1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. '44 yıl daha bekleyemeyiz'
44 yıl daha bekleyemeyiz

'44 yıl daha bekleyemeyiz'

ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı, Kıbrıs sorununda çözüm sürecinin 44 yıldır devam ettiğini ancak 44 yıl daha devam edemeyeceğini söyledi “44 yıl daha bekleyemeyiz” · “44 yıldır çözüm süreci devam ediyor, 44 yıl dah

A+A-

ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı, Kıbrıs sorununda çözüm sürecinin 44 yıldır devam ettiğini ancak 44 yıl daha devam edemeyeceğini söyledi

 

“44 yıl daha bekleyemeyiz”

 

 

·        “44 yıldır çözüm süreci devam ediyor, 44 yıl daha bekleyemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı’na Meclis’te bunu söyledik, ‘44 yıl daha bekleyemeyiz ve sizin de bekletmeye hakkınız yoktur’ dedik”

 

·        “Ban Ki Moon belli ki Greentree’de al-vere de gidecektir. Eğer bu başarılı olursa arkasından da çoklu konferans için bir program yapılmıştır. Ban ki Moon’un hedefi zirveden sonra çoklu konferanstır ve çoklu konferans’tan sonra referandum gelir”

 

·        “29-30 sayısı kesinlikle çok daha rahat olurdu. 2010 yılında bir koalisyon girişimi olmuştu ve o zaman bir koalisyon kurulmuş olsaydı çok daha güçlü, içeride de, yurtdışı temaslarda da, Ankara ile olan ilişkilerde de daha rahat hareket edebilen bir pozisyonda olabilirlerdi”

 

·        “Bugün bir erken seçim ülkemize kazanım değil, zarar verir. Çünkü Seçim ve Halkoylaması Yasası değişmediği sürece, yine bölgecilik, yine adamcılık, yine bölge bakanları, yine mahalle milletvekilleri olduğu sürece 10 tane de seçim olsa bu ülke bir yapılanmaya gidemez”

 

 

 

 

   Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) Genel Başkanı Turgay Avcı, Kıbrıs sorununda çözüm sürecinin 44 yıldır devam ettiğini ancak 44 yıl daha devam edemeyeceğini söyledi

   Meclisin kapalı oturumunda Cumhurbaşkanı Dervis Eroğlu’na “44 yıl daha bekleyemeyiz ve sizin de bekletmeye hakkınız yok” dediğini açıklayan Avcı, “Ban Ki Moon belli ki Greentree’de al-vere de gidecektir. Eğer bu başarılı olursa arkasından da çoklu konferans için bir program yapılmıştır. Ban ki Moon’un hedefi zirveden sonra çoklu konferanstır ve çoklu konferans’tan sonra referandum gelir” diye konuştu.

   Avcı çözüm olsa da olmasa da Kıbrıs Türkü’nün artık kendi ayakları üzerinde duran bir yapıya kavuşması gerektiğini de vurguladı.

 

·        Soru: Geçtiğimiz günlerde Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdiniz. Aynı dönemde DGP Genel Başkan Tahsin Ertuğruloğlu da Ankara’daydı ve bu konuda pek çok haber yapıldı. AKP’ye yakınlığınız da zaman zaman eleştiriliyor. Ankara ziyareti, AKP ile ilişkileriniz, Tahsin Bey’le görüşmelerinizin nasıl bir bağlantısı var? Ya da bağlantısı var mıdır? İşbirliğinin onayı için gittiğinize dair de haberler var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

