
Hasan Kahvecioğlu, Arif Hoca'yı anlattı
Gazeteci Hasan Kahvecioğlu, 1970li yıllardan beri tanıdığı Arif Hoca’yı Yenidüzen’e anlattı...
ARİF HASAN TAHSİN, “TERSİNE BİR ADAM”
“Arif Hoca her zaman kendinde bir ‘terslik’ olduğuna inanmış bir adamdı.
Gazeteci Hasan Kahvecioğlu, 1970li yıllardan beri tanıdığı Arif Hoca’yı Yenidüzen’e anlattı...
ARİF HASAN TAHSİN, “TERSİNE BİR ADAM”
“Arif Hoca her zaman kendinde bir ‘terslik’ olduğuna inanmış bir adamdı... Aykırılığı, rejime karşıtlığı, muhalefete bile muhalafet yapıyor olmasını genlerindeki bir özellik olarak tarif ederdi. Her zaman ‘Ben tersine bir herifim’ derdi”
“Arif Hasan Tahsin’in rejime muhalif duruşu temel karakteriydi. TMT’deyken dik kafalıydı. Emirleri kolay yerine getirmezdi, komutanlarla sürekli tartışırdı. Sendikal yaşama da girdiğinde rejimle, rejimin önderleriyle, toplumu yönetenlerle hep çatışma halinde oldu. Dr. Küçük’le de çatıştı, Denktaş’la da... Hem muhalefetle, hem iktidarla sürekli çatışma halinde, rejimle hiç uyuşmayan, iflah olmaz bir rejim muhalifiydi”
“Arif Hoca’nın öngörüleri de çok güçlüydü. ‘Kıbrıslı Türkler’in yerini birgün gelecek Kıbrıs’ta yaşayan Türkler alacak’ derdi. En başından yokoluş sürecini, hızlı yokoluşu farketmişti. Hem Türklerin hem Rumların tarih boyunca nasıl kullanıldıklarına hep örnekler verirdi ve hiçbir zaman bağımsız olunmadığını söylerdi”
“Arif Hoca ile ilgili çok şey söylenebilir, siyasi duruşundaki değişkenlikler de anlatılabilir. Temelde esaslı bir milliyetçilikten, solda sınıf bilincine ulaşmış, temel çelişkiyi sınıfsal olarak yorumlayan Marksist bir çizgiye kadar varan, antiemperyalist bir çizgiye giden bir kişilikti”
Eski TMT Komutanlarından, Öğretmen, Sendikacı, Kurucu Meclis Üyesi, Gazeteci, Yazar Arif Hasan Tahsin geçen hafta sonsuzluğa uğurlandı. Değişik kesimler tarafından hem istenmeyen hem de hayranlık duyulan bir adam olma özelliğine sahip Arif Hoca’yı Gazeteci Hasan Kahvecioğlu’na sorduk. Kahvecioğlu, 70li yıllardan beri tanıdığı Arif Hasan Tahsin’i “nev-i şahsına münhasır”, “karizmatik bir lider”, “önder bir sendikacı” ve “gerçek bir halk bilgesi” olarak nitelendirdi.
Arif Hoca’nın aykırılığı, rejime karşıtlığı, muhalefete bile muhalafet yapıyor olmayı genlerindeki bir özellik olarak tarif ettiğinin altını çizen Kahvecioğlu, Arif Hoca’nın kendi kendini kitaplarında bile “tersine bir herif” olarak anlattığını vurguladı.
Arif Hoca’nın farklı bir kişilik olduğuna da dikkat çeken Kahvecioğlu, Arif Hoca’nın “mücadelesinde tersliğinin diyeti”ni de ödediğini anlattı.
Arif Hoca’nın “tarihsel süreçte yaptığı şahitliği de kitaba dökecek kadar cesur biri” olduğunu kaydeden Kahvecioğlu, “1950li yıllarla ilgili ‘hızlı bir milliyetçiydim’ diye bir ifadesi vardır. O dönemdeki birçok insan gibi milliyetçiydi ama daha sonraki yıllarda ben onun sosyalist değerleri, marksist değerleri sahiplendiğini gördüm. Daha sonraki yıllarda milliyetçiliğin verdiği zararları anlatan seriler halinde yazılar yazdı. Nitekim cenazesinde milliyetçilike ilgili veya dinsel hiçbir sembol istemedi. Kıbrıs’ta iki toplumun düşmanlarından birinin milliyetçilik olduğunu hep söylemiştir, yazmıştır, anlatmıştır” diye konuştu.
