1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Cumhurbaşkanı Eroğlu'dan halka sesleniş
Cumhurbaşkanı Eroğludan halka sesleniş

Cumhurbaşkanı Eroğlu'dan halka sesleniş

"Ama şu bilinsin ki, Rum uzlaşmazlığı karşısında Türk tarafı da eli-kolu bağlı beklemek niyetinde değildir."

A+A-

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türkü’nün en büyük gücünün birlik-beraberliği olduğunu belirterek, halkın nasıl bir çözüm istediğinin ortada olduğunu, Kıbrıs konusunun siyasi istismar konusu yapılmaması gerektiğini ifade etti.

“Ben sizden aldığım desteğin, sizin bana yüklediğiniz sorumluluğun bilincindeyim. Bir antlaşma için istekliyim, kararlıyım, ama bu doğru bir antlaşma olmalı, sizi, halkımızın geleceğini tehlikeye atmamalıdır” diyen Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Ben ve ekibimdeki arkadaşlarım, meşru hak ve çıkarlarımızı, eşit statümüzü güvence altına alacağımız bir antlaşma peşindeyiz” dedi.

Bulunacak antlaşmanın, Kıbrıs Türkü’nü 1974 öncesine götürecek bir çözüm olmayacağını, huzuru kaçıracak ya da tedirgin edecek bir antlaşmanın ortaya çıkmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Eroğlu, bunun için müzakereleri çok dikkatli bir biçimde ve iyi hazırlanarak sürdürdüklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Şu anda tek bir hedefimiz var: En kısa sürede bir antlaşma yapmak ve iki halkın ayrı ayrı, eş zamanlı referanduma giderek bu antlaşma ile ilgili iradelerini ortaya koymalarını sağlamak” diye konuştu.

Bu sabah New York’a hareket eden Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Bayrak Radyo Televizyon Kurumu BRT 1 televizyonunda saat 12.30’da yayımlanan halka sesleniş konuşması yaptı.

“RUMLAR MAKSİMALİST ANLAYIŞLA KARŞIMIZDA”

Konuşmasında Kıbrıslı Rumların taleplerine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Biz makul ve mantıklı önerilerle masadayız ama Rum komşularımız maksimalist bir anlayışla karşımızda duruyor. Gelinen aşamada bir al-ver gerçekleşmesi gerekiyor ama Rum tarafının tutumu işleri zorlaştırıyor” dedi.
Şubat ayından bu yana Kıbrıs Rum tarafının masaya getirdiği önerilerin, yerleşmiş Birleşmiş Milletler parametrelerine aykırı ve aşırıya kaçan öneriler olduğunu vurgulayan Eroğlu,  özellikle, güvenlik ve garantiler, vatandaşlık ve toprak konularında Kıbrıs Rum tarafınca yapılan önerilerin kaygı verici ve kabul edilemez olduğunu vurguladı. Eroğlu, toprak konusundaki önerilerin aşırı olduğuna da dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Güney Kıbrıs Başkanı Nikos Anastasiadis’e çağrı yaparak, girilen yeni aşamada, Kıbrıs Türk tarafı gibi, BM parametreleri içerisinde ve makul öneriler getirmesini istedi.

Kıbrıs Rum tarafının yaptığı vatandaşlıkla ilgili önerilerin kabul edilebilir türden olmadığını söyleyen Eroğlu, KKTC vatandaşları arasında ayrımcılık ya da farklı muamele içeren herhangi bir öneriyi kabul etmeyeceklerini vurguladı.

“ŞU ANDA TEK BİR HEDEFİMİZ VAR: EN KISA SÜREDE BİR ANLAŞMA YAPMAK”

Kıbrıs Rum uzlaşmazlığı karşısında Kıbrıs Türk tarafının eli-kolu bağlı beklemek niyetinde olmadığını da vurgulayan Eroğlu, bunu tehdit olarak dile getirmediğini, gerçek düşüncelerinin bu olduğunu belirtti ve “Şu anda tek bir hedefimiz var: En kısa sürede bir antlaşma yapmak ve iki halkın ayrı ayrı, eş zamanlı referanduma giderek bu antlaşma ile ilgili iradelerini ortaya koymalarını sağlamak” ifadesini kullandı.
Türkiye’den Kuzey kıbrıs'a yapılan önemli ziyaretlere de dikkat çeken Eroğlu, Türkiye’nin her açıdan KKTC’nin yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguladı.

