1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Guantanamo Diary (Guantanamo Günlüğü)*
Guantanamo Diary (Guantanamo Günlüğü)*

Guantanamo Diary (Guantanamo Günlüğü)*

Guantanamo Diary (Guantanamo Günlüğü)*

A+A-

 

Britanyalı yargıç Thomas Bingham, The Rule of Law (Hukukun Üstünlüğü) adlı kitabında hukukun üstünlüğü şiarına riayet etmeyen rejimlerde sık sık rastlanan olayları şöyle sıralar: gece yarısı çalınan kapılar, ani kayboluşlar, kurgulanmış mahkeme duruşmaları, mahkumlar üzerinde genetik deneyler, işkence ile elde edilen itiraflar… Bingham’ın tanımına bir diğer Britanyalı hukukçu Dicey’in fikirlerini ekleyecek olursak hiç bir insanın usülüne uygun hazırlanmış yasaların ihlali dışında cezalandırılamayacağından, ve fiziksel veya maddi zarara uğratılamayacağından bahsetmemiz gerekir.

Demokratik rejimlerin tamamlayıcı unsuru olan hukukun üstünlüğü düşüncesi (sözde) mutlak bir ölçüde mahkum veya şüphelilere işkenceyi yasaklar. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3. maddesinde hiç kimsenin işkence, aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamayacağı kesin bir dille ifade edilmiştir. Buna ilave, yine aynı sözleşmenin 15. maddesinde savaş veya ulusun varlığını tehdit eden genel tehlike anlarında bile sözleşmeye taraf ülkelerin 3. maddeyi uygulama eylemini askıya alamayacaklarını belirler. Ne var ki, ister bu sözleşmeye taraf olsun, isterse de demokrasi anlayışının at başı savunuculuğunu yapsın, birçok ülkenin işkenceye karşı tutumunda ciddi zaaflar vardır. Son on yılda, özellikle terörizme karşı açılan savaşlarda, mahkumlara karşı işkence uygulanması veya başka ülkelerde işkence ile elde edilen itirafların geçerli delil olarak mahkemelerde kabul görmesi işkenceye karşı duruşun mutlaklığını cılızlaştıran hadiselerdir.

Kuşkusuz bu hadiselerin en somut örneklerinden biri, 11 Eylül saldırıları sonrası George W. Bush önderliğinde terörizme karşı savaş ilan eden Amerika Birleşik Devletleri’nin, ordu ve istihbarat teşkilatlarının yönetimine teslim ettiği esir kamplarıdır. Guantanamo Diary adlı kitap, 2002’den beridir böyle bir esir kampında, yargı önüne çıkarılmadan, sürekli işkenceye maruz bırakılan Moritanyalı bir telekominikasyon mühendisinin tuttuğu günlüklerden oluşur. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü şiarlarının 21. yüzyılda bile nasıl anlam erozyonuna uğratılabileceğinin en keskin örneklerden birini oluşturan günlüklerin yazarı, Mohamedou Ould Slahi, hakkında kanıtlanmış hiçbir suç unsuru bulunmamasına karşın Guantanamo Bay’de 14 sene hapsedildi. 

Slahi’nin 2005 yılında kaleme aldığı günlüklerin gizliliği, ABD hükümeti tarafından 2012 yılında kaldırıldı. Gizliliğin kaldırılmasına karşın, içinde geçen birçok kişi ve mekan isminlerinin sansürlendiği günlükler 2015’te yayınlandı. Fiziksel ve mental şiddet, cinsel taciz, uzun süreli tecrit gibi birçok işkenceyi detayları ile aktaran mahkum, insan onurunun, kan donduran derecede aşağılanabileceğini gözler önüne serer. Casusluk romanları ile ünlü Britanyalı yazar John La Carré Guantanamo Diary için ‘‘Orwell ve Kafka’dan öte bir cehennem imgesi’’ yorumunda bulunur. Guantanamo esir kampı, Slahi’nin anlatımında sadece hukukun askıya alındığı bir yer olarak değil, ahlak, vicdan ve insani değerler bütününün gözü dönmüş derecede milli savunma düşüncesine teslim edilmiş halini resmeder. Bu konuda en çarpıcı örneklerden bir tanesi de kadın askerlerin mahkumların sorgulanması sırasında cinsel taciz için kullanılmasıdır. New York Times’da yayınlanan eleştirel bir yazıda, böyle uygulamaların sadece mahkumlara karşı değil, ayrıca kadın askerlere karşı da aşağılayıcı bir muamele teşkil ettiğini belirtir (bknz. The New York Times, ‘The Women of Gitmo’,  15 Temmuz 2005).  

İşkence demokratik değerlere aykırıdır. İşkence hukukun üstünlüğü kaygısı güderek insan onurunu ve bedenini korumaya çalışma refleksini boşa çıkarır. İşkence, milli savunmayı pekiştirecek itirafları elde etme konusunda güvenilir bir yöntem değildir. Mohamedou Ould Slahi, kendi deneyimlerini kaleme aldığı kitapta, işkencenin öz direncini kırdığı noktada işe yaradığı tek konunun mahkumun işkencecinin dileklerini yerine getirme içgüdüsüne bürünmesi olduğunu anlatır. İşkenceden elde edilecek itirafı güvenilir kılmayan unsur tam da bu içgüdüdür. Slahi, maruz bırakıldığı işkence sonucunda vardığı bu noktada, hiç tanımadığı mahkumlar hakkında kendisini sorgulayanlar tarafından hazırlanan metinleri imzalamaya başlar. Hiçbir yasayı ihlal etmeyenler, ya da ettiği kanıtlanamayanlar, işkence sonucu insanlıktan çıkarılıp kuklaya dönüştürülürler; bir nevi tersten okunan Pinokyo masalı gibi…

Guantanamo Diary, istisnai kabul edilerek askıya alınan yasal ilkelerin, çok uzun süreler askıda kaldığı anlarda ortaya çıkan, vahim ötesi durumu en yalın hali ile okuyucuya sunar. Darbe girişimi sonrası olağanüstü hal ilan eden Türkiye için Uluslararası Af Örgütü tutuklananların işkenceye maruz kaldığı konusunda güvenilir kanıtlara ulaştığı uyarısı yaptı (amnesty.org, ‘Turkey: Independent monitors must be allowed to access detainees amid torture allegation’, 24 Temmuz 2016). Bu uyarının önemini, Guantanamo günlüklerinin ışığında kavramaya çalışmak, demokrasi anlayışına yapılacak en büyük katkılardan biri olacaktır. Son iki haftadır yandaş medyaların destanlaştırmaya çalıştığı demokrasi mücadelesi, ancak böyle kaygılar ışığında anlam erozyonuna uğramayacaktır.

* Mohamedou Ould Slahi, Guantanamo Diary, (Larry Siems ed.), Canongate Books, 2015.

Bu haber toplam 2195 defa okunmuştur
Gaile 381. Sayısı

Gaile 381. Sayısı