·        Avcı: Ülkemizde her konuda hızlı yayılan ve üretilen haberler olduğu gibi siyasette de bu konuya şahitiz, bu yaşanıyor. Bu ülkemizin yapısıdır, küçük olmasının belki güzel özelliklerinden bir tanesidir. Her hareket, her konuşma, her sohbet gözden kaçmaz. Ama her sohbet, her konuşma düşünülen ciddiyette ya da düşünülen amaçla olmayabilir de. Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun yanı sıra da Sayın Başbakan Küçük da sağlık nedenleriyle Ankara’daydı. Sayın Ertuğruloğlu 2-3 gün önce Ankara’ya gitmişti. Ben 5 Ocak Perşembe sabahı 07:00’de Ankara’ya uçtum ama sisten dolayı Ankara’ya inemedim ve İstanbul’a inmek durumunda kaldım ve ancak 17:00’de Ankara’ya inebildim. Yani planlanan tüm görüşmelerimi de gerçekleştiremedim. Saat 18:00 civarında AKP Dışilişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Ömer Çelik’le bir görüşme yapabildim ve akşam uçağıyla da geri döndüm. Tahsin Bey’le Ankara’da tek görüştüğümüz yer VIP salonudur. Sayın Kaşif de dönüyordu, onu da orada gördüm. Tahsin Bey’le Ankara’da ne başka bir yerde görüştük ne de bir buluşmamız oldu. Hepimizin orada olması tamamen tesadüftür.

Eleştirilen ÖRP-AKP ilişkisine gelince, 2006’dan itibaren Ankara’ya yaptığımız her ziyaret, AKP ile kurduğumuz her ilişkinin eleştirildiği süreçleri hep birlikte yaşadık. Bugün görüyorum ki, bizi Ankara ve AKP ile olan yakın ilişkilerden dolayı eleştirenler, siyasiler, siyasi partiler Ankara ile temas kurabilmek için, AKP yetkilileriyle görüşebilmek için büyük çaba sarfediyorlar, sıraya giriyorlar ve görüştükleri zaman da büyük mutluluk duyuyorlar. Bu da gösteriyor ki, siyaset bu ülkede sadece günlük yapılıyor, sadece o günü kurtarma amacıyla yapılıyor, ortaya konan düşünceler o günün popülizmi, o günün belli kitlesinin desteğini almak için yapılan bir siyaset anlayışından öteye geçmiyor.

 

“29-30 SAYISI ÇOK DAHA RAHAT OLURDU”

 

·        Soru: Geçtiğimiz günlerde bir programda, “Mayıs 2010’da UBP bizimle kolaisyon yapsaydı Küçük bugün daha iyi durumda olurdu” dediniz, 27 sayısının riskli olduğundan 29-30’dan bahsettiniz. UBP’de sıkıntılı günler var, bu açıklamalarınız UBP’ye kolaisyon için yeşil ışık anlamına mı geliyor?

·        Avcı: 2009 yılında, Eroğlu hükümetinde, ki o zaman 26 milletvekiliydi, güvenoylamasında kürsüye çıktığımda “26 sayısı anayasamıza uygundur, güvenoyu da alacaktır ancak icraat için, yurtdışı temasları, yurtiçindeki Meclis çalışmaları için güçlü bir rakam değildir, sorun yaşayacaksınız. Keşke 26 sayısıyla kalmayıp daha da güçlü bir hükümet modelini düşünseydiniz” demiştim. Bu ÖRP olarak da nitelendirilmiş değildi, Meclis’teki diğer siyasi partilerden herhangi birisi olabilirdi. 2009’dan bugüne kadar da Meclisin tıkandığını, toplanamadığını da gördük. Demek ki 2009’da ortaya koyduğum düşünce doğruydu. Bugün 27 sayısıyla aynı sıkıntı vardır. Zaman zaman bizlerden destek aranıyor ve belli siyasi partiler de nisabı sağlıyor. Farklı düşünülmüş olsaydı 27 sayısıyla da sıkıntının devamı olacaktı. UBP’nin bugünkü görevi sadece bir muhalefet partisinin görevleri kadar değil çünkü hükümettir. Yani bugün KKTC vatandaşlarının bütün sorunlarını, bütün sektörlerin sıkıntılarını aşacak olan yetki mercisi, yürütme mercisi UBP’dir. UBP parti Meclisi öncesinde bana yöneltilen soruda “UBP içerisindeki karmaşa, sıkıntılar sadece partiyle ilgili değildir çünkü UBP yöneten bir partidir, içerideki sorunlar, icraattaki sorunlar ülkenin ana sorunlarına yansıyor. Sayın İrsen Küçük’e de “liderlik risk almaktır, ülkenin çıkarları için bazı kararların bir an önce alınarak, parti içindeki sıkıntıların aşılması gerekiyor. Ülkede bütün sektölerde sıkıntı var, ekonomik sorunlar var, dış politikada çok kritik bir döneme girilmiştir. Bu süreçte iktidardaki partinin iç çekişmeleriyle vakit harcanmamalıdır” çağrısını yapmıştım.