Gazeteci Hasan Kahvecioğlu, Arif Hasan Tahsin için “Temelde esaslı bir milliyetçilikten, solda sınıf bilincine ulaşmış, temel çelişkiyi sınıfsal olarak yorumlayan Marksist bir çizgiye kadar varan, antiemperyalist bir çizgiye giden bir kişilikti” dedi.
“TERSLİĞİNİN ‘DİYET’İNİ ÖDEDİ”
· Soru: Arif Hoca ile ne zaman tanıştınız? Yolunuz nerede, nasıl kesişti?
· Kahvecioğlu: Ben 1974 yılında Türk Öğretmen Koleji’nden mezun olur olmaz, kendimi KTÖS’ün Yönetim Kurulu’nda buldum. Daha okuldayken, KTÖS’ün mücadelesine hayranlık duyuyor, eylemlerini yakından takip ediyor ve bir an önce “sendikacı” olmak için can atıyordum. 1972 yılında, kolejde öğrenci iken; Lefkoşa’nın Surlariçi’ndeki Zafer Sineması’nda yapılan ünlü KTÖS genel kurulunu kapıda heyecanla izlediğimi anımsıyorum. Sendikanın aleyhine dev bir kampanya başlatılmış, öğretmenler istifa ettiriliyordu. Genel Kurul’u Sendikalar Mukayyidi yönetiyordu. Aralarında Arif Hoca’nın da bulunduğu bir yasaklılar listesi vardı ve aday olmalarına izin verilmiyordu. O genel kurulda bütün öğretmenler, çok ciddi bir demokrasi kavgası vermiş ve özellikle Arif Hoca da, önderliğini perçinlemişti. Daha sonra KTÖS’ün Arif Hoca ve Turgut Avşaroğlu önderliğinde çıkardığı ve sadece 3 sayı yayımlanabilen Yarın Gazetesi’nde yazılar yazdım. Ardından öğretmenliğe başlayınca aktif olarak görev aldım ve daha öğretmenliğimin birinci yılında Yönetim Kurulu’na seçildim. Arif Hoca ile yakın temasımız ve mesaimiz böyle başladı ve Arif Hasan Tahsin’in ekibi içinde yer alarak sendikacılık yaptım. Tabii bu çerçevede Söz Gazetesi’nin kuruluşunda yer aldım. Yıllarca birlikte çalıştık. Arif Hasan Tahsin çok karizmatik bir liderdi. Normal, sıradan bir sendika başkanı değildi. Çok farklı bir kişiliği vardı. Yanına yaklaşılması çok da kolay değildi. Ama biz, birkaç genç öğretmen, onun yanında birçok şey öğrendik. Hatta aradan uzun yıllar geçtikten sonra bize sorulduğunda “Biz Arif Hasan Tahsin okulundan mezunuz” derdik ve bundan hep onur duyardık. Arif Hoca o günlerde politik yaşamı etkileyen, ortaya siyasi projeler koyan, sendikacılığı yalnızca bir “Güncel hak arama örgütü” olarak görmeyen, muhalif duruşu ile diğer sivil toplum kuruluşlarına da örnek olan önder bir sendikacıydı.
Sanırım; yakın tarihimizde biri; sendikal açıklamalarından, ötekisi de yazılarından dolayı 2 kez hapis yatan bir başka kişi yoktur. Arif Hoca, mücadelesinde tersliğinin “diyet”ini de ödemiş biridir.
“REJİME MUHALİF DURUŞU TEMEL KARAKTERİYDİ”
· Soru: Arif Hoca’nın bir de TMT geçmişi var...
