1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “İş kazalarını önlemek insan onuruna saygı demektir”
“İş kazalarını önlemek insan onuruna saygı demektir”

“İş kazalarını önlemek insan onuruna saygı demektir”

Kör Nokta yazı dizisinin bu haftaki konuğu Doç. Dr. Erkay Özgör, işverenlerin İSG yükümlülüklerini yerine getirmesi, özel bir denetim birimi kurulması ve göçmen işçilerin haklarını güvenle arayabilmelerinin önemini vurguladı.

A+A-

Serap ŞAHİN

Kimi zaman dikkatsizlikle, kimi zaman ihmalle açıklanıyor. Oysa yaşananların bir kısmı artık “kaza” değil, göz göre göre gelen iş cinayetleri. Ancak birçoğu kayıtlara hâlâ “iş kazası” olarak geçiyor. İş güvenliği yasasının kapsamı, denetimlerin etkinliği ve işveren sorumluluğu konusunda ne kadar bilinçliyiz? Kaçımız, çalıştığımız iş yerinde bizim sağlığımız ve güvenliğimiz için risk analizi yapıldığını biliyoruz?

İşte bu sorulara yanıt aradığımız Kör Nokta yazı dizisinde bu hafta, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Birliği Başkanı Doç. Dr. Erkay Özgör ile iş kazalarının görünmeyen boyutlarını, yasal eksiklikleri ve kayıt dışı işçilerin yaşadığı zorlukları konuştuk.

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Birliği Başkanı Doç. Dr. Erkay Özgör, Kıbrıs’ın kuzeyinde iş kazalarının özellikle inşaat sektöründe yoğunlaştığını belirterek, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün eksik uygulamalardan dolayı gelişemediğini söyledi.

Özgör, denetimlerin artırılması, özel bir İSG birimi kurulması ve göçmen işçilerin korkmadan hak arayabilecekleri bir sistemin oluşturulması gerektiğini vurguladı.

“İş sağlığı ve güvenliği hepimizin sorumluluğu” diyen Özgör, “İş kazalarını önlemek insan onuruna saygı demektir” ifadelerini kullandı.

“2 bin 634 kayıtlı iş kazasının 668’i inşaat sektöründe”

SORU: Ülkede son yıllarda iş kazalarının seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz? Artış mı, azalış mı var?

“KKTC özelinde kesin ve güncel veri setleri sınırlı. KKTC Sosyal Sigortalar Dairesi ve Çalışma Dairesinin bildirilen iş kazaları temelinde sigortalı kişiye göre istatistiki veri tuttuğunu söyleyebiliriz. Bu veriler özellikle inşaat gibi riskli sektörlerde yoğunlaşmış kazaları gösteriyor. Örneğin; 2012-2021 yılları arasındaki resmi verilere göre toplam 2 bin 634 kayıtlı iş kazasının 668’i inşaat sektöründe gerçekleşmiştir. Ölüm oranları da benzer şekilde inşaat sektöründe daha yüksektir. Son yıllarda bildirilen kaza sayılarında kısmi azalmalar olsa da bu durum mutlak azalma olarak yorumlanmamalıdır. Çünkü kayıt-dışı istihdam, sigortasız çalışma ve kazaların bildirilmemesi eksik değerlendirmelere neden oluyor. Yani resmi rakamlar bazen düşerken, gerçek risk hâlâ yüksektir.”

“İSG yasası uygulamada yetersiz”

SORU: Mevcut İş Sağlığı ve Güvenliği yasası, işverenleri gerçekten sorumlu tutabiliyor mu?

“KKTC’deki temel düzenleme AB mevzuatlarına uyum çerçevesinde hazırlanan 35/2008 İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ve bu yasaya bağlı tüzüklerdir. Yasada tüm iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin zorunluluğu belirtilmesinin yanı sıra işverenlere yükümlülükleri ve buna bağlı İSG açısından risk değerlendirmesi, çalışanlara eğitim sağlanması, kişisel koruyucu donanım tedariki gibi zorunluluklar açıkça belirtilmektedir. Ancak pratikte maalesef bu hizmeti alan iş yeri sayısı zorunluluğa rağmen çok azdır. Bu durum İSG kültürünün yaygınlaşmasını yavaşlattığından işverenlerin yeterince bilgi sahibi olmamasına ve olası kazalarda hizmeti almadıkları için direkt sorumlu tutulmalarına neden olabilmektedir.”

whatsapp-image-2025-10-15-at-15-23-48.jpeg

“İSG denetimleri için özel birim kurulmalı”

SORU: Denetim mekanizmaları ne kadar etkin çalışıyor? Denetim sayısı yeterli mi?

“Çalışma Dairesi ve bağlı birimler elinden geldiğince denetim yapıyor. İlgili birimler ve sorumlu müfettişlerin yoğun bir tempoda çalıştığını biliyoruz. Ayrıca, ihbar hatlarına gelen ihbarları da denetliyorlar. Ancak denetçi sayısı ve saha kapasitesi çoğu zaman yetersiz kalıyor. Bu da özellikle taşeron zincirinde ve düzensiz işyerlerinde yeterli denetimi engelliyor. Dünyaya baktığımızda akademik incelemeler ve istatistiki veriler, denetim sıklığının ve öngörülen idari yaptırımların uygulanmasının kaza ve ölüm oranlarını düşürdüğünü açık bir şekilde gösteriyor. Bu bağlamda, İSG ile direkt olarak ilgilenen bir birim kurulmalı ve birim altında istihdam edilecek denetçiler ile denetim sayısı ile hedeflenen riskli sektörlere odaklanılmalıdır.”