“SIZLANMAK YERİNE PLANA PROJEYE ÖNEM VERİLEREK İLERLENMELİ”

İç sıkıntılara da değinen Eroğlu, şikayet etmek, sızlanmak yerine hareket edilmesi, plana, projeye, çağdaş gelişmelere önem vererek ilerlenmesi gerektiğini belirterek, “Ben halkımızın potansiyeline inanıyor, siyaset kurumumuzun bir atılım içine girerek halkımızın sorunlarının aşılması için üzerine düşeni yapacağına güveniyorum” dedi.

HALKA SESLENİŞ

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun son gelişmelerle ilgili halka sesleniş konuşması şöyle:

“Çok değerli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı, sevgili kardeşlerim öncelikle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
En son sizlere, Rum lider Sayın Anastasiades’le birlikte onay verdiğimiz 11 Şubat Ortak Bildirisi’nin hemen ardından hitap etmiş ve bir durum değerlendirmesi yapmıştım.
Şimdi, bir kez daha sizlere seslenmek ve o günden bu yana yaşanan gelişmelerle ilgili bilgi vermek istiyorum.
Sizler bu konuşmamı dinler, izlerken ben Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları dolayısı ile New York’a gitmek üzere yola çıkmış olacağım.

SON 7 AY

Son 7 ay içinde ne oldu?
Neler yaşandı?
Bundan sonrası için Kıbrıs Türk tarafı olarak bizim tutumumuz nedir?
Değerli kardeşlerim, bildiğiniz üzere Kıbrıs Rum tarafında yapılan seçimler ertesinde yeni bir Kıbrıslı Rum liderin göreve gelmesinden sonra bizim tüm ısrarlarımıza rağmen görüşme süreci uzunca bir süre yeniden başlayamadı.
Bizim kararlı duruşumuz sonucunda, haklarımıza halel gelmeyecek şekilde müzakere ederek sonuçlandırmış olduğumuz 11 Şubat Ortak Açıklaması ile müzakerelere yeniden başlanabildi.

Sevgili Kıbrıs Türk Halkı,
Göreve geldiğim günden bu yana müzakere süreci konusunda yaşanan gelişmeleri sürekli olarak sizlerle paylaşıyorum.
Kısa bir süre önce sivil toplum örgütlerinin katılımı ile yapılan Halk Konseyi toplantısında bilgilendirmelerde bulundum.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhuriyet Meclisi’nde temsil edilen siyasi partilerin temsilcileriyle Meclis Platformu’nda bir araya geldim.
Kendilerine süreç konusunda detaylı bilgi verdim, Rum tarafıyla yapacağım görüşmede hangi önerileri sunmamız gerektiği konusundaki görüş ve düşüncelerini sordum.

Bu yararlı toplantılara ilaveten önümüzdeki haftalarda Cumhuriyet Meclis’ine giderek tüm milletvekillerine de bilgi vereceğim ve sorularını yanıtlayacağım.
Tüm bunları Kıbrıs sorunu gibi Kıbrıslı Türklerin geleceğini yakından ilgilendiren bir konuda toplumsal bir anlayış birlikteliği sağlamak için yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim.
Benim için, sizin görüşleriniz, hükümetimizin, meclisimizin görüşleri çok değerlidir ve yol göstericidir.
En büyük gücümüz birlik-beraberliğimizdir. Halkımızın nasıl bir çözüm istediği ortadadır. Kıbrıs konusu siyasi istismar konusu olmamalıdır.
Gayet doğal olan farklı siyasi görüşlerimize rağmen ortak geleceğimiz için biraraya gelebilir, birlikte çalışabiliriz.

MÜZAKERELER VE RUM TARAFININ TUTUMU

Değerli kardeşlerim, 11 Şubat Ortak Bildirisi’nin ardından da görüşme süreci ile ilgili sıkıntılar bitmedi.
Kıbrıs Rum tarafı görüşmeler yolu ile kısa sürede sonuca ulaşmak için bizim kadar istekli davranmadı.
Rum tarafının süreci zamana yayan bir tutum sergilemesi nedeniyle müzakereleri bir al-ver aşamasına getirmek epeyce zaman aldı.
Yine de Kıbrıs Türk tarafı olarak bizim ortaya koyduğumuz çaba ile ilk aşamada bir durum değerlendirmesi yapılması, ardından da ikinci aşamada Kıbrıs sorununun altı başlığında da tarafların yazılı öneriler sunması mümkün oldu.
Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Rum lideri Anastasiades ile yaptığım görüşmeyle de müzakere sürecinde ikinci aşama tamamlanmış oldu.

