1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Bu süreci sağlıklı atlatmanın en iyi yolu bulaşmayı önlemektir”
“Bu süreci sağlıklı atlatmanın en iyi yolu bulaşmayı önlemektir”

“Bu süreci sağlıklı atlatmanın en iyi yolu bulaşmayı önlemektir”

Kanser Araştırma Vakfı (KAV), kanser hastalarının koronavirüsle ilgili bu dönemi panik yapmadan ve bilinçli hareket ederek geçirmesinin önemli olduğunu vurguladı.

A+A-

Kanser Araştırma Vakfı (KAV), kanser hastalarının koronavirüsle ilgili bu dönemi panik yapmadan ve bilinçli hareket ederek geçirmesinin önemli olduğunu vurguladı.

 “Kanser hastaları ve vatandaşlar sosyal izolasyonlarına, kişisel hijyenlerine önem bağışıklık sistemlerini arttırmaya özen göstersin” hatırlatmasında bulunan KAV,  zor bir dönemden geçilse de pozitif olunması gerektiğini vurguladı. 
KAV, “Bu süreci sağlıklı atlatmanın en iyi yolu bulaşmayı önlemektir” açıklamasında bulundu.

Kanser hastalarının bağışıklık sistemlerini güçlendirmesinin bu günlerde ekstra önem kazandığını vurgulayan KAV, “Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için bol su tüketmek, uyku düzenini bozmadan uykunun iyi alınması, egzersizlerin aksatılmaması, güneşlenmek (D vitamini kaynağı), iyi (organik) beslenmek ve bunun yanında bağışıklık sistemini güçlü tutacak besinlerin tüketilmesi gerek” uyarısında bulundu.

Kanser Araştırma Vakfı (KAV) – COVID-19 hakkında bilgilendirmesi şöyle:

“Koronavirüs (COVID-19) solunum yolunu enfekte eden, ateş, nefes almada zorluk, öksürük, boğaz ağrısı ve burun akıntısı gibi semptomların bir veya birkaçıyla kendini belli eden bulaşıcı, virütik bir hastalıktır. 

Bu hastalık 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Bir hastalığın pandemi olabilmesi için istikrarlı bir şekilde, dünyanın farklı noktalarında, kitleler üzerinde görülmeye başlaması gerekiyor. Bu virüsten korunmanın en iyi yolu kişisel hijyene dikkat etmek ve kişilerin sosyal izolasyonlarını arttırmasıdır. Bulaş durumunda, hastalığın sürecinin nasıl geçirileceğinde kişinin kronik sağlık durumunun etkili olduğu söylenmektedir. En yüksek risk grubunu oluşturmasalar da kanser hastaları da risk grubu içerisindedir.

 

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ROLÜ

Koranavirüsün kansere direk etkisi yoktur ancak bu virüs kanser hastaları için çok önemli olan bağışıklık sistemini etkilemektedir. Bu dönemde kanser hastalarının panik yapmaması ve bilinçli hareket etmeleri çok önemlidir. Bu güne kadar elde edilen veriler bağışıklığı güçlü olan bireylerin bu salgını ağır durumlar yaşamadan atlatabildiğini göstermiştir. Özellikle bağışıklık sistemini düşüren kanser tedavisi alan veya metastatik kanserle yaşayan hastalar ve hastalarla temasa geçen yakınları, bu süreçte kendi hijyen ve izolasyonlarına ekstra özen göstermeleri gerekmektedir. Kişisel hijyen ve izolasyonunuz için Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Sağlık Bakanlığı’nın önermiş olduğu korunma yöntemleri uygulanmalıdır. Kişisel izolasyon yaparken, teknolojiden yararlanarak sevdiklerinizle iletişimde kalmanız çok önemlidir. Telefon görüşmeleri ve görüntülü aramalar hem sizin hem de sevdiklerinizin moralini yükseltecektir.

 

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ NASIL KUVVETLENDİRİLEBİLİR?

Bilindiği gibi COVID-19 virüsü bağışıklık sistemi düşük olan hastaları etkilemekte ve bu yüzden kanser hastalarının bağışıklık sistemlerini güçlendirmeleri bu günlerde ekstra önem kazanmaktadır. Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için bol su tüketmek, uyku düzenini bozmadan uykunun iyi alınması, egzersizlerin aksatılmaması, güneşlenmek (D vitamini kaynağı), iyi (organik) beslenmek ve bunun yanında bağışıklık sistemini güçlü tutacak besinlerin tüketilmesi gerekmektedir. Gerekli durumlarda doktorunuza veya eczacınıza danışarak ek gıda takviyesi alınabilir. Bağışıklık sistemini güçlendirici besinler arasından anti-kanser özelliği de taşıyan propolis gibi gıdaları tercih etmek kanser hastaları için daha uygun olacaktır. 

