
FEMA: “Farkındalık geliştirmek devletin de sorumluluğu”
10 Aralık İnsan Hakları Günü…
Feminist Atölye (FEMA), adil, eşitlikçi ve özgür bir yaşam alanı kurmak için mücadele ettiğini, devletin de iç hukuku uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde yeniden düzenlemek zorunda olduğunu ifade ederek, insan haklarına duyarlı bir yaklaşımla, toplumsal farkındalığın geliştirilmesinin sadece sivil toplum örgütlerinin değil, devletin de sorumluluğu olduğunu kaydetti.
FEMA’dan 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla yayımlanan mesajda, insan hak ve özgürlükleri konusunda mücadele ederken, cinsiyetçi ve ötekileştirici ifadeler ile milliyetçilik ve ayrımcılık içeren negatif söylemleri reddederek, uluslararası insan hakları hukukuna uygun düzenlemelerin yapılması gerektiğine vurgu yapıldı.
FEMA, mesajında, kadın haklarıyla ilgili olarak şunları talep etti: “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği mekanizmasının kurulmasını, Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair yasal ve kurumsal düzenlemeleri hayata geçirecek icraatların gerçekleştirilmesini, Kadınların toplumun her alanındaki temsiliyetini artırmak için geçici özel önlem olan kotayla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasını, gece kulüplerinde sistematik hale gelen insan hakları ihlallerine son verilmesini ve devletin gerekli yasal düzenlemeleri yaparak, bu suça ortak olmamasını, ev işlerinde çalışan kadınların maruz kaldığı emek sömürünün durdurulmasını, LGBTQ bireylerin haklarıyla ilgili olarak; Fasıl 154 Ceza Yasası’nın erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiyi cezalandıran maddelerinin yürürlükten kaldırılmak amacıyla hazırlanan Yasa Önerisinin bir an önce kabul edilmesini, LGBTQ bireylerin maruz kaldığı ayrımcılıkların her düzeyde kaldırılmasını, Mülteci haklarıyla ilgili olarak; Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan geri gönderilmeme (non-refoulement) ilkesine bağlı kalınmasını, Mültecilerin sağlık, barınma, çalışma ve adil yargılanma haklarına uygun yasal düzenlemelerin yapılması, Vicdani Ret hakkıyla ilgili olarak; Militarizmi, tek tipleşmeyi ve milliyetçiliği reddederken vicdani ret hakkının bir insan hakkı olarak kabul edilmesini, Ekolojik denge ile ilgili olarak da; doğanın ‘yöneteni’ değil, bir parçası olunduğunu hatırlatarak içinde yaşanılan ekosistem içerisinde temiz suya, temiz toprağa ve temiz havaya herkesin sahip olabilmesi gerektiğini, başka canlıların yaşam hakkının ihlal edilmediği bir insan hakları kavrayışıyla siyasetler üretilmesini.”
(tak)

