·        29-30 sayısı kesinlikle çok daha rahat olurdu. 2010 yılında bir koalisyon girişimi olmuştu ve o zaman bir koalisyon kurulmuş olsaydı çok daha güçlü, içeride de, yurtdışı temaslarda da, Ankara ile olan ilişkilerde de daha rahat hareket edebilen bir pozisyonda olabilirlerdi.

 

·        Soru: Bugün bu tür bir koalisyon gündeme gelse tutumunuz ne olur?

·        Avcı: Biz ÖRP olarak klasik bir muhaleefet kültürüyle davranmadık.

 

·        Soru: Zaman zaman gizli koaliyon diye de eleştiriliyorsunuz...

·        Avcı: Evet “hükümete destek olunuyor” gibi eleştiriler oldu. Benim kürsüden de ifade ettiğim gibi, bu ülkenin ana sorunlarını çözebilecek, anayasasını değiştirebilecek UBP-CTP koalisyonudur. Rozetlerini bir kenara koyup, sadece bir yıllığına 42 milletvekiliyle UBP-CTP koalisyonu tüm sorunları cesurca çözebilecek, kararlar alabilecek ve cesurca kararlar üretebilecek bir koalisyon olması daha iyi olur. Ancak iki tarafta da “kan uyuşmazlığı var, imkansız” dedi. Eğer böyle bir düşünce ortaya çıkacaksa, ki çıkması da gerekiyor, sadece ÖRP değil DP, TDP ve DGP de vardır. 27 sayısı sağlıklı değildir.

 

DGP İLE GÖRÜŞMELER...

 

·        Soru: DGP ile görüşmeleriniz nasıl gidiyor?

·        Avcı: Tahsin Bey’in çağrısı, talebi üzerine başlayan bir süreçte heyetlerle üç kez görüşüldü ancak bunlar bir noktaya gidememiştir.

 

·        Soru: Bitmiş midir?

·        Avcı: Uzun bir süredir görüşme yoktur. Biz yolumuza devam ediyoruz, şu anda devam eden bir görüşme süreci yoktur. Tahsin Bey’in tekrar öyle bir düşüncesi varsa oturulur konuşulur. Onun dışında ÖRP yoluna devam ediyor. Biz yaklaşık bir yıl önce Serdar (Denktaş) Bey’i ziyaret ettik, Tahsin Bey partiyi kurmamıştı onu ziyaret ettik, Sayın Aslanbaba o zaman bağımsızdı onu da ziyaret ettik. Amaç bu üllkede daha güçlü bir yapı ve siyasi anlayışın ortaya konabilmesiydi. Maalesef o dönemde ziyaret ettiğimiz arkadaşlar bu konuya yaklaşmadılar. Ülkedeki anlayış “küçük olsun benim olsun”dur. Biz ÖRP olarak daha yapıcı olabilmek, ülkenin ileriye gidebilmesi, daha iyi kararlar alınabilmesi, halkın desteğini alabilmek için birlikteliklere varız, bu koalisyon olabilir, işbirlikleri olabilir, Meclis’te birliktelik olabilir, platformlar olabilir, her türlü işbirliğinin açık olması gerektiğini savunan bir partiyiz. Klasik bir muhalefet, “ben burdayım, kimseyle temas kurmam, ben kendi içimdeki dünyamda yaşarım” düşüncesine biz karşıyız. Zaman zaman doğru olduğunu düşündüğümüz yasalara destek verdik, eleştirildik. Ama gelen yasaların bazılarına da halkın yararına görmedik diye karşı çıktık.