“Yabancı uyruklu sigortasız işçiler korktukları için haklarını arayamıyor”

SORU: Sigortasız, kayıt dışı çalışan işçilerin yaşadığı kazalarda yasal süreç nasıl işliyor?

“KKTC’de sigortasız çalışan işçinin hakkı hukuken korunuyor; Sosyal Sigortalar Dairesi (SSD) ve çalışma mevzuatı uyarınca iş kazası bildirimi yapılabiliyor, tedavi ve tazminat hakları için başvuru yolları mevcut. Fakat pratikte sigortasızlık durumu bildirimin yapılmaması, delilleri toplama, işverenin yasal sorumluluğunu tespit etme ve tazminat süreçlerini zorlaştırıyor. Sigortasız işçi, işveren aleyhine maddi/manevi tazminat davası açabilir; aynı zamanda kamu kurumlarına şikâyette bulunarak idari yaptırım talep edilebilir. Ancak bu süreçler, genelde yabancı uyruklu olan ve dil bariyeri olan sigortasız işçilerin ülkeden atılma, işsiz kalma ve maddi zorluğa düşme korkuları nedeniyle pratikte işlemiyor.”

“Göçmen işçiler korku ve dil bariyeri nedeniyle şikâyet edemiyor”

SORU: Özellikle göçmen işçilerin yaşadığı kazalarda süreç nasıl ilerliyor? Şikâyet edebiliyorlar mı?

“Göçmen/yabancı işçiler mevzuat kapsamında hak sahibidir; ancak dil bariyeri, çalışma izni statüsü, korku (işten çıkarılma, sınır dışı edilme ihtimali) gibi nedenlerle şikâyette bulunmaktan çekinebiliyorlar. Farklı ülkelere yapılan istatistiki çalışmalar, göçmen işçilerin çoğunlukla daha riskli işlerde, düşük koruma ile çalıştığını ve şikâyet mekanizmalarına erişimde engeller yaşadığını vurguluyor. Bu nedenle uygulamada erişim, tercüme/danışmanlık hizmetleri ve garantili hukuki destek ihtiyacı vardır.”

“İş kazalarını önlemenin yolu, denetim ve eğitimden geçiyor”

SORU: Sizce iş kazalarını azaltmanın en kritik adımı nedir?

“En kritik adım bazı konuları önceliklendirmekle başlar. Bunlar; işverenin sorumluluğunu somut ve kesin olarak uygulanması, yasada belirtildiği şekilde İSG risk değerlendirmesini yaparak, uygun ekipman ve yeterli eğitimlerin verilmesi; aktif bir denetim mekanizmasının kurulması için devletin kadrolarının güçlendirilmesi, denetim yanı sıra istatistiki verilerle ileriye yönelik eylem planı çıkarılması ve işçilerin de İSG bilincine ulaşarak riskten korunarak çalışma koşullarını bilmesi ve hakları çerçevesinde hareket etmesi.”

İSG kültürü eğitim, denetim ve cezayla birlikte oluşur

SORU: İş güvenliği kültürü oluşturmak için eğitim, denetim veya cezadan hangisi öncelikli olmalı?

“Aslında İSG kültürü için hepsi birlikte çalışmalıdır. Herhangi bir adımı es geçersek diğerlerinin uygulanması da zorlaşmaktadır. Sürekli ve pratiğe dönük eğitimler, periyodik ve sektörel denetimler ve uymayan işyerlerine cezai yaptırımlar, ayrıca doğru uygulamalarla işyerlerine de olanaklar çerçevesinde teşvikler İSG kültürünün yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Kültür yaratmak uzun vadeli bir iştir. Ancak doğru adımlar atarsak zamanla bunu başarabileceğimize inanıyorum.”

“İş sağlığı ve güvenliği hepimizin sorumluluğu”

SORU: Son olarak, toplum olarak iş kazalarının önlenmesine nasıl katkı verebiliriz? Bu konuda vermek istediğiniz mesaj nedir?

“Toplumumuza iş sağlığı ve güvenliği açısında mesajım nettir: İş Sağlığı ve Güvenliği hepimizin işidir.

Bireysel olarak kendimizi iş güvenliği açısından bilgi edinerek geliştirmeli, gördüğümüz tehlikeleri yetkililere bildirmeliyiz. İşverenler ise yasal yükümlülüklere uymalı, İSG gerekliliklerinin maliyet değil, kazasız ve verimli bir üretimin temeli olduğunu bilmelidir. Burada basın ve yayın kuruluşlarımıza da iş düşmektedir. Basın/yayın kuruluşları kayıt dışı çalışmaları takip ederek görünür kılmalı, göçmen işçilerin haklarına dikkat çekmeli ve İSG uygulamaları ile başarılı örnekleri öne çıkarmalıdır. Kısacası; İş kazalarını önlemek insan onuruna saygı demektir. Her işveren, çalışan ve vatandaş bu kültürün aktarılmasında rol almalıdır.”

Bu haber toplam 1476 defa okunmuştur