RUMLARIN MAKSİMALİST YAKLAŞIMI…

Biz makul ve mantıklı önerilerle masadayız ama Rum komşularımız maksimalist bir anlayışla karşımızda duruyor.
Gelinen aşamada bir al-ver gerçekleşmesi gerekiyor ama Rum tarafının tutumu işleri zorlaştırıyor.
İlk olarak Rum tarafı maksimalist tavrını sürdürerek al-veri çok zor hale getiriyor. İkinci olarak ise Rum tarafı bir al-ver süreci yaşanacağını halkına açıkça söylemekten kaçınıyor, çekiniyor.

Oysa bana göre, Kıbrıs sorununun çözülebilmesi için bir liderlik gösterilmesi, bir sonuca ulaşmak için var olan gerçeklerden hareket edilmesi şarttır.
Anımsanacağı üzere ben 2010 yılında sizlerin oyları ile Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez BM Genel Sekreteri’ne bir mektup göndererek müzakerelere kaldığı yerden devam edeceğim konusunda taahhütte bulundum.
Müzakerelerin sonuç alıcı olabilmesi için bir yol haritası önerisini masaya koydum.
Benim Sayın Anastasiades’den beklediğim halkına gerçekleri söylemesi ve gerçekçi davranmasıdır.

“ALDIĞIM DESTEĞİN VE YÜKLENİLEN SORUMLULUĞUN BİLİNCİNDEYİM”

Değerli kardeşlerim,
Ben sizden aldığım desteğin, sizin bana yüklediğiniz sorumluluğun bilincindeyim.
Bir antlaşma için istekliyim, kararlıyım, ama bu doğru bir antlaşma olmalı, sizi, halkımızın geleceğini tehlikeye atmamalıdır.
Ben ve ekibimdeki arkadaşlarım, Kıbrıs Türk halkının eşitlik statüsünü ve meşru menfaatlerini koruma gayreti içindeyiz.

Kimseden insan haklarına, çağdaş değerlere aykırı biz talebimiz yoktur. Meşru hak ve çıkarlarımızı, eşit statümüzü güvence altına alacağımız bir antlaşma peşindeyiz.

Sizi temin ederim ki bulunacak olan antlaşma, bizi 1974 öncesine götürecek bir çözüm olmayacaktır. Sizlerin huzurunu kaçıracak ya da sizi tedirgin edecek bir antlaşmanın ortaya çıkmasına izin vermemiz söz konusu değildir. İşte bunun içindir ki müzakereleri çok dikkatli bir biçimde ve iyi hazırlanarak sürdürüyoruz.

“BAZI GERÇEKLERİ ANLATMAK ZORUNDAYIM…”

Değerli kardeşlerim,
Bazı gerçekleri sizlere anlatmak zorundayım.
Nereye gideceksek birlikte gideceğiz, hangi kararları vereceksek birlikte vereceğiz.
Şubat ayından bu yana Kıbrıs Rum tarafının masaya getirdiği öneriler, yerleşmiş Birleşmiş Milletler parametrelerine aykırı ve aşırıya kaçan öneriler olmuştur.
Rum tarafı, yürütmenin seçimi, varılacak anlaşmanın AB’nin Birincil Hukuku olması, kalıcı derogasyonlar, mülkiyet ve başka konularda parametre dışı ve uç önerilerle masaya gelmiştir.