 

2012’DE ERKEN SEÇİM...

 

·        Soru:  2012’de erken seçim beklentiniz var mı?

·        Avcı: Erken seçim çağrısı yapan siyasi parti sayısı çok değil. Erken seçim çağrısı yapan siyasi parti tabanını ayakta tutabilmek için veya toparlayabilmek için bu ifadeleri kullanır. UBP’deki milletvekili veya bakan arkadaşlar kendi içinde her ne kadar çatışsa da bir erken seçime gitme düşünceleri yoktur. Seçimlerde UBP içinde bütün aday sıralama yetkisi parti başkanı ve bir heyette olur. Sıranızı, adaylığınızı son açıklamada öğrenirsiniz. Onun için böyle bir erken seçime başkaldırı ile gidileceğini düşünmüyorum. O zaman bütün yetki, bütün güç Sayın Küçük’te olur. O yüzden erken seçime gidileceğini düşünmüyorum ama parti içindeki sorunlarını çözmeleri gerekiyor.

 

·        Soru: ÖRP olarak siz erken seçim istiyor musunuz veya bir erken seçime hazır mısınız?

·        Avcı: Bugün bir erken seçim ülkemize kazanım değil, zarar verir. Çünkü Seçim ve Halkoylaması Yasası değişmediği sürece, yine bölgecilik, yine adamcılık, yine bölge bakanları, yine mahalle milletvekilleri olduğu sürece 10 tane de seçim olsa bu ülke bir yapılanmaya gidemez. Bakan arkadaş kendi bölgesinin dışına çıkmaz, milletvekili arkadaş kendi mahallesinin dışına çıkmaz ama çıkmayarak da seçim kazanmayı garantiler. Bu bir gerçektir. Bu sistem seçimde 50 milletvekilinin 45’inin yine seçilmesini sağlar. Yeni, genç, dinamik, kendi alanında büyük başarılara imza atmış ekonomistler, siyaset uzmanları, akademisyenler bu seçim yapısıyla Meclis’e giremez. Ülke geneline yararı olmayacağını düşündüğümüz için bu değişiklikler yapıldıktan sonra bir seçim olmasını destekliyoruz. “Erken seçim olsun” diyen siyasi parti ne hazırdır, ne de birşey yapacaktır. “2 değil de 3-4 milletvekili çıkarayım” diye düşünüyorlarsa bu bizim yaklaşımımız değildir. Önemli olan bu ülkenin önünü açacak bir yapıya kavuşturulmasıdır, o da bu seçim sistemiyle, bu partiler yasasıyla olmaz. Bizim öngördüğümüz seçim sistemi çarşaf liste ve bütün ülkenin sorunlarını konuşacak, Kıbrıs sorununu bilen, Avrupa ile, dünya ile işbirliğine girebilecek vizyona sahip milletvekillerinin Meclis’e girmesidir. Artık 30 yıl milletvekili kalınmasın, partiler yasasında sınırlanma gerekiyor. En çok 3 dönem milletvekilliği ile sınırlanması gerekiyor. Bizdeki milletvekilliği meslek, dededen toruna giden bir yapıya kavuşmuş. Bu bizi bir yere götürmez, biz ÖRP olarak bunu savunuyoruz. Bu yapı değişmediği sürece kaç tane seçim olursa olsun ülkenin geleceğini bir yere götürmez.

 

GREENTREE...

 

·        Soru: 22-24 Ocak’ta Greentree’de bir zirve oluyor. Zirveden beklentiniz nedir?