· Kahvecioğlu: Tabii, sendikacılığın yanında Arif Hasan Tahsin’in hayatında bir de TMT dönemi var. Biz o TMT dönemini yaşamadık. Daha sonraları, Arif Hasan Tahsin’in özellikle Boğaz bölgesinde komutanlık yaptığı dönemde yaşadıklarını, komutanlarla kavgalarını, kendisinden dinledik. Arif Hasan Tahsin bir köy çocuğuydu. Dillirga’da Aytotro köyünde doğdu, orada büyüdü, Lefkoşa’ya geldi, yurtta kaldı. O dönemde, o yaşlarda olup da TMT saflarına katılmayan genç bulmak çok zordu. Ama Arif Hasan Tahsin’in öğrenciyken ve daha sonraları, 50’li yılların sonunda 60’lı yılların başında TMT’de de “aykırı” bir duruşu oldu. “Sendikacı Arif Hasan Tahsin” kimliğinin gerisinde TMTci Arif Hasan Tahsin diye kocaman bir tarih var. Sadece o bölüm bile kitaplara sığamayacak kadar yoğun yaşandı. Zaman zaman Arif Hasan Tahsin’in TMT’de yaşananlarla ilgili pek çok şeyi açıklamadığı gibi suçlamalar da oldu ama kendisi, komünist oldukları için insanların öldürülmesini hiç onaylamadı. Arif Hoca, 1982’de Söz’de yayımlanan “Aynı Yolu Yürüyenler Farklı Yerlere varamazlar” seri yazılarında, TMT’yi olabildiğince anlattı. Bu konudaki kitapları o döneme ışık tutan çok az sayıdaki eserler arasında birer başvuru kitabı olacak niteliktedir. Hep dikkatimi çekmiştir; Arif Hasan Tahsin’in rejime muhalif duruşu temel karakteriydi. TMT’deyken dik kafalıydı. Emirleri kolay yerine getirmezdi, komutanlarla sürekli tartışırdı. Sendikal yaşama da girdiğinde rejimle, rejimin önderleriyle, toplumu yönetenlerle hep çatışma halinde oldu. Dr. Küçük’le de çatıştı, Denktaş’la da... Hem muhalefetle, hem iktidarla sürekli çatışma halinde, rejimle hiç uyuşmayan, iflah olmaz bir rejim muhalifiydi. Hatta babasının her zaman kendisinin bir delilik yapacağından endişe ettiğini, TMT’de Kemal Şemi’nin kendisine “Be dilliro, sen deli adamsın” dediğini anlatırdı, yazardı. Arif Hoca her zaman kendinde bir “terslik” olduğuna inanmış bir adamdı... Aykırılığı, rejime karşıtlığı, muhalefete bile muhalafet yapıyor olmasını genlerindeki bir özellik olarak tarif ederdi. Her zaman “Ben tersine bir herifim” derdi.
“SOLDAKİ POLİTİKACILARLA ÇETİN KAVGALARI OLDU”
· Soru: Arif Hoca’nın en belirgin özelliği olan muhalif olma, kendi deyimiyle “ters adam” durumunu nasıl yorumluyorsunuz?
· Kahvecioğlu: Arif Hasan Tahsin hiçbir yerleşik değerle barışamadı. Bırakınız iktidarda olanlarla çatışmayı, CTP ve TKP ile de çok sert kavgaları oldu. İşçi sınıfının yılmaz bir savunucusuydu... Leninist, Marksist kavramları çerçevesinde CTP ve TKP’ye çok büyük sataşmaları oldu. Soldaki politikacılarla çetin kavgaları oldu. Arif Hoca farklı partilerde politika yaptı, Cumhurbaşkanı adayı oldu. Bütün bunları bir tek gerekçe ile yapıyordu, “Ben halka ulaşmak istiyorum ve hangi fırsat doğarsa onu değerlendireceğim” diyordu.
· Soru: Arif Hoca ile bir dönem aranızın bozulduğu da oldu. O konudan da bahseder misiniz?
· Kahvecioğlu: Benim başını çektiğim bir gençlik grubu Arif Hasan Tahsin ve onun arkadaşlarıyla çatıştık, KTÖS’te bir kavgaya tutuştuk. Genel kurullarda karşılıklı olarak birbirimize rakip olduk. Çok sert bir muhalefet yaptık, o da bize çok sert bir biçimde karşılık verdi. Onun liderlik vasfı, despotik kişiliği, çok otoriter oluşu bizimle çatışmasını gerektirdi. 1980’e yaklaşırken Arif Hoca ile ters düştük ve o dönemde sendika yönetiminde muhalafet yaptık. Bu yıllarca sürdü. Ve daha sonra Arif Hasan Tahsin’le kader bizi yeniden Söz Gazetesi’nde buluşturdu. Ben Söz Gazetesi’nin başlangıcında uzun süre Arif Hoca ile çalışmış ancak daha sonra Söz Gazetesi’nden kopmuştum. Daha sonra Arif Hoca tek başına Söz Gazetesi’ni haftalık yayınlamaya başladığında yanında yer aldım. Kırgınlıkları bitirdik ve birlikte çalıştık, ondan sonraki yıllarda da hiç kopmadık, öleceği ana kadar ilişkilerimiz devam etti. Radyo Mayıs’ta 5 yıl her hafta Cuma günleri “Doğruya Doğru” programında birlikteydik ve o program Hoca’dan dolayı çok ilgi görüyordu.