GÜVENLİK VE GARANTİLER KONUSUNDA TUTUM…

Örneğin, Güvenlik ve Garantiler konusunda Rum tarafından duyduklarımız bizi ciddi şekilde rahatsız etmiştir.
Kıbrıs adası yakınlarında Orta Doğu’da son yıllarda pek çok sivilin acımasızca öldürüldüğü çok ciddi silahlı çatışmalar yaşanmasına rağmen, uluslararası toplumun bu gelişmeler karşısında sessiz veya etkisiz kalması ve bunların önüne geçecek herhangi bir somut adım atmaması biz Kıbrıslı Türklere kendi güvenliğimiz için Garanti ve İttifak Antlaşmalarının önemini ve gerekliliğini bir kez daha göstermiştir.
Böyle bir ortamda, Kıbrıs Rum tarafının bu antlaşmaları sona erdirmeye ya da garanti sistemini sulandırmaya dönük talepler ortaya koyması rahatsız edicidir, kaygı vericidir.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ülkemize yaptığı ziyaret sırasında da vurguladığı üzere Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamı bizim için vazgeçilmezdir.
Başka bir devletin ya da uluslararası örgütün bunun yerini almasına müsaade etmemiz söz konusu değildir.
Anavatan Türkiye’den gelen bu güvence bizim de müzakere masasında güçlü bir biçimde garanti sistemini savunmamıza yardımcı olmaktadır.

“VATANDAŞLIK ÖNERİLERİ KABUL EDİLEMEZ TÜRDEN”

Yine vatandaşlık konusunda Kıbrıs Rum tarafınca bize yapılan öneriler kabul edebileceğimiz türden öneriler değildir.
Biz her zaman şunun altını çizdik: KKTC vatandaşları arasında ayrımcılık ya da farklı muamele içeren herhangi bir öneriyi kabul etmeyiz.
Kaldı ki, insan hakları hukuku da kendi vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapılmasına müsaade etmez.
Bizim vatandaşlık konusundaki önerimiz, KKTC vatandaşı olan herkesin yeni ortaklık devletinin de vatandaşı olmasıdır.
Kimse bunun gerisinde bir yaklaşımı kabul edebileceğimiz beklentisi içinde olmasın.

“TOPRAK AYARLAMASINDA AŞIRI TALEPLER”

Müzakere masasında bizi rahatsız eden bir diğer husus da Kıbrıs Rum tarafının toprak ayarlaması konusunda ortaya koymuş olduğu aşırı taleplerdir.
Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum: Biz bu dönemde, bırakın bir harita kabul etmeyi, herhangi bir harita veya rakam müzakeresi dahi yapmadık.
Bunların en son konuşulacak konular olduğu hususunda taraflar arasında mutabakat vardır ve bu Genel Sekreter’in Mart 2011 tarihli raporuna girmiştir.
Kıbrıs Rum tarafı zaman zaman bazı yer isimlerine değindiği zaman talep edilen toprağın büyüklüğü de kabaca ortaya çıkmaktadır.
Toprak ayarlaması sonucunda önemli sayıda insanımızın evinden yerinden olacağı, işini ve gelirini yitireceği, yeni bir travma yaşamasına neden olacak bir durumun ortaya çıkmasını kimse bizden isteyemez.

Aksi yönde bir yaklaşım kaçınılmaz olarak toplumsal anlamda derin yaraların açılmasına ve bir tür toplumsal travma yaşanmasına neden olacaktır.
Biz müzakere sürecinde buna izin vermeyeceğiz. Bu konuda herhangi bir endişeniz olmasın.
Bizim toprak ayarlaması konusunda ortaya koyduğumuz temel kriterler çözümün yaşayabilir olması için de gereklidir.
Kıbrıs Rum tarafının bazı önemli konularda ortaya koyduğu bu aşırı taleplerine rağmen, Kıbrıs Türk tarafı olarak biz sabırla müzakere etmeyi sürdürdük ve yapmış olduğumuz uluslararası temaslarda bu rahatsızlığımızı sürekli dile getirdik.
Girdiğimiz yeni aşamada Sayın Anastasiades’in, bizim yaptığımız gibi, BM parametreleri içerisinde ve makul öneriler getireceğini umut ediyorum.
Kendisine bu yönde çağrı yapıyorum.
Ancak bu şekilde kısa zamanda yaşayabilir ve adil bir çözüme ulaşmamız mümkün olabilir.