Özellikle, propolis, biyolojik ve farmakolojik olarak çok fazla özelliğe sahip, bal arılarının ürettiği bir üründür. Araştırmalar propolisin etkileri arasında immünomodülatör etkisi olduğunu göstermektedir. (İmmünomodülatör, bağışıklık sisteminin gücünü arttıran veya azaltan maddelere verilen isimdir.) Bunu vücudumuzdaki CD4+/CD8+ beyaz kan (T-) hücrelerini artırarak sağlamaktadır. Bu hücrelerin artışı solunum yolu hastalıklarında akut ve kronik inflamasyonları yenmemizi kolaylaştırmaktadır. Bunun yanı sıra, anti-kanser özelliği de taşıyan propolis, farklı kanser hücreleri üzerinde denenmiştir. Çeşitli araştırmalar propolisin tümör büyümesini, çoğalmasını ve yayılmasını engellediğini gösterilmiştir. Propolisi eczanelerde bulabilirsiniz. 

Narenciye (limon, portokal, mandalin, bergamut, greyfurt vb.) ürünleri C vitamini bakımından zengin içerikli olup içlerinde bulunan “Naringenin” adlı aktif madde anti-viral, anti-kanser ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkileri yanında birçok özelliğe sahiptir. Bu aktif maddenin pro-metastatik özelliklerden olan hücrelerin göçünü ve istilacılığını (MMP’lerin faaliyetlerini, ERK ve p38 aktivitelerini azaltması dolayısıyla) baskıladığı görülmüştür.

Üzüm ve üzüm pekmezi de bu süreçte tüketilmesi önerilen yiyecekler arasındadır. Üzümün içerisinde aktif madde olarak bulunan “Resveratrol”’un tümör ilerlemesi, hücrelerin göçü ve istilacılığı kısaca metastazı engellediği gözlemlenmiştir. Ayrıca, resveratrol bağışıklık hücresi regülasyonuna, proinflamatuar sitokinlerin sentezine ve gen ekpresyonuna müdahalede bulunarak bağışıklık sistemini düzenler.

Balık, çinko bakımından zengin bir besin kaynağıdır. Çinko bağışıklık sistemimizi güçlendiren ve vücudumuz için birçok açıdan önemli bir mineraldir. Çinko eksikliği hem doğuştan gelen hem de uyarlanabilir bağışıklık tepkilerini bastırır. Çinko eksikliğine birçok kanser vakasında da rastlanmıştır çünkü çinko antiopototik genlerin, VEGF, MMP-9 ve inflamatuar sitokinlerin aktivasyonunu sağlayan NFKb’yi A-20 induksiyonu ile inhibe edilir. Kısacası balık tüketerek çinko eksikliğinden kaçınabiliriz. 

 

DİKKATLİ OLUNMASI GEREKEN EK HUSUSLAR

Korunma ve bağışıklığı güçlendirici bilgilere ek olarak, son günlerde yapılan araştırmalara göre, COVID-19 virüsü kaynaklı yüksek sıcaklıklarda, IBUPROFEN kullanımının hastalığı arttırıcı faktörler yarattığı düşünülmektedir. Bu bulgu ilk olarak yüksek risk altındaki tansiyon ve şeker hastalarına dayalı yapılan araştırmada elde edilmiştir. Bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların ACE-2 artışını sağladığı ve benzer şekilde COVID-19 enfeksiyonu tedavisinde kullanım ihtimali bulunan IBUPROFEN’in de ACE-2 artırıcı bir faktör olduğu bilinmektedir. Buna dayalı olarak, ACE-2 artışının COVID-19 hastalığının vücutta ilerlemesine yardımcı olduğu ve hastalığı arttırdığı düşünülmektedir. Konuya dair Fransa Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, COVID-19 vakalarında IBUPROFEN kullanımının genel olarak insanlarda hastalığı arttırıcı bir faktör olabileceği için kullanımının tercih edilmemesi çağrısı yapmıştır.”

Bu haber toplam 1090 defa okunmuştur