“GERÇEK BİR ‘HALK BİLGESİ’YDİ”
· Soru: Sizin de söylediğiniz gibi Arif Hasan Tahsin’in bir de yazar tarafı var... Arif Hasan Tahsin’in yazı yazmaya başladığı dönemde de birlikteydiniz. O dönemi biraz anlatır mısınız?
· Kahvecioğlu: Arif Hasan Tahsin KTÖS’te yöneticiyken Yarın Gazetesi’nin arkasından çıkardığımız Söz Gazetesi’nde tamamen bir boşluk nedeniyle makale yazmaya başladı. Bu önceden planlanmış birşey değildi. Arif Hasan Tahsin yazar değildi, öyle bir niyetle de davranmıyordu. Hatta eline kalemi aldığında bir makaleyi yazıp bitirene kadar saatler geçerdi, onu beklerdik, o makaleyi birlikte düzeltirdik. Daha sonra “Beni sendikacılıktan neredeyse zorla medya mensubu yapıyorsunuz” diye de gençlere kızardı.
Arif Hasan Tahsin makale yazmaya başladıktan ve aradan zaman geçtikten sonra onun bilge kişiliği ortaya çıktı. Gerçek bir “halk bilgesi”ydi. Hatta geçen akşam sendikada kendisi için düzenlenen toplantıda bir öğretmen arkadaş onun o dönemde birçok öğretmen tarafından “peygamber” gibi algılandığını bile söyledi. Yani o karizmatik kişiliğine herkesin bir hayranlığı vardı.
Şunu da unutmamak gerekir, köyünde, evinde Türkçe konuşulmayan bir adamdır Arif Hoca. Annesi ve babası kendi aralarında Rumca iletişim kuruyor, kendisi Linobombagi bir ailenin çocuğu olduğunu söylüyor. Lefkoşa’ya gelene kadar Türkçe konuşmayan bu adamdan bir yazar çıkıyor. Bu da çok önemli bir dönüşümdür. Arif Hoca “nev-i şahsına münhasır” bir kişi ve tarihsel süreçte yaptığı şahitliği de kitaba dökecek kadar cesur biri.
· Soru: KKTC’nin kurulduğu dönemde bağımsızlığa destek vermişti...
· Kahvecioğlu: Arif Hoca, Kurucu Meclis’te KTÖS’ü temsilen bulundu ve çok ilginç öneriler ortaya attı. Ayrı bir devletin ilanını destekledi ama egemen olmasını istedi, bunun Anayasa’ya yazılmasını talep etti. Yani Türkiye’ye bağımlı ama bağımsız bir devleti reddetti.
TÜRKİYE KARŞITI...
· Soru: Arif Hoca’nın Türkiye karşıtı duruşu da çoğu zaman sert tepkilere neden olmuştu...
· Kahvecioğlu: Arif Hasan Tahsin 50’li yılların sonundan başlayarak, gençlik yıllarından itibaren hep “Türkiye karşıtı” bir kimlik olarak algılandı. Örneğin Öğretmen Koleji’nde öğrenciyken öğrenci cemiyeti kurma çabaları oldu. Öğretmen Koleji’nin kapatılması söz konusuydu, başka sorunlar da vardı ve bütün bu sorunlar nedeniyle öğrenciler bir araya gelip cemiyet kurmak istediğinde Arif Hasan Tahsin’in önderliği oldu. O zaman da Türkiye karşıtı olarak algılandı. Daha sonra bu ülkeye gelen askeri yetkililerle de çatışmaları oldu.
Kendisi çok milliyetçi bir geçmişe sahip olduğunu yazdıklarında anlatır. 1950li yıllarla ilgili “hızlı bir milliyetçiydim” diye bir ifadesi vardır. O dönemdeki birçok insan gibi milliyetçiydi ama daha sonraki yıllarda ben onun sosyalist değerleri, marksist değerleri sahiplendiğini gördüm. Daha sonraki yıllarda milliyetçiliğin verdiği zararları anlatan seriler halinde yazılar yazdı. Nitekim cenazesinde milliyetçilikle ilgili veya dinsel hiçbir sembol istemedi. Kıbrıs’ta iki toplumun düşmanlarından birinin milliyetçilik olduğunu hep söylemiştir, yazmıştır, anlatmıştır.