“İKİ ÖNEMLİ ZİYARET”

Değerli Kardeşlerim,
Son iki aylık süre içinde ülkemize bizi sevindiren, bize güç katan, bizi yok saymaya çalışanlar için mesaj niteliğinde iki çok önemli ziyaret oldu.
Önce Türkiye Cumhuriyeti 11’İnci Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, daha sonra Türkiye’mizin ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaret ettiler.
Sayın Gül son resmi ülke ziyaretini, Sayın Erdoğan da ilk resmi dış ziyaretini bizim devletimize yaptı.
Son olarak da Anavatan Türkiye’nin yeni Başbakanı Sayın Davutoğlu ilk yurt dışı ziyaretini ülkemize gerçekleştirdi.
Neden? Çünkü, Türkiye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını, Kıbrıs Türk halkının demokratik bir yönetimi olduğunu, bunun devam edeceğini, Kıbrıs Türk halkın güvenliğini, ekonomik kalkınmışlığını asla ihmal etmeyeceğini tüm dünyaya yeniden duyurmakta fayda görüyor.
Değerli kardeşlerim size gönül rahatlığı ile şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Anavatan Türkiye her açıdan yanımızdadır ve yanımızda olmaya devam edecektir.
Gerek Sayın Erdoğan, gerekse Sayın Davutoğlu ile başbaşa görüşmelerimizde aramızda tam bir anlayış ve görüş birliği olduğunu yeniden görmekten son derece memnun oldum.

“TÜRK TARAFI ELİ KOLU BAĞLI BEKLEMEK NİYETİNDE DEĞİL”

Evet, barıştan yanayız. Evet, antlaşmadan yanayız.
Evet, bir antlaşmanın bölgemiz için, insanlık için fayda sağlayacağına inanıyoruz.
Evet, yaşayabilecek, Kıbrıs Türkü’nü 1974 öncesine geri götürmeyecek bir çözüme imza koymaya hazırız.
Fakat bu, asla ayak patırtılarına, bir takım çevrelerin çıkardığı halkımızın menfaatlerine aykırı seslere kulak vererek çürük tahtaya basacağımız anlamına gelmez.
Biz üzerimize düşeni yapıyor, gereken esnekliği gösteriyoruz.
Başkaları, özellikle de Yunanistan, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de üzerlerine düşenleri yaparsa Rum tarafı bir antlaşma noktasına gelebilir.
Aksi takdirde Rum uzlaşmazlığı sürecektir.
Ama şu bilinsin ki,  Rum uzlaşmazlığı karşısında Türk tarafı da eli-kolu bağlı beklemek niyetinde değildir.
Bunu bir tehdit olarak söylemiyorum.
Gerçek düşüncemiz budur.
Buna kimse, ‘bunların anlaşma niyeti yok. B, C planları var demesin.
Şu anda tek bir hedefimiz var; En kısa sürede bir antlaşma yapmak ve iki halkın ayrı ayrı, eş zamanlı referanduma giderek bu antlaşma ile ilgili iradelerini ortaya koymalarını sağlamak.

NEW YORK TEMASLARI

Değerli kardeşlerim, müzakere sürecinde Anavatan Türkiye’yle tam bir uyum içinde olduğumuzun teyidiyle New York’a gidiyorum.
Partilerimizden, hükümetimizden, sivil toplum örgütleri ve sendikalarımızdan aldığım görüşler, düşüncelerle New York’ta temaslarda bulunacağım.
New York’ta, BM Genel Kurul çalışmaları çerçevesinde bazı üst düzey temaslar yapmamız ve diplomatik girişimlerde bulunmamız söz konusudur.
Bu ziyaretimizde BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile bir görüşme gerçekleştirerek müzakere sürecinde atılması gereken adımları ele alacağız.
Genel Sekreter tarafından atanan yeni Özel Danışman’ın sürece ne şekilde katkı koyacağı ve yerleşmiş BM parametrelerine sadık kalınarak bir çözüm bulunabilmesi için BM’ye düşen görevleri ele alacağız.

Kuşkusuz bu temaslarımızı, Kıbrıs’ta neredeyse yarım asırdır devam eden müzakerelerde kaybedilen zamanı telafi etmek ve erken bir zamanda artık bu konuyu daha fazla sürüncemede bırakmadan çözmek için yapacağız ve yapmaya da devam edeceğiz.
Dünyanın bizim haklılığımızı ve taleplerimizi anlaması için bu türden temaslarımızı gerek en üst seviyede Cumhurbaşkanı olarak ben, gerekse beni temsilen Müzakerecim yoğun şekilde yapmaya devam edeceğiz.