·        Avcı: 2008 yılında yeni görüşme süreci Talat-Hristofyas arasında başlamıştı. Sayın Talat süreci başlatmak için çok uğraşmıştı, nihayet bütün uluslararası temaslarıyla, baskılarıyla, inisiyatifiyle de başlatmayı başarmıştı. Ben de o dönemde dışişleri bakanıydım. Sayın Talat’la da çalışma fırsatı bulmuştum. Sayın Talat 24 saatin 25 saatinde çözüm düşünen, çözüm hayal eden, çözüm için irade ortaya koyan bir cumhurbaşkanıydı. Bütün iyi niyetine karşılık da maalesef Hristofyas, bütün dünyanın çözümcü gördüğü Hristofyas Sayın Talat’a çözüm için hiçbir destek vermedi, yakınlaşmanın belirtisi için bir adım atmadı. Bizim çabalarımıza karşılık Rum tarafı, AB üyesi, dünyaca tanınan cumhurbaşkanı, bütün dünya ile ticaret, uçuş yapan tanınmış bir ülke olarak Kıbrıs Türkü’nü ezmeye ve istediklerini kabul ettirmeye çalışıyor. ÖRP olarak biz seçimlerde çözüm sürecinin durdurulmaması için Sayın Talat’a destek verdik. Bizim desteğimiz kişilerle değil, vizyonlarla ilgiliydi. Sayın Eroğlu cumhurbaşkanı olduğunda Ban Ki Moon’a yazdığı mektupta o güne kadar gelinen noktanın aynen devam edeceğini belirtti ve ÖRP olarak biz de Eroğlu’na destek vereceğimizi açıkladık.

Bugüne kadar da Sayın Eroğlu, heyetiyle, bu süreci götürdü, Rum tarafının beklediği geri adım atma, masadan çekilme süreci de yaşanmamıştır. Burada bir diğer önemli etken de Ban Ki Moon’dur. Ban,  Annan’ın başarısızlığına ve düştüğü pozisyona düşmemek için üçlü zirvelere ağırlık vermiştir. 13-14 ayda 5 kez üçlü zirve yapmıştır. Bu Ban’ın Kıbrıs’a verdiği önemdir ve bu işi sonlandırma girişiminin göstergesidir. Sayın Eroğlu’nın Meclis’te verdiği bilgilerden gördüğüm kadarıyla Türk tarafı Greentree zirvesine açılımcı, öneri sunan ve çözümü zorlayacak önerilerle gidecek. Temmuz 2012’ye kadar, yani geriye kalan 5 ayda bu çözümün gerçekleşmesi zorunludur. Biz ÖRP olarak da çözümün bir an önce ortaya çıkması için tam destek veriyoruz. 2012 Temmuz’da Güney Kıbrıs AB dönem başkanı olacak, arkasından ilişkiler bozulacak, görüşme süreci ortadan kalkacak. 2013’te Güney’de başkanlık seçimi, sonra bizde seçim var, bu böyle gider. Bütün bu süreçler bizi 2016’ya götürür. Bizi 5 yıl daha ileriye atar. 44 yıldır çözüm süreci devam ediyor, 44 yıl daha bekleyemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı’na Meclis’te bunu söyledik, “44 yıl daha bekleyemeyiz ve sizin de bekletmeye hakkınız yoktur” dedik. Temmuz’a kadar, 5 ayda sorun çözülebilir.

·        Ban Ki Moon belli ki Greentree’de al-vere de gidecektir. Eğer bu başarılı olursa arkasından da çoklu konferans için bir program yapılmıştır. Ban ki Moon’un hedefi zirveden sonra çoklu konferanstır ve çoklu konferans’tan sonra referandum gelir. Referandumla çözüm olsa da olmasa da Kıbrıs Türkü’nün artık kendi ayakları üzerinde duran bir yapıya kavuşması lazım.     

 

 

 

 

Gelecek hafta, CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu...

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2542 defa okunmuştur