“ÖNGÖRÜLERİ ÇOK GÜÇLÜYDÜ”
Arif Hoca’nın engin bir tarih bilgisi vardı. Yazdıklarında, söylediklerinde ve konuşmalarında referansı Osmanlı tarihiydi. Arif Hoca 4. Murat’ın “Yardım almaya alışan buyruk almaya da alışır” sözünü hep anımsatırdı. Arif Hoca’nın öngörüleri de çok güçlüydü. “Kıbrıslı Türkler’in yerini birgün gelecek Kıbrıs’ta yaşayan Türkler alacak” derdi. En başından yokoluş sürecini, hızlı yokoluşu farketmişti. Hem Türklerin hem Rumların tarih boyunca nasıl kullanıldıklarına hep örnekler verirdi ve hiçbir zaman bağımsız olunmadığını söylerdi. Kıbrıslı Türklerin hep Türkiye tarafından kullanıldığına inanırdı, ama Rumların da kullanıldığı söylerdi. Çok yönlü işgal altında olduğumuzu söylerdi ve özellikle Türkiye’ye karşı müthiş bir öfkesi vardı. Kıbrıslı Türkler’in bütün Kıbrıs üzerinde oynanan oyunda en az söz sahibi olmasından da rahatsızlık duyardı. Bizim diklenmemiz gerektiğini söylerdi. Son dönemlerde sohbetlerde söylediği şey Türkiye’ye karşı mücadele edilmesi gerektiğiydi. “Türkiye elini eteğini Kıbrıs’tan çekmediği sürece burada bu sorunlar yaşanacaktır ve Kıbrıslı Türkler kimliklerini, kişiliklerini kaybedeceklerdir” derdi.
Arif Hoca nev-i şahsına münhasır biriydi, bir halk bilgesiydi. Çok önemli bir liderlik vasfı vardı. Arif Hoca ile ilgili çok şey söylenebilir, siyasi duruşundaki değişkenlikler de anlatılabilir. Temelde esaslı bir milliyetçilikten, solda sınıf bilincine ulaşmış, temel çelişkiyi sınıfsal olarak yorumlayan Marksist bir çizgiye kadar varan, antiemperyalist bir çizgiye giden bir kişilikti.
“Tarihimizde bir daha bu tür insanlar gelmez”
· Soru: Arif Hoca’nın aslında değişik dönemlerde değişik kesimler tarafından hem istenmeyen hem de hayranlık duyulan bir adam olma gibi özel bir durumu da var...
· Kahvecioğlu: Tarihimizde tahmin ederim bir daha bu tür insanlar gelmez. Artık çok partili bir sistem var, insanlar onun içinde, partilerinden sivrilecekler, politika yapacaklar. Ama 50’li yılların sonu, TMT’nin kuruluş dönemi, bir başka dünya, bir başka tarih, hemen arkasından bu ülkede ilk sendikal hareketler... KTÖS 1968 yılında kuruldu, çok sert söylemleri oldu. Örneğin üslere karşı çıktı, birçok politik saptamaları oldu. Bayraktarla da ilk çatışması hükümetin istifa etmesini talep eden bir bildiriden ötürü oldu. Düşünün bugün BES her gün “gidin” demektedir ve kimse umursamamaktadır. Oysa Arif Hasan Tahsin yönetici olduğu o dönemdeki bir bildiri nedeniyle üç ay hapis yattı. Arif Hoca’nın başına çok ilginç şeyler de geldi, Cumhurbaşkanı Denktaş ile sesi banda alındı, o ses kullanıldı, Bayraktarın odasında tek başına sorgulandı. Bütün bunların sonucunda KTÖS şimdiki gençlere çok önemli bir yol açtı. Arif Hasan Tahsin sendikaların politika yapmamasını asla kabul etmezdi. “Sendikalar siyaset yapacaktır buna mecburdur” diye bir yaklaşımı vardı. Arif Hoca sendikal yaşamda birçok ilklere imza attı, sendikal hakların gelişmesinde ve yerine oturmasında çok büyük, önemli katkıları var. Sendikacılık ondan sonra özgürleşti.
· Soru: Arif Hoca’nın genelde pes etmeyen mücadeleci bir yapısı vardı. Ancak hastalıklarıyla ilgili sanki daha farklı bir tutum takındı. Siz bunu nasıl gözlemlediniz?
· Kahvecioğlu: Arif Hasan Tahsin 20 yıl önce Londra’da bir kontrolde kalbinin iyi çalışmadığını, yetersiz olduğunu ve ölebileceğinin mesajını almıştı. Hep “ben fazladan yaşarım zaten, ölecektim de biraz uzatıyorlar bu işi” derdi ve hep ölüme hazır bir duruşu vardı.
