı görüşmelerde harita sundu. Annan Planı’ndaki harita bizim sunduğumuz bir harita değil, BM’nin hazırlayıp teklif ettiği bir haritadır. Sayın Akıncı’nın sunduğu bu harita bizim kucağımızda kalacak. Diğer konularda mutabakata varılmaksızın bu haritanın verilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Ne yapılmalıydı? “Öbür konularda mutabakata varılınca harita verilir” diyerek, gerekirse beşli konferans da ötelenirdi.

“Harita sızdırılacak”

  • Soru: “Bütün konularda anlaşılmamıştır” prensibi var...
  • Denktaş: Geçmiyor işte, 29+ niye kaldı başımızda? 29+ nasıl akıllarda kaldıysa, bu harita da kalacak. Çözüme ulaşma gayesi ve niyetiyle neyi kabul edebileceğimizi söyledikse, Rum o kabul edebileceğimizi cebine attı ve “bunu zaten vermiştiniz” diyerek müzakereye başladı.

Verilen harita henüz sızmadı, ben görmedim en azından. Ama az önce bir arkadaşım haritayı bir yerde gördüğüne dair bana bilgi verdi. Demek ki bu yavaş yavaş sızmaya başlayacak, sızdırılacak, BM tarafından sızdırılacak. Çözüme ulaşılmadığı müddetçe haritada verilecek diye görülen yerlerde ekonomik ve sosyal anlamda yeni sıkıntılar yaşanacak. İnsanlar sevdiklerini kaybettiklerinde yine oralara gömmeyecek, evlerini tamir etmeyecek, tarlasına bakmayacak. Aynı süreci başka yerlerde yaşamaya başlayacağız. Bu insanlara böyle bir kötülük yapmaya hakkımız yoktur.

“Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli”

  • Soru: Bir çözüm durumunda Kıbrıs Türk tarafının toprak vermek durumunda olacağını kabul ediyorsunuz ama değil mi?
  • Denktaş: Aradan geçen bunca süreden sonra artık Kapalı Maraş’tan başka yer verilmemeli. Ki biraz daha beklerlerse aslında Kapalı Maraş’ı bile BM gözetiminde de olsa tamire başlayıp, eski sahiplerinin gelip iş yerlerini devralmasına olanak tanımalıyız diye düşünüyorum. Onun dışında sınır düzenlemeleri haricinde, aradan Rum’un ve dünyanın yanlış yaklaşımı nedeniyle geçirdikleri bunca süre sonrasında toprak tavizi vermenin bile ortadan kalkması lazım. Sadece sınır düzenlemesi ve Kapalı Maraş. Bu süreç uzarsa kapalı Maraş’ı da açmalı ve ekonomimize katkı olarak kullanmalıyız. Eski sahiplerine “gelin, mülklerinizi alın, çalıştırın” diyebiliriz ama bizim yönetimimizin altında. Karşılıklı güven ortamına fayda yapacak bir yöntemle kullanıma açılmasından bahsediyorum.

“Yer, bölge göstermek suretiyle açık bildirimde bulunulması yanlış”

  • Soru: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Erenköy ile Güzelyurt arası birleştirilerek KKTC’ye bırakılır, Açık Maraş - Kapalı Maraş iade edilebilir” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Denktaş: Açık Maraş hiç gündeme girmiş bir konu değildi. Açık Maraş’ta konutlar açısından çok az bir bölümün etkilenebileceği, Mağusa limanını da tehdit altında tutmayacak birşeyler konuşulmuştu daha önce ancak ilk defa bu kadar üst seviyede, Açık Maraş şeklinde ifade edildi. Bunun altının dolması gerekir. Ben, Rum tarafı diğer 4 başlıkta Kıbrıslı Türklerle gerçekten ortaklık yapmak isteyip istemediğini göstermeden haritayla ilgili, herhangi bir yer, bölge göstermek suretiyle açık bildirimde bulunulmasının yanlış olduğunu söylüyorum.

“Bir şey çıkmayacak gibi görünüyor”

  • Soru: Süreç nereye gidiyor?
  • Denktaş: Çok bir beklentim yoktur. Bir şey çıkmayacak gibi görünüyor. Bizim açımızdan önemli olan mevcutun bu şekilde devamı değildir. Belirsizliğin de ortadan kalkması lazım. Bu süreç de ikinci kez gidip duvara tosluyorsa, artık o masanın ortadan kalkması lazım. Dünyaya ulaşmak için başka formüller üzerinde çalışmak zorundayız. Belirsizlik ortadan kalktığı gün Kıbrıs Türkü de ne yapacağını bilerek, geleceğini planlayarak hareket edebilecektir. Bir taraftan gelecek planlayıp, ertesi köşede masada müzakere ederek, insanlar planladığın geleceğin dışında bir sonuca doğru ilerleme görürse o zaman hiç birşeye uymaz, plan da yapmaz, günü yaşar, bizim de en büyük sıkıntımız günü yaşamaktan gelmektedir. İleriye yönelik stratejik plan yapamıyoruz.

“Metnin çıkmasına ihtiyaç duymadan ‘hayır’”

  • Soru: Olası bir referandumda “hayır” diyeceğinizi söylüyorsunuz. Türkiye’nin “evet” demesi durumunda tutumunuz ne olur?
  • Denktaş: Yine “hayır” derim.
  • Soru: Ortada henüz bir metin yok...
  • Denktaş: Benim açımdan metnin çıkmasına bile ihtiyaç duymadan, gerçekten siyasi eşitlik var mı diye bakıyorum, siyah kalemle yazılmış yani uzlaşılmış konularda siyasi eşitlik görmüyorum. Eşit egemenlik var mı diye bakıyorum, bunun var olduğuna dair de birşey görmüyorum. Birincil hukuk konusunda da bir ilerleme yok, garantilerin tartışılmaya başlanacağını görüyorum. Bu 4 unsur benim “hayır” dememe yetiyor zaten. Geriye kalanı beni çok ilgilendirmez.
Bu haber toplam 2848 defa okunmuştur
Etiketler :
İlgili Haberler