Artık daha fazla zaman kaybedilmemesi için, Ortak Açıklamada da belirtildiği üzere yapılandırılmış ve sonuç alıcı bir şekilde müzakere etmek şarttır.
Bunu sağlamanın yolunun da kapsamlı bir yol haritasına sahip olmak olduğu artık herkes tarafından görülmektedir.
Biz uluslararası toplumu, Kıbrıs Rum tarafını zamana oynamaktan vazgeçirecek adımları atmaya davet ediyoruz.
Bunun için de sürekli olarak yurt dışında ve içinde yabancılarla temaslarımızı sürdürüyoruz.

“ZORLU SÜREÇ”

Değerli Kıbrıs Türk Halkı,
New York ziyaretimiz ertesinde bizi müzakereler açısından zorlu bir süreç beklemektedir.
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs Rum lideriyle yaptığım görüşme sonunda ortaya çıkan açıklamada da vurgulandığı üzere, artık iki taraf arasındaki farkın giderilmesi için karşılıklı kazanç sağlanması anlayışına dayalı gerçek bir müzakere yapılacaktır.
Bugüne değin altı başlığın altısında da ortaya koymuş olduğumuz öneriler, Kıbrıs Türk tarafının bunca yıllık var olma mücadelesinde yerleşmiş olan temel ilkelerine ve kırmızı çizgilerine uygun olarak hazırlanmıştır.
Müzakere ederken tabii ki al-ver de olacaktır. Ancak amaç, günün sonunda, bugünden daha iyi bir noktaya gelmektir, daha kötüye gitmek değil!

“İÇ SIKINTILARIN BİLİNCİNDEYİM… HALKIN POTANSİYELİNE İNANIYORUM”

Değerli kardeşlerim,
Sözlerimin sonuna gelirken şunu da vurgulamakta fayda görüyorum; iç sıkıntılarımız olduğunun bilincindeyim.
Anayasal görev sınırlarımı aşmadan bu konularda da sizin yararınıza olduğuna inandığım görüş ve düşüncelerimi gerek Anavatan Türkiye devlet ve hükümet yetkilileri gerekse hükümetimiz ve partilerimizle uygun bir lisanla paylaşıyorum.
Sizlerin çok daha yüksek bir yaşam kalitesini hak ettiğiniz kesindir.
Hep birlikte çalışarak sorunları aşmamız şarttır.
Şikayet etmek, sızlanmak yerine hareket edilmelidir.
Plana, projeye, çağdaş gelişmelere önem vererek ilerlemeliyiz.
Ben halkımızın potansiyeline inanıyor, siyaset kurumumuzun bir atılım içine girerek halkımızın sorunlarının aşılması için üzerine düşeni yapacağına güveniyorum.
Gelecek bizimdir.
Yeter ki birlik beraberliğimizi bozmayalım, Anavatan Türkiye ile karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı ilişkilerimizi geliştirerek sürdürelim.

“ÜLKEMİZDE, YARINLARA GÜVENLE BAKARAK, REFAH SEVİYEMİZİ ARTIRARAK HUZUR İÇİNDE YAŞAYACAĞIZ.”

Değerli kardeşlerim, Kıbrıs konusunda çok zor geçecek, çetin müzakereler yapacağımız bir sürece giriyoruz.
Haklarımız teslim edilmemeye çalışılıyor.
Hukukumuz yok sayılıyor.
Elimizdekiler alınırken gözlerimizi kapatmamız için çaba gösterenler var.
Ortadoğu’daki gelişmeler, enerji kaynakları konusunda yaşananlar, ülkeler arası menfaat çatışmaları Kıbrıs konusundaki hesapları da etkilemektedir.
Yabancıların Kıbrıs’a şu veya bu nedenle giderek daha fazla ilgi göstermelerini yaşıyor, hissediyoruz.
Nasıl ki onlar kendi ülkelerinin çıkarlarını korumaya çalışıyor, biz de sizlerin hak ve hukukunuzu koruma gayreti içinde bulunuyoruz.
Başaracağız.
Ülkemizde, yarınlara güvenle bakarak, refah seviyemizi artırarak huzur içinde yaşayacağız.
Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.
Esen kalınız.”

(tak)

Bu haber toplam 2148 defa okunmuştur