Arif Hoca, gazetede bilgelik taşıyan şeyleri yazan bir kişiyken zaman zaman çok duygusal yazılar da yazıyordu. Afrika Gazetesi’nde bir gün Lefkoşa’dan Lapta’ya gidişini anlatan bir yazısı yayınlanmıştı. O yazı, orada sandalye üzerinde otururken yere düştüğünü, tek başına ağladığını ve kalkıp sandalyeye oturamadığını, gücünü yitirdiğini anlatan bir yazıydı. Ben o yazıyı okuduğum zaman çok ağladım. Kendisini aradım ve “Hoca sakın bir daha zaafiyetini belirten yazılar yazma, sen bunu hiç yapmadın, neler oluyor” dedim. Daha sonra bu tür yazılar yazmadı.
“Hastalıklar karşısında yenildiğini en baştan kabul etti”
Arif Hoca’nın pes etmeyen bir karakteri vardı ama bence kalp sorunu ve prostat kanseri karşısında yenildiğini en baştan kabul etti. Kalp sorunu hep vardı, ne zaman ki yıllar önce prostat kanseri oldu, Kıbrıs Türk tarafındaki doktoru kendisine “bu prostat kanseri ile yaşayabilirsin ama operasyon yaparsak kalbin durur” demişti. Arif Hoca “ne kadar yaşarım” diye sorduğunda “en az 20 sene daha yaşarsın” demişlerdi. Nitekim o doğru çıktı.
Beni çok etkileyen bir başka olay da Arif Hasan Tahsin’in son dönemlerde içine düştüğü duygusal yalnızlıktı. Arkadaşları kendisini aradığında ya da telefonu çaldığında çok sevinirdi. Telefonu çalmadığında üzülürdü. Rauf Denktaş’la hayatı boyunca tartışmış olmasına rağmen Rauf Denktaş’ın son dönemlerinde Serdar Denktaş’ın telefonunu bulup onu aradı ve ona “babana söyle onu çok seviyorum” dedi. Rauf Denktaş’ın hasta yatağında bu mesajı aldığını da biliyordu. Ben bunu Gazeteci Nezire Gürkan’ın Serdar Denktaş’la ilgili son kitabında okudum ve hocayı arayıp “neden bunu hiç açıklamadın” dediğimde bana “doğrudur yahu Hasan, çok duygusallaştım, istemem bize gücenerek gitsin bu adam” dedi. Hatta Serdar Denktaş’a bunu babasına söyleyeceğine dair yemin de ettirmiş. Bunun da vicdani huzurunu yaşadı.
ARİF HOCA’DAN YENİ KİTAP...
· Soru: Son dönemde yapmayı planladığı şeyler nelerdi?
· Kahvecioğlu: Arif Hoca her zaman birşeyler yapmak istemiştir, zaman zaman “Bir kitap daha yazalım”, “filan kitabı tekrar basalım”, “bir gazete çıkaralım” derdi.
Arif Hasan Tahsin’in “Aynı Yolu Yürüyenler Farklı Yere Varamazlar” 2 ciltlik kitabı yıllar önce yazıldı ve basıldı. Bunlar uzun bir süreci ele alan kitaplardır ve kendisinin gazetede yayınlanan yazılarıdır. Arif Hoca bu iki kitabın devamı niteliğinde üçüncü bir kitap daha hazırladı ancak bu henüz yayınlanmadı. Bunun el yazısıyla olan bir müsveddesini dizilmesi ve kitap haline getirilmesi için birine verdiğini biliyorum. Arif Hoca’nın bu kitabı çıkacaktı, herhalde önümüzdeki günlerde basılır. Bu kitabı tamamlamadan ölecek diye üzülürdü ama kitabını yazmayı tamamlamıştı.
· Yapmak istediği ama yapamadığı bazı projeleri de vardı. Örneğin bu üç kitabın tamamını uzun bir söyleşi olarak yapmak için anlaşmıştık. Sağlığı el vermediği için bunu erteledik, ölümünden birkaç gün önce de haftaya yapmak için anlaşmıştık ama maalesef olmadı.
TMT’nin “iki dik başlı üyesi” olarak bilinen Arif Hasan Tahsin ve Mehmet Ali Tremeşeli bir arada...
Hasan Kahvecioğlu, 5 yıla yakın bir süre Arif Hasan Tahsin, Turgut Avşaroğlu ve Şener Levent ile Radyo Mayıs’ta program yapmıştı...